Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, ”Bu sene, okul kapandıktan sonra 3 hafta süreyle ve eylül ayında okul açılmadan iki hafta önce toplam 5 hafta süreyle, haftada 36 saat olmak üzere 258 bin öğretmenimiz için eğitim programı tertip ediyoruz. Bunu her yıl yapacağız, hatta ara dönemlerde, hafta sonlarında yapacağız” dedi.
TOBB ETÜ öğrenci konseyinin düzenlediği konferansa katılan Bakan Dinçer, bakanlığın yaptığı çalışmalara, Okullar Hayat Olsun Projesi ile Fatih Projesi’ne ve zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasına ilişkin düzenlemeye değindi.
Eğitim sisteminde paradigma değişikliğine gittiklerini belirten Dinçer, eğitimde farklılıkların gözetilmesinin önemine işaret etti. Dinçer, çocukların küresel düzeyde rekabet gücünü yakalayabilecek bilgi ve yeteneklere sahip olması gerektiğini belirterek, çocukların toplumsal ve ahlaki değerleri, sosyal sorumluluğu, tarih bilinci taşıyacakları bilgi sahibi olmaları gerektiğini söyledi.
Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkardıklarını anımsatan Dinçer, ilköğretim ve ortaöğretimdeki okullaşma oranları hakkında bilgi verdi. Türkiye’nin ortaöğretimde okullaşma oranında dünyanın gerisinde olduğunu ifade eden Dinçer, ”AB, 2020’ye kadar toplam nüfusun lise mezunu olma oranını yüzde 90 ve üzerine çıkartmayı hedefliyor. Türkiye’deki nüfusun lise mezunu olma oranı yüzde 28. Biz, eğitimi 12 yıla çıkarmakla aslında 2020, 2023 yılına Türkiye’deki lise mezunu seviyesinin oranını artırmayı hedefliyoruz” diye konuştu.
Üniversite eğitimini de tüm çocuklara yaygınlaştırmayı hedeflediklerini belirten Dinçer, eğitimi kanunen 12 yıla çıkarmanın bu hedeflerin gerçekleşmesi açısından yeterli olmayacağını, idari tedbirlerle ve hayat boyu öğrenme yöntemleriyle bunun desteklenmesi gerektiğini kaydetti.
İlk 4 yılda temel becerilerin kazandırılacağının ifade eden Dinçer, ortaokulda ise temel derslerin yanı sıra seçmeli derslerin olacağını belirtti. Öğrencilerin ilgilerine göre ders seçebileceğini, seçmeli ders sayısının artacağını bildiren Dinçer, şöyle devam etti: ”Lisede ise çocuklarımıza daha farklı bir uygulama yapacağız. çocuklarımızın önemli bir kısmı fen liselerine, sosyal bilgiler liselerine gidebilmek için veya Anadolu liselerine gidebilmek için yoğun çaba sarf ediyorlar. Ama çocuklarımızın kabiliyetine göre gidebileceği kapasitede okula sahip değiliz. Yeni bir uygulamayla liselerimizde, fen lisesi, sosyal bilgiler programlarını uygulamaya başlayacağız. matematik, edebiyat ve güzel sanatlar gibi programları da uygulamaya başlayacağız. Böylece çocuklar bir fen lisesine gitmeden fen derslerini alabilme imkanını sahip olacak. Türkiye’nin her yerindeki çocuğumuz kendi kabiliyetine göre bir alana gidebilecek.” Meslek lisesine giden öğrenciler için ise 2. sınıftan sonra mesleki tercihlerini yapmalarını sağlayacaklarını anlatan Dinçer, bu yapı içerisinde farklı bir program tercihinde bulunan öğrencilerin de değişikliğe gidebileceğini ifade etti.
-”Bir yıl daha az eğitim veriyoruz”-
İlköğretime başlama yaşına ilişkin düzenlemeye de değinen Dinçer, ”İlköğretime 66 ayını dolduranların kaydı yapılacak. Müfredat onlara göre hazırlanacak. Zaten biz 60-72 aylık çocukların yüzde 70’ini okullarımızda okul öncesi eğitime almıştık. Biz okulda olan çocukların sadece 66 ay ve sonrası doğumlularını kaydedeceğiz. Aralık ayında okuma bayramı yapabilmek için bütün çocuklara okuma yazmayı öğreteceğiz diye çaba da sarf etmeyeceğiz. Çocuklara daha çok oyun oynamayı, oynayarak öğretmeyi ve daha esnek bir programı uygulayacağız” diye konuştu.
Ders saatlerine ilişkin de bilgi veren Dinçer, 1. sınıftan 8. sınıfa kadar yılda 720 saat ders verildiğini, hiçbir ülkenin 1. sınıfta okuyan çocuğa bu kadar saat ders vermediğini ifade etti.
Bakan Dinçer, ”8 yıllık süre içerisinde 43 ülkenin ortalamasına göre 674 saat eksik ders veriyoruz. Neredeyse biz, 8 yıllık süre içerisinde dünyadaki akranlarından bir yıl daha az eğitim veriyoruz çocuklarımıza” dedi.
Bütün ülkelerin kendi ana dillerini çocuklarına öğretebilmek için müfredatlarında önemli bir yer ayırdıklarını ifade eden Dinçer, ”43 ülkeyle mukayese edildiğinde, yine biz Türkçe’yi öğretebilmek için 200 saat daha fazla zaman ayırıyoruz. Buna karşın lisede ve üniversitede Türkçe dersi veriyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
-”Yüksek lisans ve doktorayı teşvik ediyoruz”-
Konuşmasının ardından konferansa katılan öğrencilerin sorularını yanıtlayan Dinçer, ”4 4 4 düzenlemesi ne zaman tam anlamıyla uygulanabilecek?” sorusu üzerine, yeni sistemin bütün boyutlarıyla hayata geçirilmesi için 4 yıla ihtiyaç olduğunu söyledi.
”Seçmeli dersler neler olacak?” sorusuna Dinçer, seçimlik derslerin hangileri olacağı konusunda çalışmaların sürdüğünü belirterek, ”Mesela, din Bilgisi diye bir ders koyacağız. Orada, Hristiyan ise birisi kendi dinini öğrenebilecek, Musevi ise öğrenebilecek. Onun dışında kişisel kabiliyetlere göre dersler olacak. Zengin bir seçmeli ders olacak” cevabını verdi.
Bakan Dinçer, ”Yüksek lisans veya doktora yapacak öğretmenlere bakanlığın bir desteği olacak mı?” sorusu üzerine, öğretmenlerin yetişmesiyle ilgili tedbirler almak için çalıştıklarını belirtti.
Öğretmenleri kapsamlı bir seçme sürecinden geçirmeyi istediklerini ifade eden Dinçer, öğretmenlerin eğitim ve gelişim çabalarının önünü kesecek bugüne kadar hiçbir karar vermediklerini bildirdi.
Öğretmenlerin bulunduğu ilde lisansüstü eğitim yapacağının altını çizen Bakan Dinçer, 5 yıl öğretmenlik tecrübesi yaşamadan bir kişinin eğitim açısından yüksek lisans almasının katkısı olmayacağını ifade etti. Öğretmenlerin yüksek lisans ve doktora yapmasını teşvik ettiklerini vurgulayan Dinçer, şöyle konuştu: ”İl müdürlerine talimat verdim, yüksek lisans veya doktora yapmak isteyen öğretmenlere izin vereceksiniz, ders programlarını buna göre ayarlayacaksınız diye.
Biz, bu sene haziran ayının 8’inden sonra, okul kapandıktan sonra 3 hafta süreyle ve eylül ayında okul açılmadan iki hafta önce toplam 5 hafta süreyle, haftada 36 saat olmak üzere 258 bin öğretmenimiz için eğitim programı tertip ediyoruz. Bunu her yıl yapacağız, hatta ara dönemlerde yapacağız, hafta sonlarında yapacağız. Biz öğretmenlerin yetişmesi ve gelişmesi için elimizden geleni yapacağız.” Seviye belirleme sınavı ve üniversiteye giriş sınavlarına ilişkin bir soruya ise Dinçer, sınav sonuçlarına bakarak öğrencilerin eğitimdeki başarı seviyesini, eğitimdeki kalitesini görme imkanı olmadığı karşılığını verdi.
Dinçer, şunları belirtti: ”Sınavda, ’sıfır çeken çocuk’ dediğimiz çocuk aslında gerçekten sıfır bilgi ve yeteneğe sahip çocuk anlamına gelmiyor. Sistemik olarak insanları sıralayacağımız bir sınav yapıyoruz. Sonuçları da ona göre değerlendiriyoruz. Göreli olarak o çocuk zayıf gözüküyor. Sınav sistemini değiştirmek istiyoruz. Artık bundan sonra çocuklarımızın başarını ölçmek ve onların sıralamasını yapmak için değil, Milli Eğitim Bakanlığı’nın başarısını ölçmek ve sıralamasını yapmak için kullanalım istiyoruz” diye konuştu.
Kaynak
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]