Eğitim hakkındaki düşüncelerimiz çok sığlaştı. Şöyle düşünüyoruz: Okullar açıldığında öğrenme de başlar. Oysa öğrenme, okul duvarlarının dışına taşmalı ve günlük hayatlarımızın içine kadar uzanmalı. Evlerimize ve topluluklarımıza da.
Ayrıca karneler üzerindeki notların ve testlerdeki kutucuklarda başardıklarımızın öğrenmeye dair tek şey olduğuna da fazlasıyla alışmış durumdayız. Oysa bilim insanları, her şeyin bunlar olmadığını haykırma noktasına gelmiş durumdalar.
Gerçek şu ki, sosyal becerilere sahip olmak ve eleştirel düşünme yeteneği, bu kutucuklardan oluşan sınavlarda test edilenlerin aksine çok daha önemli olabilirler.
İşte bu yüzden, çocuklarımızı okula geri gönderdiğimizde, 21′inci yüzyılda başarının ne olduğu üzerine tekrar düşünürken çocuklarımızın gerçekten ihtiyacı olan çok sayıda beceriyi de dikkate almalıyız.
Neden Öğrenme “Sektörü” Yanılıyor?
“Diğerleriyle” rekabet edecek kadar iyi olamayacağımıza dair sahip olduğumuz korkulardan faydalanmaya çalışan çok sayıda insan var. Bu, sahip olduğumuz korkuları besleyen ürünlerin yaygınlaşmasına sebep oluyor.
Ucunda hoparlör olan tampon gibi bir ürün olduğuna inanabiliyor musunuz? Görünen o ki, şu an çocuk daha doğmadan anne karnındaki bebekle konuşabileceğimiz bir ürünümüz olduğu için çok şanslıyız! Bu kadarı da çok fazla gerçekten.
Şu anda pazarda eğitici uygulama adı altında 82,000′den fazla ürün olsa da, bu maalesef tamamen kontrolsüz bir pazar. Yani bu ürünler gerçekten eğitici mi değil mi bilemiyoruz.
Milyonlarca dolar kazanan test firmaları var. Çünkü öğrenmenin sadece belli bir testte ne kadar başarılı olacağına bağlı olduğuna karar verdiysek (ki verdik) çok karlı bir iş. Ardından bu korkuları besliyor ve körüklüyoruz ki çocuklar bu testlerde daha başarılı olsunlar.
Gerçek öğrenmenin bununla bir ilgisi yok.
Doğrusu Nasıl Olmalı?
1. Gerçek öğrenme ezberleme ile değil, genelleme ile ilgilidir.
Aslolan öğrendiğin şeyi başka bir probleme uygulayabilmektir.
Şu an içinde yaşadığımız dünyada, “bilgi ekonomisi” adını verdiğimiz bir gerçeğe göre bilginin her 2 buçuk yılda bir iki katına çıktığını görüyoruz. Bu şu anlama geliyor: Eğer bugün mevcut olan her bilgiyi ezberleyecek kadar başarılı olsaydık, 2 buçuk yıl içinde yüzde 50′lik bir kaybımız olurdu. Yani giderek eksilirdik.
Oysa dikkat, hafıza, problem çözme gibi becerilere odaklanmak, bilgiyi ezberlemekten çok daha önemli olabilir.
İnsanoğlu modelleyen bir varlıktır. Ne yazık ki tarihi, tarihin tekrarlayan kalıplarını değil, sadece tarih bilgilerini test ederek öğretiyoruz. Çocuklarımız eğer cevabın tam olarak ne anlama geldiği üzerinde durmuyorlarsa genellikle yeni bir problemi çözmeyi bilemiyorlar.
2. Eğitici uygulamalar ilginizi mi çekiyor? O zaman mutlaka önce test edin.
Çocukların sadece cevabı ezberlemesini sağlayan uygulamalar, izlenmesi gereken doğru yol değildir kesinlikle.
Stratejik düşünmeyi ve problem çözmeyi öğretenleri seçmeniz çok daha iyi olacaktır. Mesela bir şehir inşa etmek ve onun işlediğinden emin olmak gibi. Hatta Minecraft gibi şeyler bile olabilir.
Benim kullandığım basit bir performans değerlendirme ölçeği var. Çok bilimsel olan bu yöntemi, bir uygulamanın çocukların öğrenmesini gerçekten sağlayıp sağlamayacağını anlamak için kullanabilirsiniz:
Pasiften çok aktif olmalı: Hazıra konmaktan daha fazlasını yapmalısınız. Bu, problem üzerinde gerçekten çalışmanız ve onun hakkında düşünmeniz gerektiği anlamına geliyor.
İlginizi dağıtmak yerine ilginizi çekmeli: Sürekli yeni gelen maillerinize ya da mesajlarınıza bakmanın aksine elinizdeki işten kafanızı bile kaldırmamalısınız.
Anlamsız değil, anlamlı olmalı: Hakkında bilgi sahibi olduğunuz bir şeylerle bağlantılı olmalı ki bildiklerinizi o platform üzerine inşa edin ve sonra daha da ötesine geçin.
Sosyal olması, sosyal olmamasından daha iyidir: Bir problem üzerinde başka insanlarla birlikte çalıştığımızda daha üst düzey çözümlere ulaştığımızı hepimiz biliriz.
Bir öğrenme hedefi olmalı: Oyun kendi içinde harika bir şeydir, ama insanı zorlayan oyunların daha iyi öğrenmemizi sağladığı kesin.
3. Öğrenmenin ne olduğu hakkında daha geniş düşünün.
Şu 6 temel unsuru geliştirin:
İşbirliği: Çocukların insanlarla nasıl geçineceklerini ve kendi dürtülerini nasıl kontrol edeceklerini öğrenmeleri çok önemlidir.
İletişim: Çocuğunuz konuşmayı ve dinlemeyi öğreniyor mu? Bu, bir Facebook toplumunda pek sık gerçekleşen bir şey değildir. Kahvaltıda ne yediğimizi herkese söyleriz, ama gerçekten dinleme konusunda o kadar da iyi değilizdir. “Zihnin Araçları” gibi programlarda bir kişi bir kulak, bir diğer kişi ise bir ağız alır. Böylece ya dinleyici ya da konuşmacı olmanız gerekir.
İçerik: Çocuklar matematikte, sosyal bilimlerde ve tarihte öğrendiklerini entegre edebilmeliler ki bunları yeni bir problemi çözmek için kullanabilsinler.
Eleştirel düşünme: Kendi pozisyonunuzu desteklemek için bilimsel kanıtları kullanıyor musunuz?
Yaratıcı inovasyon: Çocuğunuz bugün hangi yeni şeyi yaptı? Öğrendiklerini yeni bir şekilde nasıl bir araya getirdi?
Güven: Çocuğunuzun yeni bir şeyi deneme özgüvenine sahip olduğundan emin olun. Çocuklarımızın hata yapmalarına izin vermekten o kadar korkuyoruz ki her şeyin hızla değiştiği bir dünyada başarılı olamaları için gerekli olan cesaret, sebat, azim ve gelişmeye açık zihin yapısı kazanmalarına izin vermiyoruz.
4. Başarıyı tekrar tanımlayın.
Bu yıl çocuklarımız okulların kapısından içeri girdiğinde esas sormamız gereken soru, başarıyı nasıl tanımladığımız olmalı.
Cevap 1: Başarıyı tanımlamanın geleneksel yöntemi; okuma, matematik ve dil becerisi notları.
Cevap 2: Başarıyı tanımlamanın 21′inci yüzyıla özgü yöntemi; bir sonraki neslin sosyal olarak uyumlu, kendine güvenen, işbirliğine açık, yaratıcı-eleştirel düşünen ve sorumluluk sahibi vatandaşlar olarak büyüyecek mutlu, sağlıklı, ilgili, sosyal ve düşünen çocuklar yetiştirmeyi istemek.
Eminim çoğu insan ikinciyi seçecektir.
Kaynak: [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]