"Lüzumsuz bir müessese'nin romanıdır." (1950'lerin başında yapmış olduğu bu tespit hâlâ güncel. devlet kurumları ve bürokrasideki traji-komiklikler, her sınıftan ve tabakadan insanımızın yaşantısı, ilişkileri, çelişkileri ve yozlaşma)
"... garip, sessizliği insanın içine yerleşen, bir rüya balığı gibi insanın içinde masmavi kımıldanan gece."
"özgürlüğü yalnız siyasete mahsus bir kavram olarak addedenler gerçek manasını asla kavrayamayacaktır..''
"fakat neyi anlatabilirdim, kime anlatabilirdim? insan neyi anlatabilir? insan insana, insanlara hangi derdini anlatabilir? yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz."
"..modern hayat ölüm düşüncesinden uzaklaşmayı emreder."
"şu hakikati kendi hayatım bana öğretti: insanoğlu insanoğlunun cehennemidir. bizi öldürecek belki yüzlerce hastalık, yüzlerce vaziyet vardır. fakat başkasının yerini hiçbiri alamaz."
"...galiba bizi benzerlerimizin karşısında her gün birkaç defa çıldırmaktan bu hayret kurtarır."
"biz kabahati üzerine yüklenen insanlarız."
"tarih, günün emrindedir."
"ne kadar garip mahluklarız? hepimiz ömrümüzün kısalığından bahsederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?"
“hayat benim için iki eli cebinde uydurulan bir masaldı.”
“hepimiz kendi masallarımızın kurbanıyız.”
“saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır... bu da gösterir ki, zaman ve mekan, insanla mevcuttur!”
"niçin eskilerden bahsederken başımızı sallarız? bu bir adet mi, gelenek mi, yoksa yeni bir hastalık mı?
yazarımızın, karısı pakize hakkında yazdıkları:
"..kendisini bazen jeanette mac donald, bazen rosalinne russel sanan, beni charles boyer ile, clark gable ile, william powel ile karıştıran, bir gün evvel komşu kızını martha egerth'e benzettikten sonra ertesi gün pencereden, 'martha, kardeşim, nereye gidiyorsun böyle?' diye söylenen bir kadınla evlenmedinizse bu işin acayipliğini size anlatamam.."
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, ilk basım 1954.