"Cogito ergo sum" Descartes'e atfedilen bu sözün Türkçesi "Düşünüyorum, öyleyse varım".
İnsan, düşünmeden varlığını nasıl kanıtlar?
Düşünmek, var olmak için bir koşul mudur?
Sekiz milyar insanız şu küçücük gezegende, hiçbirimizin parmak izi bir diğerinkine benzemez! (?)
Düşünme veritabanımız olmasa idi ne olurdu (k) acaba?
Bu yüzyılda eğitim ve öğretim yaklaşımları (doktrinleri) hızla değişiyor. Geçmiş yüzyılın ihtiyaçları ve buna uygun ilkeleri ile oluşturulan eğitim ve birey olgusu artık değişiyor, çünkü tıkanmış durumda.
Bu iş neden bu hale geldi?
Bilgiye erişim ve tüketim anlayışı, hızı, maliyeti, süresi büyük bir değişim geçirdi. Bu da birey algı ve ihtiyaçlarını, buna bağlı olarak sosyoekonomik davranışlarını da beraberinde büyük ölçüde değiştirdi. Ekonomi çeşitlenip zenginleştikçe bireyin maddi ve manevi ihtiyaç ve öncelikleri de değişti. Birçok şey lüks tüketim olmaktan, temel (standart) ihtiyaç haline geldi.
Okulların yaşamın gerçeklerinden uzak, sarf (gündelik tüketim) kuru bilgi kazandırma işlevleri artık bitti. O işi artık Google dadımız yapıyor, hem de saniyeler içinde. "Bunun için bir okula bile gerek yok" dense abartı sayılmaz bu çağda. Okul, işlevleri bakımından yeniden tanımlanmak zorunda kaldı.
Yaşamın tüm bileşenlerini gözlemleyebilen, dünyayı, çevreyi anlayan, tanıyan, bilen, koruyan, çevre ile dost okul ve bilgilerini kullanma becerisi giderek yükselen bireylerin ön plana çıktığı yepyeni bir okul ve eğitim anlayışı start almış durumda.
Okullarımız buna hazır mı? (..................)
Okullarımızın işlevi ne olmalı? (...................)
“Düşündürtmeyen, öğrenmeyi öğretemeyen bir okul; işlevi bitmiş, ölü bir okuldur”
Ruhsuz, ölü bir okul kimseye çekici gelmez. Size gelir mi?
Biraz ironi yapalım..
Descartes'in sözünü tersine mühendislik ile değiştirip yeniden soralım:
Madem varım, öyleyse neden düşünemiyorum?