ÇOCUKTA ÇEKİNGENLİK - SORULAR
Çocuğun çekinliğini yenmesi için ebeveynler ne yapmalıdırlar?
Erken önlem almalıdırlar:
Çekingen çocuk, henüz daha 1,5-2 yaşına gelmeden bu özelliğini belli etmeye başlar. Çocuğun çekingen olup olmadığını anlamak için illa konuşmaya başlamasını beklemeye gerek yoktur. Çocuk bakışıyla, gülümsemesiyle, oynamasıyla, agulamasıyla da karşısındaki kişi ile ilişki kurar.
Eğer 2,5-3 yaşlarına gelmiş ve hala iletişime geçmiyor, yabancı kimselerin yanında tedirgin oluyorsa ebeveynlerin bir takım önlemler alma vakti gelmiş demektir. Önlemler ne kadar erken alınırsa, çocuk çekingenliğini yenmede o kadar yol kat edilir.
Bu yaşlardaki çocukların çekingenliklerinin nedenleri arasında, genellikle günlük yaşamlarının ev ortamı ile sınırlı olması, sürekli TV karşısında olmaları, anne-babaları ile yeterince oyun oynayamamaları yer almaktadır. Ebeveynler bu hususlara dikkat etmelidirler.
Çocuğu anaokulu ya da kreşe göndermelidirler:
Anne çalışmadığı takdirde, çocuğu anaokulu ya da kreşe göndermek için onun 3 yaşına gelmesini beklemek daha uygundur. Ancak çocukta çekingenlik gözlemleniyorsa, henüz 3 yaşına gelmemiş olsa bile en azından haftanın bir iki günü sadece oyun gruplarına gönderilmesi iyi olur. Oyun grupları sayesinde anne çocuğunu gözlemleme ve dolayısıyla tanıma fırsatı edinmiş olur. Çocuğun iletişim kurmadaki eksikliklerini ve güçlüklerini fark eder. Oradaki öğretmen ve psikoloğun yönlendirmesiyle de bu hususta çocuğa nasıl yaklaşması gerektiğini öğrenir.
Yaşı ilerledikçe gün sayısı ve gün içerisinde geçirdiği saat süresi arttırılabilir. Yaşı bük olan çocukların tam zamanlı gitmesi daha etkili olur. Anaokulu deneyimiyle birlikte çocuğun sosyalleşmesinde gözle görülür bir fark olacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta çocuğun adaptasyon sürecinin sağlıklı bir şekilde geçirilmesidir (bknz: "Anaokulunda Çocuk").
Ekrana sınırlama getirmelidirler:
Özellikle 3 yaş öncesi çocuklar ekran karşısında olabildiğince az vakit geçirmelidirler. Çünkü ekran karşısında iken çocuk pasif alıcı konumundadır. İletişime geçmesini gerektirecek bir durum yoktur bu nedenle kolaydır. Çocuk buna alıştığı takdirde yaşıtları ile oynamanın keyfine varamayacaktır.
Çocuğa dengeli davranmalıdırlar:
Ebeveynler bir gün onayladıkları şeye ertesi gün ceza veriyorlarsa, çocukla güzel güzel oynarken aniden sinirlenip bağırıyorlarsa, kısa zaman aralıklarında bir sevip bir kızıyorlarsa, bir ebeveynin evet dediğine diğeri hayır diyorsa çocuklar neyin doğru, neyin yanlış olduğu konusunda sağlıklı değerlendirmeler yapamazlar ve kararsız kalırlar. Bu nedenle girdikleri ortamlarda hata yapmaktansa geri planda durmayı tercih ederler. Bu ise onların sosyal ilişkilerini olumsuz etkiler.
Çocuklarına değer verdiklerini onlara hissettirmelidirler:
Elbetteki lafta her ebeveyn çocuğuna değer verdiğini söyler. Ancak bu, eyleme geçmediği takdirde çocuk için inandırıcı olmaz. Çünkü çocuk duyduğundan ziyade gördüğüne inanır.
Ebeveynler çocukla düzenli olarak kaliteli zaman geçirmeye özen göstermelidir. Babasının işini gücünü bırakıp 10 dakika için olsa bile kendisi ile oyun oynadığını gören çocuk kendisine önem verildiğini hisseder.
Yine ebeveynler çocuklarını dinlerken baştan sağma bir şekilde değil, aktif bir şekilde dinlemelidirler. Böylece çocuk, söyleyeceklerinin ebeveynleri için önemli olduğunu fark eder. Bunu fark eden çocuk, düşüncelerini dile getirmekten, duygularını ifade etmekten mutluluk duyar.
Kendisini değerli hisseden çocuk kendisi ile daha barışık olur. Kendisi ile barışık olan çocuk ise hata yapsa da dünyanın sonu olmadığını, ailesinin yine kendisine değer vereceğini bilir. Sonrasında ise bunu diğer insanlara geneller, kendisinin onlar için de değerli olduğunu düşünür. Bu sayede yeni durumlar ve yeni kimseler onlar için tedirginlik kaynağı olmaktan çıkar.
Çocuğun özgüvenini desteklemelidirler:
Ebeveynler çocukların bir şeyleri başarabileceklerine dair olan inançlarını güçlendirmelidirler. Bunun için çocuğa yapabileceği sorumluluklar vermelidirler. Başarılarılarını başkaları ile paylaşmalı ve övmeliler ancak başarısızlıklarını eleştirip başkalarına anlatmamalıdırlar. Karşılaştığı problemlerde önce kendisinin çözümlemesi için fırsat vermeli, eğer ki çocuk kendisi halledemezse o zaman devreye girmelidirler. Çocuğu aşağılamamalı ve başkaları ile kıyaslamamalıdırlar.
Çocukta telaffuz bozukluğu, kekemelik gibi dil problemleri varsa, bunlar çocuğun özgüvenini zedeler. Dediklerinin karşısındaki tarafından anlaşılamaması ya da karşısındakinin onunla dalga geçmesi, çocuğu iletişime geçmekten alıkoyabilir. Bu nedenle bu tür problemler çocuk ilköğretim sürecine başlamadan önce çözümlenmiş olmalıdır.
Çocuğu farklı sosyal ortamlara sokmalıdırlar:
Bu farklı ortam park, sinema, alışveriş mekanları olabileceği gibi spor ya da sanat aktiviteleri içeren kurslar da olabilir.
Bu tür kurslardan herhangi birine giden çocuk ona ilgi duyduğu için kayıt olmuştur. Diğer çocuklar da ilgi duydukları için o kursa kayıt olmuşlardır. İlgi alanları ortak olan çocukların konuşacak ortak bir mevzusu olur. Kurslar çekingen çocukların sosyalleşmesi için zemin hazırlar. Ayrıca herhangi bir alanda başarılı olmak çocuğun özgüvenini de arttırır. Özellikle okul çağı çocukları için bu kurslar etkili olur.
Çocukla ilgili gerçekçi beklentiler içinde olmalıdırlar:
Her çocuk kendi potansiyeli içinde ele alınmalıdır. Bütün bu yukarıda bahsi geçen noktalara dikkat edildiği takdirde çocuğun çekingenliğini yenmesi konusunda önemli bir yol kat edilecektir. Ancak çok çekingen ya da çekingenliği bir kişilik özelliği olan çocuğun aşırı sosyalleşmesi, tüm çekingenliğini yenmesi beklenmemelidir. Çocuğun durumu başlanılan noktaya göre değerlendirilmelidir. Çocuk ilk başladığı noktada değil, ilerleme kaydetmişse ebeveynler doğru yoldadır. Bu şekilde devam etmelidir. İlerleme kaydedilemiyor, bilakis çocuk her geçen gün daha da çekingen oluyorsa bir uzmana başvurulmalıdır.
Haftaya çekingenlik konusundaki sorulara devam edilecektir, görüşmek üzere.
Psikolog Canan Cantürk