NİYET ETTİM AŞK’A"Oruçlunun susması tesbih,
uykusu ibadet,
duası makbul,
ameli de çok sevaptır."
Hadis-i Şerif
Hoşgeldin sevgili...
Ne iyi ettin de geldin.
Ben burada sana susuz,
Sana meftunken;
Söyle sen nerelerdeydin?!
Sensiz,
Yetim bir çocuk kadar mahzunken bakışlarım,
Bak gelişinle, bir bayram sevinciyle çırpındı yüreğim.
Daha dün hasretin kezzap gibi yakarken,
Bak bugün vuslatınla, bayramlıklarını giymiş çocuklara döndüm.
Yokluğunda efkar demlenirken gözlerimde;
Şimdi paragraf paragraf şükürler birikiyor dilimde.
Ne bir, ne de bin kere,
Milyon defa hamdolsun seni bana verene...
Sen geldin,
Minareler arşa tevhidi nakşetti bir kalem gibi.
Beyhude geçen on bir aya yandı yürekler ince bir elem gibi.
Mabedler akla düştü,
Tası çorbayla dolan garipler seninle gülüştü.
Zincire vuruldu mevlasına küsen melun,
Adı şeytanlık konuldu bu küstah gururun.
Kirimizden, pasağımızdan arındık,
Evet dün de sorsalar belki yine insandık.
Fakat bihaberdik ahval-i beşerden;
Şimdi nerdeyse farkımız kalmadı meleklerden.
Bir pidenin bile adının başına gelince Ramazan;
Ekmeği hakkıyla yer oldu cümle gariban!
Sen geldin,
Çözüldü beyhude lafların paslandırdığı diller...
Besmelesiz oturulup şükürsüz kalkılan sofralar,
İnsanların dilinden bal gibi sözler tattı.
Tedavülden kaldırılmışken edep ile haya;
Babalar nihayet evladına, sevabı günahı anlattı.
Kavuştu, duvarlara mıhlanmış Mushaf’lara rahleler,
Gönüller dillerden Elif’in şifasını tattı.
Hatırlandı kabristanların yolu,
Evlatlar babasına bir Fatiha’da rastladı.
Kurudu küffara uyup da ecdadına söven nesiller,
Ana rahmindeki sabiler bile secdeye yattı.
Yokoldu kafirin beyinlere zerk ettiği zehirler,
Moda diye bizi bizden edenler,
Medeniyet bataklığında battı.
Sahiplenildi yeniden o kutlu dava,
Baktılar ki helal bedava,
Herkes haramı kaldırıp çöpe attı.
Cennetin ucuz, cehennemin pahalı olduğu anlaşılınca,
Günah satanlar birer birer kepenk kapattı.
Vuslatımızın bu ilk gecesinde
Niyet ettim Allah rızası için Aşk’a...
Artık dilim lal,
Bütün kem sözlerin cümlesine.
Gayrı gözüm kör,
Sahte cennetlerin zümresine.
Yusuf’un kör kuyularda,
Eyüb’ün sağır odalarda,
Ettiği gibi şükredercesine
Elhamdülillah Ya Rahman!
Hamd-ü senâlar Ya Rahim!
Ey senenin en kutlu vakti,
Ey on bir’den bin kat daha değerli,
Kapımdan rahmetle girip,
Yanıbaşıma mağfiretle oturan.
Vedasında kulağıma kurtuluşu muştulayan.
Benim en tatlı açlığım,
En lezzetli susuzluğumsun sen.
İnan ki çatlak dudaklarıma bir katre dahi düşürmezdim,
Eğer bana iftarı emretmesen.
Kerbela’nın yangını düşünce içime;
İçtiğim su bile kezzaptan beter zaten!
Ey on bir ay’ın sultanı,
Alem-i beşerin muradı.
Yokluğunda hırpalandım,
Yere düşen bir cam gibi,
Parçalanıp dağıldım.
Sen giderken ardından cümle alem hep bayram etse de;
Ben oturup hüngür hüngür ağladım.
Çünkü sensizliğin diğer adıydı kimsesizlik,
Kendimi seninle birşey oldum sanırken;
Ardından beni nüfusuna alıyordu hiçlik.
Dünyada hangi insanın hürriyeti vardır, günahlar özgürken;
Görüş günü olmayan bir mapusluktu sensizlik...
Hadi yapış da dudaklarımın yakasına,
Tüm beyhude sözlerden arındır şimdi beni.
Yalanı, gıybeti,
Şükürsüz geçen vakti,
Besmelesiz başlayan her muhabbeti,
Adınla mühürle sevgili.
Yar için dudaklarımdan yola çıkmayan her sözü,
Laf-ı güzaf bileyim.
Elim kırılsa; ayağıma,
Ayağım tutmasa; nefes aldığıma sevineyim.
Yoksul isem; sağlığıma,
Zengin isem; imanıma şükredeyim.
Sana niyetlenilmiş gecelerde,
Beni benden alıp sana ekle.
Sakın çekme ellerini nefsimden,
Hep yüreğimin eşiğinde bekle.
Gece meltem gibi,
Gündüz gölgem gibi,
Kal işte yanımda gitme!
Bir ay dediğin nedir ki;
Öyle çabucak bitme!
Beni hep sana çağırsın Ezan;
Ömrümün her günü olsun Ramazan!
Yokluğunda,
Yaramaz bir çocuk gibi kırıp döken nefsimin,
Sıkıca tut ellerinden.
Tenime bulaşmış cimrilik lekelerini cömertlikle temizle.
Bana insanca paylaşmayı,
Kardeşçe üleşmeyi öğret.
İyilikte yarışmayı,
Kötülükle savaşmayı bellet.
Kibiri yerle yeksan et yüreğimden,
Tevazuyu oturt gönül tahtıma.
Ey benim Aşk ile niyetlendiğim orucum,
Ben seni değil,
Hadi sen beni tut.
Öyle bir tut ki nefsimi,
Nisyan zelzelesiyle yerle yeksan olmasın.
Fani sözlerin aşındırdığı kulaklarıma,
‘Dert etme, Dua et’ diye haykır.
Öyle bir haykır ki, nefsim gaflet uykusundan uyansın.
Bir kuş gibi, tövbeleri yüreğime kondur,
Bir kervan misali, huzuru kapıma durdur,
Tuzlu gözyaşlarım damla damla dökülürken seccademe;
Avuçlarımın çukuruna düşen herbir kelimeyi,
Sevgiliye yazılmış bir mektup gibi;
Aşk ile oldur...
Ne hal soran, ne halden anlayan;
Yok ellerimi tutacak senden başka.
Ne can, ne canan, ne de cihan;
Ben sadece niyet ettim Aşk’a!
ERGİN CAN
Eğitimci - Yazar© Copyright