Öğretmen Arif Okurer'i tanıyor muyuz?Hayırlı günler dilerim.
Arif Okurer, Doğan Cüceloğlu'nun Anlamlı Ve Coşkulu Bir Yaşam İçin Savaşçı isimli kitabındaki bir karakterdir.
Her öğretmenin, kendisine sorduğu/sorması gereken soruların cevaplarını iletişim psikolojisi uzmanı ile birlikte irdeleyen bir karakterdir.
Kitapta Okurer'in iletişim psikolojisi uzmanı ile ilk iletişimi şu cümlelerle anlatılmaktadır.
-Adım Arif efendim. Arif Okurer. Dediğim gibi sınıf öğretmeniyim. Öğretmenliği istediğim için seçtim.
Ama, şimdi öğretmenliği seçtiğim için kendimi biraz aptal hissediyorum. Kaybolmuş gibiyim. Ve
neden aptal hissettiğimi, neden kaybolmuş hissettiğimi de TAM bilmiyorum.Bu kadar kestirmeden ve yalın bir dille
anlam arayışını anlatışı beni etkilemişti.
Karşımda,
yaşamı anlamsızlaşmadan yakalamak isteyen, çabalayan, ama neyi nasıl yapacağını pek bilemeyen birini görüyordum.
Sanat toplum içindir / Sanat sanat içindir ikilemesinin benzeri bir durumdan yola çıkılarak,
Öğretmenlik kimin içindir?/ne içindir? (Kim için / ne için öğretmenlik yapıyorum?)
sorusu cevaplandırılmaya çalışılmış.
Bu soruya
Kendim için,
Toplum için,
Ailem için,
Öğrenciler için,
Veliler için,
Eğitim/öğretim sistemi için,
Bakanlık için,
Para için
gibi muhtelif cevaplar verilebilir.
Bu cevaplardan sadece biri kullanılabileceği gibi hepsi veya bir kaçı şeklinde de cevaplar verilebilir.
Bu soruya cevap veren öğretmen,
YAŞAMININ DİREKSİYONUNA KİMİN/KİMLERİN geçtiğinin cevabını da vermiş olmaktadır.
Kitapta yer alan soru ve cevaplardan biri de şu şekilde :
- Gönlünüzce öğretmenlik yapsanız, hiç kimse engel olmasa, bütün istediklerinizi yapabilseniz, çabalarınızın sonunda öğretmen olarak
neyi başarmış olmak isterdiniz?- Gönlümde iki şey yatıyor: Bunlardan biri kendi okutacağım öğrencilerimle ilgili. Öğrencilerimin gelişerek olabileceklerinin en iyisini olmalarını isterdim. Onların ailelerinde bulamadıkları gelişim şevkinin kaynağını bende bulmalarını isterdim. Onların kanatlanıp göklere uçmalarına olanak sağlamak isterdim. Gönlümden öğretmen olarak ilk geçen bu.
- İkincisi ne?
- İkincisi de, kendi öğretmen meslektaşlarıma bu isteği, bu amacı, bu coşkuyu, adına ne derseniz deyin, bu duyguyu aşılamak isterdim. Onların da öğretmenliğin ne kadar kutsal bir görev olduğunu anlamalarını, ve kendi öğrencilerini geliştirmek için kendilerini adamalarını isterdim.
Kitapta ilgimi çeken cümlelerden biri de şu :
-Evet, kişinin huzursuzluğu, mutsuzluğu, gerginliği, sıkıntısı, depresyonu
onu uyandırmaya çalışan önemli dostlarıdır.
Egitimhane.com da yer alan
ŞİKAYET içerikli her mesajı dikkate alırsak
uyanmamak için direnen bir çok üye olduğu sonucuna varabiliriz.
Dostlarımızı iyi tanıyalım.
Aynı hususa vurgu yapan diğer cümleler :
Bu anlamda her acı - ister bedensel acı olsun, ister duygusal, ister zihinsel acı- bir mesaj taşır.
Bu mesaj ya yapmamamız gereken bir şeyi belirtir; örneğin, "başkalarının düşünce ve değerleriyle hareket etme," der; ya da,
yapmamız gereken bir şeye işaret eder; örneğin, "kendi özüne dön,
kendi değerlerin içinde YAŞAMINI inşa et.Kitaptan bir başka cümle :
Savaşçı başkası için değil, kendi gönlü, kendi niyeti ile, kendi yaşamı için savaşçıdır.
tercüme edelim :
Öğretmen başkası için değil, kendi gönlü, kendi niyeti ile, kendi yaşamı için öğretmendir.
Kızılderili bilge don Juan, 'Savaşçının
en büyük gücü, onun niyetinin saflığındadır' der.
tercümesi :
Öğretmenin niyeti saf (samimi) değilse, öğrenciyle, veliyle, idareyle, bakanlıkla vs. uğraşacak gücü kendinde bulamaz.
Alıntı cümlelerimize devam edelim :
Bir insan ancak kişisel bütünlüğü kadar
kendisidir. Kendisi olmayan insanın,
etkileme gücü de yoktur. Bu nedenle, bir insanın ancak
kişisel bütünlüğü kadar etkileme gücü vardır.- Kişisel bütünlüğün birinci düzeyi, olduğun gibi konuşmak, ve konuştuğun gibi davranmaktır.
- Kişisel bütünlüğün ikinci düzeyi, inandığın değerler ve ilkelerle ahenk içinde yaşamaktır.
- Kişisel bütünlüğün üçüncü düzeyi, kendini bir duruş içinde görmektir.
Kişisel bütünlüğün bu düzeyinde savaşçı kendini bir duruş içinde görür.
Bu duruş
gelecekte yaratılmak istenen bir olanağa kendini adamaktan, bu olanağı yaşatma sorumluluğundan kaynaklanan bir duruştur.
Savaşçı, gözlemleyen bilincini sürekli canlı tutabilmeyi başaran bir insandır.
Gözlemleyen bilince ulaşmış savaşçı bir ortama girdiği zaman
"bu ortamdan neler öğrenebilirim," "büyük resme nasıl hizmet edebilirim," "ortama nasıl bir artı değer katarak hayatımı daha anlamlı kılabilirim," niyetiyle bakarken,
egosuyla güdülenmiş biri, aynı ortama "kimi kendi yararım için kullanabilirim," diye bakar.
Siz sadece diğer insanlarla beraber yaşamıyorsunuz;
kendinizle de sürekli beraber yaşıyorsunuz. Sıradan insanları sizden uzaklaştıran süreç, sizi kendinize yakın getirecek olan süreçtir.
Bu nedenle savaşçı olma yolculuğuna çıkacak kişi,
kimin yoldaşlığını istediğine karar vermeli.
Kitaptan alıntı cümlelerimize, inşallah yarın devam edeceğim.
Kitabı okumuş olan arkadaşlar varsa, düşüncelerini paylaşabilirlerse memnun olurum.