Her zaman velilerden aldığımız bir önerme, ya da istektir bu soru. Hiddetle gelen bir veli belli ki sorunu var. bir bir anlatıyor. Nihayeti gelmeyen bir sürü soru, bir sürü sitem, bir sürü öfke. İyide sayın velim hala bana esas ne demek istediğinizi söylemediniz. Denir, denir ama o içinde ki tüm öfkesini dökecek ki öyle seni duysun.
Nihayet sakinleştiniz, şimdi buyurun derdiniz nedir? diye sorarsınız tekrar. O yine çocuğunun abartarak eve taşıdığı dedikodunun öfkesinde kalmış; onu kekeleyip duruyor. Soluklandı, kendini toparladı, üstüne başına ve saçlarına titreyen elleriyle çeki düzen vermeye çalıştı. Derin bir nefes çekip, müdürüm sence iyi bir öğretmen nasıl olmalı? diye sordu.
Ben ne demek istediğini kestirememenin telaşıyla, anlamadım dedim. Çekindi biraz sustu tereddüt etti sanki gerçek mevzuyu söylemek çok zor gelmişti. Tekrarladı sence iyi bir öğretmen nasıl olmalı? Dedi. Ben her zaman staj yapan öğretmen adaylarına söylediğim özellikleri sıralamaya karar vermiştim içimden. Kini biraz azalsın diye bir fikir düştü us’uma, KENDİSİNE BİRAZ İLTİFAT EDEREK SAKİNLEŞMESİNİ DÜŞÜNDÜM. ÖYLEDE YAPTIM.
1-İyi bir öğretmen; Vatanını çok sevmeli
2-İyi bir öğretmen; Bayrağını çok sevmeli
3-İyi bir öğretmen; dinini çok sevmeli
4-İyi bir öğretmen; ülkesinin insanını çok sevmeli
5-İyi bir öğretmen; kendisini çok sevmeli
6-İyi bir öğretmen mesleğini çok sevmeli
7-İyi bir öğretmen, ayırmaksızın öğrencilerini çok sevmeli
8-Ülkesini en çok seven, işini en iyi pan dır düsturunu bilmeli
diye biraz gülümsemeyle bir çırpıda söyleyi verdim.Sanki yarasına tuz dükmüş gibi acı acı baktı ve gözlerinden süzülen yaşlar; yanaklarında derin bir iz, bir oluk oydu.Ben ekledim devamla:Öğretmeni iyi eden birazda öğrencisi ve etkileşim içinde olduğu velileridir, diye kekeledim ,ama sözümü kesti.Herhalde esas meselesini söyleme cesareti buldu diye düşündüm içimden .Evet öyleydi. Ve sıralamaya başladı.
1-Bir öğretmen nazik olamaz mı?
2-Bir öğretmen hassas ve ince ruhlu olamaz mı?
3- Bir öğretmene argo kelime kullanmak yakışır mı?
4-Bir öğretmen hırçın ve kırıcı olabilir mi?
5-Bir öğretmen Öğrencisini rencide etmekten haz alabilir mi?
6- Bir öğretmenin ailesi benim çocuğumu ilgilendirir mi?
7-Bir öğretmenin mal varlığı öğrencimi ilgilendirebilir mi?
8-Bir öğretmenin derse geç girmesi ve boş konularla dersi geçiştirmesi hırsızlık değil mi? Dedi; dayanamadım durdurdum. Durdurdum ama hırsızlık mevzusu içimde fırtınalar estirdi. Tam ben karşı taarruza geçecektim ki can alıcı bir soru daha geldi. Bir öğretmen alçak gönüllü tevazu sahibi olamaz mı? Devamla öğretmen demek, kibir demek mi? Himayesindekilere tepeden bakmak mı? Diye ekledi. Ben kendisine anlattıklarımın ve en güzel davranış biçimlerinin öğretmende olması gerekir diyecektim ki: Sözümü kesti. Gerçekten öğretmenleriniz hep öyle mi diye kekeledi. İçimden değil dedim ama yüzüne biraz ses tonumu yükselterek öyle olması gerekir deyip geçiştirdim. EVET, YAAA HAKİKATEN İYİ BİR ÖĞRETMEN NASIL OLMALI?
Evet, iyi bir öğretmen: Kibirli olan öğretmen mi? Bir öğretmende; Kibrin beslediği umursamazlığın, küçük görme hastalığının verdiği, tembellik oluşursa; ister istemez öğretmenin davranışlarında kendinin farkında olmadığı davranış bozukluğu oluşur. Ve kendi doğrularını, konuşma dilini, kendi hissiyatını öğrenciye dayatmaya çalışır. Öğrenci İstidadına uygun olmayan metodu elinde olmadan reddeder. İşte öğrenci ve öğretmen bu durumda çatışmaya düşer. Kibirli bir öğretmen hatayı kendinde, usulünde aramaz ki hatalı olduğunu görsün. Öğrenciyi ahmak kabul etmek, suçüstü yapmış gibi baskı altında tutmak. Otur sen anlamazsın? demek, onun fikrine saygı göstermemek, öğretmenin öğrencisine bir şey öğretmesini zora sokar. Ama öğretmende kibir varsa, kendini yeterli görür ve böylelikle tecrübelerinden yeni bir şey öğrenmez. Bir işte yeni iken hata ve kusur çok tabiîdir. Tabiî olmayan şey, kendini hatadan ve kusurdan münezzeh görüp, yaşadığından ders almamaktır.
küçümseme, öfke ve alaycılığın bulunduğu bir yerde sevgi ve saygının yeşermesi mümkün değildir. Öğretmen başlangıçta işin üstadı olmasa da, tevazuun tâbiliği ve sıcaklığıyla dersler çok daha verimli geçebilir. Anlaşılan konu uzayıp gidecek ti, odama giren bir öğretmen konunun kapanmasını, daha fazla uzamamasını sağlamıştı.
Benim görüşüm şu ki, kimsenin kimseyi küçümsemeye, kendini üstün sınıf görmeye, kendini hep haklı görmeye, Hakkı yoktur. Bu konuyu isterseniz bir atasözüyle bağlayalım:
Tavus kuşu gibi kanatlarına bakıp, rengârenk kanatlarının, renk cümbüşünün sarhoşu olup, kendini kaybetmektense, ayaklarının çortuklarına bakıp, biraz kibiri bırakmak gerekmez mi? Sizce de öyle değil mi?
- alıntı-