Kınama Cezası

Çevrimdışı Başkan42

  • B Grubu
  • 4.097
  • 3.092
  • İlköğretim Öğrencisi
  • 4.097
  • 3.092
  • İlköğretim Öğrencisi
# 16 Mar 2018 13:16:51
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Soruşturma en fazla ne kadar sürebilir?

Soruşturma süresi ile ilgili bir hüküm yok. Soruşturmada süreler ile ilgili 2 temel hüküm var. 1. fiilden haberdar olduktan sonra soruşturmaya başlanacak süre , 2. fiilin işlenmesinden sonra ne kadar sürede ceza verilmez ise zaman aşımına uğrayacağı.

Çevrimdışı asker öğrt

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 328
  • 103
  • 328
  • 103
# 16 Mar 2018 14:03:15
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
yapıştırmışsanız soruşturmada da öyle deseydiniz. ben yapıştırdım öyle verdim. sonra açılmış. benim suçum yok deseydiniz.
savunmamda belirttim zaten.

Çevrimdışı Başkan42

  • B Grubu
  • 4.097
  • 3.092
  • İlköğretim Öğrencisi
  • 4.097
  • 3.092
  • İlköğretim Öğrencisi
# 16 Mar 2018 14:05:06
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
yapıştırmışsanız soruşturmada da öyle deseydiniz. ben yapıştırdım öyle verdim. sonra açılmış. benim suçum yok deseydiniz.
savunmamda belirttim zaten.

Öyle ise pek ceza verebileceklerini sanmam. Zira imza karşılığı alınan poşetle ilgili sınav bina komisyonu işlem yapmadı tutanak tutmadı ise size ceza verilmez. Verilmemeli.

Çevrimdışı seval06

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 259
  • 124
  • Müdür Yardımcısı
  • 259
  • 124
  • Müdür Yardımcısı
# 16 Mar 2018 14:24:01
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
uyarı ise vermeyebilir ancak uyarının üstü ise ve başka cezası yoksa bir altını verebilir; uyarı üstü ve cezası varsa gelen cezayı tebliğ etmekle mükelleftir.
teşekkür ederim bu kadar detayını bilmiyordum sadece şahit olduğum bir durum öyle sanmıştım

Çevrimdışı Başkan42

  • B Grubu
  • 4.097
  • 3.092
  • İlköğretim Öğrencisi
  • 4.097
  • 3.092
  • İlköğretim Öğrencisi
# 16 Mar 2018 14:50:16
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
uyarı ise vermeyebilir ancak uyarının üstü ise ve başka cezası yoksa bir altını verebilir; uyarı üstü ve cezası varsa gelen cezayı tebliğ etmekle mükelleftir.

Başka cezası yoksa bir altını verebilir demek doğru değildir. Geçmiş çalışmaları olumlu ise başarı veya ödül aldı ise diyor kanun. Dolayısıyla burada belge alma zorunluluğu çıkıyor ortaya.


Geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları olumlu olan ve başarı belgesi veya ödül alan memurlar için verilecek cezalarda bir derece hafif olanı uygulanabilir.

Çevrimdışı Kertenkelebek

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 565
  • 668
  • Müdür Yardımcısı
  • 565
  • 668
  • Müdür Yardımcısı
# 16 Mar 2018 15:16:26
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Başka cezası yoksa bir altını verebilir demek doğru değildir. Geçmiş çalışmaları olumlu ise başarı veya ödül aldı ise diyor kanun. Dolayısıyla burada belge alma zorunluluğu çıkıyor ortaya.


Geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları olumlu olan ve başarı belgesi veya ödül alan memurlar için verilecek cezalarda bir derece hafif olanı uygulanabilir.
bizde hiçbir başarı belgesi olmayanlara bir altı verildi.

Çevrimdışı Başkan42

  • B Grubu
  • 4.097
  • 3.092
  • İlköğretim Öğrencisi
  • 4.097
  • 3.092
  • İlköğretim Öğrencisi
# 16 Mar 2018 15:18:48
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
bizde hiçbir başarı belgesi olmayanlara bir altı verildi.

Ne diyelim hocalarım açısından iyi bir şey. Türkçe anlamı bence bu. Zira hükümde veya demiyor ve diyor. Yani her ikisinin de gerçeklşemesi gerekli.

Çevrimdışı Kertenkelebek

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 565
  • 668
  • Müdür Yardımcısı
  • 565
  • 668
  • Müdür Yardımcısı
# 16 Mar 2018 15:25:15
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Soruşturma süresi ile ilgili bir hüküm yok. Soruşturmada süreler ile ilgili 2 temel hüküm var. 1. fiilden haberdar olduktan sonra soruşturmaya başlanacak süre , 2. fiilin işlenmesinden sonra ne kadar sürede ceza verilmez ise zaman aşımına uğrayacağı.
aslında var; uyarı ,kınama, maaş kesimi cezalarını cezalarını soruşturma amiri soruşturmanın tamamlandığı günden itibaren on beş gün içinde vermek zorundadır.
Disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallerin işlendiği tarihten itibaren nihayet iki yıl içinde disiplin cezası verilmediği takdirde ceza verme yetkisi zamanaşımına uğrar.

Çevrimdışı Kertenkelebek

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 565
  • 668
  • Müdür Yardımcısı
  • 565
  • 668
  • Müdür Yardımcısı
# 16 Mar 2018 15:26:42
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
bizde hiçbir başarı belgesi olmayanlara bir altı verildi.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Ne diyelim hocalarım açısından iyi bir şey. Türkçe anlamı bence bu. Zira hükümde veya demiyor ve diyor. Yani her ikisinin de gerçeklşemesi gerekli.
sanırım OLUMLU kelimesinden ötürü verilebiliyor.

Çevrimdışı Başkan42

  • B Grubu
  • 4.097
  • 3.092
  • İlköğretim Öğrencisi
  • 4.097
  • 3.092
  • İlköğretim Öğrencisi
# 16 Mar 2018 15:28:07
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
aslında var; uyarı ,kınama, maaş kesimi cezalarını cezalarını soruşturma amiri soruşturmanın tamamlandığı günden itibaren on beş gün içinde vermek zorundadır.
Disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallerin işlendiği tarihten itibaren nihayet iki yıl içinde disiplin cezası verilmediği takdirde ceza verme yetkisi zamanaşımına uğrar.

2. sini bende belirttim. Diğerinden de haberim var. Amma velakin bu sürelere uyulmadan verilen cezaların mahkemeye gidilmesi sonucu verilen kararlarda (Danıştayın istikrar kazanmış içtihatlarında) yukarıda belirttiğim 2 kısıtlama haricinde yani sizin belirttiğiniz sürenin de dahil olduğu diğer kısıtlamaların önemli olmadığına ve disiplin cezası verilmesine veya iptaline neden olmayacağına hükmedilmiştir.

Çevrimdışı Başkan42

  • B Grubu
  • 4.097
  • 3.092
  • İlköğretim Öğrencisi
  • 4.097
  • 3.092
  • İlköğretim Öğrencisi
# 16 Mar 2018 15:28:38
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
sanırım OLUMLU kelimesinden ötürü verilebiliyor.


olumlu olan VE. Ve bağlacı diğer şartla bu şartın birlikte sağlanmasını gerektiriyor.

Çevrimdışı Başkan42

  • B Grubu
  • 4.097
  • 3.092
  • İlköğretim Öğrencisi
  • 4.097
  • 3.092
  • İlköğretim Öğrencisi
# 16 Mar 2018 15:31:47
ÖZETİ: 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 128. maddesindeki disiplin amirlerine ve disiplin kurullarına karar vermek için tanınan süreler, idarenin iç işleyişi ve iç düzeni ile ilgili olup, bu süreler geçirildikten sonra ceza verilmesinde (127. maddesindeki sürelere riayet etmek kaydıyla) hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Davacı vekili 19 Ocak 2004 tarihinde kayda geçen dava dilekçesinde özetle; müvekkili hakkında... Askerlik Şubesi Başkanlığında görevli iken 29 Mayıs 2002 tarihinde Şube Başkanının suratına tokat vurmak suretiyle amirine fiilen taarruzda bulunduğu iddiasıyla Hv. K.K.ligi As.Mahkemesinde dava açıldığını, yapılan yargılama sonucunda, 3 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiğini, kararın onanarak Yargıtay ilamı ile kesinleştiğini, müvekkilinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olması nedeniyle 10 Haziran 2002 tarihinde hakkında disiplin soruşturmasına başlandığını, soruşturma dosyasının Yüksek Disiplin Kuruluna 10 Haziran 2002 tarihinde intikal etmesine rağmen, 1 yıl 6 ay sonra 26.12.2003 gün ve 2003/36 sayılı karar ile devlet memurluğundan çıkarma cezası verildiğini, oysa ki 657 sayılı Kanunun 128/3 maddesi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde Görevli Devlet Memurları Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliğinin 5. maddesinde; “Amirlerin memurluktan çıkarma cezasına ilişkin talepleri, soruşturma dosyasının Yüksek Disiplin Kuruluna tevdiinden itibaren en geç 6 ay içinde karara bağlanacağı” yönünde düzenleme bulunduğunu, idarenin bu hükümlere uymadan tesis ettiği işlemin açıkça hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, Yüksek Disiplin Kurulunun dava konusu kararının davacıya verilmediği için kararın içeriğinden ve gerekçesinden haberi olmadıklarını, sadece tebellüğ belgesinde ve yazışmalarda ilgi olarak belirtildiği için olaya muttali olduklarını, idari işlemin bu yönüyle de hukuka aykırı olduğunu, olay tarihine kadar herhangi bir ceza almadığını, personelin kazanılması yoluna gidilmesi gerekirken hukuka aykırı olarak ceza verildiğini, müvekkili hakkında verilen 3 ay 22 günlük hapis cezasının 657 sayılı Kanunun 48. maddesindeki memur olmak için aranan şartlara aykırı olmadığını belirterek Milli Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 26.12.2003 gün ve 2003/36 sayılı işleminin iptali ve mahrum kalınan özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle dava açmıştır.
Dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesi neticesinde;       Askerlik Şubesi Başkanlığı emrinde sivil memur olarak görev yapan davacının 29.05.2002 tarihinde mesai saatleri içinde Şube Başkanı tarafından arkadaşları ve vatandaşlar huzurunda ikaz edildiği, davacının konuyla ilgili savunmasının alındığı, savunması istenen davacının Askerlik Şubesi Başkanının odasına giderek yazılı savunmayı “bu nedir” diyerek Şube Başkanının yüzüne vurduğu ve akabinde 2-3 defa yumruk vurduğu, bu eylem sonucunda Şube Başkanının 5 gün mutam işgaline mani olacak şekilde yaralandığı, davacı hakkında VH.K.K.ligi Askeri Mahkemesinin 21 Kasım 2002 tarih ve 2002/326-270 E.-K.sayılı kararı ile “Amire Fiilen Taarruz” suçundan dolayı “üç ay yirmi iki gün hapis” cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın Askeri Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği, davacı hakkındaki soruşturma dosyasının 10 Haziran 2002 tarihinde Milli Savunma Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı tarafından Bas Hukuk Müşavirliği ve Davalar Dairesi Başkanlığına gönderildiği, davacının durumunun Milli Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu tarafından 26.12.2003 tarihinde görüşüldüğü ve 26.12.2003 gün ve 2003/36 sayılı karar ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E maddesinin (f) ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde Görevli Devlet Memurları Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliğinin 13/5. maddeleri (f) alt bendi gereğince Sivil Memur…..’un devlet memurluğundan çıkarılmasına karar verildiği, bu kararın 12 Ocak
2004 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, bunun üzerine davacının vekili aracılığıyla Milli Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 26 Aralık 2003 gün ve 2003/36 sayılı kararının iptali ve mahrum kalınan özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle AYİM’ DE dava açtığı anlaşılmaktadır.
Davacı vekilinin yürütmenin durdurulması istemi AYİM 3. D. 11 Şubat 2004 gün ve Gensek No:2004/160, Esas No:2004/187 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Davacı vekili tarafından, 657 sayılı D.M.K.nün 128/3. maddesinde belirtilen 6 aylık karar verme süresine uyulmadığı, bu nedenle ceza verme hak ve yetkisinin zaman asımına uğradığı, geçmişteki başarılı safahatının dikkate alınmadığı, Yüksek Disiplin Kurulunun kararı davacıya verilmediği için çıkarma gerekçelerini tam olarak öğrenemeden dava açmak zorunda kaldıklarını, savunma haklarının kısıtlandığını, davacının evli ve dört çocuklu olduğunu, devlet memurluğundan çıkarılmasında kamu yararı bulunmadığı, islemiş olduğu suçun devlet memurluğundan çıkarmayı gerektirmediği ileri sürülmüştür. Davanın çözümü için bu hususların açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E maddesinin (f) ait bendinde “Amirine ve maiyetindekilere fiili tecavüzde bulunmak” devlet memurluğundan çıkarılma sebebi olarak sayılmıştır. Davacı hakkında tesis edilen işlem 657 sayılı Kanunun 48 ve 98. maddelerine göre değil 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E maddelerinin (f) alt bendi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde Görevli Devlet Memurları Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliğinin 13/5 maddesinin (f) alt bendine göre tesis edilmiştir. 657 sayılı Kanunun 125/E - (f) maddesi dikkate alındığında; Davacı vekilinin, davacının eyleminin devlet memurluğundan çıkarma sebebi olmadığı yönündeki iddiasının, yasal dayanaktan yoksun olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 127. maddesinin (b) bendinde “memurluktan çıkarma cezasında altı ay içinde disiplin kovuşturmasına başlanacağı, başlanmadığı takdirde disiplin cezası verme yetkisinin zamanaşımına uğrayacağı; son fıkrasında ise, “Disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallerin islendiği tarihten itibaren nihayet iki yıl içinde disiplin cezası verilmediği takdirde ceza verme yetkisi zaman asımına uğrar.” hükmüne yer verilmiştir.
Ayni Kanunun 128/son maddesinde ise; “Memurluktan çıkarma cezası için disiplin amirleri tarafından yaptırılan soruşturmaya ait dosya, memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kuruluna tevdiinden itibaren azami altı ay içinde bu kurulca karara bağlanır.” hükmü bulunmaktadır.
657 sayılı Kanunun 129. maddesinde; Yüksek Disiplin Kurulunun dosyaların incelenmesinde gerekli gördüğü takdirde ilgilinin sicil dosyasını ve her nevi evrakı incelemeye, ilgili kurumlardan bilgi almaya, yeminli tanık ve bilirkişi dinlemeye kesif yapmaya ve yaptırmaya yetkili olduğu; 130. maddesinde yetkili Disiplin Kurulunun savunma hakki çerçevesinde 7 günden az olmamak üzere verdiği bir sürede ilgilinin savunmasını alması gerektiği ve savunma alınmadan ceza verilemeyeceği; 131. maddede ise ayni olaydan dolayı memur hakkında ceza mahkemesinde kovuşturmaya başlanmış olmasının disiplin kovuşturmasını geciktirmeyeceği ve memurun Ceza Kanununa göre mahkum olması veya olmaması hallerinin ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olamayacağı düzenlenmiştir.
Ayni Yönetmeliğinin 5. maddesinin son fıkrasında ise; “Amirlerin memurluktan çıkarma cezasına ilişkin talepleri, soruşturma dosyasının Yüksek Disiplin Kuruluna tevdiin-den itibaren en geç 6 ay içinde karara bağlanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olay incelendiğinde, disiplin cezasını gerektiren eylemin davacı tarafından 29.05.2002 tarihinde islendiği, 6 aylık süre içerisinde, olaydan hemen iki gün sonra 31.05.2002 tarihinde Milli Savunma Bakanlığının 31.05.2002 gün ve MIY:7200-3200- 02/ASAL D. Per. S. Sal. MEB. s sayılı emri ile idari soruşturmaya başlandığı, oluşturulan idari soruşturma heyeti ile 12.06.2002 tarihinde olay yerinde inceleme yapıldığı, tanıklar ve mağdurun ifadelerinin alındığı, tutuklu olması nedeniyle Askeri Cezaevine gidilerek sanığın da ifadesinin tespit edildiği, idari soruşturma raporu düzenlenerek 13.06.2002 tarihinde soruşturma dosyasının Milli Savunma Bakanlığına gönderildiği, Milli Savunma Bakanlığınca 01.07.2002 tarihinde davacının özlük dosyasının istendiği, bu sırada davacı hakkındaki ceza yargılamasının da devam ettiği, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 21.11.2002 gün 2002/326-270 sayılı kararı ile amire fiilen taarruz suçundan dolayı davacının üç ay yirmi iki gün hapis cezası ile mahkumiyetine karar verildiği, bu kararın Askeri Yargıtay tarafından onanarak kararın kesinleştiği, kararın kesinleşmesinden sonra MSB Yüksek Disiplin Kurulunun 26.12.2003 tarih ve 2003/36 sayılı kararı ile Devlet Memurları Kanununun 125/E-(f) bendi gereğince oyçokluğu ile Devlet memurluğundan çıkarılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
657 sayılı Kanunun 131. maddesi kapsamında; ceza yargılaması sonucu, davacı hakkında uygulanacak disiplin cezasını etkilememekte ve bağlayıcı bir özellik göstermemektedir. Buna göre davalı idarenin Yüksek Disiplin Kurulu kararı ile davacı hakkında işlem tesis ederken ceza yargılamasının sonucunu beklemek zorunda değildir. Ancak 657 sayılı Kanunda belirtilen sürelere uymak suretiyle ceza yargılamasının sonucunu bekleyerek karar vermesi tesis edilen işlemin sağlıklı bir sonuca ulaşması açısından da önem göstermektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus 657 sayılı Kanunun 127. maddesinde belirtilen “zaman asimi” sürelerine uymak ve bu süreler içinde ilgili hakkında disiplin cezasının uygulanmasını sağlamaktır. 657 sayılı Kanunun genel sistematiği içinde 127. maddedeki süreler, idarenin disiplin cezaları açısından ceza verme yetkisini ortadan kaldıran bir hak düşürücü süre mahiyeti göstermektedir. Diğer yandan 128. maddede belirtilen sürelerin ise bu mahiyette olmadığı açık olmakla birlikte bu konunun ayrıca irdelenmesi gerekmektedir.
657 sayılı Kanunun “Karar Süresi başlıklı 128. maddesinde, hangi disiplin cezalarında ne kadar süre içerisinde karar verileceği düzenlenmektedir. Bu sürelerin 127. maddedeki sürelerden farklı olduğu açıktır. Disiplinin kısa sürede temininin sağlanmasına yönelik idarenin iç düzenine ilişkin bu sürelerin hak düşürücü bir süre olduğunu söylemek mümkün değildir.
Nitekim Kanun koyucu, 128. maddenin hemen arkasından gelecek şekilde 129. maddede bu sürelerin (128. maddedeki) belirtilen bazı durumlarda aşılabileceğini düzenlemek suretiyle idari bir takdir alanı tanımıştır. İdarenin 128. maddede belirtilen süreleri kendi takdir yetkisi içinde (sicil dosyası, evrak vb. belge getirtme, ilgili kurumlardan bilgi alma gibi) uzatma olanağının bulunması, bu sürelerin iç düzene ait düzenleyici bir süre olduğunu, hak düşürücü bir süre olmadığını göstermektedir. Ancak idarenin cezalandırma yetkisi 127. maddede belirtilen ve hak düşürücü süre özelliğini gösteren sürelerle sınırlandırılmış olup, devlet memurluğundan çıkarma disiplin cezasında bu sürenin üst siniri iki yıl ile sınırlandırılmıştır. Görüleceği üzere 29.05.2002 tarihindeki eylemle ilgili olarak 31.05.2002 tarihinde 6 Ay içinde disiplin soruşturmasına başlanılmış ve 2 yıl içinde 26.12.2002 tarihinde disiplin cezası verilmiştir. Bu durumda disiplin ceza verme yetkisinin zamanaşımına uğradığından bahsedilemez.
Danıştay; 8 inci D.Nil 17.10.1991 tarih ve E.1991/1370, K.1991/1358 Sayılı (Danıştay Dergisi Sayı :84-85 04.01.1992 sf.571), 8 inci D.nin 22.04.1987 tarih ve E. 1985/737, K. 1987/204 sayılı (Danıştay Dergisi Sayı:68-69 yıl 1998 sf:551), 8.D.nin 19.10.1988 tarih ve E.1988/793, K.1988/716 Sayılı (Danıştay Dergisi Sayı 74-75 yıl 1989 sf 496, Danıştay 8.D.nin 11.01.1994 tarih E.1993/2433, K.1994/56 Sayılı (İbrahim Pınar, Devlet Memurları Kanunu şerhi ve ilgili mevzuat, Seçkin Yayınevi, 8. Baskı Ağustos 2001, Sf:1169-1170) kararlarında da, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 128. maddesindeki, disiplin amirlerine ve disiplin kurullarına karar vermek için tanınan sürelerin idarenin iç işleyişi ve iç düzeni ile ilgili olduğu, bu süreler geçirildikten sonra ceza verilmesinde (127. maddedeki sürelere riayet etmek kaydıyla) yasaya aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir. Aksi yöndeki AYİM 2. D. nin 24.03.1999 tarih E.1997/1679, K.1999/287 sayılı kararında belirtilen gerekçelere yukarıda yapılan açıklamalar nedeniyle kurulumuzca iştirak edilmemiştir.
Davacının özlük dosyasının incelenmesinden olay tarihine kadar olan sicillerinin genelde iyi ve çok iyi seviyede olduğu görülmektedir. Göreve başladığı 1994 yılından olay tarihine kadar amirleri tarafından yazılı olarak sadece iki kez takdir edildiği anlaşılmaktadır. Ancak 16.09.1998 tarihinde disiplinsiz davranışları nedeniyle uyarıldığı ve “tevbih” cezası ile cezalandırıldığı, bu olay sonrası da disiplinsiz davranışlarına devam ettiği, 06.11.2002 tarihinde usulsüz müracaat nedeniyle “kınama”, amire hakaret suçundan dolayı da “Bir yıl kademe ilerlemesinin durdurulması” cezası ile cezalandırıldığı göz önüne alındığında davacı hakkında bir alt cezanın uygulanmaması işleminde, idarenin takdir yetkisini objektiflikten uzak kullandığını söylemek mümkün değildir.
Davacı vekili çıkarma kararının davacıya tebliği sırasında, Yüksek Disiplin Kurulu kararının davacıya verilmediğini, çıkarma gerekçelerini bilmeden dava açmak zorunda kaldığını ileri sürmüş ise de, davalı idarenin savunmasında çıkarma gerekçelerinin ayrıntılı olarak belirtildiği ve Yüksek Disiplin Kurulu kararı da dahil olmak üzere ilgili belgelerin, savunma ile birlikte davacı vekiline tebliğ edildiği, davacı vekilinin de davalı idarenin savunmasına karsı diyeceklerini Mahkememize sunduğu anlaşıldığından yargılama sürecinde savunma hakkinin kısıtlandığından söz edilemeyeceği gibi, idari soruşturma aşamasında ve Yüksek Disiplin Kurulu tarafından da davacıya savunma hakki tanındığı görülmüştür.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının Devlet Memurluğundan çıkarılma işlemi her yönüyle kanuna ve hukuka uygun bulunduğundan yasal dayanaktan yoksun DAVANIN REDDİNE,


Karar süresi:
Madde 128 – (Değişik: 12/5/1982 - 2670/34 md.)
Disiplin amirleri uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarını soruşturmanın tamamlandığı
günden itibaren 15 gün içinde vermek zorundadırlar.

Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren hallerde soruşturma dosyası, kararını
bildirmek üzere yetkili disiplin kuruluna 15 gün içinde tevdi edilir. Disiplin kurulu, dosyayı aldığı tarihten itibaren 30 gün içinde soruşturma evrakına göre kararını bildirir.
Memurluktan çıkarma cezası için disiplin amirleri tarafından yaptırılan soruşturmaya ait dosya, memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kuruluna tevdiinden itibaren azami
altı ay içinde bu kurulca, karara bağlanır.

Sanırım bahsettiğiniz buydu. )

Çevrimdışı Kertenkelebek

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 565
  • 668
  • Müdür Yardımcısı
  • 565
  • 668
  • Müdür Yardımcısı
# 16 Mar 2018 17:22:36
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
ÖZETİ: 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 128. maddesindeki disiplin amirlerine ve disiplin kurullarına karar vermek için tanınan süreler, idarenin iç işleyişi ve iç düzeni ile ilgili olup, bu süreler geçirildikten sonra ceza verilmesinde (127. maddesindeki sürelere riayet etmek kaydıyla) hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Davacı vekili 19 Ocak 2004 tarihinde kayda geçen dava dilekçesinde özetle; müvekkili hakkında... Askerlik Şubesi Başkanlığında görevli iken 29 Mayıs 2002 tarihinde Şube Başkanının suratına tokat vurmak suretiyle amirine fiilen taarruzda bulunduğu iddiasıyla Hv. K.K.ligi As.Mahkemesinde dava açıldığını, yapılan yargılama sonucunda, 3 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiğini, kararın onanarak Yargıtay ilamı ile kesinleştiğini, müvekkilinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olması nedeniyle 10 Haziran 2002 tarihinde hakkında disiplin soruşturmasına başlandığını, soruşturma dosyasının Yüksek Disiplin Kuruluna 10 Haziran 2002 tarihinde intikal etmesine rağmen, 1 yıl 6 ay sonra 26.12.2003 gün ve 2003/36 sayılı karar ile devlet memurluğundan çıkarma cezası verildiğini, oysa ki 657 sayılı Kanunun 128/3 maddesi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde Görevli Devlet Memurları Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliğinin 5. maddesinde; “Amirlerin memurluktan çıkarma cezasına ilişkin talepleri, soruşturma dosyasının Yüksek Disiplin Kuruluna tevdiinden itibaren en geç 6 ay içinde karara bağlanacağı” yönünde düzenleme bulunduğunu, idarenin bu hükümlere uymadan tesis ettiği işlemin açıkça hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, Yüksek Disiplin Kurulunun dava konusu kararının davacıya verilmediği için kararın içeriğinden ve gerekçesinden haberi olmadıklarını, sadece tebellüğ belgesinde ve yazışmalarda ilgi olarak belirtildiği için olaya muttali olduklarını, idari işlemin bu yönüyle de hukuka aykırı olduğunu, olay tarihine kadar herhangi bir ceza almadığını, personelin kazanılması yoluna gidilmesi gerekirken hukuka aykırı olarak ceza verildiğini, müvekkili hakkında verilen 3 ay 22 günlük hapis cezasının 657 sayılı Kanunun 48. maddesindeki memur olmak için aranan şartlara aykırı olmadığını belirterek Milli Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 26.12.2003 gün ve 2003/36 sayılı işleminin iptali ve mahrum kalınan özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle dava açmıştır.
Dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesi neticesinde;       Askerlik Şubesi Başkanlığı emrinde sivil memur olarak görev yapan davacının 29.05.2002 tarihinde mesai saatleri içinde Şube Başkanı tarafından arkadaşları ve vatandaşlar huzurunda ikaz edildiği, davacının konuyla ilgili savunmasının alındığı, savunması istenen davacının Askerlik Şubesi Başkanının odasına giderek yazılı savunmayı “bu nedir” diyerek Şube Başkanının yüzüne vurduğu ve akabinde 2-3 defa yumruk vurduğu, bu eylem sonucunda Şube Başkanının 5 gün mutam işgaline mani olacak şekilde yaralandığı, davacı hakkında VH.K.K.ligi Askeri Mahkemesinin 21 Kasım 2002 tarih ve 2002/326-270 E.-K.sayılı kararı ile “Amire Fiilen Taarruz” suçundan dolayı “üç ay yirmi iki gün hapis” cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın Askeri Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği, davacı hakkındaki soruşturma dosyasının 10 Haziran 2002 tarihinde Milli Savunma Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı tarafından Bas Hukuk Müşavirliği ve Davalar Dairesi Başkanlığına gönderildiği, davacının durumunun Milli Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu tarafından 26.12.2003 tarihinde görüşüldüğü ve 26.12.2003 gün ve 2003/36 sayılı karar ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E maddesinin (f) ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde Görevli Devlet Memurları Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliğinin 13/5. maddeleri (f) alt bendi gereğince Sivil Memur…..’un devlet memurluğundan çıkarılmasına karar verildiği, bu kararın 12 Ocak
2004 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, bunun üzerine davacının vekili aracılığıyla Milli Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 26 Aralık 2003 gün ve 2003/36 sayılı kararının iptali ve mahrum kalınan özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle AYİM’ DE dava açtığı anlaşılmaktadır.
Davacı vekilinin yürütmenin durdurulması istemi AYİM 3. D. 11 Şubat 2004 gün ve Gensek No:2004/160, Esas No:2004/187 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Davacı vekili tarafından, 657 sayılı D.M.K.nün 128/3. maddesinde belirtilen 6 aylık karar verme süresine uyulmadığı, bu nedenle ceza verme hak ve yetkisinin zaman asımına uğradığı, geçmişteki başarılı safahatının dikkate alınmadığı, Yüksek Disiplin Kurulunun kararı davacıya verilmediği için çıkarma gerekçelerini tam olarak öğrenemeden dava açmak zorunda kaldıklarını, savunma haklarının kısıtlandığını, davacının evli ve dört çocuklu olduğunu, devlet memurluğundan çıkarılmasında kamu yararı bulunmadığı, islemiş olduğu suçun devlet memurluğundan çıkarmayı gerektirmediği ileri sürülmüştür. Davanın çözümü için bu hususların açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E maddesinin (f) ait bendinde “Amirine ve maiyetindekilere fiili tecavüzde bulunmak” devlet memurluğundan çıkarılma sebebi olarak sayılmıştır. Davacı hakkında tesis edilen işlem 657 sayılı Kanunun 48 ve 98. maddelerine göre değil 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E maddelerinin (f) alt bendi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde Görevli Devlet Memurları Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliğinin 13/5 maddesinin (f) alt bendine göre tesis edilmiştir. 657 sayılı Kanunun 125/E - (f) maddesi dikkate alındığında; Davacı vekilinin, davacının eyleminin devlet memurluğundan çıkarma sebebi olmadığı yönündeki iddiasının, yasal dayanaktan yoksun olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 127. maddesinin (b) bendinde “memurluktan çıkarma cezasında altı ay içinde disiplin kovuşturmasına başlanacağı, başlanmadığı takdirde disiplin cezası verme yetkisinin zamanaşımına uğrayacağı; son fıkrasında ise, “Disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallerin islendiği tarihten itibaren nihayet iki yıl içinde disiplin cezası verilmediği takdirde ceza verme yetkisi zaman asımına uğrar.” hükmüne yer verilmiştir.
Ayni Kanunun 128/son maddesinde ise; “Memurluktan çıkarma cezası için disiplin amirleri tarafından yaptırılan soruşturmaya ait dosya, memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kuruluna tevdiinden itibaren azami altı ay içinde bu kurulca karara bağlanır.” hükmü bulunmaktadır.
657 sayılı Kanunun 129. maddesinde; Yüksek Disiplin Kurulunun dosyaların incelenmesinde gerekli gördüğü takdirde ilgilinin sicil dosyasını ve her nevi evrakı incelemeye, ilgili kurumlardan bilgi almaya, yeminli tanık ve bilirkişi dinlemeye kesif yapmaya ve yaptırmaya yetkili olduğu; 130. maddesinde yetkili Disiplin Kurulunun savunma hakki çerçevesinde 7 günden az olmamak üzere verdiği bir sürede ilgilinin savunmasını alması gerektiği ve savunma alınmadan ceza verilemeyeceği; 131. maddede ise ayni olaydan dolayı memur hakkında ceza mahkemesinde kovuşturmaya başlanmış olmasının disiplin kovuşturmasını geciktirmeyeceği ve memurun Ceza Kanununa göre mahkum olması veya olmaması hallerinin ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olamayacağı düzenlenmiştir.
Ayni Yönetmeliğinin 5. maddesinin son fıkrasında ise; “Amirlerin memurluktan çıkarma cezasına ilişkin talepleri, soruşturma dosyasının Yüksek Disiplin Kuruluna tevdiin-den itibaren en geç 6 ay içinde karara bağlanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olay incelendiğinde, disiplin cezasını gerektiren eylemin davacı tarafından 29.05.2002 tarihinde islendiği, 6 aylık süre içerisinde, olaydan hemen iki gün sonra 31.05.2002 tarihinde Milli Savunma Bakanlığının 31.05.2002 gün ve MIY:7200-3200- 02/ASAL D. Per. S. Sal. MEB. s sayılı emri ile idari soruşturmaya başlandığı, oluşturulan idari soruşturma heyeti ile 12.06.2002 tarihinde olay yerinde inceleme yapıldığı, tanıklar ve mağdurun ifadelerinin alındığı, tutuklu olması nedeniyle Askeri Cezaevine gidilerek sanığın da ifadesinin tespit edildiği, idari soruşturma raporu düzenlenerek 13.06.2002 tarihinde soruşturma dosyasının Milli Savunma Bakanlığına gönderildiği, Milli Savunma Bakanlığınca 01.07.2002 tarihinde davacının özlük dosyasının istendiği, bu sırada davacı hakkındaki ceza yargılamasının da devam ettiği, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 21.11.2002 gün 2002/326-270 sayılı kararı ile amire fiilen taarruz suçundan dolayı davacının üç ay yirmi iki gün hapis cezası ile mahkumiyetine karar verildiği, bu kararın Askeri Yargıtay tarafından onanarak kararın kesinleştiği, kararın kesinleşmesinden sonra MSB Yüksek Disiplin Kurulunun 26.12.2003 tarih ve 2003/36 sayılı kararı ile Devlet Memurları Kanununun 125/E-(f) bendi gereğince oyçokluğu ile Devlet memurluğundan çıkarılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
657 sayılı Kanunun 131. maddesi kapsamında; ceza yargılaması sonucu, davacı hakkında uygulanacak disiplin cezasını etkilememekte ve bağlayıcı bir özellik göstermemektedir. Buna göre davalı idarenin Yüksek Disiplin Kurulu kararı ile davacı hakkında işlem tesis ederken ceza yargılamasının sonucunu beklemek zorunda değildir. Ancak 657 sayılı Kanunda belirtilen sürelere uymak suretiyle ceza yargılamasının sonucunu bekleyerek karar vermesi tesis edilen işlemin sağlıklı bir sonuca ulaşması açısından da önem göstermektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus 657 sayılı Kanunun 127. maddesinde belirtilen “zaman asimi” sürelerine uymak ve bu süreler içinde ilgili hakkında disiplin cezasının uygulanmasını sağlamaktır. 657 sayılı Kanunun genel sistematiği içinde 127. maddedeki süreler, idarenin disiplin cezaları açısından ceza verme yetkisini ortadan kaldıran bir hak düşürücü süre mahiyeti göstermektedir. Diğer yandan 128. maddede belirtilen sürelerin ise bu mahiyette olmadığı açık olmakla birlikte bu konunun ayrıca irdelenmesi gerekmektedir.
657 sayılı Kanunun “Karar Süresi başlıklı 128. maddesinde, hangi disiplin cezalarında ne kadar süre içerisinde karar verileceği düzenlenmektedir. Bu sürelerin 127. maddedeki sürelerden farklı olduğu açıktır. Disiplinin kısa sürede temininin sağlanmasına yönelik idarenin iç düzenine ilişkin bu sürelerin hak düşürücü bir süre olduğunu söylemek mümkün değildir.
Nitekim Kanun koyucu, 128. maddenin hemen arkasından gelecek şekilde 129. maddede bu sürelerin (128. maddedeki) belirtilen bazı durumlarda aşılabileceğini düzenlemek suretiyle idari bir takdir alanı tanımıştır. İdarenin 128. maddede belirtilen süreleri kendi takdir yetkisi içinde (sicil dosyası, evrak vb. belge getirtme, ilgili kurumlardan bilgi alma gibi) uzatma olanağının bulunması, bu sürelerin iç düzene ait düzenleyici bir süre olduğunu, hak düşürücü bir süre olmadığını göstermektedir. Ancak idarenin cezalandırma yetkisi 127. maddede belirtilen ve hak düşürücü süre özelliğini gösteren sürelerle sınırlandırılmış olup, devlet memurluğundan çıkarma disiplin cezasında bu sürenin üst siniri iki yıl ile sınırlandırılmıştır. Görüleceği üzere 29.05.2002 tarihindeki eylemle ilgili olarak 31.05.2002 tarihinde 6 Ay içinde disiplin soruşturmasına başlanılmış ve 2 yıl içinde 26.12.2002 tarihinde disiplin cezası verilmiştir. Bu durumda disiplin ceza verme yetkisinin zamanaşımına uğradığından bahsedilemez.
Danıştay; 8 inci D.Nil 17.10.1991 tarih ve E.1991/1370, K.1991/1358 Sayılı (Danıştay Dergisi Sayı :84-85 04.01.1992 sf.571), 8 inci D.nin 22.04.1987 tarih ve E. 1985/737, K. 1987/204 sayılı (Danıştay Dergisi Sayı:68-69 yıl 1998 sf:551), 8.D.nin 19.10.1988 tarih ve E.1988/793, K.1988/716 Sayılı (Danıştay Dergisi Sayı 74-75 yıl 1989 sf 496, Danıştay 8.D.nin 11.01.1994 tarih E.1993/2433, K.1994/56 Sayılı (İbrahim Pınar, Devlet Memurları Kanunu şerhi ve ilgili mevzuat, Seçkin Yayınevi, 8. Baskı Ağustos 2001, Sf:1169-1170) kararlarında da, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 128. maddesindeki, disiplin amirlerine ve disiplin kurullarına karar vermek için tanınan sürelerin idarenin iç işleyişi ve iç düzeni ile ilgili olduğu, bu süreler geçirildikten sonra ceza verilmesinde (127. maddedeki sürelere riayet etmek kaydıyla) yasaya aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir. Aksi yöndeki AYİM 2. D. nin 24.03.1999 tarih E.1997/1679, K.1999/287 sayılı kararında belirtilen gerekçelere yukarıda yapılan açıklamalar nedeniyle kurulumuzca iştirak edilmemiştir.
Davacının özlük dosyasının incelenmesinden olay tarihine kadar olan sicillerinin genelde iyi ve çok iyi seviyede olduğu görülmektedir. Göreve başladığı 1994 yılından olay tarihine kadar amirleri tarafından yazılı olarak sadece iki kez takdir edildiği anlaşılmaktadır. Ancak 16.09.1998 tarihinde disiplinsiz davranışları nedeniyle uyarıldığı ve “tevbih” cezası ile cezalandırıldığı, bu olay sonrası da disiplinsiz davranışlarına devam ettiği, 06.11.2002 tarihinde usulsüz müracaat nedeniyle “kınama”, amire hakaret suçundan dolayı da “Bir yıl kademe ilerlemesinin durdurulması” cezası ile cezalandırıldığı göz önüne alındığında davacı hakkında bir alt cezanın uygulanmaması işleminde, idarenin takdir yetkisini objektiflikten uzak kullandığını söylemek mümkün değildir.
Davacı vekili çıkarma kararının davacıya tebliği sırasında, Yüksek Disiplin Kurulu kararının davacıya verilmediğini, çıkarma gerekçelerini bilmeden dava açmak zorunda kaldığını ileri sürmüş ise de, davalı idarenin savunmasında çıkarma gerekçelerinin ayrıntılı olarak belirtildiği ve Yüksek Disiplin Kurulu kararı da dahil olmak üzere ilgili belgelerin, savunma ile birlikte davacı vekiline tebliğ edildiği, davacı vekilinin de davalı idarenin savunmasına karsı diyeceklerini Mahkememize sunduğu anlaşıldığından yargılama sürecinde savunma hakkinin kısıtlandığından söz edilemeyeceği gibi, idari soruşturma aşamasında ve Yüksek Disiplin Kurulu tarafından da davacıya savunma hakki tanındığı görülmüştür.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının Devlet Memurluğundan çıkarılma işlemi her yönüyle kanuna ve hukuka uygun bulunduğundan yasal dayanaktan yoksun DAVANIN REDDİNE,


Karar süresi:
Madde 128 – (Değişik: 12/5/1982 - 2670/34 md.)
Disiplin amirleri uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarını soruşturmanın tamamlandığı
günden itibaren 15 gün içinde vermek zorundadırlar.

Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren hallerde soruşturma dosyası, kararını
bildirmek üzere yetkili disiplin kuruluna 15 gün içinde tevdi edilir. Disiplin kurulu, dosyayı aldığı tarihten itibaren 30 gün içinde soruşturma evrakına göre kararını bildirir.
Memurluktan çıkarma cezası için disiplin amirleri tarafından yaptırılan soruşturmaya ait dosya, memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kuruluna tevdiinden itibaren azami
altı ay içinde bu kurulca, karara bağlanır.

Sanırım bahsettiğiniz buydu. )

evet :)

Çevrimdışı asker öğrt

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 328
  • 103
  • 328
  • 103
# 19 Mar 2018 20:05:32
evet arkadaşlar bugün ceza kesinleşti iki yıl olmasına 10 gün kala uyarma cezası aldım disiplin kuruluna itiraz edeceğim

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK