Personel Genel Müdürü Necmettin Yalçın, televizyon ekranından, bakanına inat “Öğretmen sirkülasyonu istemiyoruz.” dedi. Zaten aynısını sendikalara yolun başında demişti; ama sendikalar öğretmenlerine dememişti. Dolayısıyla olabildiğince iller arası atamaların önüne geçilmek isteniyordu. Af ilan edildiğinde süre sınırlaması olmadan tayin hakkının verilmeyeceği, yönetmelik ilan edildiğinde öğrenilmiş bir durum değildi. Tabi doğudan gelen tepkiler sendikaları biraz daha şevke getirdi ve 3 yıl sınırlamasının kaldırılması için ataklar güçlendi. Bakanlık, bu defa da başta TES olmak üzere sendikaların isteklerini kabul etti ve bir değişiklik yaparak 3 yıl şartını kaldırdığını duyurdu; ama yine de ince ayar verilmiş bir maddeyle herkesin tayin isteyemeyeceğini belli etti. Sendikalar bu durumu da bir kazanım olarak “çok şükür yüce bakanlığımıza” başlıklı haberlerle duyurdu yandaş sitelerinden.
Bütün normlar açılsın isteği vardı. Sağ olsun bakanlık epey bir norm açtı; ama… “Ama” demeden olmaz tabi ki. İşin içinde MEB olduğunda “ama” demeye hep ihtiyaç vardır. Nerde kalmıştım? Sağ olsun bakanlık epey bir norm açtı; ama il dışına kontenjan sınırlaması getirerek, epey normun açılmasını faydasızlaştırdı. İl dışı kontenjan sınırlaması için diretti büyük sendikalar. Bakanlık “Yahu siz ne çok şey istiyorsunuz?” diyerek bu isteği de kabul etti. Çok büyük sendikaların yandaş siteleri “flaaşşş” manşetler attı: “Çok şükür yüce bakanlığımıza, kontenjanları da artırdı.” Bakanlık kontenjanları artırdı; ama 3 iken 4, 15 iken 16 yaptı. Yani artış da göstermelikti.
“Zorunlu hizmet bölgelerindeki öğretmenlere tazminat verilsin” isteği de vardı sendikaların. Vardı; ama onlar da biliyorlar ki eğitimi, öğretmeni, öğrenciyi Türk Lirası ve dolar bazında değere vuran bir anlayış var karşılarında. “Okullara bir günlük kar tatili versem, şu kadar ek ders ücretinden yırtarım. 12.sınıflara kırk beş gün sınava çalışın izni versem epey TL ek ders ödemekten kurtulurum.” Bunların hesabını yapan bir bakanlıktan “zorunlu hizmet için öğretmenlere fazladan para ver” diye istekte bulunmanın gerçekçiliği elbette olmazdı.
Bakanlıktan bazı şeylerin istenmemesi gerektiğini en iyi bilen sendikalardır. Ama popülist söylemler, tribünlere oynamak, üye kapma savaşı, vb. her şeyin önüne geçiyor.
Her şeyi bilen büyük sendikalar affın mağduriyetler doğuracağını bilmiyorlar mıydı? Affın, doğudaki öğretmen için “doğuya çakılmak” demek olduğunu, batıdaki öğretmen için “bulunmaz Hint kumaşı” anlamı taşıdığını… Hatta kendileri için de, batıdaki bol miktardaki öğretmenden üye kapma fırsatı olduğunu… Biliyorlardı elbet! Ama maalesef doğudaki birçok öğretmen hâlâ bilmiyor bunları. “Zannediyorlar ki zorunlu hizmet affı geldi, nereye istersek oraya gideriz.”
Malum ya sloganımız şuydu: “Af herkese gelmiştir, dolayısıyla eşitlik vardır.”
Eskişehir’deki şu cami var ya… İşte onun orda bir bakkal var ya… Ha, işte onun karşısındaki okula gitmeyi isteyen Şırnak’ta bir öğretmen vardır. O okula gitmek için 15-20 yıla ve 350-400 hizmet puanına ihtiyaç vardır. 3 yıl şartını kaldırsan bile 15-20 yıldan aşağısı kurtarmıyor. Söylemeyi unuttum: o dediğim okula geçen yaz ilk atamayla bir öğretmen geldi, af da onun yüzüne güldü. Çok da memnunmuş okulundan; “Buradan emekli bile olurum.” diyormuş. Hizmet yılıymış, hizmet puanıymış… Aklına bile gelmiyor. Dilinde Bülent Ersoy’dan bir şarkı “Bir elimde ayna, bir elimde cımbız; umurumda mı ki bu dünya…”
Abbas YÜKSEK
Personelmeb.net
tam bizi anlatan bir yazı, paylaşmak istedim arkadaşlar..