MİRAÇ KANDİLİ
İslâm âlemi olarak Pazarı Pazartesiye bağlayan gece mübarek Miraç Kandilini idrak edeceğiz.
İsrâ ve Miraç, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)in bir gece Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâya, oradan da Yüce Mevlanın sonsuz ayet ve kudretini müşahede etmek için semaya yaptığı, içinde pek çok ilahî hikmet ve bereketi barındıran manevî bir yolculuktur. Bu kutlu yolculuk, okuduğum ayet-i kerimede şöyle dile getirilmektedir:
Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammedi) bir gece Mescid-i Haramdan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksaya götüren Allahın şanı ne yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işiten, hakkıyla görendir. 1
Miraç, bir yükseliştir. Her şeyden önce yükselme yollarının yegâne sahibinin Allah olduğunun bilincine varabilmektir. Fiziğin metafiziğe, bedenin ruha, ruhun sahibine, kulun Allaha yükselişidir. Kullar bu yükselişi ancak, Allahın razı olacağı bir hayatı yaşayarak gerçekleştirirler. Miraç, sadık ve samimi bir iman, ibadet ve taat, ihlas ve takva, güzel huy ve ahlâk, hayır ve hasenat, hak ve hakikat, doğruluk ve dürüstlük, adalet ve sevgi, merhamet ve şefkat, dostluk ve kardeşlik, sabır ve sebat, fedakârlık ve cömertlik, yardımlaşma ve dayanışma gibi fazilet ve erdemler ile yükselmektir.
Miraç, insanın kendi semasına yani kalbine ve iç dünyasına doğru da yapması gereken bir yolculuktur.
Miraç, Hz. Ebû Bekir gibi imanında gösterdiği teslimiyet ve sadakatle sıddîk mertebesine ulaşabilmektir. Miraç, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)in getirdiği değerler ile hastalıklı kalpleri nasıl tedavi ettiğini idrak edebilmektir.
Her yıl gelen miraçla inancımızı, bağlılığımızı ve samimiyetimizi yenileriz. Amellerimizi yenileriz. Riyaya, kibre, samimiyetsizliğe, ikiyüzlülüğe karşı amellerimizi gözden geçiririz. Her yıl gelen miraçla aile bağlarımızı, anne ve babamızla, yavrularımızla ve komşularımızla ilişkilerimizi yenileriz.
Miraç, malımızı mülkümüzü, paramızı pulumuzu, servetimizi, maddî gücümüzü ruhumuzun yükselişi yolunda gözden geçirmemizi sağlar.
Peygamber Efendimiz (s.a.s), miraçtan üç büyük hediye ile dönmüştür. Birinci hediye, Sevgili Peygamberimizin gözümün nuru dediği beş vakit namazdır. Efendimiz (s.a.s), Miraç hâdisesinden sonra ümmetine dönmüş ve onları namaz ibadeti ile Yüce Mevlamıza manen yükselmeye davet etmiştir. Günde beş kez her mümin namaz aracılığıyla Rabbinin huzuruna yükselmektedir. Müminler, her namazda okudukları tahiyyat duası ile Sevgili Peygamberimizin yaşadığı bu hadiseyi tekrar tekrar düşünürler. Namazla müminler birbirinden emin olur, saf tutar, omuz omuza verir. Namazla bütün kötülüklerden arınarak, mümin kişiliğine ve kimliğine kavuşur. Allahu Ekber, der ve elinin tersiyle maddî olanı, gelip geçici olanı geriye iter. Rabbine yönelir, sadece Onun önünde eğilir, sadece Ona secde eder. Namazla müminler kendi benlikleriyle barışır.
Namazla bedenin dili ruhun diliyle birleşir. Namaz tevhidin mücessem eylemidir. Ve kendisi miraç olan namaz, mümin için bir miraç müjdesidir.
Miracın İkinci hediyesi, Bakara suresinin son iki ayetidir. Her yatsı namazının ardından aşır olarak okuduğumuz amenerrasulü.
Bu ayetlere göre gücümüzün yettiği şeylerden sorumluyuz. Kendimizi düzeltmekten sorumluyuz. Helâl kazançtan sorumluyuz. Çoluk çocuğumuza helâl lokma yedirmekten sorumluyuz. Komşularımıza, çevremize karşı sorumluyuz. Kullandığımız her şeyden, istifade ettiğimiz her nimetten sorumluyuz.
Miracın üçüncü hediyesi, istikametini imana çeviren, Allahtan başkasına kulluk etmeyenlerin günahlarının bağışlanacağı ve sonunda cennete gireceği müjdesidir.
Ey Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme. Bizi affet, bizi bağışla ve bize acı. Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et. 2
İsrâ, 17/1.
Bakara, 2/286.
alıntı