İdeallerinizin Peşinden Ne Kadar Gidiyorsunuz?

Çevrimdışı ozlem83

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 139
  • 239
  • 139
  • 239
# 25 Eki 2007 21:45:18
açıkçası isteyerek okumadım bu bölümü hatta çoğu kez nefret ettim...ama bugün kendime bakıyorum da ne kadar çok değişmişim.ben de öğrencilerim için neler yapabileceğimi düşünecek miydim birgün.. yada ne kadar yorulursam yorulayım yine bu meslekte olduğum için zevkten dört köşe olacak mıydım? şu an çok memnunum çoooook...

Çevrimdışı mtdemirci

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 08 Oca 2008 15:47:36
İdealsizlik insanı tembelleştirir

 
İdealsizlik ruhu sıkıntıya sokar, insanı tembelleştirir. İdeali insanlığın huzuru, ülkesinin refahı, dünyanın barışı, kainatın tılsımını anlama olan bir gençle; ideali, müzik ve dans yarışmalarında şöhreti yakalamak, piyangolarla, at yarışlarıyla ve İddaa oynayarak emek harcamadan zahmetsiz, tez elden zengin olmayı amaçlayan gençler arasında hayatın anlamı açısından farklılıklar olacaktır. 
 
 
 
Çünkü hayatın anlam arayışı insanın temel varoluşsal kaygılarındandır. İnsanın hayatına anlam katacak bir hedef, yaşamak için insana psikolojik bir enerji oluşturur. Bu nedenle gerekli yaşam enerjisi için gençlerin duygu dünyasını ne ile beslediğiniz çok önemli. Duygu yoksunluğu, zevk düşkünlüğü ve idealsizlik, isteksizliğin de en büyük sebebidir.

Duymayan anlayamaz, düşünemez, tefekkür edemez. Hissetmeyen isteyemez. Derslerinden, ailesinden, toplumundan, tarihinden soğumuş gençlerde duygusuzluk göze çarpar. Duygusuzluğun, zevk düşkünlüğünün temelinde ise insanın düşünememesi, tefekkür edememesi yeryüzünde sonsuza dek yaşayacağı hissine kapılması yatar. Biz düşünmüyoruz, bizim yerimize televizyonlarımız düşünüyor. Spor müsabakaları, müzik ve dans yarışmaları, piyangolar, at yarışları, kahvehanelerde, İddaa bayilerinde ve internet kafelerde geçirilen boş zamanlar, hayatımızın her köşesini işgal ediyor. İnsanın kendisini dinlemesine ve düşünüp tefekkür etmesine izin verilmiyor. Maalesef gençlerin ve çocukların duygu dünyasını bu tür aktiviteler dolduruyor.

Sonuçta, yakın gelecekte milli ve manevi değerlere lakayt, aklını cinsellik ve saldırganlık dürtüsünün tatmini için kullanan, zevk düşkünü, idealsiz, ufuksuz, narsist, hayatının anlamını bulamamış tedaviye muhtaç nesiller bizi bekliyor olabilir. Hastalıklarla mücadelede koruyucu hekimlik çok önemlidir.

Ne yapabiliriz?

Kontrolsüz internet kullanımı, cinsel içerikli TV programları çocukları erken yaşlarda cinsellikle tanıştırıyor. Bunun üzerine ailelerin yanlış yaklaşımları da eklenince sonuç vahamet oluyor. Öncelikle evde internet ve bilgisayar varsa bunun kontrolü ebeveynlerde olmalıdır. Çocuğunuza imkân sunmak demek, onlara sınırsız özgürlük tanımak demek değildir. Örnek olarak evde bilgisayarda oyun oynamak isteyen bir gençle; 'Ders çalıştığın zamanın yarısı kadar vakti bilgisayar oynayarak veya TV seyrederek geçirebilirsin' gibi bir anlaşma yapılabilir.

Tarihini bilmek gençlerde "toplumsal aidiyet duygusunu" artırır. Osman Gazi, Yavuz Sultan Selim, Fatih Sultan Mehmet, cennetmekân Abdülhamit Han, Atatürk, İstiklal şairimiz Mehmet Akif gibi tarihe mal olmuş mümtaz şahsiyetlerin sancılarını ve çilelerini gençlerimize duyurmak ve bunları düşünmeleri için gayret sarf etmek gençlere yeni ufuklar açacaktır. Tabii önce bunları ebeveynler özümsemelidir.
 
Abdullah Purtaş - Adana Özgören Liseleri Rehber ve Psikolojik Danışmanı
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı N.HÜLYA

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.167
  • 5.003
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.167
  • 5.003
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 12 Oca 2008 22:19:18
mtdemirci öğretmenim paylaşımınız için teşekkür ederim.

Çevrimdışı ağcan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.678
  • 3.335
  • 1.678
  • 3.335
# 13 Oca 2008 02:55:19
Sanırım konu başlığı ile konunun açılımı arasında uyumsuzluk var gibi geldi.
Öğretmenliği isteyerek seçmedim ancak çok sevdim,iyiki öğretmen olmuşum diyorum.21 yıldır idealist bir öğretmen olmak için emek veriyorum.

Çevrimdışı gökhan10

  • Uzman Üye
  • *****
  • 332
  • 81
  • 332
  • 81
# 13 Oca 2008 03:02:06
sonuna kadar.yani ben bitti diyene kadar bitmez.(çok havalı bir cümle oldu ;)

Çevrimdışı tamerr

  • Uzman Üye
  • *****
  • 363
  • 60
  • 363
  • 60
# 13 Oca 2008 10:43:58

 Ruhu sıkıntıda olan enerjisini yitirmiş insanın işi biraz daha zor. Özellikle gençler ideal sözcüğünden iyi bir meslek anlıyor. İyi meslek, iyi bir kariyer, iyi bir hayat. Bu "iyi" kelimelerine hangi anlamlar yüklüyorlar neye, kime göre iyi bu da tartışılır.

 "Yaşa, hep bir başkası gibi yaşa"

 Televizyonlarda veya diğer iletişim araçlarında gençlere, çocuklara sunulan ideal insan tipleri onların kendilerini bulmalarını engellediği gibi yaratıcılıklarını ve özgüvenlerini de kaybetmelerine sebep oluyor.
 Düşünemiyor, üretemiyor sadece var olanla yetinmek zorunda.
 Var olanın onu yönlendirmesini bekliyor.
 Bunun içinde televizyon ve diğer araçlar onların vazgeçilmezi.
 

Çevrimdışı gökçen 09

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 94
  • 14
  • 94
  • 14
# 13 Oca 2008 11:42:11
ideal uğrunda büyük fedakarlıklar yapılabilecek değerler manzumesidir.genellikle de manevi unsurlardan oluşur. oysa günümüzde gençlik, maddi değerler için en kutsal sayılan değerden, namustan bile vaz geçebilir hale geldi.biz anne-babalar oturup düşünelim;çocuklarımıza hangi değerleri ne ölçüde verdiğimizi.birileri bir yerlerde hata yapıyor deriz hep. acaba o hata yapan biz olmayalım?!

Çevrimdışı erdemc28

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.985
  • 443
  • 1.985
  • 443
# 13 Oca 2008 12:20:32
 İDEALİST BİR ÖĞRETMENİN YAŞADIKLARI    (YAŞANMIŞ BİR OLAYDAN ALINTI)



Gün aya kavuşmak üzereydi.
     Kentin çarşısına uğradı. İlk önüne çıkan küçük bakkal dükkanından yiyecek-içecek şeyler aldı. Dükkana bakan küçük erkek çocuğu olduğu için ona adres sormadı. Çıktı. Ana caddede yürüdü… Gözüne ilişen büyük bir manifatura dükkanına selâm verip girdi. Tezgahın başında oturan kırk beş -elli yaşlarında, başı bereli, elmacık kemikleri çıkık, uzun kır sakallı adama:
     -Öğretmenim, adım Fikret Güneş. Tayinim M. Köyü ilkokuluna çıktı. Yarından sonra göreve başlamam gerekiyor. Köye nasıl gidebilirim?
     Manifaturacı hemen:
     -Biraz önce, o köylülerden bir gurup geldi, benden alış-veriş yaptılar. Şimdi buradaydılar. Yeni çıktılar. Adımlarını hızlandırırsan yetişirsin, dedi. Dışarı çıktı, gideceği yönü gösterdi.
--------------------------
Tahta bavulunu yere bıraktı. Yolun kıyısındaki küçük bir kayanın üstüne oturdu. Kulak kesildi. Korku içindeydi. iki de bir sağına soluna, ara sıra dönüp arkasına bakıyordu. Sanki arkasından biri ansızın saldırıp, boğazını sıkacaktı. Fazla oturamadı. İçinden “Yolcu yolunda gerek.” dedi. Tahta bavulunu kaptığı gibi yürüdü. Bir sigara içimlik yürüyüşten sonra, koyun çanlarının seslerini işitti. Uzaktan geliyordu. “Çobanlar, koyunlar.”dedi. “Galiba köye yaklaşıyorum.” Birkaç adım daha attı. Önce köpeğin havlamasını duydu, ardından kendisi karşısına çıkıverdi. Yabancı kokusu almıştı anlaşılan. Hemen hedef küçültüp, yere çömdü. Babası çocukluğunda “Oğul,” demişti. “Sen sen ol; karşına bir köpek çıktığında hemen yere çöm. O zaman saldırmaz. Bekler, bir süre sonra da çeker gider.” Dediğini yaptı babasının. Köpek yanından ıraklaştıktan sonra ayağa kalktı. Elindeki tahta bavuluyla adımlarını hızlandırdı… Çan sesleri duyulmaz oldu.
     Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Neredeyse sabah ezanı okunmak üzereydi. Bir çeyrek saat daha yürüdükten sonra içinden “Saray’daki manifaturacı ‘molasız üç dört saatte ulaşırsın’ demişti. Onun söylediğine göre şimdiye kadar köye çoktan varmam gerekiyordu. Yoksa köyü geçip gittim mi?” dedi.
     Farkında olmadan sınıra dayanmış, şans eseri mayınlara basmadan İran tarafına geçmişti.     

 


 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK