HAYDİ, TÜRKİYE ELELE!
Ne zaman, başımı yastığa koysam güzel bir düş için uyanmak için sabaha, o gece, çığlıklarla uyanıyorum hayallerime. Bir ses çağırıyor beni, “Gel”, diyor bana. Kalkıp, koşuyorum geceye, karanlığı yara yara… Uzun bir öfke fon, soğuk bir duvar mekân… Cadı masallarının cızırdayan kazanlarından bir sesle açılıyor sahne…
Bir çocuk yürüyor bana doğru; elleri çatlamış sabahın şebneminden, yalın ayakları üşümüş ayazın nefesinden. Titreyen dudaklarında değil ki isyan, ıslanmış gözlerinden yaşları toplasın ellerim. Herkes gibi, oda saklamış elbisenin içine, bir parçası yarına ayrılmış bir parça ekmek gibi, büyütmek için küçük hayallerini. Bilirim onunda öfkeleri ve özlemleri var toprak damlı evinin önünden yüksek dağlara çıkan patika yolda.
Benim gibi, oda merak ediyordur, dağın tepesinden, toprak damlı evin bacasının tüterken nasıl göründüğünü?
Oysa dağın tepesinden görünen, bacası tüten toprak damlı ev değildi yalnızca. Yüksek yüksek binalar vardı; evler, arabalar vardı. Oyun oynamak için, parklar, koşmak için yollar ve büyütmek için küçük hayallerini; cıvıl cıvıl çocuklarla dolmuş okullar vardı.
Küçük çocuk bunları hiç görmemişti, çamurlu avlunun içinde oynamak olunca günler; zaman ona, hep aynı pencereden, dağa bakmayı öğretince diğer kardeşleri gibi.
Bıçakla kesilmiş yaranın ağzından kusar gibi, yağıyordu yağmur şehre. Karanlığın içine saklanmış körebeler gibi düşüyordu düşler. Fırtınanın kopardığı son yaprakta savruluyordu hayaller.
Soğuk bir ter kapladı yüzümü gassal görmüş gibi, küçük çocuğun gözlerinin üstünden kayınca bir bir yıldızlar.
Bir kez daha kırıldım güzel düşler için tatlı uykulara; bir kez daha yenildim, kendime, yeşertmek için umutları yarınlara küçük bir çocuğun hayallerinin, birkaç metre uzağında olunca okulum. Çamur avlulu toprak damlı evin üstündeki dağın eteğinde, ben de olunca, ondan habersiz, sırtını dayadığı soğuk duvarlar gibi.
Ne zaman vazgeçmek olunca hayatın adı ve ne zaman kaçmak gelince akılma hayattan... O zaman, bilirim ki ben bir çocuk gibi görmekten vazgeçmişim dünyayı. O zaman bilirim ki ben bir çocuk gibi düşünmekten kaçırmışım kendimi.
Bu yüzden, penceremi, bu sabah gülümseyerek açtım şehrin yalnız kalabalığına, fakir duygularına. Ben bu şehrin yabancısı da olsam, biri gülümseyerek,” Günaydın”, diyecektir elbet bana. Benim, küçük çocuğun çamurlu avlusuna gülümseyerek koşmam için… Herkes, herkese bir selam borçlu… Her gönül, bir gönüle, bir tamir borçlu… Bir el, bir ele uzanmak borçlu… Bir yürek bir yüreğe kavuşmak borçlu, binlerce küçük yürekli çocuk için…
Sıcak bir yuvadır ayakkabı yalın ayaklar için, sevgili bir annedir; üşüyen bir tende kazaklar ve montlar; büyüyen küçük hayallerin üsleridir okullar…
Fikirlerin dem tutması için; uzayan yollar, açılan dehlizler, kapanan kapılar olmamalı yaşam yüreğimizin odacıklarında. Fışkıran umutlar, yükselmeli renkli uçurtmalar gibi başımızın üstünden; kutsal bir değer gibi korumalı geleceğin gözleri yüreğimizin içinde.
Daha mutlu, daha başarılı, daha umutlu bir eğitim-öğretim dönemiyle küçük ve şirin kentimiz VAN için HAYDİ TÜRKİYE ELELE!
YARDIMLARINIZ İÇİN TEŞEKÜRLER…
( Kırtasiye, giyim )
İLETİŞİM İÇİN:
Nursal Ata ( 0505 5828734)
Mecit İlkan (0505 4978653)
Mecitilkan_80@hotmail.com
Fevzi Şengül ilköğretim okulu
ADRES:Akköprü mahallesi Fevzi Şengül ilköğretim okulu VAN
TEL:0432 2143066