Meslek hayatını kendi hayatına adapte edemeyip kendi hayatını meslek hayatına feda eden kişidir öğretmen. Öğretmenlik mesleğine başladığı gün aslında fark etmelidir kendi hayatının artık geri planda kalacağını. Peki böyle mi olmalıdır? Öğretmenlik mesleği vicdanlara bırakılmayacak kadar profesyonellik gerektirir düşüncesine göre öğretmenin gözeteceği tek durum ülkenin eğitim politikası olmalıdır. Öğretmenin hayatını hiçe saymaktadır bu düşünce. Peki bu doğru mudur? Eğitim politikası çerçevesinde bütün alt yapılar gerekli zeminlere oturtulduktan sonra ideal oluşum bu şekilde dizayn edilmelidir.
Ülkemizde ise hemen her on yılda bir değişen eğitim politikaları, her beş yılda bir gözden geçirilen müfredat çalışmaları, her yıl değişen atama ve yer değiştirme yönetmelikleri vardır. Ulaştırma Bakanlığında dahi bu denli sık değişmeler gözlenmezken ülkenin temelini oluşturan eğitimde değişime gitmekten hiç kimse imtina etmemektedir. Bu böyle olmadı şöyle yapalım cümlesini kurmak o kadar kolaydır ki şöyle yapıldıktan sonra da aslının öyle olmadığı pek kısa zamanda anlaşılmaktadır.
Ve eğitim-öğretimin temel taşı öğretmen, yarınını kestiremeden bu ülkenin yarınını inşa etmeye çabalamaktadır. Hayat devam edip gitmekteyken öğretmenin hayatı ısrarla göz ardı edilmekte ve neredeyse sıfır saygınlıkla öğretmen resmen yaşam mücadelesi vermektedir.
Öğrencilerin hayatları önemsenmekteyken, velilerin bilinçlendirilmesi(!) sağlanıp öğretmene karşı elleri güçlendirilmişken kimse öğretmenin de bir hayatı olabileceğini ya düşünmemektedir ya da önemsememektedir. Maddi açıdan yaşam koşulları bir türlü düzenlemeyen öğretmen, çalışma koşulları açısından da birçok okulda istenilen şartlara henüz kavuşamamıştır. Hâsılı, herkes kendi hayatının penceresinden öğretmene bakmakta ve görünen nedense hep öğretmenin aleyhine olmaktadır.
Ne zaman ki öğretmenin de bir hayatı olduğu bütün çevrelerce kabul görür işte o zaman sağlıklı bir neslin yetişmesi için ilk adım atılmış olur. Şu an olduğu gibi hayatın içinde algılanan, algılatılan öğretmenin sağlıklı nesiller yetiştirmesi mümkün değildir.
Ellerinize sağlık
Oğuz Hocam, yine duygu ve düşüncelerimize en güzel şekilde tercüman olmuşsunuz...