Buzdağının görünmeyen kısmı
Osmanlı zamanında (XIV.-XX. yüzyıllar) Makedonya; Üsküp, Manastır (bugünkü Bitola) ve Selanik’ten oluşan bir vilayetti. Balkan Savaşları sonrasında (1912-1913) Makedonya; Sırbistan, Bulgaristan ve Yunanistan arasında paylaşıldı; öyle ki Makedonya diye bir ülke haritadan silindi. Bu üç ülke tarafından ilhak edilen bölgelere sırasıyla “Vardar Makedonya’sı”, “Pirin Makedonya’sı” ve “Ege Makedonya’sı” adları verildi.
1913’ten itibaren Yunanistan bir millet yaratma sürecine girdi ve Makedon kimliğini yok etmek için her türlü tedbiri almaya başladı. 1919’da Yunanistan ve Bulgaristan bir mübadele antlaşması imzaladı. 60.000 kadar Makedon Yunanistan’ı terk ederek Bulgaristan’a yerleşti. 1924’te benzer bir antlaşma Yunanistan ile Türkiye arasında imzalandı. 300.000’e yakın Türk 40.000 Makedon ile birlikte Yunanistan’ı terk ederken Türkiye’den 700.000 kadar Yunanlı nihai olarak Ege Makedonya’sına yerleşti. İki savaş arasında Makedonlar şiddetli asimilasyon ve milliyet değiştirme girişimlerine maruz kaldılar. 1929’da yayınlanan “Kamu Düzeninin Korunması” adlı bir kararname ile her türlü milli hak talebi vatana ihanet olarak işlem görmeye başladı. Kraliyet taraftarı Yunan hükümeti ile komünist Yunanistan Demokratik Ordusu (DAG) arasında çıkan Yunan İç Savaşı (1946-1949) sırasında Makedonların çoğu DAG’ın saflarında yer aldı. Ancak DAG 1949’da yenilince 100.000’e yakın Makedon Yunanistan’dan kaçmak zorunda kaldı. 1947’de Yunan yönetimi, iç savaş sırasında Yunan hükümetine karşı savaşmış herkesi, yani birçok Makedonu, vatandaşlık ve mülkiyet haklarından mahrum eden bir yasa yürürlüğe koydu. 1950’lerden bu yana her yeni Yunan hükümeti, Yunanistan’da yaşayan Makedonlara yönelik insanlık dışı tedbirler almaya devam ediyor: gerek kamu alanlarında gerek özel hayatta Makedon dilinin yasaklanması, asimilasyon programlarının zorla dayatılması (Makedonca eğitim veren okulların yasaklanması, Slav isimlerinin Yunan isimleri ile değiştirilmesi) gibi. Bugün bile Yunan hükümeti Yunanistan’daki Makedon azınlığın varlığını reddediyor. Makedonlar, Yunanistan’da yaşayan Makedonların sayısını 41.000 olarak veriyor. İnsan hakları yetkililerine göre Yunanistan’da 200.000, Amerikan Dışişleri Bakanlığına göre ise 50.000 Makedon yaşamakta. Yunanistan’da Makedon kimliğinin ve kültürünün korunması ve geliştirilmesi için mücadele veren birçok örgüt bulunuyor: Gökkuşağı (siyasi parti), Yunanistan Makedon Hakları Hareketi, Makedon Balkan Refahı Hareketi. Bu örgütler Yunanistan’daki Makedon azınlığın tanınmasını ve azınlık haklarının korunmasını talep ediyor. Makedon eylemciler, özerklik ya da ayrılma gibi hassas konuları asla dile getirmiyorlar.
Yunan hükümetleri tarafından alınan en dikkat çekici tedbirlerden biri ise, kuzey Yunanistan bölgesine özellikle “Makedonya” isminin verilmemiş olması. Ağustos 1988’e kadar kuzey Yunanistan
bölgesinin ismi kısaca “Kuzey Yunanistan” idi. Bugün Yunanistan kuzey bölgesinin “etnik açıdan saf” olduğunu iddia ediyor. Bütün bu tedbirlerden sonra tersi olsa şaşırtıcı olurdu. Makedonlara yakın duran tarihçi John Shea, kuzey Yunanistan’a (Türkiye’den) getirilen Yunanlıların bölgeyle hiçbir tarihi bağları olmadığının altını çiziyor.
Makedonların milli kimliklerini unutmaya zorlanmış olmaları bir Makedon kimliği olduğu gerçeğini değiştirmez. Bununla birlikte bu kısır kavga bütün bir bölgenin istikrarını tehlikeye atmakta.
2001’deki iç savaşta Makedonya az kalsın yok oluyordu. O tarihten bu yana etnik olarak bölünmüş ülkeyi birlikte tutan tek şey AB perspektifi. Üstü kapalı da olsa Makedon milleti diye bir milletin varlığını dahi sorgulayan Yunanistan, 2005 Kasımında, iki ülke isim kavgasında bir anlaşmaya varamazsa Makedonya’nın AB ve NATO üyeliklerini veto etmekle tehdit etti. Her ne kadar Makedonya geçen yıl 17 Aralıkta resmen AB üyelik statüsü elde ettiyse de sıra tam üyeliğe geldiğinde Yunanistan’ın ne yapacağı şüpheli. Kasım 2005’te Yunan Başbakanı Kostas Karamanlis, “Üsküp, AB kararlarının oybirliği ile alındığını iyi bilmeli”, dedi. Milli kimliğinden, AB ve NATO perspektiflerinden mahrum edilen bir Makedonya kolayca etnik kaosa sürüklenebilir. Bu kaos ise, ülkenin nasıl tehlikeli bir coğrafyada bulunduğu göz önünde bulundurulursa, Balkanlarda yeni bir milliyetçi patlama yaratabilir.
Yunanistan Makedonya’yı kuzey bölgesine yönelik yayılmacı emeller gütmekle suçluyor: “Bir ülkenin ismini komşu bir bölgenin ismi ile aynı koymak, de facto, bölgenin istikrarını bozma ve komşu bölgeyi yutma amacı güden yayılmacı bir stratejidir”. Bu iddia inandırıcı olmaktan çok uzak. Ağır silahı, hava ve deniz kuvveti bulunmayan 2 milyondan biraz fazla nüfusa sahip bir milletin, NATO ve AB üyesi güçlü komşusuna saldırması intihar demek olurdu. John Shea’ya göre: “Makedonya’nın kendisi için bir tehdit oluşturduğunu iddia ederek bu ülkeye karşı giriştiği tüm sözlü saldırılar sırasında asıl Yunanistan’ın Avrupalı ve Amerikalı müttefikleri tarafından Balkanlardaki barış için bir tehdit unsuru olarak algılanması çelişkili bir durumdur”. Aslında Yunanistan, Makedonya’nın AB hamisi olmak gibi, kendisine büyük siyasi prestij sağlayacak büyük bir fırsatı elinden kaçırıyor. European Stability Initiative’den (ESI) Gerald Knaus hayıflanıyor: “İsim kavgası yüzünden Yunanistan’ın, Avusturya’nın Hırvatistan için oynadığı rolü oynayamaması çok yazık”.
Bu isim kavgasının üçüncü tarafı olması gereken AB’nin ise bunu başaramaması dikkate değer bir nokta. AB yıllardır bu isim kavgası ile Yunanistan’ın son derece tartışmalı azınlık politikası arasında bir bağ kurmayı başaramadı. Üyelerin geçmişini geçen yüzyılın başından başlayarak didik didik etmekte tereddüt etmeyen AB, konu üye devletlere gelince şaşırtıcı derecede pasif kalmakta. 1981’de AB üyesi olan Yunanistan’da basına sızan Şubat 1982 tarihli bir Milli Güvenlik Servisi memorandumunda, “Makedon siyasi sığınmacılarının dönüşünün engellenmesi, kamu hizmetlerine ve özellikle okullara Makedonca konuşmayanların alınması” tavsiye ediliyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına rağmen Yunanistan, azınlık haklarını iyileştirmek için hiçbir girişimde bulunmuyor. Asıl sorumlu, kati bir tavır gösteremeyen AB ve onun çelişkili azınlık tanımı.
AB ve BM hala orta yol ismi olan “FYROM”u kullanıyor. Ancak Yunan hükümetinin hayli canını sıksa da bu ismi kullananların sayısı gün geçtikçe azalıyor. Yaklaşık 110 ülke Makedonya’yı “Makedonya Cumhuriyeti” olarak tanıdı. Bunlar arasında BM Güvenlik Konseyinin üç daimi üyesi de bulunuyor: Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve Çin. Buna rağmen bütün BM üye devletleri, iki ülke arasında bulunacak her türlü nihai uzlaşma formülünü kabul edeceklerini belirtiyor. Ülkenin ismi ne olursa olsun, Yunanlı olmayanlar muhtemelen “Makedonya” demeye devam edecektir; zira bulunacak her türlü çözümün telaffuzu fazlasıyla uzun olacak.
Her ne kadar isim kavgası her iki millette fırtınalar koparıyorsa da pratikte iki ülke birbirleri ile işbirliği içinde. 1995’te imzalanan interim antlaşma ile tekrar başlayan ekonomik ilişkiler o kadar gelişti ki Yunanistan şu anda Makedonya’nın en önemli yabancı yatırımcısı ve ekonomik ortağı. Ülkedeki Yunan yatırımı 400 milyon Doları buluyor. Kasım 1995’te imzalanan Dayton Antlaşması ile Balkanlarda başlayan yumuşama dönemini takiben iki ülke askeri, kültürel, eğitim, kalkınma ve altyapı gibi alanlarda ikili ve çok taraflı platformlarda işbirliği içine girdi. İsim çıkmazına rağmen Atina, Kosova savaşı (1998-1999) ve Makedonya’daki iç savaş (2001) sırasında Üsküp’ün tavrını destekledi.
Şayet Yunanistan isim takıntısını aşabilirse bu, sadece Makedonya için değil, aynı zamanda demokrasinin ve Batı medeniyetinin beşiği olan Yunanistan için de faydalı olacaktır.