size hak veriyorum sevgili ilkokul öğretmeni arkadaşlarım.
ben de branş öğretmeniyim,edebiyatöğr.
bazıları kendini ve dersini kabul ettirmenin yolunu not zannediyor.
daha önce çalıştığım bir ilköğretimde matematik ve türkçesi 5 olan bir öğrencimize beden eğitimi öğretmeni 1 vermişti de tartışmıştık, gerekçesi de şu: bana "bedenci" dedi.
ne var hocam bunda, bize de türkçeci diyorlar deyince de köpürdü,o dedirtmezmiş...
o öğrencinin bu zihniyetteki öğretmenlerin elinde ne hale geldiğini ben şahsen biliyorum ve size hak veriyorum.
bu özeleştiriden sonra bir eleştiri de size yapabilir miyim izin verirseniz?
ilkokul öğretmenliği gerçekten çok zor ve çok büyük fedakarlıklar gerektiriyor, ben bunu peşin peşin kabul ederek konuşuyorum, lütfen yanlış anlamayın beni...
fakat bizim de en zorlandığımız noktayı belirteyim, ister hak verin ister vermeyin, sizin bileceğiniz bir şey...branş öğretmenlerinin en büyük sıkıntısı öğrenciyi tanımak ve kişisel özelliklerini keşfedip ortaya çıkarmak için fazla zamanlarının olmaması...zaman az, müfredat yoğun, öğrenci çok ve hepsini birarada götürmek için ders dışında da öğrencilerinize zaman ayırmanız gerekiyor.
fakat yapılamaz mı? elbette yapılabilir...
şahsen ben yapıyorum ve çok mutlu oluyorum sonucu görünce.
bu yıl dersine girdiğim bir sınıfım var, sayısal sınıf.ilk dersten itibaren bana ve dersime mesafeli durdular.biz sayısalcıyız, edebiyatla ne işimiz olur dediler hep..ders dinlemediler, ödev yapmadılar,yazılıya çalışmadılar...sabrettim, anlamaya çalıştım, tek tek hepsiyle arkadaş gibi dertleştim,ki benim 3. çocuğumla yaşıtlar hepsi.
ders herşey değildir, insanın hayata dair öğreneceği bir bilgi tüm derslerden daha kıymetlidir dedim hep ve hayat dersleriyle konularımı süsleyip asıl konuya azıcık değinerek, biraz geçiştirerek ders işledim zaman zaman...
öyle bir an geldi ki en mahrem sıkıntılarını paylaşmak için benden kendilerine zaman ayırıp ayıramayacağımı sordular.ben sadece öğretmen değilim,annenizim, arkadaşınızım,sırdaşınızım dedim ve dertlerini dinledim.beni gerçekten sırdaşları gördüler ve ailelerinin, okul idaresinin bile bilmemesi gereken şeyleri benimle paylaştılar, beraber çözümler ürettik, bu çözümlerin işe yaradığını görünce bana olan saygı ve sevgileri kat be kat arttı.
en sonunda şunu söylediler:hocam, biz sizi ve dersinizi önemsemedik,bunu açıkça da söyledik ama siz yine de bizimle ilgilenmekten kaçmadınız, en küçük bir sıkıntımızda da en büyük problemimizde de bıkmadan koştunuz.artık sizi ve dersinizi öyle çok seviyoruz ki, keşke her dersimiz edebiyatolsa, keşke annelerimiz ve idarecilerimiz de sizin kadar sıcak ve yakın olsa...
karnede bir-iki tane 4 vardı edebiyattan, gerisi hep5 oldu sınıfın.
ben çabanın ve sabrın ödülünü hemen alıp yorgunluğumu unuttum,darısı başkalarının başına...
her zaman bu mesleğin sevgi mesleği olduğu söylenir, lafta kalan bir sevgi ile bu iş yürümüyor yalnız, icraat lazım...
icraat için de sabır ve hoşgörü.
şimdi bir sözüm de size sınıf öğretmeni arkadaşlarım,sizler elinize ana kucağından kopup gelen mini mini yavrulara gerçekten çok bağlanıyorsunuz, sizin elinizde gösterdikleri başarının aynen devam edeceğine çok inanıyorsunuz..oysa her çocuk üst sınıflarda aynı başarıyı devam ettiremeyebiliyor.onların bu durumları,kendi evladınız yerine koyarak sevdiğiniz için,sizi çok üzüyor.biraz da bu üzüntüyü yaşamanıza neden oldukları için kızıyorsunuz galiba branş öğretmenlerine...
ne dersiniz?