SUSMAK BİR CÜSSE İŞİ
Anladım ki susmak bir cüsse işi
Derin denizlerin işi
Serin sular en hafif rüzgârları bile coşturabiliyor
Derin denizleri ise ancak derin sevdalar
Derin denizlerin sükutu büyüler beni
İçimi bir heybet hissi kaplar
Benliğimi hasret duyguları istila eder
Kalbim ürperlerle dolar
Dalgalı denizler, durgun mavi denizler kadar heybetli gelmez bana
Göklerin suskunluğu da öyle
Gök gürlemeleri, mavi derinliklerin heybetini siler diye düşünmüşümdür hep
Sükut her zaman daha manalı, daha derindir
Kalbe sözden çok sükuttan manalar akar
İnsan evrendeki sükutu anlayabilseydi, kim bilir belki de söz olmayacaktı
İnsanlar sükutun dilinden anlayacak, derin ve manalı bakışlarla konuşacaklardı
Ve ses, sükutun heybetini bozamayacaktı
Konuştuğum zamanlar hep acze düşmüşümdür de ondan kelama sarılmışımdır
Evrendeki her varlıkta sükutu bir süs, bir hikmet olarak algılamışımdır
Sözü ise ancak bir zaruret
Hep derin denizler kadar heybetli bir sükut dinledim ondan
Sanki durgun ve derin bir ummanın kıyısına varmıştım
Derinliklerinde gönül ve hikmet incilerinin gülümsediği bir deniz bulmuştum
Hayatın hiç bir kasırgası, hadiselerin hiç bir fırtınası onu dalgalandıramıyordu
O denize imrendiğim an, gözlerim şu mısralara takılmıştı:
Gittim, gittim, denizin sınır yerine vardım.
Halin bana da geçsin! diye ona yalvardım.
Bir çılgın vesvesede içim didiklense de,
Olaydım o cüssede, Onun gibi susardım.
Gerçekten de öyle olmuştu;
Sonsuza götüren bir denizin kıyısına varmıştım.
O zaman anladım ki, susmak bir cüsse işi derin denizlerin işi,
Sığ suları en hafif rüzgarlar bile coşturabiliyor;
Derin denizleri ise ancak derin sevdalar.
Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor,
Anladım ki susan her şey derin ve heybetli