Mimar Sinan' Dan 400 Sene Sonrasına Mektup

Çevrimdışı güneşİM84

  • Uzman Üye
  • *****
  • 836
  • 711
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 836
  • 711
  • 1. Sınıf Öğretmeni
05 Kas 2008 22:10:10


Bir Mimar Sinan eseri olan Şehzadebası Cami´nin 1990´li yıllarda devam eden restorasyonunu yapan firma yetkililerinden bir inşaat mühendisi, caminin restorasyonu sırasında yaşadıkları bir olayı tv´de şöyle anlatmıştı.

Cami bahçesini çevreleyen havale duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taşlarda yer yer çürümeler vardı. Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de yer alıyordu. Biz inşaat fakültesinde teorik olarak kemerlerin nasıl inşaat edildiğini öğrenmiştik fakat taş kemer inşaası ile ilgili pratiğimiz yoktu. Kemerleri nasıl restore edeceğimiz konusunda ustalarla toplantı yaptık. Sonuç olarak kemeri alttan yalayan bir tahta kalıp çakacaktık. Daha sonra kemeri yavaş yavaş söküp yapım teknikleri ile ilgili notlar alacaktık ve yeniden yaparken bu notlardan faydalanacaktık.

Kalıbı yaptık.

 Sökmeye kemerin kilit taşından başladık. Taşı yerinden çıkardığımızda hayretle iki taşın birleşme noktasında olan silindirik bir boşluğa yerleştirilmiş bir cam şişeye rastladık.

Şişenin içinde dürülmüş beyaz bir kâğıt vardı. Şişeyi açıp kâğıda baktık. Osmanlıca bir şeyler yazıyordu. Hemen bir uzman bulup okuttuk. Bu bir mektup idi ve Mimar Sinan tarafından yazılmıştı. Şunları söylüyordu:

"Bu kemeri oluşturan taşların ömrü yaklaşık 400 senedir. Bu müddet zarfında bu taşlar çürümüş olacağından siz bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Büyük bir ihtimalle yapı teknikleri de değişeceğinden bu kemeri nasıl yeniden inşaa edeceğinizi bilemeyeceksiniz. İşte bu mektubu ben size, bu kemeri nasıl inşa edeceğinizi anlatmak için yazıyorum."

Koca Sinan mektubunda böyle başladıktan sonra o kemeri inşa ettikleri taşları Anadolu´nun neresinden getirttiklerini söyleyerek izahlarına devam ediyor ve ayrıntılı bir biçimde kemerin inşaasını anlatıyordu.

Bu mektup bir inşanın, yaptığı işin kalıcı olması için gösterebileceği çabanın insanüstü bir örneğidir. Bu mektubun ihtişamı, modern çağın insanlarının bile zorlanacağı taşın ömrünü bilmesi, yapı tekniğinin değişeceğini bilmesi, 400 sene dayanacak kâğıt ve mürekkep kullanması gibi yüksek bilgi seviyesinden gelmektedir. Şüphesiz bu yüksek bilgiler de o koca mimarin erişilmez özelliklerindendir. Ancak erişilmesi gerçekten zor olan bu bilgilerden çok daha muhteşem olan 400 sene sonraya çözüm üreten sorumluluk duygusudur.

Çevrimdışı Munzevi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 478
  • 74
  • 478
  • 74
# 05 Kas 2008 22:39:42
Tesekkürler hocam, bu güzel hatırlatma icin ..

Çevrimdışı a.badem

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 8.500
  • 19.444
  • 8.500
  • 19.444
# 05 Kas 2008 22:41:46
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Tesekkürler hocam, bu güzel hatırlatma icin ..
Münzevi Hocam sizi uzun zamandır göremiyorduk.
sizi görmek güzel :)

Çevrimdışı Munzevi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 478
  • 74
  • 478
  • 74
# 05 Kas 2008 22:44:45
Tesekkürler hocam ..  ;)

Çevrimdışı omer68

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.202
  • 2.957
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.202
  • 2.957
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 05 Kas 2008 23:13:04
 Mimar Sinan'ın eserleriyle ilgili bir kaç bilgi daha var.

————– Mimar Sinan 2
1950–60 arası bir tarihte inşaat mühendisi, mimar ve jeofizikçilerden oluşan bir Japon heyeti Türkiye’ye gelmiş.  Heyet İmar ve İskân Bakanlığı’ndan izin alarak ülkemizdeki tarihi yapıları incelemeye başlamış.
Ayasofya’yı, Yerebatan Sarnıcını filan gezdikten sonra sıra Sinan’ın kalfalık eseri Süleymaniye Camisi’yle Sinan’ın öğrencisi Mimar Davut Ağa’nın eseri Sultanahmet Camisi’ne gelmiş.
Japonlar bu camiler üzerinde günlerce inceleme yapmışlar.
Her geçen gün şaşkınlıkları daha da artıyormuş.  Çünkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevşek bir zemin üzerine inşa edildiğini anlamışlar.
Ama bunca yıl, bu camilerde bir çatlak dahi olmamasına akıl sır erdirememişler.
Bunun üzerine Türkiye programının gerisini tamamen iptal edip, bu iki cami üzerine yoğunlaşmışlar.
Araştırmalarının sonucunda herhangi bir sarsıntı sırasında bu iki caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yıkılmaktan kurtulabildiği ortaya çıkmış.  Minareleri incelediklerinde ise şaşkınlıkları ikiye katlanmış.  Minarelerin çok daha gelişmiş bir raylı sistem mekanizması üzerine oturtulduğunu ve her yöne yaklaşık 5 derece yatabildiğini görmüşler.



Daha derin araştırma yapmak için Edirne’ye, Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Camisi’ne gitmişler.  Oradaki olağanüstü sistemleri görünce iyice şaşırmışlar.  Selimiye’nin tüm sırlarını aylarını harcayarak çözmüşler.
Japonya’ya döndüklerinde ise Sinan’ın sırlarını uygulamaya sokarak şehirlerini Sinan’ın kullandığı sistemlerle kurup muazzam gökdelenler dikmişler.  Yani şu an gelişmiş ülkelerin gökdelen yapımında kullanıldıkları çoğu sistem, yüzyıllar önce Sinan’ın geliştirdiği mekanizmalarmış.



————- Selimiye camisisinin zemini gevşek toprakmış.  Bu nedenle minarelerinin yakın zamanda yıkılacağı fark edilmiş.  Uluslararası bir grup bilim adamı toplanmışlar.  Nasıl kurtarırız bu tarihi minareleri diye kafa kafaya vermişler.  Sonuçta en son teknoloji olan metal kelepçelerle minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi çözüm olduğuna karar vermişler.
Minarelerin temellerini acınca, koymayı düşündükleri kelepçelerin aynısıyla karsılaşmışlar.  Mimar Sinan bilmem kaç yüzyıl önce ayni şeyi düşünmüş meğerse

————- Bir gün Selimiye Camii’ne girenler, kubbenin altında bir Japon’un ayaklarını kıbleye doğru uzatmış sırtüstü yattığını görmüşler Tabii hemen Japon’u, “Burası kutsal bir yer.  Bu şekilde yatmak bizim inançlarımıza göre saygısızlıktır.  Lütfen oturun veya ayakta durun”  diyerek uyarmışlar.
Ancak, Japon trans vaziyetteymiş, gözlerini kubbeden ayırmadan şöyle sayıklıyormuş: “Bu imkânsız.  Ben yılların mühendisiyim.  Bu kubbe var olamaz.  Hayal görüyorum.  Bu kubbenin orada o şekilde durması fizik ve matematik kurallarına aykırı.  Bu imkansız, orada hiçbir şey yok, orada hiçbir şey yok…”
—————– Mimar Sinan’ın Selimiye Camii’nin kubbesini o genişliğe oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin bilinen 4 ana işleminden farklı besinci bir işlemle çözdüğü söylenir.  Ayrıca minarelerin şerefelerine çıkanların yolda birbirlerini görmemeleri ise büyük bir dehanın ürünüdür.  Almanlar ayni sistemi meclislerinin önündeki dev kürede kullanmışlar.  Mimar Sinan bu sistemi 2 metre çapındaki minarelere yüzyıllar önce monte edebilecek bir dehadır.  Almanların dehası ise, o çirkin metal yığınına Selimiye’den fazla turist çekebilmelerindedir..

Çevrimdışı omer68

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.202
  • 2.957
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.202
  • 2.957
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 05 Kas 2008 23:17:06
Bir de Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin Siirt'te hocası İsmail Fakirullah Hazretleri için yaptırdığı mükemmelbir eseri vardır. İşte onunla ilgili yazı.

İsmail Fakirullah Hz. ve İbrahim Hakkı Hz.’nin Türbesi :         

Bir büyük ve iki küçük kubbenin örttüğü iki oda ve bir hol ile bir kuleden ibarettir. Türbenin asıl özelliği; Tillo’nun 3-4 Km. doğusundaki bir tepe üzerine yapılmış olan duvardaki 40x50 Cm boyundaki pencereden her yıl; gece ve gündüzün eşit olduğu 21 Mart günü, yeni doğan güneşin ilk ışınları, türbenin tümü kale duvarının etkisiyle gölgede kalırken, pencere boşluğundan geçip, türbe kulesinin penceresine vurarak kırılmak suretiyle İsmail Fakirullah’a ait sandukanın baş tarafını aydınlatmasıdır. Bununla ilgili “yeni yılda doğan ilk güneş, hocamın baş ucunu aydınlatmazsa, ben o güneşi neyleyim.” Sözü İbrahim Hakkı’nın hocasına olan saygısını göstermektedir.

 

Ne yazık ki bu ışık düzeni, türbenin restorasyonu sırasında bozulmuş bulunmaktadır. Avrupa ve Japonya'dan  bir çok uzman bilim adamı, bütün uğraşlarına rağmen bu ışık düzenini eski orijinal haline getirememişlerdir.

Çevrimdışı canaya

  • Aktif Üye
  • **
  • 50
  • 30
  • 50
  • 30
# 05 Kas 2008 23:29:50
     Güneşim84 gerçekten de çok etkileyici.Okurken tüylerim diken diken oldu.Mimar Sinan'ı biliyorduk ama bu kadar da değil. :-[

Çevrimdışı btsc

  • Uzman Üye
  • *****
  • 460
  • 770
  • 460
  • 770
# 05 Kas 2008 23:33:47
ağzım açık kaldı be...

Çevrimdışı kralkurt

  • Uzman Üye
  • *****
  • 388
  • 230
  • 388
  • 230
# 05 Kas 2008 23:58:49
Yüreğinize sağlık çoğu insanın merak bile edemediği konuda bu müthiş bilgiler için teşekkürler.

Çevrimdışı fguclu

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.386
  • 1.409
  • 1.386
  • 1.409
# 06 Kas 2008 00:28:53
sadece atalarımızın yaptıklarıyla öğünür hale geldik.biz ne hazırcı millet olduk böyle...

Çevrimdışı hatice10

  • Aktif Üye
  • **
  • 48
  • 35
  • 48
  • 35
# 06 Kas 2008 00:54:39
galiba işini sevmek önem vermekle ilgili başarısı.bugün birçoğumuzun yaptığı gibi günü kurtarmıyor.yüzyılları hesaplamış.osmanlı bilimde nerelere gitmiş.bunları araştırmak gerek.inşallah yeniden ilimde ve her yönden öne geçmeyi başarırız.

Çevrimdışı BİRGÜL

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 470
  • 172
  • 470
  • 172
# 06 Kas 2008 01:21:08
O kadar mükemmel yapılmazsa yüzyıllardır sapasağlam kalır mı, bu tarihi eserlerimiz. Buda Mimar Sinanın dehasının bir kanıtı.. başka söze gerek var mı?

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK