Kişiler arasında yaşanan elektriklenmenin kaynağı nedir?İki yıl kadar önce Destinalila öğretmenimiz kadın ile bilgisayar arasındaki ortak özellikleri içeren bir mesaj yayınlamıştı.
Mesajda yer alan -ikisi de elektrik almak ister.- ifadesine istinaden
-Destinalila Öğretmenimin Şahsında Bayanlara Zor Bir Soru- başlığıyla bir konu açarak üyelere şu soruyu yöneltmiştim.
Bilgisayarımın ihtiyaç duyduğu elektriği elektrik kurumundan alabiliyorum.
Bayanlar için gereken elektriği nereden alabilirim?
Soruma istinaden bir çok mesaj yazılmıştı. Destinalila Öğretmenimin yazdığı şu cümle yazılanları özetler nitelikteydi :
Gülümseyen iki bakışı birbirinden nasıl ayırdığımı bende bilmiyorum. Kişiler zaman zaman yaşadıkları elektriklenme olayının nereden kaynaklandığını bilmedikleri için bu kaynağı
VERİMLİ OLARAK kullanamamaktadır.Televizyonlarda yayınlanan izdivac programlarında -elektrik alamadım- cümlesinin sık sık kullanılması bu kavramın insanların çoğunluğu için bir muamma olduğu
inancımın kuvvetlenmesine sebep oldu.
Tanımlama her ne kadar karşı cinsler için kullanılsa da, öğretmen - öğrenci / ebeveyn - çocuk / arkadaşlar arasında da elektrik akımının olması önem taşımaktadır.Bir kaç hatıramı anlatarak konunun daha iyi anlaşılmasını sağlamaya çalışacağım.
1) 90'lı yılların başında bir bilgisayar kursunda bilgisayar labaratuvar görevlisi olarak çalışıyordum.
Yeni açılacak bir grup için öğretmen ihtiyacı ortaya çıktı. Kurs müdürü öğretmenleri toplayarak, yeni öğretmen için tanıdığı olan olup olmadığını sordu.
O dönemde bilgisayar öğretmenliği diye bir branş olmadığı için üniversitelerde bilgisayar dersi alan öğrenciler kurslarda öğretmenlik yapıyordu.
Öğretmen arkadaşlardan biri, Hacettepe fizik son sınıfta okuyan nişanlısının öğretmenlik yapabileceğini söyledi.
Kurs müdürü görüşme için çağırmasını istedi. Aradan bir kaç gün geçti. Labaratuvarda öğrencinin birine yardımcı olurken arkadan billur gibi bir ses duydum.
- Turgut bey siz misiniz?
Bu tür durumlarda genellikle hiç istifimi bozmadan, bir dakika işimi bitirip bakacağım şeklinde bir cevap verirdim.
Fakat sesin güzelliği karşısında dönüp sesin sahibine bakma ihtiyacı hissettim.
Gördüğüm güzelliği nasıl tarif etmem gerektiğini bilemiyorum, bu nedenle affınıza sığınarak bir kaç tanımlama yazacağım.
- Sarışın bomba
- Ayın ondördü gibi
vs.
Eskilerin deyimiyle 1000 mumluk ampül gibi parlayan bir yüze sahip olan bayanın billur sesi kullaklarımda tekrar yankılandı:
- Ben yeni bilgisayar öğretmeniyim, yeni başlayacak grup hangi sınıfta?
Yeni öğretmeni yeni başlayan grubun bulunduğu sınıfa götürüp, sınıfa nasıl takdim ettiğimi hatırlayamıyorum.
Sonraki günlerde öğrencilerle yaptığım sohbetlerin, esprilerin temel konusu yeni gelen öğretmendi. Bu durum sadece bana mahsusta değildi.
Tüm öğretmen ve öğrenciler yeni öğretmenin güzelliğini, şıklığını, zerafetini, kültürünü konuşuyordu.
Bir hafta kadar sonra, yeni öğretmen labaratuvara gelerek:
- Turgut bey bir şey sorabilir miyim? dedi.
Dünya güzeli üniversiteli bir bayan, lise mezunu sıradan bir labaratuvar görevlisine soru soruyor.
Labaratuvar görevlisinin ayaklarının yerden kesilmemesi mümkün mü?
Nerden bilebilirdim sorunun sorulmasıyla birlikte elektriklerin kesileceğini...
Bilgisiyarın B sini bilen biri, yeni öğretmenin sorduğu soruyu sormaz. Her halde ben yanlış anladım diye düşünerek soruyu tekrarlattım.
Hayır yanlış anlaşılma yok... Soru ile ilgili izahatı yaptım, fakat anlamadı. Başka bir örnek üzerinden giderek anlattım. Anladığını söylese de anlamadığı belliydi.
Sonraki günlerde de, benzer durumlar yaşanmaya devam etti.
Güzelliğine, şıklığına, zerafetine, kültürüne hayran olduğum insan bilgisayar söz konusun olduğunda tam bir aptal sarışın oluveriyordu.
Dershaneye ilk geldiği gün ile şimdi soru sormasın diye kaçmaya çalıştığım insan aynı kişi miydi?
Ne olmuştu da, ilk gün beni çarpan elektrik bir anda kesilmişti?2) Bir tatil günü yolum Kurtuluş parkına düşmüştü. Parkta eski öğrencilerimden bir bayana rastladım.
Ayak üstü konuşmamız, laf lafı açması neticesinde yarım saati buldu. Bir ara arkamda bir tıslama sesi işittim.
Gayri ihtiyari arkama dönüp baktığımda karşılaştığım manzara şuydu :
Belim yüksekliğinde sim siyah bir yaratık, yarım metre uzunluğundaki dili dışarı çıkmış vaziyette, salyalarını akıtarak nefes alıp veriyor.
Boynundaki tasmaya bağlı zincir, kendisinden iki karış daha uzun, minyon tipli genç bir bayanın elinde.
Vücudum bir anda 100 voltluk elektrik verilmiş gibi sarsılmaya başladı.
Bayan öğrencimin büyük bir hasretle yaratığa sarılmasını fırsat bilip, bir anda hatırladığım randevuma geç kalmamak için izin isteyip koşar adımlarla oradan uzaklaştım.
50 adım uzaklaşmıştım ki, elektrikler bir anda kesildi ve vücudumun zangır zangır titremesi durdu.
Şu elektriği vereni, ve keseni bir bulsam.... 3) 80'lı yılların sonu. Ankara'nın Siteler semtinde bir elektrik atölyesinde çalışıyorum.
Gündüzleri elektrik kesintisi olduğu için gece geç saatlere kadar çalışıyoruz. Bir akşam saat 23 sıralarında iş yerinden çıktım.
Sokakta aydınlatma lambaları yok, ay ışığıda olmadığı için etraf zifiri karanlık. Tabir caiz ise el yordamı ile yürüyorum.
Geçeceğim yolda kanalizasyon çalışması nedeniyle derin bir çukur var. Çukurun etrafı tepeleme toprak dolu.
Karanlıkta, toprak tepenin üstünden geçerken çukura düşme riskini göze alamayıp, yolumu biraz uzatarak her zaman gittiğim yoldan gitmekten vaz geçiyorum.
Binalara yakın olarak yoluma devam ediyorum. Bir anda ayağım bir boşluğa geliyor. Aynı anda kalp bölgesinde bir şok hissediyorum.
Adımımı geri almakta geç kalıyorum ve boşluğa düşmeye başlıyorum. 2 saniyelik düşme esnasında kalp bölgesindeki elektrik şoku zirveye ulaşıyor.
Zemine çarpmamla birlikte elektrik şoku azalarak tüm vücuduma yayılıyor. Düştüğüm yerde çevreyi görmem mümkün değil, bağırsam sesimi duyacak kimse yok.
Düştüğüm yerden bir çıkış olup olmadığını anlamak bile mümkün değil.
El yordamı ile yaptığım araştırma neticesinde
düştüğüm yerden çıkmayı başarmamla birlikte vücudumu sarsan elektrik bir anda kesiliyor.4) Bilgisayar dershanesinde görev yaptığım dönemde, kursa gelen öğrencilerle aramızda fazla yaş farkı olmadığı için anlaşmamız kolay oluyordu.
Ders aralarında, öncesinde, sonrasında öğretmenler odasına gitmek alışkanlığım yoktu. Koridorda, kantinde öğrencilerle sohbet etmeyi tercih ederdim.
Yetiştirilme tarzımız nedeniyle ağırbaşlı bir kişilğim olduğu için, zaman zaman öğrencilere nasihat türü konuşmalar yapabiliyordum.
Bu tür konuşmalarım özellikle bayan öğrenciler tarafından beğeniyle karşılanıyor ve etkili oluyordu.
Bir gün, bayan öğrencilerden birine bir konuda nasihat verme ihtiyacı ortaya çıktı.
Yapmayı düşündüğüm konuşmanın, yanlış anlaşılması durumunda, öğrencinin gözünde bir öğretmen değil, kendisine ilgi duyan bekar bir erkek konumuna düşecektim.
Nasihatın etkili olması için başka çare bulamadığım için yanlış anlaşılma riskini göze alıp, öğrenciyle konuşmaya karar verdim.
Konuşma için, kantinde bir masaya oturduğumuz anda 100 voltuk elektrik işkencesi başladı.
Aynı öğrenci ile defalarca konuşmuştum. Hiç bir zaman elektrik işkencesi söz konusu olmamıştı.
Şimdi ne oluyordu da, elektrik işkencesi başlıyordu.
Elektrik işkencesi altında başlayan konuşma, bir komediye dönüştü ve konuşma amacına ulaşmadı.
Öğrenciyi masada bırakıp, kantinden çıktığımda elektrik işkencesi sona ermişti.
Benzer durumları sizlerinde yaşadığınızı tahmin ediyorum.
Zaman zaman oluşan bu elektriklenmenin kaynağını bulabilirsek ve KONTROL ALTINA ALARAK YÖNLENDİREBİLİRSEK büyük faydalar elde edebileceğimize inanıyorum.