Değerl Öğretmenlerim bir de şu anda binbir zahmetle büyütmeye ve adam etmeye çalıştığımızın öğrencilerimizden birkaçı yıllar sonra öğretmen olacak ve onlar da bizim gibi umut olacaklar bu memleketin hoyrat bakışlı çocuklarına...İşte o zaman ne diyecekler biliyor musunuz? Aynen aşağıdaki duygularla bizlere seslenecekler.Ne kadar büyük bir iş yapıyoruz değil mi? Nesilsen nesile aktarılan bir hasret misali....
----öğretmenime mektup----sana öyle hasretim ki....
İte kalka geldiğim yedi yaşıma,
Bir de aldılar beni koydular kalabalık ,daracık, bir dünyaya.
Ağladığım oldu bazen,
Bazen de kaçmalarım,yere yapışık pencereden,
Nasılda seviniyordum, öğretmenim görmüyor diye.
Halbuki yanılıyormuşum,
Küçükmüşüm, seviliyormuşum ,
Bu yüzden kaçabiliyormuşum.
Hani ağlamayayım diye saçlarımı okşuyordun,
Yetmiyordu bir de yaralar içindeki yanaklarıma,
Birer öpücük konduruyordun ya,
İşte onun için seviyordum seni,öğretmenim,
Küçük yüreğimle.
Önce okulun;“Çok kardeşli evim” olduğunu öğrettin bana,
Sonra“A”nın bir ev,“B”nin ise şişman bir adam olduğunu,
Ne kadar da komiğime giderdi,
Güler güler dururdum.
Bana sen öğrettin, oyun oynamayı,
Çayır çimende açıp bir kitabı okumayı,
Bir de gördüğüm her şeye,herkese,her yere sevgiyle bakmayı.
Hele o okumayı söktüğüm bir an vardı /unutamadığım
Daha çok sevmiştin beni / biliyorum.
Sevgili öğretmenim, biliyor musun?
Şimdi ben de bir öğretmenim,tıpkı sen gibi.
Aynı sen gibi seviyorum herkesi, her şeyi, her yeri.
Bir de olur olmaz yerde türkü söylerim halime.
Sana öyle hasretim ki bir bilsen,
gelmez dile.......