Konuşmak ya da konuşmamak işte bütün mesele bu...Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.
Yakın zamanda Bernard Beckett tarafından yazılmış Genesis isimli romanı okudum.
Kitap temel olarak
insan olmanın ne anlama geldiğini sorguluyor.Kitapta yer alan bir örneği paylaşmak istiyorum.
Örnekteki "Adam" karakteri yirmili yaşlarda bir İNSANDIR.
Art karakteri yapay zeka sahibi bir ROBOTTUR.
Sokaklarımızda dolaşan serseri kedileri düşünün.
Hiç küçük bir çocuğu bu cılız yaratıklardan biri ile arkadaşlık kurmaya çalışırken gördünüz mü?
Hayvanın güvenini kazanmak umudu ile, sokağın ortasında sabırla oturup, en karmaşık oyunlara başvurur.
Ve kedi sonunda korkusunu yenip, ona doğru gittiğinde çocuğun yüzünde ne görürsünüz?
Olabilecek en geniş gülümsemeyi. Kedi ile konuşur; sanki kendi türünden biriymiş gibi, onunla iletişim kurmaya çalışır.
Bu bizim içgüdümüz: Karşımızdakini, sanki kendimizin bir uzantısı olarak görmek.
Kedi mırıldanınca, onun da bizim gibi mutlu olduğunu düşünürüz.
Ani bir ses olup da kedi kaçarsa, onun korkusunu anlayabildiğimizi düşünürüz.
Adam, Art ile konuşmaya başladı. Bu onun hatası.
Bir yandan Art ile konuşurken, diğer yandan onun sadece bir makine olduğunu düşünmeye devam etmesi olanaksız.
Ettikleri her cümle ile, yaşam yanılsaması da biraz daha güçleniyor.
Eğer benim gibi dinler, benim gibi konuşursanız, zaman içinde, aksini düşünmek için ne kadar fazla nedenim olsa da, sizi kendi türümden biri gibi görmeye başlarım.
Ve zaman içinde eylem alışkanlığa dönüşür ve alışkanlıklar da sağduyuyu tüketir, hem de hiçbir iz kalmamacasına. Adam beynine inanıyor, ama kalbini dinliyor.
Çocuklar arkadaşlarıyla anlaşmazlığa düştüklerinde genel olarak küsmek / konuşmamak eyleminde bulunurlar.
Küsme süresi yaş ile doğru orantılı olarak uzar.
2-3 yaşlarındayken küsme süresi 5 dakikayı geçmezken, ergenlik döneminde yıllar süren küskünlükler görülebilmektedir.
Yetişkinler arasında küsme / konuşmama eylemi
muhatap olmama / muhatap almama davranışı olarak kendini gösterir.
Muhatap olarak almama davranışı kişinin muhatabını kendisinden küçük görmesinin bir sonucudur. Daha net söylemek gerekirse büyüklenmek / kibirlenmektir.Örneğimiz dikkate alındığında, bir varlığı muhatap kabul edip, onunla konuşmaya,
iletişim kurmaya çabaladıkça kendimizin bir uzantısı olarak görmeye başlıyoruz.Tersi durumda ne tür bir gelişme olur?
Herhangi bir sebeple biri ile iletişimi kopardığımızda aradaki mesafe açılmaya başlar ve muhatabımızı karşımızda düşman olarak görmeye başlarız.Konuşma, iletişim kurma çabası muhatabımızı kendimizin bir uzantısı olarak görmeye başlamamıza sebep olurken, iletişimi koparmak muhatabımızın düşman konumuna gelmesine sepep olmaktadır.
Konuşmak / iletişim kurmak ya da konuşmamak / iletişim kurmamak işte bütün mesele bu...
Düşmanlarınızı çoğaltmak istiyorsanız muhataplarınızı azaltmaya devam edebilirsiniz.
Eğitimhane Derneği kurulduğunda dernek yönetimindeki bir arkadaşa öneriler içeren bir mesaj göndermiştim.
Önerilerimden biri şu şekildeydi :
- Başta diğer eğitim dernek ve vakıfları olmak üzere, muhtelif vakıf ve derneklere "Komik Öğrenci Cevapları" isimli kitaptan gönderilerek tanışma / işbirliği için girişimde bulunulmalıdır.
Şu andaki bilgilerime göre derneğimizin bu yönde bir çalışması yok.
Diğer dernek ve vakıfları muhatap almamak bize ne kazandırır?Forumdaşlarımın muhataplarını çoğaltmalarını temenni ediyorum.