Eğitim araç gereçllerinin , kaynaklarının olmadığı bir köy okulunda 1. sınıf okutuyordum.Çocuklarının görerek- yaşayarak öğrendiklerinin daha kalıcı olduğu tartışılmaz elbet.Kendimce kaynaklar yaratmaya çalışıyordum.Teneke sobalar yapan bir sobacıya gittim. Üç tane yuvarlak teneke kestirdim ve çocuklar bir yerlerini kesmesinler diye kenarlarını traşlamak deniyor sanırım ,traşlattırdım. Onları tahtanın yanına astım.Sonra mukavvadan bir sürü elma, armut, bebek vs. nesneler yaptım.Özenerek boyadım. Hepsinin altına mıknatıs yapıştırdım. Yine tenekeden yaptırdığım kutunun içine koydum onları.Toplama, çıkarma, kümeler...Bir çok konuda yararlandım bu kendi maddi olanaklarımla ,kimsenin dayatması olmadan yaptığım araçtan. Sonra büyük bir mukavvadan hece, ses ve kelimeleri kavratmak için büyük bir çarkıfelek yaptım.Üzerindeki resimleri saatlerce uğraşarak çizdim ve boyadım.Kendi zamanımdan, kendi olanaklarımdan yararlandım bunu da oluştururken.Aklıma şu anda gelmeyen birçok şey hazırladım duvarlara. Merkez okullarıyla beraber götürüyordum okuma yazma çalışmalarını.
veeeee.....
Birgün müfettiş bey geldi. Teftişimi yaptı. Çocukların bilgilerini yokladı, eksik aradı.Bulamayınca;" Öğretmen hanım. Bayansınız, hiç yakıştıramadım. Yerler çöp içinde." dedi.1. sınıf öğrencilerini bilmezmiş gibi. Hiç öğretmenlik yapmamışlar gibi."BEN EVİMDE BAYANIM MÜFETTİŞ BEY" dedim. Burda öğretmenim. İşim yerlerle değil, öğrencilerle. Yerlere bakmak yerine duvarlara bakmış olsaydınız,çocukların öğrenmesine yardımcı, kendi olanaklarımla hazırladığım metaryelleri görebilseydiniz işimi ne kadar iyi yaptığımı da görecektiniz. Bir gün evime buyrun gelin. Bayan olarak teftişimi orda yapın. Burda değil. Burası benim iş yerim"dedim.
Sonra başka bir müfettiş, başka bir yılda... Bizlerin ne kadar yetersiz ve eksik olduğumuzdan sözetti öğretmenler odasında.
Kendilerinin foseptik çukurlar kazan, dam aktaran ne idial öğretmenler olduğunu anlattı.
Eminim öyleydiler de.Ama bizler de hakkını vererek yapıyorduk işimizi. Hem onlar kadar saygı görmediğimiz, adam yerine konulmadığımız bir dönemde. Ama bizi yerden yere vurması da hoşuma gitmemişti açıkçası. Konuşması bittiince söz istedim. "Ben inanmıyorum" dedim. "Neye öğretmen hanım" dedi. "BİZLERDEN DAHA İYİ ÖĞRETMENLER OLDUĞUNUZA." Şaşırdı, lafı nereye getireceğimi de kestiremedi. " Neden" diye sorabildi zoraki. "Çünkü" dedim. Bizim yetiştirdiğimiz nesil henüz hala öğrenimlerini sürdürmekte. Ama sizin yetiştirdiğiniz nesil Türkiye'yi yönetiyor. Daha doğrusu yönetemiyor. Bu nedenle bizler sizlerden iyiydik deme hakkınız yok. Bizim ne kadar iyi olduğumuzu da zaman gösterecek." dedim.
Stajerdim. bir dağ köyünde çalışıyorum
Karadeniz'de.. Müfettişler ilçeye çağırdılar bizi.
Bana" 5. sınıfta kesirlerde sadeleştirme ve genişletme konusunu anlatacaksın." dediler.İLKOKUL PROGRAMInı karıştırdım.Tam da o konunun planı vardı. "Ben daha mı iyi yapacağım bundan." düşüncesiyle noktasına, virgülüne kadar değiştirmeden bir dosya kağıdına yazdım planı.Tam derse yeni başlamıştım müfettiş bey geldi. Dersimi dinledi. Ben bile çok beğenmiştim kendimi.
))
Söyleyecek laf bulamadı sınıfa hakimiyetime, ders anlatışıma. Sonra yanına çağırdı beni. Başladı planımın üstünü kırmızı kalemiyle çizmeye.Planımın üstü kırmızı çizgilerle doluydu. Öyle çok hata buldu ki...."Siz ne yapıyorsunuz müfettiş bey?" dedim." O planı ben hazırlamadım. Daha iyisini yapamam diye programdan yazdım. belli ki siz bu programı hazırlayanlardan daha iyi biliyorsunuz bu işi.
Lütfen bir program da siz yazın ondan yararlanalım." dedim.
Bir gün sırf müfettişleri anlatan komedi tarzı tiyatro oyunu yazacağım. Hepiniz şimdiden davetlisiniz.
Hepinize saygılar.
benusa