Hazır Cevaplar Ve Nükteler

Nöbetçi öğretmenim yada boş bir sınıfa görevlendirmeye giriyorum. Çocuklar soruyor.
"Hocam dışarı çıkabilir miyiz?"
Cevap veriyorum: "evet"  oley herkes sevinçten uçuyor..
Ama zil çalınca..tüm çocuklar ama hocam...

öğretmen sevkli--gelmeyecek--           
Hocam:.....öğretmenimiz gelecek mi? evet

...
ama yarın.
Zaman zaman monotonluktan çıkıp bir cümlede olsa şaka yapabilmek güzel..

''Einstein'a, Dünya Güzellik Kraliçesi " Seninle evlenelim, çocuğumuz da benim kadar güzel ve senin kadar zeki olsun" demiş.Einstein'in cevabı ise çok mantıklıdır :" Ya, benim kadar çirkin ve senin kadar aptal olursa..?''

UNESCO tarafından 1991 yılı "Yunus Emre Yılı" ilan edilirken , 2007 yılı ise Mevlana yılı ilan edilmişti. Prof. Dr. Tayfun Anman öğrencilerine sordu:
Neden UNESCO böyle bir karar aldı?
Bu soruya herkes farklı cevaplar verdi. Ancak bu cevaplar hocayı tatmin etmedi. Ve sorusunu kendisi şöyle cevapladı:
Bundan yedi asır önce, elektriğin olmadığı bir dönemde bu insanlar dünyayı aydınlattılar.

Araba Sevdası adlı eserin yazarı Recaizade Mahmut Ekrem Sarıyer'de oturan Paşazade Sait Beyi ziyaret etmek ister. Sandalla sahile yaklaşırken oradan geçen bir vapurun dalgasından sırılsıklam olur.
Misafirini karşılayan Sait Bey:
"Beyefendi denize mi düştünüz?" Diye takılınca, Recaizade Mahmut Ekrem cevabı verir:
"Hayır efendim, deniz bana düştü."

17. Yüzyıl Divan şairlerinden Nef'i ile Tahir Efendi'nin arasındaki aşağıda paylaşacağım beyit savaşını duymuşsunuzdur. O kelime oyununu bir kez daha hatırlayalım ya da bilmeyenler öğrensin.

Tahir Efendi,Nef'i ye köpek manasına gelen "kelp" sözcüğünü kullanmıştır. Nef'i de cevabı aşağıdaki gibi vermiştir.

Tahir efendi bana kelp demiş
İltifatı bu sözde zahirdir
Malikî benim mezhebim zira
İtikadımca kelp tahirdir.

Açıklaması;

Tahir efendi bana kelp (köpek) demiş.
İltifatı bu sözde aşikârdır, bellidir, açıktır.
Benim mezhebim Malikîdir.
İnancıma göre, Malikî mezhebine göre kelp (köpek) tahirdir. (Tahir: Temiz).

Son satıra dikkat;
Malikî benim mezhebim zira
İtikadımca kelp tahirdir.

Burada öyle bir kelime oyunu dönüyor ki; Maliki mezhebine göre "kelp"in temiz(tahir) olduğunu söylediği şeklinde algılayabilirsiniz. Aynı zamanda da "Tahir köpektir" de diyor olabilir. Bu kelime oyununa hayran olmamak elde değil.

Nöbetçi öğretmenim yada boş bir sınıfa görevlendirmeye giriyorum. Çocuklar soruyor.
"Hocam dışarı çıkabilir miyiz?"
Cevap veriyorum: "evet"  oley herkes sevinçten uçuyor..
Ama zil çalınca..tüm çocuklar ama hocam...

öğretmen sevkli--gelmeyecek--           
Hocam:.....öğretmenimiz gelecek mi? evet

...
ama yarın.
Zaman zaman monotonluktan çıkıp bir cümlede olsa şaka yapabilmek güzel..

Evet...

ama yarın

Galeo kulakları büyükmüş
Yanında çalışan öğrencisi
--Hocam kulaklarınız bir insana göre biraz büyük değil mi?
Galeo
--ya senin ki bir eşeğe göre küçük değil mi

Halı saha maçından çıktık çay içiyoruz kenarda.
Bizden sonra arkadaşların maçı var. Maça gelmeyenler olunca başlayamadılar. Arkadaşa sordum:
- Kaç eksik var?
- 4 kişi eksik.
- O zaman dörde dört oynayın. 

Herkes koptu, arkadaşım ise şok geçirdi. Benden muhtemelen "eksik varsa geleyim " dememi bekliyordu. 

P. Gauguin, Van Gogh'un resimlerini incelerken,
"Tablolarına bakınca çok hızlı çalıştığını görüyorum" dedi.
Van Gogh bu söze bir sanatkarın, muhatabından ne istediğini ima ederek şu cevabı verdi:
"Sen tablolarıma çok hızlı bakıyorsun."

İngiliz garson, Türk müşteriye:
–Çanakkalede çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz deyince, bizimkinden gayet soğukkanlı bir şekilde şu cevabı almış:
-Orada ne işiniz vardı?

Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2. Murat Han:
– Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz diye çıkışır.
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
– Peder ne der, kader ne der.

Şair ve yazar Sezai Karakoç'u ziyarete gelen misafiri yeni çalışmalarını kast ederek sorar:
Mutfakta bir şey var mı?
O gün neşesi yerinde olan Sezai Karakoç cevap verir:
Mutfakta çay var.

Yaşar Bey, hazır cevap, deli dolu, nüktedan bir öğretmendir. Onun ömrünü vererek ilgilenip hizmet ettiği geniş bir tasavvuf çevresi vardır. Büyük fetvalar gerektiren konularda müracaat mercii olmasa da kız bulma, evlendirme gibi meselelerde fikrine başvurulan birisidir.

Bir gün evlenmek isteyen bir öğrencisi, Yaşar Hoca'ya müracaat eder, der ki:

-Hocam, ben evlenmek istiyorum, bana yardımcı olur musunuz?

Yaşar Hoca da der ki:

-Tabii ne demek, elimizden geleni yaparız. Yalnız nasıl bir kız istediğinizi ve bu kızın özelliklerini bilmek isterim.

Bunun üzerine delikanlı aradığı kızın özelliklerini sayar:

-Uzun boylu, sarışın, yeşil gözlü, zengin, tahsilli, güzel huylu, soylu, temiz, güzel yemek yapan, bir şeyi yapmadan önce soran, bana saygılı, aileme saygılı, anne ve babamla birlikte kalmayı kabul eden vs. özellikleri olacak.

Yaşar hoca delikanlıyı bir güzel dinledikten sonra ilginç bir cevap vererek meseleyi şöyle değerlendirir:

-Değerli öğrencim, ben kırk beş yaşında çoluk çocuk sahibi birisiyim, buna rağmen eğer öylesini bulursam, ben de evlenirim. Sen şimdi git de bu şartları ikiye üçe indirince gel, sana o zaman yardımcı olayım.

Şemsiye
Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Shakespeare’a gönderdiğinde ünlü yazarın cevabı şu olur:
“Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın.”
******************

Vergi Muafiyeti
Dostlarından biri, Fransız kralı 15. Lui’ye, “Majesteleri, demiş akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç kimse budalalığı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle bir vergiyi seve seve öder.” Kral, alaylı alaylı gülerek: “Hakikatten enteresan bir fikir, cevabını vermiş. Bu buluşunuza karşılık, sizi akıl vergisinden muaf tutuyorum.”
****************

Parmak
Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon’u bir muharebede tenkide kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek:
“Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini zapt etmeliydiniz” gibi fikirler belirtmeye başlayınca Napolyon: “Evet, demiş; oralar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.”

Süleyman DEMİREL ;


Meclis’te, “Irak’ın bize sürekli petrol sattığı, bunun böyle gitmemesi gerektiği” tarzındaki eleştirilere verdiği şu cevap da, bir başka mantık gösterisinin izlerini taşır: “Eskiden Irak bize petrol satardı; bundan sonra artık biz onlardan satın alacağız!” Bu sözler üzerine Meclis’te, iktidarı ve muhalefetiyle ortalık alkıştan yıkılır.

Basın toplantısında bir gazetecinin, “Sayın Başbakan, Derin Devlet nedir?” şeklindeki sorusuna verdiği cevap da, bir başka kinaye yüklü nükteyi oluşturur: “Derin Devlet, normal devletin raydan çıkmış halidir!”