Merkezde oturuyordum ve uzak bir köyde çalışıyordum. Okuluma gidebilmek için 3 vasıta değiştirmem gerekiyordu. Kızım 2 aylıktı. Sabahlara kadar uykusuz kalıyordum. Bazan dolmuşlar ve uzun yürüyüşler işkence gibi geliyordu. Kendi arabamla gitmeyi tercih ediyordum. Yine böyle bir günde arabayala giderken ansızın karşıma tali yoldan bir kamyon çıktı. Yağmur yeni yağmaya başlamıştı ve yerler çok kaygandı. Fren yapınca araba kaydı ve kamyonla çarpıştım. Çok büyük bir kazaydı. Arabanın sağlam bir tarafı kalmamıştı. Ama allah beni 2 aylık kızıma bağışlamıştı. Burnum bile kanamadan kazadan sağ salim kurtuldum. Ama şok geçiriyordum hala. Eşim beni gelip alıncaya kadar hala şoktaydım. Milli eğitime gittik beraber. İzin almam gerekiyordu. Belki de arkasından rapor. Ama öyle idialist milli eğitim müdürlerimiz var ki....Benim şok yaşadığımı, ölümün kıyısından döndüğümü ve o halde okula gidemeyeceğimi bile düşünemiyordu. Tek düşündüğü benim öğrencilerimdi. "Hoca hanım. Kaza olmuş, bitmiş. Burnunuz bile kanamamış. Niye izin verelim şimdi durduk yerde. Yazık değil mi öğrencilerinize?? " demez mi.. Eşim bu yaptığının şikayet unsuru olduğunu ve izin vermezse peşini bırakmayacağını söyleyince izin vermek durumunda kaldı. Acaba gerçekten düşündüğü öğrenciler miydi?? Ya da bizim kadar düşünüyorlar mıydı öğrencilerimizi?? Yoksa makamının hakkını vermek öğretmeni yıldırmaktan mı geçiyordu...Arkadaşlar biz olağanüstü varlıklarız. Hastalanmayız, kaza yapmayız, depresyona girmeyiz, hatta mesai saatinde bile ölmemeliyiz...Yazık değil mi öğrencilerimize???
Şu an 4.223 kişi ve 290 üye var.