''Tamamen bireysel ve bencil, ya da tamamen toplumsal, edilgen, etiketli, kendisi bir hiç; kuzu gibi çocuk yetiştirmenin hiç kimseye bir faydası yok.’’ Bunu görmek için daha kaç nesil harcayabiliriz ki?
Merkezlerde anlamsız bir yarış, hazır bulunuşluk düzeyi yüksek çocuklar... Öteki dünya; varoşlarda tam tersi temel ihtiyaçlarla, tv'deki yaşamlar arasında sıkışmış hayatlar, algı düzeyi düşük çocuklar. Toplumda ne kadar sorun, çarpıklık varsa hepsi sınıfta. ‘’Ayşegülün Suçu Ne’’ ile beslediği çocuğunu iyi eğitmemekle suçlayan velimize söyleyecek hiçbir şeyi kalmayan öğretmenim sorunları ile baş başa, yalnız bırakılmış. Dahası kağıt üzerinde her şeyimiz mükemmel. Sağlıklı yönlendirme rolü okulun mu? Toplumun mu olmalı? Sorusu ile karşı karşıyayız.
Sağlıklı iletişim, doğru tutum ve yaklaşım adına ölçünün ne olduğu konusunda kafası karışık, temel hayat kaygıları ile boğuşan velilerimiz. Uzmanların bu konularda ciddi çalışmalar yapıp; öğrenciye, öğretmene, veliye ciddi yardımlarda bulunması gerekiyor. Fakat kağıt üzerinde kalmaktan öteye gitmeli artık bu ciddi yardımlar.
''Her öğrencinin normal sınıf içinde eğitim-öğretim görmesi gerekir'' düşüncesi ideal bir yaklaşım gibi görünse de çok yanlış; çünkü gerçeklerle uyuşmuyor. İhtiyacı olan özel eğitimi alması gereken çocuk ile ileri düzey eğitim potansiyeli olan çocuğumuzu aynı potada eğitmek şöyle dursun, eritiyoruz. Bu saplantımız çocuğa da, öğretmene de veliye de büyük bir haksızlık.
Yeni mezun bir öğretmene ''kaynaştırma'' görevi yüklemekle de bu işler çözüme kavuşmuyor. Bilinçli ve sosyo-ekonomik düzeyi yüksek aileler bu tür özel çocukları için gereken yaklaşıma sahip zaten, destek eğitimleri ile öğretmenine yardımcı oluyor bir şekilde. Bundan haberi olmayan ailenin çocuğu, öğretmeni ne yapsın...
Uzmanlık gerektiren yaş-davranış psikolojisi ve zeka düzeyi gibi konularda öğretmen çocuğu fark edene kadar iş işten geçiyor. Öğretmenlik yapıla yapıla öğreniliyor. Öğretmen süper robot ya da sihirbaz değil ki her şeyi şıp diye anlayıp, uygulasın. Gerçek çözümler üretmeden RAMlık tavsiyelerle olmuyor bu işler. Sonunda olan çocuğa oluyor, öğretmenlerimizin saçını başını yolması da cabası. İnsan kaynaklarımızı yönetemiyoruz, değerlendiremiyoruz. ''Nerde çokluk, orda .......'' bahanemiz de hazır zaten.
En iyi bilim adamlarımız birer birer kaçıyor Amerikalara, yetişmiş beyinlerimizi koruyamıyoruz. Bu insanlar hak ettikleri değeri alsalar, bulsalar; yine de giderler miydi acaba? Bir ülkenin gelişmişliği, eğitime verdiği önem, yetişmiş bilim adamı sayısı, bilgi-teknoloji üretimi, fert başına düşen milli gelir miktarı ile doğru; doğal ölümler dışındaki kayıplar; trafik kazaları, hastalık, cinayet, cinnet, zehirlenme, boğulma, yetersiz beslenme, üstü kapatılmayan çukurlara düşme (yaş otuz beş şairi Orhan Veli'yi hatırlamadan olmaz) ters orantılıdır.
RAMların işlevinin genişletilmesi, özel eğitim ve öğretime ihtiyaç duyan çocukların kendilerine uygun sınıf, program, materyal ve uzmanlarla eğitilmeleri gerektiğine inanıyorum. Bir toplumda herkesin doktor, mühendis, avukat... ille de kariyer sahibi olması gerekmiyor. Yeteneğine, vasıflarına belki de en önemlisi mutlu olabileceği bir iş alanına yönlendirilmesi ve topluma kazandırılması daha doğru bir yaklaşım olur sanırım.
Eğitimde bir tek fert bile harcanmamalı; ancak tek düzey ve tek tip eğitim anlayışımız nedeniyle bırakın özel eğitime ihtiyacı olanı, nice dahilerimizin harcanıp gitmesi çok üzücü. Burada eğitimde hedef konusunda tutarsızlıklarımız var sanıyorum.
Bana göre eğitimde temel hedef; mutlu birey yetiştirmek olmalıdır. Yetenekleri, ilgileri doğrultusunda yetiştirilmiş birey üreterek mutlu olmanın yollarını da öğrenir. Doğal olarak birey mutlu olduğu oranda bireysel ve toplumsal sorumluluklarının bilincine varır. Sağlıklı düşünen her birey artı bir değerdir kendisi, çevresi ve toplum için. Böyle bir birey hedefinden gitgide uzaklaşmaktayız. Neden?
Tamamen bireysel ve bencil, ya da tamamen toplumsal, edilgen, etiketli, kendisi bir hiç; kuzu gibi çocuk yetiştirmenin hiç kimseye bir faydası olmaz diye düşünüyorum.
''Hayatta her şey öğretilir ve öğrenilir.’’ Bu döngüyü yalanlayan bir fizik kanunu henüz keşfedilmedi.