Anket

İç  güdü  ölçülebilir mi?

Evet  ama  nasıl  ölçülür  bilmiyorum.
0 (0%)
Hayır  kesinlikle  ölçülemez.
1 (5%)
İçgüdüsel  davranışları  ancak  gözlemleyebiliriz,ancak  ölçemeyiz.
10 (50%)
Bir takım  ölçme  tekniklerini  kullanarak  denek  grubumuzdan  bir  takım genel  geçer veriler  elde  edebiliriz
8 (40%)
Saçma  bir  soru..
1 (5%)

Toplam Oy Verenler: 19

İç Güdü Ölçülebilir Mi?

Çevrimdışı şafakgergin

  • B Grubu
  • 898
  • 677
  • 898
  • 677
21 Şub 2008 21:52:47
  Herkesin  bildiği  gibi  hayvanlar  iç güdüsü  ile  davranıyor.

  Ama  insanlarda  da iç güdü  var...

 Ama  biz  bu  iç  güdüyü  diğer  bir  tanımla  hissetmeyi  ölçebilir miyiz?

 Bence  ölçebiliriz...

Bu  konuya  ilgi  duyanların  fikirlerini  bilmek  isterim...

 SAYGI  VE  SEVGİLERİMLE...

Çevrimdışı karabulut33

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 190
  • 92
  • Müdür Yardımcısı
  • 190
  • 92
  • Müdür Yardımcısı
# 21 Şub 2008 22:07:54
Hocam benim hislerim oldukça kuvetli. ( öyle düşünüyorum )
Fakat ölçülebilir mi blmiyorum. Ama ölçülmese daha iyi galiba; çünkü insanlar bunu farklı şeyler için kullanırlar.
Mesela borsada, at yarışlarında.... daha bisürü şeyde :) :)
Yine de ölçülüp ölçülmediğini merak ettim. kolay gelsin

Çevrimdışı şafakgergin

  • B Grubu
  • 898
  • 677
  • 898
  • 677
# 21 Şub 2008 22:15:50
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Hocam benim hislerim oldukça kuvetli. ( öyle düşünüyorum )
Fakat ölçülebilir mi blmiyorum. Ama ölçülmese daha iyi galiba; çünkü insanlar bunu farklı şeyler için kullanırlar.
Mesela borsada, at yarışlarında.... daha bisürü şeyde :) :)
Yine de ölçülüp ölçülmediğini merak ettim. kolay gelsin

  Doğrusu  içgüdü  dediğimiz  hissetme  kavramının  varlığı  kesindir.
  Yalnız  İçgüdü bence  bir  yetenektir.Beynin  fonksiyonu  nedir  bu  içgüdüsel  davranışta  asıl  sorulması  gereken  soru  bu  bence....

 Ölçme  işi  çok  basit...
Sonuçta  sezinleme  veya  içgüdü  yeteneği  bulunan  insanları  hazırlayacağımız  bir  dizi  soruların  yanıtlarını  tahmin  etmelerini  isteyerek  bunu  belirleyebiliriz....

  Ama  tabi  sorulması  ve  yanıtlanması  gereken  bir  yığın  sorular  var  bu  konuda...

Çevrimdışı şafakgergin

  • B Grubu
  • 898
  • 677
  • 898
  • 677
# 21 Şub 2008 22:22:35
Var mısın? Yok musun? Show tv de  çıkıyor...Burada  içgüdüsel  davranışları  gözlemleyebilirsiniz...

Çevrimdışı kilavuzum

  • Uzman Üye
  • *****
  • 247
  • 56
  • Türkçe Öğretmeni
  • 247
  • 56
  • Türkçe Öğretmeni
# 21 Şub 2008 22:37:12
     Fakat hocam şu var ki psikoloji bilimi insanlarda içgüdü olduğunu kabul etmiyor.Buna göre sadece hayvanlar içgüdüleriyle hareket ederler.Yani neyi niçin yaptıklarını bilmezler ama yaparlar.Arıların bal yapması gibi...İnsanlarda ise içgüdü değil dürtüler vardır.Bu ikisi de birbirinden farklıdır.
     Kişisel fikirlerimi söyleyecek olursam...Bilimsel olarak açıklayamam ama insanlarda da içgüdü olduğuna inanırım.Ve hayvanların da her zaman içgüdüleriyle yani neyi niçin yaptıklarını bilmeden hareket ettiklerine de inanmıyorum.

Çevrimdışı gökhan10

  • Uzman Üye
  • *****
  • 332
  • 81
  • 332
  • 81
# 21 Şub 2008 23:41:52
Yeni doğan bebek annesinden süt emeceğini ve nasıl emeceğini doğar doğmaz nasıl biliyor?
Bence beynimizi temizleyip dış etkilerden soyutlarsak içgüdüler ortaya çıkar.
Öğrendikçe içgüdü yeteneği körelir.diye düşünüyorum ben

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 22 Şub 2008 22:48:20
Alıntı
Herkesin  bildiği  gibi  hayvanlar  iç güdüsü  ile  davranıyor.

  Ama  insanlarda  da iç güdü  var...

 Ama  biz  bu  iç  güdüyü  diğer  bir  tanımla  hissetmeyi  ölçebilir miyiz?

 Bence  ölçebiliriz...

Şafak hocam, içgüdü kelimesinin eşanlamlıları dürtü, güdü, insiyak, sevkitabii, sezgi olarak görülüyor.

Bir şeyi ölçebilmek için bir birimi olması gerekir. Metre, litre, kg v.s. gibi

İçgüdünün birimi ne olabilir?

İkinci bir husus bilinenin aksine hayvanlar hissetmez. Bir hayvanı kurban etmek için yatırsanız, hayvan elinizde bıçağı görse, biraz sonra kesilerek öleceğini bilemez ve hissedemez.

Sizin hissetmek tabiri ile neyi kasteddiğinizi anlıyorum. İnşallah yarın bu konuda  bir şeyler yazmaya çalışacağım.


Çevrimdışı şafakgergin

  • B Grubu
  • 898
  • 677
  • 898
  • 677
# 23 Şub 2008 20:23:11
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Şafak hocam, içgüdü kelimesinin eşanlamlıları dürtü, güdü, insiyak, sevkitabii, sezgi olarak görülüyor.

Bir şeyi ölçebilmek için bir birimi olması gerekir. Metre, litre, kg v.s. gibi

İçgüdünün birimi ne olabilir?

İkinci bir husus bilinenin aksine hayvanlar hissetmez. Bir hayvanı kurban etmek için yatırsanız, hayvan elinizde bıçağı görse, biraz sonra kesilerek öleceğini bilemez ve hissedemez.

Sizin hissetmek tabiri ile neyi kasteddiğinizi anlıyorum. İnşallah yarın bu konuda  bir şeyler yazmaya çalışacağım.




  Bu  konuda  yazacağınız  fikirlerinizi  merakla  bekliyorum...
    Saygı  ve sevgilerimle...

Çevrimdışı fatihtüzün

  • Yeni Üye
  • 1
  • 0
  • 1
  • 0
# 23 Şub 2008 23:53:43
hocam bence içgüdü insanlarda da var. yani sadece hayvalara ait bi olgu değil.zaten cinsel noktada insanın yoğunlaşmasını sağlayan bence içgüdüler.buna bağlı olarak insanın türünü devam ettirmesi içgüdüler sayesinde diyebiliriz.saygılarımla

Çevrimdışı math2007

  • Uzman Üye
  • *****
  • 911
  • 977
  • 911
  • 977
# 24 Şub 2008 10:47:16
Önce bilimsel bir makaleyi verelim... Sonra yorumlar...

Freud ve Sporcular: İçgüdü Teorisi ve Spor
 
Sporlar hiç şüphesiz agresiflikle direkt ilgilidir. Eğer sporcularla birlikte çalışmaya başlarsanız onların ne kadar agresif olabildiklerini hemen fark edersiniz. Keyshawn Johnson ile tanışmam sırasında onun boyutlarının ve gücünün bana çok büyük ve tehlikeli bir lokomotifi hatırlattığını biliyorum. Boksörler güç ve cazibelerini arttırarak saldırganlık ve cinselliği birleştirmektedirler.

Saldırganlığın engellenmesi psikoseksüel gelişimde ödüpal safhadaki zorlanma ya da saldırgan olmama eğitimiyle gerçekleşir. Freud saldırganlığın pasifliğe dönüşmesi durumunda savunulması gerektiğini iddia etmiştir. Saldırganlıkla ilgili çelişkiler başarısızlığa yol açar.

Horner (1981) kadınların saldırganlığı engelleme uğraşını araştırmıştır. Kadınlara genelde agresif olmanın kadınsal özelliklere yakışmadığı yani bir hanımefendi olmaya yaraşmadığı öğretildiğinden kadınlar kadınsı olmama ve kazanma çelişkilerini yaşamaktadırlar. Bu çelişkinin performans üzerindeki etkisi büyüktür ve bizi kaybetmenin ardından ikincil kazanım noktasına getirmektedir. 
 

(Bu arada Freud'u sevmeyen arkadaşlar hemen önyargıyla bakmasın konuya)

Benim fikrime gelince; iç güdü insanın doğumuyla vücut bulur. İnsan yaradılışında henüz kültür, bilgi, inanç gibi donanımlara sahip değildir. Bilindiği gibi hayvanlara has iç güdüleriyle annenin varlığı, ağlayarak açlığını bildirme gibi davranışlar gösterir. Ayrıca ilerleyen yaşlarda oyun oynarken saldırgan davranışları (ona ait bir eşyanın alınması durumundaki tepkileri) tamda tabiatta olduğu gibi doğaldır...

Zamanla öğrenir (öğretilir) nasıl davranması gerektiği. Bir anlamda donatılır inançla, kültürle vs. Ama insanın kendi iç güdüsünün varlığna varması pekala mümkündür. Ne zaman (bir hayvan gibi) içgüdülerimizle hareket etttğimizi fark edebiliriz. Özellikle oyun oynarken gösterilen hırs, gözü dönmüş bir şekilde cinnet geçiriri gibi davranışlar vb bizim de ara ara iç güdülerimizle hareket ettiğimizi gösterir.

Bugün kimse bilinçaltının varlığına itiraz edemez. Bilinçaltımız çok bencidir. Hayvanımsı davranışları ve istekleri olabiliyor. Ama bilinçüstüne çıkmadan kişi kültürüne, kişilik yapısına bağlı olarak onu dengeleyebiliyor.

Psikolojik teknikler ve davranış laboratuvarları gibi tekniklerle ölçümler yapılabilir (ancak birim konusunda fikrim yok)

Çevrimdışı kilavuzum

  • Uzman Üye
  • *****
  • 247
  • 56
  • Türkçe Öğretmeni
  • 247
  • 56
  • Türkçe Öğretmeni
# 24 Şub 2008 14:31:50
     Dürtü,güdü ve içgüdü kavramları birbirine yakın gibi dursalar da birbirine karıştırmamak lazım.

Çevrimdışı OZLM41

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 210
  • 151
  • 210
  • 151
# 24 Şub 2008 15:02:06
bence insanlarda iç güdüvar ama bunu ölçmek mümkün değil
bazı davranışlarımız içgüdüseldir ama biz bunun farkına ancak davranışı gerçekleştirdiğimizde varırız
nerede nezaman hangi davranışı içgüdüsel olarak sergileyeceğimizi önceden bilemeyiz
içgüdüsel davranışlar farkında olmadan düşünmeden yapılan davranışlar o zaman deneysey yöntemlerle belli tekniklerle bunu ölçmek mümkün değildir 

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 24 Şub 2008 22:35:24
Dikkatlerden kaçtığını düşündüğüm bir hususa işaret etmek istiyorum.
Hissetmek, ruhun bir fonksiyonudur.
Ruhun ne olduğu konusunda net bir bilgi sahibi değiliz.
Anladığım kadarıyla ruhu tanımlamaya çalışayım.

1. Ruh, mekan ve zaman ile sınırlı değildir.
Daha açık bir ifade ile ruhlarımız biz dünyaya gelmeden önce vardırlar.
Dünyaya geldiğimizde ruhumuz cesedimize (vücudumuza) hapsedilir.
Öldükten sonra ruhumuz var olmaya devam edecektir.
Hesap gününden sonraki yaşantımızda da ruhumuz cesedimizde yaşantısını sürdürmeye devam edecektir.
Bu bilgiler Kur-an ve hadislere dayanmaktadır.
İhtiyaç hisseden arkadaşlar için ayet numaralarını ve hadis kaynaklarını yazabilirim.

Pozitif bilim olarak tanımlanan bilimler, ruhun varlığını kabul etmekle birlikte, mahiyeti, ne zaman var olduğu veya ne zaman olmadığı konusunda hiç bir şey söyleyememektedirler.
(Pozitif bilimler, Risale-i Nur külliyatında yapılan açıklamalara da itiraz edememektedir.)

2. Ruh, güneşe benzetilebilir.
Güneş dünyamızdan milyonlarca kilometre uzaklıktadır.
Buna rağmen biz güneşi görebiliyoruz. Isı ve ışık etkisini hissedebiliyoruz.
Benzer şekilde ruhumuzda bedenimizde olduğu halde, etkileri zaman ve mekanı aşabilmektedir.
Örneklendirmek gerekirse, uyuduğumuz zaman ruhumuz gezintiye çıkabilir.
Rüyamızda hiç gitmediğimiz yerleri görebiliriz, hiç tatmadığımız  yiyecekleri tadabiliriz, acı çekebiliriz, gülebiliriz...
Bütün bunlar uyanıkken hissettiğimiz etkilerle aynı sonuçları verir.
Uyurken rüya da olduğunuzu (genellikle) anlamanız mümkün olmaz.
Ruh gezintisini bitirip, zaman ve mekan sınırları içine döndüğü zaman uyanabiliriz.

3. Ruh bazı durumlarda uyumaya gerek kalmadan da zaman ve mekan sınırları dışına çıkabilir.  
Ruhunun ihtiyaçlarını karşılayarak onu eğitebilen kişiler istediklerinde zaman ve mekan sınırları dışına çıkabilmektedirler.

Ruhu kontrol etmek, her hangi bir konu ile yoğun olarak ilgilenilebilirse daha kolay olabilmektedir.

Şafak hocamın verdiği örneğe dönecek olursak, yarışmacılar ödül kazanma düşüncesi ile sorunun cevabını doğru olarak bilmeye yoğunlaşmaktadırlar. Gördüğümüz hareketler bu yoğunlaşma çabalarının görüntüleridir.

Eğer sorunun cevabı, sunucunun elindeki kapalı bir zarfta veya bir kutuda yazılıysa yarışmacı bu sonucu görmek konusunda aşırı bir istek duyar.
Eğer bu isteğini yeterli düzeye çıkarabilirse ruh, zaman ve mekan sınırları dışına çıkarak zarf veya kutudaki sonucu görebilir.

Kişiler genellikle sonucu gördüklerini anlamazlar (görmüş olabileceklerine inanmadıklarından),  görme işlemi onlara bir HİS olarak yansır.

Ruhun gördüğünü doğru anlayamamanın temel sebebi, Kur-an'ı Kerim'in ilk inen ayeti olan OKU emrine muhalefet ederek GÖRDÜKLERİMİZİ OKUMAYI ÖĞRENMEMİŞ OLMAMIZDAN kaynaklanır.
Açıklamalarımın ne kadar doğru olduğu veya anlaşılır olduğunu bilemiyorum.
Bununla birlikte açıklamalarımı okuyanlardan bir deneme yapmalarını istiyorum.
Sözsüz müzik dinleyebileceğiniz bir ortam hazırlayın.
Gözlerinizi kapatın ve sadece müziği dinlemeyi deneyin, müziği dinlerken başka hiç bir şey düşünmeyin, sadece müziği dinlemeye çalışın.
Başaramadığınızı göreceksiniz, müziği dinlerken çeşitli düşünceler sizi meşgul edecektir.
Hiç bir şey düşünmeden, müziği dinlemeyi başarabiliyorsanız tebrik ederim. Artık ruhunuzu kontrol edebilecek seviyeye gelmişsiniz demektir.

Çevrimdışı aydogmus

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.387
  • 878
  • Müdür Yetkili
  • 1.387
  • 878
  • Müdür Yetkili
# 24 Şub 2008 22:58:17
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Kişiler genellikle sonucu gördüklerini anlamazlar (görmüş olabileceklerine inanmadıklarından),  görme işlemi onlara bir HİS olarak yansır.

Ruhun gördüğünü doğru anlayamamanın temel sebebi, Kur-an'ı Kerim'in ilk inen ayeti olan OKU emrine muhalefet ederek GÖRDÜKLERİMİZİ OKUMAYI ÖĞRENMEMİŞ OLMAMIZDAN kaynaklanır.

hocam ben bu cümlelerinize takılıp kaldım zaten..bu durumda nasıl hiç birşey düşünmeden müzik dinleyebilirim ki   ;)

Çevrimdışı math2007

  • Uzman Üye
  • *****
  • 911
  • 977
  • 911
  • 977
# 25 Şub 2008 21:41:14
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Dikkatlerden kaçtığını düşündüğüm bir hususa işaret etmek istiyorum.
Hissetmek, ruhun bir fonksiyonudur.
Ruhun ne olduğu konusunda net bir bilgi sahibi değiliz.
Anladığım kadarıyla ruhu tanımlamaya çalışayım.

1. Ruh, mekan ve zaman ile sınırlı değildir.
Daha açık bir ifade ile ruhlarımız biz dünyaya gelmeden önce vardırlar.
Dünyaya geldiğimizde ruhumuz cesedimize (vücudumuza) hapsedilir.
Öldükten sonra ruhumuz var olmaya devam edecektir.
Hesap gününden sonraki yaşantımızda da ruhumuz cesedimizde yaşantısını sürdürmeye devam edecektir.
Bu bilgiler Kur-an ve hadislere dayanmaktadır.
İhtiyaç hisseden arkadaşlar için ayet numaralarını ve hadis kaynaklarını yazabilirim.

Pozitif bilim olarak tanımlanan bilimler, ruhun varlığını kabul etmekle birlikte, mahiyeti, ne zaman var olduğu veya ne zaman olmadığı konusunda hiç bir şey söyleyememektedirler.
(Pozitif bilimler, Risale-i Nur külliyatında yapılan açıklamalara da itiraz edememektedir.)

2. Ruh, güneşe benzetilebilir.
Güneş dünyamızdan milyonlarca kilometre uzaklıktadır.
Buna rağmen biz güneşi görebiliyoruz. Isı ve ışık etkisini hissedebiliyoruz.
Benzer şekilde ruhumuzda bedenimizde olduğu halde, etkileri zaman ve mekanı aşabilmektedir.
Örneklendirmek gerekirse, uyuduğumuz zaman ruhumuz gezintiye çıkabilir.
Rüyamızda hiç gitmediğimiz yerleri görebiliriz, hiç tatmadığımız  yiyecekleri tadabiliriz, acı çekebiliriz, gülebiliriz...
Bütün bunlar uyanıkken hissettiğimiz etkilerle aynı sonuçları verir.
Uyurken rüya da olduğunuzu (genellikle) anlamanız mümkün olmaz.
Ruh gezintisini bitirip, zaman ve mekan sınırları içine döndüğü zaman uyanabiliriz.

3. Ruh bazı durumlarda uyumaya gerek kalmadan da zaman ve mekan sınırları dışına çıkabilir.  
Ruhunun ihtiyaçlarını karşılayarak onu eğitebilen kişiler istediklerinde zaman ve mekan sınırları dışına çıkabilmektedirler.

Ruhu kontrol etmek, her hangi bir konu ile yoğun olarak ilgilenilebilirse daha kolay olabilmektedir.

Şafak hocamın verdiği örneğe dönecek olursak, yarışmacılar ödül kazanma düşüncesi ile sorunun cevabını doğru olarak bilmeye yoğunlaşmaktadırlar. Gördüğümüz hareketler bu yoğunlaşma çabalarının görüntüleridir.

Eğer sorunun cevabı, sunucunun elindeki kapalı bir zarfta veya bir kutuda yazılıysa yarışmacı bu sonucu görmek konusunda aşırı bir istek duyar.
Eğer bu isteğini yeterli düzeye çıkarabilirse ruh, zaman ve mekan sınırları dışına çıkarak zarf veya kutudaki sonucu görebilir.

Kişiler genellikle sonucu gördüklerini anlamazlar (görmüş olabileceklerine inanmadıklarından),  görme işlemi onlara bir HİS olarak yansır.

Ruhun gördüğünü doğru anlayamamanın temel sebebi, Kur-an'ı Kerim'in ilk inen ayeti olan OKU emrine muhalefet ederek GÖRDÜKLERİMİZİ OKUMAYI ÖĞRENMEMİŞ OLMAMIZDAN kaynaklanır.
Açıklamalarımın ne kadar doğru olduğu veya anlaşılır olduğunu bilemiyorum.
Bununla birlikte açıklamalarımı okuyanlardan bir deneme yapmalarını istiyorum.
Sözsüz müzik dinleyebileceğiniz bir ortam hazırlayın.
Gözlerinizi kapatın ve sadece müziği dinlemeyi deneyin, müziği dinlerken başka hiç bir şey düşünmeyin, sadece müziği dinlemeye çalışın.
Başaramadığınızı göreceksiniz, müziği dinlerken çeşitli düşünceler sizi meşgul edecektir.
Hiç bir şey düşünmeden, müziği dinlemeyi başarabiliyorsanız tebrik ederim. Artık ruhunuzu kontrol edebilecek seviyeye gelmişsiniz demektir.

Hocam benim anladığım kadarıyla görüşümüzle söylemimizle herşeyimizle pozitif bilimlere karşıyız... Açık açık sizi bu görüşlerinizden dolayı kutlarım ama bu kadar da bilim karşıtı görüşlerle nereye kadar...

Bende konuyla bağlantılı bir ruhbilim (psikoloji) yazısı ilave etmek istiyorum (tabii turgut hocam sizin kaynakların yanında bizimkinin  lafı olmaz... bilimle uğraşanlar zaten boşuna uğraşıyorlar... ne gerekse)

--------

Ruhbilim

Os. Ruhîyât, Fr. Al. Psychologie, İng. Psychology

Ruhsal yaşamın bilimi

Yunanca ruh anlamına gelen psykhe deyimiyle bilgi anlamına gelen logos deyiminden yapılmıştır. Antikçağ Yunanca'sında psukhê deyimi duysal ruh anlamına geliyordu. Dilimizdeki ruhbilim deyimi de bu anlama uygundur ve özellikle ruh'la tin deyimleri arasındaki anlam ayrılığını göz önünde tutmuştur. Bu anlamda ruhbilim deyimi, canlı örgenliğin bedensel yanını inceleyen bilimi dilegetiren fizyoloji deyimine karşı olarak canlı örgenliğin ruhsal yanını inceleyen bilimi dilegetirir.
•   İnsan ve hayvan davranışlarını inceleyen bilim.
•   Bir grubu, bir bireyi belirleyen hareket etme, düşünme, duygulanma biçimlerinin bütünü.
•   Davranışsal.
düşünüş, davranış biçimi.
•   Psikolojinin tanımı,gözlenebilen,ölçülebilen insan ve hayvan davranışlarıdır.
•   Psyche + Logos kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. Psyche ruh anlamına gelir, logos da bilim/bilgi demektir. Psychelogos yani Psikoloji kelime anlamıyla "ruhbilim"dir.

Bilim olarak psikoloji

İnsan bir canlı olarak çevresine uyum sağlamak ve kendi içinde de dengeli bir gelişme sağlamak ister. Psikoloji de elde ettiği yasaları yine insana uygulayarak onun davranışlarını açıklayabilir, önceden kestirebilir, kontrol edebilir. Böylece, insana bu gelişim ve uyum sürecinde yardımcı olabilir.
Günümüzde psikolojinin bulgularından, çok değişik alanlarda yararlanılır. Eğitim, tıp, endüstri, ekonomi alanlarında psikolojik bilgilerin kullanımı, insanların daha başarılı olmasını sağlamaktadır. Büyüme, gelişme, yetenekler, ilgi, zekâ, heyacan, bellek, düşünme, öğrenme konularında elde edilen psikolojik bilgilerin eğitim alanında kullanılmasıyla bu alanda başarı yükselmiş, daha sağlıklı, daha modern bir eğitim anlayışı gelişmiştir.

Ekoller ve yaklaşımlar

1879’da Alman psikolog Wilhelm Wundt tarafından Leipzig’de kurulan psikoloji laboratuvarı ile psikoloji, deneysel bilim dalı unvanını kazanmıştır. İlk psikoloji deneyleri burada yapılmıştır. Psişik olaylar fizik olayları gibi incelenmeye çalışılmıştır. Daha sonra Avrupa`nın değişik yerlerinde ve Amerika`da birçok psikoloji laboratuvarı açılmıştır.
Psikoloji felsefeden ayrılıp bağımsız bir bilim haline geldikten sonra -kısmen de olsa- bazı filozofların düşünce biçimlerinin etkisinde kalmıştır. Sistem ve ekol olarak gelişen psikoloji akımları ortaya çıkmıştır. Ekoller genellikle tek yanlı görüşlerdir. İncelemek istedikleri konuyu temel ögeler açısından ele alırlar. Determinist anlayıştadırlar. Psikolojinin belli başlı ekolleri Yapısalcılık (zihin yapısı ile ilgili), İşlevselcilik (zihin göreviyle ilgili), Davranışçılık, psikanaliz ve Gestalt psikolojisidir.
20. yy. psikolojisi zihinsel süreçleri açıklamak için iç gözlem yöntemini kullanan yapısalcılıkla başladı, daha sonra psikanalitik psikoloji gelişti. Yapısalcılığa karşı olan davranışçılık ve Gestalt psikolojisi gibi akımlar ortaya çıktı. Daha önceki okulların tek yanlı determinist (belirleyici) görüşlerine tepki olarak da hümanistik (insancıl) psikoloji doğdu. 2. Dünya Savaşı sırasında ise ekoller önemini kaybederek, görüşler yavaş yavaş birbirine yaklaştı. Teorisyenler ve araştırmacıların aynı miktarda katkıda bulunduğu çoğulcu anlayış, ekollerin tek yanlı anlayışının yerine geçti. Psikolojinin günümüzdeki durumunu daha iyi anlamak için ekol ve yaklaşımları gözden geçirelim. Bu yaklaşımlar kolektif bilimsel bakış açısını da yansıtır.

1. Amaçlılık ruhbilimi (İng. Purposive psychology) 2. Askerlik ruhbilimi (İng. Military psychology) 3. Uygulamalı ruhbilim (İng. Applied psychology) 4. Atomculuk (İng. Atomism) 5. Bilimsel ruhbilim (İng. Scientific psychology) 6. Biçim ruhbilimi (İng. Gestalt psychology) 7. Bireysel ruhbilim (İng. Individual psychology) 8. Budunsal ruhbilim (İng. Ethnopsychology) 9. Çevre ruhbilimi (İng. Ecological psychology) 10. Çözümsel ruhbilim (İng. Analytical psychology) 11. Davranışçılık (İng. Behaviorism) 12. Davranışlararası ruhbilimi (İng. Interbehavioral psychology) 13. Deneysel ruhbilim (İng. Experimental psychology) 14. Derinlik ruhbilimi (İng. Depth psychology) 15. Endüstri ruhbilimi (İng. Industrial psychology) 16. Ergenlik ruhbilimi (İng. Adolescent psychology) 17. Fizyolojik ruhbilim (İng. Physiological psychology) 18. Yapısal ruhbilim (İng. Structural psychology) 19. Genel ruhbilim (İng. General psychology) 20. Gensel ruhbilim (İng. Genetic psychology) 21. Görgül ruhbilim (İng. Empirical psychology) 22. Hayvan ruhbilimi (İng. Animal psychology) 23. Herbartçılık (İng. Herbartianism) 24. İşlem ruhbilimi (İng. Act psychology) 25. İşlevsel ruhbilim (İng. Functional psychology) 26. Kişiliksel ruhbilim (İng. Personalistic psychology) 27. Kültür ruhbilimi (İng. Cultural science psychology) 28. Matematiksel örnek ruhbilim (İng. Mathematical model psychology) 29. Nesnel ruhbilim (İng. Object psychology) 30. Örgensel ruhbilim (İng. Organismic psychology) 31. Öz ruhbilimi (İng. Self psychology) 32. Sayılama ruhbilimi (İng. Statistical psychology) 33. Toplumsal ruhbilim (İng. Social psychology) 34. Topoloji ruhbilimi (İng. Topological psychology) 35. Ussal ruhbilim (İng. Rational psychology) 36. Uyaran - karşılık ruhbilimi (İng. Stimulus - response psychology) 37. Varoluşçu ruhbilim (İng. Existential psychology) 38. Vektör ruhbilimi (İng. Vector psychology) 39. Yığın ruhbilimi (İng. Mass psychology)

Ayrıca:

Normaldışı ruhbilim (İng. Abnormal psychology), Biyolojik ruhbilim (İng. Biological psychology), Bilişsel ruhbilim (İng. Cognitive psychology), Karşılaştırmalı ruhbilim (İng. Comparative psychology), Gelişimsel ruhbilim (İng. Developmental psychology), Psikometrik ruhbilim (İng. Psychometric psychology), Danışmanlık ruhbilimi (İng. Counselling psychology), Eğitim ruhbilimi (İng. Educational psychology), Adlî tıp ruhbilimi (İng. Forensic psychology), Sağlık ruhbilimi (İng. Health psychology), Nöropsikoloji (İng. Neuropsychology), Psikodrama (İng. Psychodrama), Klinik psikoloji (İng. Clinical psychology), Sağlıkbilimsel psikoloji (İng. Psychological medicine), Psikanaliz (İng. Psychoanalysis), Psikopatoloji (ing. Psychopathology), Grup psikolojisi (İng. Group psychology), vb. alanlar da mevcuttur.

Araştırma yöntemleri

Bilimlerin amacı, olaylar hakkında kanıtlanabilir bilgiler elde etmektir. Bu amaca erişmek için izledikleri sistemli yola, her türlü araştırma tekniğine yöntem denir. Değişik bilim dallarında birçok yöntem kullanılır. Psikoloji de diğer bilimlerin kullandığı yöntemlerin çoğunu kendi konusuna göre kullanır. Bunların başlıcaları betimleyici ve tanımlayıcı yöntemler, korelasyonel yöntemler, deneysel yöntemlerdir.
1.   Betimleyici ve tanımlayıcı yöntemler: Betimleme ve tanımlama amacıyla tarama yöntemi, doğal gözlem, görüşme ve vaka incelemesi yöntemlerinden yararlanılır.
1.   Tarama yöntemi: Belirli sorunlarla ilgili olarak geniş kitlelerin görüşlerinin alınmasıdır.
1.   Test: İnsanların zekâlarını, ilgilerini, yeteneklerini, tutumlarını, kişiliklerini vb. ölçmek amacıyla kullanılır.
2.   Anket: Bilgi verecek kişinin doğrudan kendisinin okuyarak cevaplandıracağı sorulardan oluşmuş soru kayıtları kullanılarak yazılı cevaplar aracılığıyla gözlemde bulunma işidir.
2.   Doğal gözlem: Olayların doğal durumda izlenmesidir.
3.   Görüşme: Görüşme, karşılıklı konuşmadır. Bu konuşma bir kişiyle olabileceği gibi bir grup insanla da olabilir.
4.   Vaka: Bazı durumlarda insan davranışını tanımlamak pek kolay olmaz. Olayın derinliğine inmek gerekir. İnsanın geçmiş yaşantıları ve çevresi davranışlarına önemli etkiler yapar. İnsan davranışını tanımak için bu geçmiş yaşantıların, önemli olayların ve ilişki kurduğu insanların nasıl bir etkide bulunduğunu öğrenmek gerekir. Bunun için incelenen kimsenin ailesi, arkadaşları ve diğer ilgililerle konuşulur. Elde edilen bilgiler nesnel olarak kaydedilir. Davranışların nedenleri ortaya çıkarılırken bu bilgilerden yararlanılır.
2.   Korelasyonel yöntemler:
1.   Korelasyon: iki değişken arasındaki karşılıklı ilişki miktarını gösterir. Örneğin tekrar yapmakla öğrenme arasında pozitif korelasyon vardır. Korelasyon değeri 0 ile +1 arasında olur. Sigara içmek ile ile sağlıklı olmak arasında ise negatif korelasyon vardır. Korelasyon değeri ise 0 ile -1 arasında olur. .
3.   Deneysel yöntemler: Doğal gözlem, varsayım (Hipotez) ve deneyleme aşamasından geçer.
1.   Doğal gözlem: Olayların akışına gözlemcinin karışmadığı gözlem biçimi.
2.   Varsayım: Olaylar ve olgular arasında neden-sonuç ilişkisi kuran ve gözlem yolu ile test edilecek olan öngörü.
3.   Gözlem: Olayın başından sonuna kadar izlenerek görülenlerin kaydedilmesi. Deneysel yöntemde, bu aşamada kastedilen, doğal olmayan gözlemdir.
1.   Güdümlü gözlem: Olayların yeri, zamanı ve koşullarının gözlemci tarafından hazırlandığı gözlem biçimi. Nelerin, nasıl gözlenebileceği, nasıl kaydedileceği önceden kararlaştırılır. Aktif gözlem ya da deneyleme de denilebilir.
2.   Deney: Bir değişkenin etkilerini gözlemek üzere koşulları hazırlanmış gözlem ya da deneyleme sürecinin ürünüdür. Deney yöntemi, diğer bilimlerde olduğu gibi psikolojide de araştırmaların temelidir.

---------------

hocam biraz da bunları "OKU" sak da o dediğimiz muhalefeti yapmasak... saygılarımla...

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK