Kitaplardan Esintiler: En Beğendiğiniz Bölüm

Kitap okurken bazı cümlelerin altını çizme veya biyerlere not etme ihtiyacı hissederiz.

Bu sayfa da not defterimiz olsun ve okuduğumuz kitaplardaki beğendiğimiz bölümleri burada paylaşalım ne dersiniz ? 

Ben başlayayım müsadenizle   :

Kitabın Adı  :  MAHREM
Yazarı        :  Elif Şafak

Beğendiğim Bölüm  :

" Gözbebeği : İnsanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir.Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakınında görmek istemez.

Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki aşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka " gözbebeğim!" diye hitap edilir.   " ...

Zaten karanlığı kimse yakınında görmek istemez.

Gecenin karanlığı...
Geceleri uyanıp, dertlerinizi/neleri dert edindiğinizi düşündünüz mü?
Gündüzün aydınlığında neleri dert edinmem gerektiğini düşünemiyorum.
Ben gecenin karanlığını seviyorum.
Gecenin karanlığında gözbebeğimde, zihnimde (büyüyor) açılıyor.
Maşuk uzaktada olsa, geceleri hemen yanıbaşınızda hissedersiniz.
Gecenin karanlığını, gündüzlerden daha çok seviyorum.

Kitap: Öğrenmeyi de öğrenebilirsiniz
Rota yayınları

Eğer size bir işin nasıl yapılacağını anlatacak olursam, söylediklerimin yüzde onunu hatırlarsınız.
Nasıl yapılacağını gösterecek olursam yüzde atmışını hatırlarsınız.
Benim nezaretimde aynı işi kendiniz yaparsanız yüzde doksanı aklınızda kalır.

Not: Bu paragraf öğretmeyi anlatmak olarak algılayan  öğretmenlerimize ithaf edilmiştir.

Kitap adı: Tanrı ile sohbet
Yazar : Neale Donald Walsch
Yayınevi: Ötesi yayıncılık

Üçleme Tanrı'nın imzasıdır.
Fizik ya da metafizik her şeyde üçlü model vardır.
Bu üçlemeden, zaman ve mekan, Tanrı ve bilinç ya da tüm diğer ilişkilerde kaçamazsınız.
Ame yaşamın KABA ilişkilerinde bu üçleme gerçeğini bulamazsınız.
Üçleme GERÇEĞİ, yaşamın İNCE ilişkileriyle ilgilenen herkes tarafından bilinir.
Bazı dinleriniz bunu baba-oğul-kutsal ruh olarak tanımladı.
Bazı psikiyatrlarınız süper bilinç-bilinç-bilinçaltı terimlerini kullanıyor.
Bazı spirütüalistleriniz zihin-beden-ruh diyor.
Bazı bilim insanlarınız enerji-madde-ether olarak görüyor.
Bazı filozoflarınız bir şeyin düşüncede, sözde ve davranışta doğru olmadıkça doğru olmayacağını söylüyor.
Zamandan bahsettiğinizde üç zamana atıfta bulunyorsunuz: Geçmiş-an (şimdiki an)- gelecek.
Aynı şekilde algılamanızda üç an var: önce-şimdi-sonra.
Uzaysal ilişkilerde ister evrenin, ister odanızın içindeki şeylerin konumundan söz edin, burada-orada-arada bir yerde diye tanımlıyorsunuz.

KABA ilişkilerde ise ara yerlerde olanı kabul etmiyorsunuz. Çünkü kaba ilişkiler daima ikili oluyor.
Sol-sağ, yukarı-aşağı, büyük-küçük, hızlı-yavaş, sıcak-soğuk ve en büyük ikili; kadın-erkek.
Bu ikililerde aralar olmuyor Bir şey ya iyi ya kötü oluyor.

...
Yüksek ilişkiler boyutunda ise zıttı olan hiçbir şey mevcut değildir. Her şey birdir, her şey sonu olmayan bir daire içinde birbirinden gelişir.
...
Yasalar çok basit. (Kainatta geçerli olan yasalar kastediliyor.)

1. Düşünce YARATICIDIR.
2. Korku, benzer enerjiyi çeker.
3. SEVGİ her şeydir. (Tanrının saf sevgi olduğu ifade edilmeye çalışılıyor.)
*****
Doğmamış bir çocuğa mektup başlıklı mesajımda Batı dünyasının CEHALETİ konusundaki düşüncelerimi ifade etmiştim.
Tanrı ile sohbet isimli kitapta yazılanlar biraz daha bilimsel ifadeler gibi görünse de bariz hatalar nedeniyle Batı dünyasının CEHALETİ konusundaki düşüncelerimde haklı olduğum konusunda fikrimi pekiştirdi.

Kitapta düşüncenin yaratıcı olduğu ifade edilmektedir.
Fakat düşüncenin NASIL ortaya çıktığı konusuna hiç bir açıklama getirilememektedir.
Korkunun benzer enerjiyi çektiği belirtilmiş.
Fakat çekim yasasının (sadece korku için geçerli olmadığı) bir çok şey için geçerli olduğu gerçeği gözardı edilmiş.
Tanrı saf SEVGİ olarak tanımlanmış.
Bu açıklama tanrının bir olduğu (vahdaniyet) ifadesinin farklı bir yorumudur.
Tanrıyı saf sevgi olarak açıklamak yanlış anlaşılmalara yol açabilir.

Kitap adı: Okuldan Önceki Altın Yıllar
Yazar:Ferhat ÇELİK
Yayınevi:Zambak
İsimler sadece isim olarak düşünülmemelidir.Çocukların kişiliklerinin yapılanmasında bilinçaltındaki mesajların önemi büyüktür.Çocuğun ismi her söylendiğinde ismin anlamı bilinçaltına gönderilen bir mesajdır.Bu mesajların olumlu ve güzel olması istenilen bir durumdur.

Yazar adı :Orhan Hançerlioğlu
Kitap adı: Düşünce tarihi
İnsanın özgür olabilmesi demek: yeteneklerini, eğilimlerini beğenilerini serbestçe geliştirebilmesi olanaklarına sahip olması demektir.....
.....
Modern çağ insanı öğüt dinlemeyen insandır......


Aynı yazarın erdem adlı bir kitabında da Nedir Erdem diye bir soruya verdiği cevap vardı...Kitap elimde değil şu an ama orada erdem kavramına duruma göre değişik anlamlar yüklemişti...
   "Erdemli insan dürüsttür...Buna kimse karşı çıkmaz...Peki ıssız bir yolda tek başınıza giderken karşınıza peçmurde görünümlü biri çıksa ve size "Paran var mı " diye sorsa ne derdiniz? Evet mi?  Hayır mı? 
  Diyelim ki Hayır dediniz .Bu sizi erdemsiz mi yapar ?"

Okuduğunuz kitaplardan etkilendiğiniz cümle ya da bölümleri yazabilirsiniz.

Göz...Savaşı başlatan haberci.
Bakış...Elde olmayan kader,ilahi kaza.
Ve aşk..Kalp ile göz arasında kutlu bir hadise.
          KİTAB-I AŞK.İSKENDER PALA

'yarın usulca ilerler, kördür daha gözleri''
Buket Uzuner - Kumral Ada Mavi Tuna

'Hayat Akan Bir Sudur'
Ayşe Kulin-Umut

“Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, Kendin olarak kalabilmek, Dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı, Artık hiç bitmez!.. “

Doğan Cüceloğlu--Savaşçı

"her  ne türde olursa olsun merhamet iradenin miskinliğidir.Bu bizim kendi aczimizin bir nevi şuurudur ki,yine en çok bizi muzdarip eder.Kimse kimseye acımasaydı,hiçbir insan acınacak halde bulunmazdı." peyami safa ----canan

Bir gün bir çocuğa sormuştum, deniz neden tuzludur diye. Babası uzun bir sefere çıkmıştı. Çocuk hemencecik cevap verdi: Deniz tuzludur, çünkü denizciler durmadan ağlarlar! Neden denizciler böyle çok ağlar ki!
Çünkü, dedi, yolculukları bitmez… Onun için mendillerini hep direklere asıp kuruturlar!

Gene sordum: Ya niçin insanlar üzgün olunca ağlarlar? Çünkü, dedi, daha duru görebilelim diye gözlerin camını ara sıra yıkamak gerek!


August STRINDBERG, Düş Oyunu

Atalarımızın bize miras bıraktığı en güzel iki şeyden biri Türk vatanı ise, ikincisi Türkçedir.

Türkçenin Sırları-Nihad Sami Banarlı

zalimler için yaşasın cehennem.. üstad beidüzzaman.