Kurbanda Peygamber'imizden komşuyu düşünme örnekleri...
Resul-ü Ekrem Efendimiz buyuruyor ki:- Müslüman'ın derdiyle dertlenmeyen bizden değildir!
Evet, biz Müslüman'ın derdiyle dertleniriz. Onlar ister kapı komşumuz olsun, isterse ülkeler ötesinde ihtiyaç içinde inleyen kardeşlerimiz olsun, durumları bizi ilgilendirir.
Bundan dolayı kurbanlarımızın bir kısmını ülkeler ötesinde ihtiyaç içinde inleyen kardeşlerimize ulaştırma çabalarımızı her geçen sene artırarak sürdürürüz. Çünkü onların derdi de bizim derdimizdir.
Ülkeler ötesindeki kardeşlerinin derdiyle dertlenen Müslüman'ın kapı komşusuna, mahalle içindeki ihtiyaç sahipleri kardeşlerine ilgisi nasıl olur, ne türlü bir yakınlık duyar acaba? Merak edilmeye layık bir konudur bu da.
İsterseniz sözü uzatmadan kurbanda Peygamber'imizin komşuya gösterdiği yakın ilgiden sadece ikisini hatırlayalım burada. Bakalım komşularımızla kurban paylaşımı konusunda ortaklığımız nasıl olması gerekir bir görelim.
Bir Kurban Bayramı'nda Efendimiz (sas) Hazretleri, validemize soruyor:
- Aişe! Kurban etini dağıttınız mı?
- Dağıttık ya Resulelluh, diyor.
- Ne kadarını dağıttınız?
- Hepsini de dağıttık, bize bir buttan başkası hiçbir şey kalmadı!..
Tebessüm eden Efendimiz, şu yorumu yapıyor:
- Desene Aişe, bir buttan başka hepsi de bize kaldı!..
Evet, Aişe validemiz, kurban etinin tümünü de komşularına dağıttıklarını söylüyor, "Bir buttan başka hiçbir şey kalmadı bize." diyor. Efendimiz de buna çok seviniyor ve dağıtılanın tümünün de ahirette yanlarında bulunacağına işaret ederek:
- Desene Aişe, bir buttan başka hepsi de bize kaldı!" diye takdirlerini ifade ediyor.
Demek ki, kurban etinin komşularına dağıtılanı, sevap defterine yazıldığından mahşerde dağıtanın yanında bulunuyor. Dağıtılmayanı ise burada tüketildiğinden sevap defterinde görünmüyor, mahşerde de yanında bulunmuyor. Bu anlayıştan hareketle denebilir ki; bir kurbanın parasını verip de ihtiyaç sahibi öğrencilere, yoksullara tümüyle bağışlayanlar, kurbanın tümünü de kendi yanlarına almış sayılabilirler. Çünkü etiyle, derisiyle, sakatatıyla tümünü de veriyor, hiçbir şeyini burada almıyor, hepsini de ahirette yanına almış bulunuyorlar. İşte bu olay, kurbanın tümüyle hibesi veya etinin çoğunun dağıtımı konusunda muhteşem bir örnek olarak bayramlarda hafızamızda tekrar canlanıyor!
Bir de etin komşularla birlikte yenilmesi olayı var ki; ömür boyu düşünmeye değer bir muhteşem komşuluk örneğidir bu da. Onu da hatırlayalım. Çünkü komşuluk konusunda benzeri görülmeyen özellik ve güzellikte bir örnektir bu da. Bir bayram sabahı erkenden kurban etini pişirip sürerler Efendimiz'in önüne. Hemen bismillah, deyip de başlamaz da sorar: - Şu anda komşularımız da kurban eti yemeye başladılar mı?
- Hayır, derler, henüz onların ellerine pişirecek etleri geçmedi. Herkesten önce biz size hazırlayıp getirdik.
Bunun üzerine verdiği cevap, insanlık tarihinin şeref levhalarına geçecek muhteşemlikte bir komşuluk anlayışı olur. Buyurur ki: - Götürün bu eti! Ne zaman komşularımızın da bacalarından et pişirdiklerine işaret eden dumanlar yükselirse o zaman getirin. Komşusunun yemediğini yiyen, giymediğini giyen, onlardan ayrı bayram yapan kimselerden olmak istemem! Et götürülür, daha sonra komşuların bacasından et pişirmeye başladıklarını gösteren dumanlar yükselir, bundan sonra buyurur ki:
- İşte şimdi kurun soframızı, komşularımızla birlikte kurban eti yiyebiliriz artık..
Bir ayet-i kerime uyarısı:
- Fa'tebiru ya ülil ebsar!.. Düşünün ey basiret sahipleri!..