İlginç Bilgiler

Çevrimdışı mabay

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
# 18 Tem 2012 14:10:17
DENİZDE NİÇİN TUZ VARDIR?

Doğrusunu söylemek gerekirse, hiç yoktur; denizde erimiş halde bulunan, çökeltildiğinde biraraya gelerek tuzu oluşturan ve deniz suyuna tuzlu bir tat veren kimyasallar vardır sadece. Şimdiye kadar deniz suyunda 72 ayrı element saptanmıştır; dünyadaki hemen her doğal elemente denizin bir köşesinde rastlamak olasıdır. Ancak, en bol olanlar klor (yaklaşık yüzde 55,3) ve sodyum (yaklaşık yüzde 30,8) iyonları, yani sofra tuzunu oluşturan elementlerdir. Diğer görece yaygın iyonlar magnezyum (yüzde 3,7), kükürt (yüzde 2,6), kalsiyum (yüzde 1,2) ve potasyumdur (yüzde 1,1). Deniz suyunu “tuzlu” yapan bu altı elementtir.

Deniz suyunun ortalama tuzluluk oranı yaklaşık binde 35′tir. Bu çok büyük bir orandır -bir bardak suda bir çay kaşığı suya denktir. Okyanuslardaki toplam su hacminden hareketle, denizdeki su miktarının 50 katrilyon ton gibi ilginç bir miktara ulaştığını çıkarabilirsiniz – okyanuslardaki bütün bu tuz çıkarılacak olursa, yeryüzü 150 metre kalınlığında bir tuz örtüsünün altında kalır!

Tuz derişimi yerden yere değişir -bunu çoğunlukla William Dittmar’ın 1884′te Challenger adlı İngiliz korveti ile dünya çapında yürüttüğü bir dizi kimyasal testten biliyoruz. Oran Kızıldeniz ve Basra Körfezi’nde en yüksek, Baltık Denizi ve Kuzey Buz Denizi’nde en düşük düzeydedir. Bu değişkenlik bize tuzun niçin öncelikle denizde bulunduğuna ilişkin bir ipucu verir. Saf suyun buharlaşması ile geride tuzun kaldığı ve tuz içeriğinin arttığı ılık denizlerde düzey yüksektir; eriyen buzların ve nehirlerin sürekli saf su eklediği daha serin denizlerde ise düşüktür.

Okyanuslar muhtemelen bir zamanlar sıcak yeryüzünün büyük bir bölümün kaplayan erimiş kayaçlardan “gaz olarak kaçan” su buharının oluşturduğu bulutların dünyadaki soğuma sürecinde yağmur olarak düşmesiyle ortaya çıktı. Başlangıçta okyanus suları büyük ölçüde “tatlı“ydı; ama üç ana kaynaktan gelen tuz ile birlikte tuz içeriği gittikçe arttı -denizlere akan nehirler, deniz tabanındaki hidrotermal delikler ve denizaltı yanardağları.

Karalara (ve okyanuslara) düşen yağmur büyük ölçüde saf sudur; erimiş atmosfer gazlarından dolayı biraz asitlidir. Nehirlerin, tuzlu sudan ziyade tatlı su taşımasının sebebi budur. Ancak sularının genellikle tatlı olmasına karşın, nehirler tamamen katışıksız değildir. Aksine, az miktarda tuz ve başka katı maddeler barındırırlar – bunlardan bazıları ufalanmış kayaç parçaları, diğerleri suyun toprak içinde sızarak nehre karışması sırasında kireçtaşı gibi hassas kayaçları doğrudan eriterek kaptığı parçalardır.

Her yıl dünyanın çeşitli yerlerindeki nehirlerden denizlere 4 milyar ton kadar tuz taşındığı tahmin edilmektedir. Böyle bir miktarla okyanusların mevcut tuz içeriğine kavuşması yaklaşık 200-300 milyon yılı almış olsa gerek. Nehirlerden gelen tatlı su okyanustaki tuz içeriğini seyreltmez; çünkü aynı anda okyanus yüzeyinde sürekli tatlı su buharlaşır. Tuzluluk oranının genelde nehirlerin sürekli tatlı su taşıdığı okyanus kenarlarında en düşük, okyanus ortalarında ise en yüksek düzeyde olmasının sebebi budur. Peki, daha fazla tuzun katılmasına ve suyun buharlaşmasına karşın, okyanuslar niçin ittikçe daha tuzlu hale gelmez? Okyanusların tuz içeriğini kararlı düzeyde tutan bir dengeye ulaştığı sanılmaktadır. Her yıl aşağı yukarı nehirlerin kattığı miktarda tuz okyanus tabanını çökelmektedir.

İşin ilginç tarafı, “tatlı su” nehirleri genelde denizdeki “tuzlu su“ya oranla çok daha fazla kalsiyum, bikarbonat ve silis taşır. Deniz suyu ise çok daha fazla sodyum ve klorür barındırır. Bunun sebeplerinden biri okyanusların kimyasal dengesinde deniz canlılarının oldukça önemli bir rol oynamalarıdır. İskelet ve kabuk yapımı için kalsiyum kullanan yumuşakçalar, kabuklular, delikliler ve mercanlar gibi çok sayıda canlı, deniz suyundan epeyce kalsiyum alır. Diyatomlar denizden silis çeker. Başka canlılar kimyasal bileşimi daha incelikli yollarla etkiler; sözgelimi salyangozlar kurşun alırken, denizhıyarları vanadyum salgılar.

Çevrimdışı mabay

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
# 18 Tem 2012 14:11:53
Gözleri açık tutarak hapşırmak imkânsızdır.

Çevrimdışı mabay

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
# 18 Tem 2012 14:12:22
 Rusya’nın dörtte biri ormanlarla kaplıdır.

Çevrimdışı mabay

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
# 18 Tem 2012 14:13:15
Yeni Zelanda, dünyadaki her türlü iklimin yaşandığı tek ülkedir.

Çevrimdışı mansuur

  • Uzman Üye
  • *****
  • 855
  • 1.717
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 855
  • 1.717
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 18 Tem 2012 14:14:24
Ve -değişmediyse- Yeni Zellanda, koyun sayısının insan sayısından fazla olduğu tek ülke.

Çevrimdışı mabay

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
# 18 Tem 2012 14:23:42
Dünyanın en kokulu camisi Tebriz şehrindedir. Mescit inşa edilirken çamuruna misk kokusu ilave edilmiştir ve 600 sene geçmesine rağmen hala mescit misk kokmaktadır.

Çevrimdışı uGsdemir

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.281
  • 1.440
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.281
  • 1.440
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 18 Tem 2012 14:28:50
Kayak sporu için en aranılan kar türü “kristal kar”dır. Bu karın özelliği, güneş altında, üzerine kristaller saçılmış gibi parlamasıdır ve asla kartopu yapılamamasıdır. Dünyada bu özellikte karda kayak yapılabilecek 2 yer vardır:
1) İsviçre Alpleri
2) Sarıkamış

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 18 Tem 2012 14:33:09

-ilk yeraltı tünel 1 km. uzunluğunda olmuş ve bundan 4 bin yıl önce ırak'ta fırat nehrinin altından geçmiştir.

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 18 Tem 2012 14:33:51

dünyanın en uzun ömürlü insanı çin'de 253 sene yaşamıştır. (1680-1933)


Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.525
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.525
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 18 Tem 2012 17:26:20
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Gözleri açık tutarak hapşırmak imkânsızdır.

Eğer gözler açık olsaydı, yerinden fırlarmış...

Çevrimdışı math2007

  • Uzman Üye
  • *****
  • 911
  • 977
  • 911
  • 977
# 18 Tem 2012 20:28:07
Çinliler Neden Yemeklerini Çubuklarla Yer?

Çinlilerin yemek yeme alışkanlıklarının yiyeceklerini çok küçük parçalar halinde yemelerinden çubuk kullandıkları anlaşılıyor.

Çinde eskiden yalnızca zenginler masada otururlardı. Halkın çoğunluğu tabakları ellerinde yemek yerlerdi. Bir elleriyle tabaklarını tutar, öteki elleriyle çubuk kullanarak beslenirlerdi.

Hızla artan nüfus yüzünden yiyecek sıkıntısı çeken Çinliler önlerindeki yiyeceği küçük parçalar halinde çoğaltarak yiyorlardı. O zamanlar ağaç sıkıntısı nedeniyle de tahta kullanımı kısıtlıydı. Masa kullanımı bu yüzden çok zordu. Çubuklar fildişinden ve kemikten yapılırdı.

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 19 Tem 2012 01:33:17
Çin Seddinden Sonra En Uzun Sur Diyarbakır Surlarıdır.dayanıklı Olmasının Sebebi:harcında Yumurta Akı Kullanılmış Olması.

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 19 Tem 2012 03:14:22
ÇİNLİ ÇOCUKLARIN İSİMLERİ NEDEN KISADIR?                                               BİR ZAMANLAR ÇİN DE  UZUN İSİM VERMEK GURUR KAYNAĞI İMİŞ.UZUN İSİMLİ ÇOCUKLAR BAŞI DİK GEZER;KISA İSİMLİ OLANLAR İSE UTANÇ DUYARLARMIŞ.YENİ ÇOCUĞU OLAN AİLELER SABAHLARA KADAR OTURUR İSİM EKLEMEYE ÇALIŞIRLARMIŞ.AŞAĞIDA YAŞANAN OLAYDAN SONRA ARTIK İSİMLER KISALTILMIŞ:                                                                              Çin ülkesinde yaşayan Riçki Tiçki Tambo No Si Rambo Hari Bari Buski Pari Pim Po isimli çocuk bir gün oynarken evin yakınındaki kuyuya düşer. Kardeşi koşarak annesine gider. “Anne,  Riçki Tiçki Tambo No Si Rambo Hari Bari Buski Pari Pim Po kuyuya düştü” der. Annesi telaşla babasına koşar  “Riçki Tiçki Tambo No Si Rambo Hari Bari Buski Pari Pim Po kuyuya düşmüş çabuk gel de çıkaralım” der. Babası da hemen kardeşine koşar. “Riçki Tiçki Tambo No Si Rambo Hari Bari Buski Pari Pim Po kuyuya düştü gel de beraber çıkaralım” der.

Hepsi koşarak kuyunun başına gelirler ve bir ağızdan bağırırlar.  “Riçki Tiçki Tambo No Si Rambo Hari Bari Buski Pari Pim Po sevgili yavrumuz seni kurtaracağız!”

Birlikte Riçki Tiçki Tambo No Si Rambo Hari Bari Buski Pari Pim Po’yu kuyudan çıkarırlar. Fakat isminin uzunluğundan dolayı çok vakit geçtiği için çocuk biraz üşümüş, sersemlemiş ve uzun süre hasta yatmıştır. Çocuğun ismini değiştirirler ve sadece “Po” diye çağırırlar. Sonraları ise bu yüzden çocuklara kısa isimler verirler.

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 19 Tem 2012 10:58:58
Fransa Kralı 14. Louis sudan nefret ederdi ve hayatında sadece 3 kez banyo yaptı.

Çevrimdışı zeynepgulsu

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 23.288
  • 42.288
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 23.288
  • 42.288
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 19 Tem 2012 11:03:56
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
ÇİNLİ ÇOCUKLARIN İSİMLERİ NEDEN KISADIR?                                               BİR ZAMANLAR ÇİN DE  UZUN İSİM VERMEK GURUR KAYNAĞI İMİŞ.UZUN İSİMLİ ÇOCUKLAR BAŞI DİK GEZER;KISA İSİMLİ OLANLAR İSE UTANÇ DUYARLARMIŞ.YENİ ÇOCUĞU OLAN AİLELER SABAHLARA KADAR OTURUR İSİM EKLEMEYE ÇALIŞIRLARMIŞ.AŞAĞIDA YAŞANAN OLAYDAN SONRA ARTIK İSİMLER KISALTILMIŞ:                                                                              Çin ülkesinde yaşayan Riçki Tiçki Tambo No Si Rambo Hari Bari Buski Pari Pim Po isimli çocuk bir gün oynarken evin yakınındaki kuyuya düşer. Kardeşi koşarak annesine gider. “Anne,  Riçki Tiçki Tambo No Si Rambo Hari Bari Buski Pari Pim Po kuyuya düştü” der. Annesi telaşla babasına koşar  “Riçki Tiçki Tambo No Si Rambo Hari Bari Buski Pari Pim Po kuyuya düşmüş çabuk gel de çıkaralım” der. Babası da hemen kardeşine koşar. “Riçki Tiçki Tambo No Si Rambo Hari Bari Buski Pari Pim Po kuyuya düştü gel de beraber çıkaralım” der.

Hepsi koşarak kuyunun başına gelirler ve bir ağızdan bağırırlar.  “Riçki Tiçki Tambo No Si Rambo Hari Bari Buski Pari Pim Po sevgili yavrumuz seni kurtaracağız!”

Birlikte Riçki Tiçki Tambo No Si Rambo Hari Bari Buski Pari Pim Po’yu kuyudan çıkarırlar. Fakat isminin uzunluğundan dolayı çok vakit geçtiği için çocuk biraz üşümüş, sersemlemiş ve uzun süre hasta yatmıştır. Çocuğun ismini değiştirirler ve sadece “Po” diye çağırırlar. Sonraları ise bu yüzden çocuklara kısa isimler verirler.


:) Çok komik bir hikaye.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK