–Ben bütün olaylara mantıksal açıdan bakarım. Bir iş mantığa
yatmıyorsa,onu kabul etmem… Israr etmeyin.
– Yanlış anladınız. Size mantıklı olmayın, demiyorum ki, bilhassa mantıklı
olun, mantıklı olun da, önce, mantığın ne olduğunu araştırın, diyorum.
– Ne demek o? Mantık mantıktır…
– Ben de ayakkabıdır demedim ya, mantık delil değildir. Bir olay, mantık ölçüsü ile on değişik izaha girebilir. Bir mantıklının ileriye attığı, milletti uyuttuğu tezi, bir başka mantıklı çıkıyor, tamamen farklı başka bir tez ileri sürüyor. “Ben mantıklıyım” diye iddia eden, sivri zekâlı, insanlar da yukarıdaki iki bilim adamının (!) sözüne inanıyor. Bu nasıl mantıktır? Anlamıyorum. Yani, mantığa bu kadar güvenmeyi, çok mantıksız buluyorum. Çünkü, bize mantıksız gelen o kadar olay vardır ki, onu kabul etmeye mecbur kalıyoruz. Sonra da, mikrofonik uluslar arası ağızlara, “Bilim adamı” damgasını vurarak, “Bilim adamı” sıfatını da kirletiyoruz. Türkiye’de zaten bir isim yabancı dille söylenirse, ona bilim gözü ile bakıyorlar. Tıpkı ilkel incelemelerle: “İnsan maymundan gelmiştir” diyen, maymun ağızlı adamın tezine, bu günün bilim adamının, -ilmi de, fenni de, tekniği de insanın maymundan geldiğini reddettiği halde 18. asırda yaygınlaşan bu teoriye inanması gibi.
Cezaevine beş kişiyi öldürmekten giren mahkûmun, cezaevinde, bir böceği öldürmeye kıyamaması: “Acıyorum, hayvana yazıktır!” demesinin, mantıkla uzaktan-yakından ilgisi var mı? …
– Ohoooh!.. Sende amma uzattın konuyu.
– Daha kestirmeden nasıl anlatayım? Mantığın ne olduğunu bilmiyorsun… Bana mantık hikayesi anlatıyorsun, ona kızıyorum. Sonra da, “Sus” diyorsun…
– Tartışmamıza gerek yok, herkes inancını söylemekte serbesttir.
– Evet… Nedense sen istediğini söylemekte serbestsin, bense ……………