şems-i Tebrizi Den Inciler Mumsema Âşıkların sana can armağanı getirseler bile
Başın için hepsi de Kirman'a kimyon getirmiş olurlar
Bu gönül işidir, kafa işi değil
Lâle eğer şaşkınca gülmeseydi
İçindeki karanlığı kim görürdü?
O her ne kadar kendi kanına bulanmıştır ama,
Bu da kara kalpli olmasının cezasıdır
Akıl, kişilerin bağıdır, aşk bu bağları çözer
Akıl der ki, taşkınlık etme! Aşk da teklifsiz davran, der!
Dosta böyle yaparsan düşmana ne yaparsın?
Bir yerde yer yer sızmış kanlar görürsen,
Bil ki benim gözümden damlamıştır
Şaşarım seven insan nasıl uyur?
Âşıka her türlü uyku haramdır
Bir gün hayalin bana geldi vuslatinin şarabiyle mest oldum
Uzun bir gece boyunca sarılarak yattık, sabahın yüzü parlayınca ayrıldık
Senden ayrıldığımdan beri gözlerim karardı
Gözlerimin bulutlarından yağmurlar gibi yaşlar aktı
Muma koşan pervane de bu sevdadan gitti,
O nura koştu ama ateşe düştü
Nergis gözlerime kötü bakışlarla bakıyordu,
Onu kendi varlığının çemberinden görüyordu
Bırakmıyorum ki, gönülde düşünce olasın,
İstemiyorum ki, gözlerde değersiz kalasın;
Seni canımda saklıyorum; gözümde gönlümde değil
Tâ ki son nefesime kadar bana yâr olasın!
Geceye dedim ki uzan uzanabildiğin kadar
Şimdi o dolunay uykudadır
Konuk sahibi herkese ziyafet çekti
Âlemlere rahmet olsun diye cihanı doyurdu
Esrar hazinesinin düğümünü çözmek için,
Muhammed'in (SA) elinden ve gönlünden başka bir anahtar yoktur
Hoşgörürlük, gözü ayıpları görmekten körleştirir
Öfkeli bakışlar her kötülüğü açıkça görür
Başkalarına baktığın gözle, Leylâ'yı nasıl görebilirsin?
Onu göz yaşlarınla tertemiz yıkamadıkça!
Yüreğim aşk ateşinden kebap olmuştur
Çehremin rengi ciğer kanındandır
Dostun dudağının suyu şarabımdır
Artık beni kınamayın; bana akıl öğretmenin ne yeri var?
Dikkat et ki, onun vuslatı herkesin eline geçmez
Şeriat kadehinden sarhoşlara süt vermezler
Orada dünya heveslerinden geçmiş erenler dem çeker
Kendine tapanlara tek bir yudum bile vermezler
Hazret! Kuran'ın gelini, ancak iman ülkesinin savaştan
Korunmuş olduğunu görürse peçesini açar
Mademki nefsini bilmekte herkes gafil,
Ne olurdu bilseydim kimlerdir cahil!
Diyelim ki, şüpheden kurtuldun en sonunda,
Taptığın şüphe putu yerinde durmaktadır
Güneşin ışığına bir zarar gelir mi hiç!
Göremezse ne çıkar kör Yahudinin gözü?
Aslanın dişlerini açık gördüğün zaman
Sakın gülüyor sanma sana, o korkunç aslandır
Ey can bana bir görün bitmeden son nefesim,
İşimi çabuk bitir, artık kesilsin sesim!
Her işin belirli vakti gelip çalmadıkça,
Dostların sana yâr olmasından bir fayda göremezsin!
Zabitliğin düzeni, teşbih ile, din ile, mabetledir
Zünnâr, küfür ve meyhane de aşkın sağlamlığını gösterir
İman küfür, küfür de iman olmadıkça,
Hakkın bir kulu, hakkıyle müslüman olamaz
Gelip geçici güzelliklere erenlerin gönül bağlaması imkânsızdır
Taklit ehlini müslüman saymak nasıl olur?
Dosta erişmek için durmadan koşuyorum,
Ömrüm sona yaklaştı ben hâlâ uykudayım
Diyelim ki kavuştum nihayet sevgiliye
Ya o geçen günleri ben nerede bulayım?
Dürüstlük bir şehirdir, ben de o şehrin sultanıyım,
Onda kendim yaşayayım, kendim öleyim, kendim korunayım
Onu sevdiğim için bütün karaları seviyorum,
Onun sevgisi ile kara köpekleri bile seviyorum