Bir insan olarak,
"ben insanlarla neden çatışırım?" diye kendime bir soru sordum.
Bulduğum ve ya bulmam muhtemel cevaplarBana hakaret ettiği için
Duygularımı incittiği için
Bana kötü davrandığı için
Kendimi kötü hissetmeme yol açtığı için
Beni aşağıladığı için
Eleştiriyi kaldıramadığım için
Eleştirisini kötü niyetli bir girişim olduğunu düşündüğüm için
Değerlerime saldırdığı için
Değerlerimi sorgulamaya başladığını düşündüğüm için
Değerimi düşürmeye çalıştığı için
Değerimi düşürdüğü için
Olumlu hislerimi kırdığı için
İyi niyetimi suistimal ettiği için
Tartıda beni, olduğumu düşündüğüm ağırlıkta bulmadığı için
Tartıda beni az gösterdi
Beni yanlış tarttı
Beni noksan gördü
Beni küçük gördü
Beni küçük düşürdü
Küçük görüldüğümü hissettim
Küçümsendim, gücüme gitti.
(Dikkat edilirse tüm cümlelerin ortak noktaları,
değerde noksan tartılma,
duyguların incinmesi ön planda)
Bunun üzerine ne kadar negatifim varsa (kızgınlık, öfke v.s) hepsini kullandım. (o) Değerlendirmede miktarımı az buldu, ürktüm, yeniden güç için çabalamak gerektiğine inandım ve saldırdım... Beslendikçe güçlendiğimi fark ettim
(Gerilimin Yapıcı Doğası'na başvurma ve negatif güçlerden yararlanma)
Bu konuda ciltlerce kitap yazılabilir, fakat kısaca değinmek gerekirse; insanlar genelde bu tarz gerekçelerle eleştiriyi, genellemeyi, değerlendirmeyi, yargılanmayı kabul etmek istemezler.
Tartışma tartışmayı derken iş uzar gider. İstenmeyen iletişim sorunlarını da beraberinde getirir. Birkaç eşikten sonra bazen iş kontrolden çıkar.
İletişim (uyum) un sağlanamamasının birçok nedeni
(açıklık, niyetler, karakterler, bakış açıları, kişi ön yargıları, empati noksanlığı, yanlış anlamalar, kişinin o anki psikolojik durumu, sağlıklı düşünememe, ortam gerginliği, oto kontrol noksanlığı v.s) olabileceği gibi...
İletişimde ben, sen, biz dili, ve ben egosuHerhangi bir iletişim kazasının temelinde yukarıda sıralamaya çalıştığım basit (önemli ya da önemsiz) nedenlerden biri ve ya birkaçı olabilir.
En basit haliyle iletişim; sağlıklı veri aktarımı ise; istek, dilek, bilgi vs. herhangi bir veri aktarımı noktasında
iyi bir dinleyici, aktarıcı ve net bir mesaj ile uygun ortamın buluşması sonucu sağlıklı bir şekilde gerçekleşir.
Gerçekleşmemesinin muhtemel nedenlerini yukarıda sıraladığımız iletişimin çatışmaya dönüşmesinin birçok sebebi olabileceği gibi genelde herkesçe bilinen bir tek nedene de bağlanabilir.
Biz buna
doymak bilmeyen ego dersek bencilliğin nasıl bir kavram olduğunu, ne tür yıkıcı güçler ürettiğini daha iyi anlayabiliriz.
Çatışma riski taşıyan bir iletişimde sorun (kör nokta); genelde net olmayan
(yıkıcı eleştiri de barındıran) mesajdır. Bu bazen açık iletişim için gerekli olan
ben dilinin ben egosu ile karıştırılması şeklinde gerçekleşir. Bir çeşit
ben egosu ve sen dilinin yıkıcı eleştiri ile birleşerek, söz konusu yargılarda mukayeseli (güç çatışmalı) bir iletişim sürecinin başlamasına yol açar. Yıkıcı (egodan beslenen) eleştiri varsa kötü iletişim diyebileceğimiz bir kavgaya dönüşmesi kaçınılmaz hale gelir.
Eleştiri karaktere odaklanmayıp, yargılarımızın odağına davranışların alınması şeklinde sürse de, daha derinlerde açık iletişim için gerekli olan
ben dili yerine ben egosu devrede ise iletişimi sağlıklı bir zemine çekme olasılığı gittikçe azalır. Buradaki sorun
ben dili ya da, olumsuz eleştiri değildir. İletişimde
olumlu ve olumsuz iki eleştiri türü de gerekli olabilir. Ancak
olumsuz eleştiri ile yıkıcı eleştiri genelde karıştırılır ve iletişim daha başlamadan çatışmaya dönüşür. Çünkü bilerek, bilmeyerek ben dili yerine ben egosu devrede olabilmekte ve bu da sorunu çözmekten, sağlıklı veri aktarımını (iletişimin temel amacını) gerçekleştirmekten ziyade (noksan bilgi, ego ve başka duygularla) karaktere yönelebilmektedir. Bu tarz iletişimde, amaçlanmasa da;
(üstünlük kurma, kazanma hırsı, ego tatmini, kıskançlık v.s) sonuçta baskın çıkma isteği ağır gelmektedir.Oysa bir iletişimin doğasında her halükarda kazanmak varken,
peşin hükümle kazanmayı garanti etmek egoya hizmet eder ve her iki tarafın da kazanacağı bir süreç yerine güç mukayesesi ile, yıkıcı eleştiri ile iletişimin amacı olan uyum, istek ve karşılıklı kazanma prensibi terk edilip, tekin kazanmasına; yani
sadece almaya yönelir.
Karşılıklı
(kazan-kazan) faydaya yönelik bir iletişimde amaç beklemeden vermek, tamamlamak, paylaşmak ve uyumu yakalamaktır.
Almadan vermek ilkesinin uygulandığı iletişim süreçlerinde sevgi, dayanışma, hoşgörü, olumlu ve yapıcı unsurlar ve tümün (biz) sinerjisi de devrede olur. Böyle bir iletişimde
eleştiri yapıcıdır, olumsuz da olsa yıkıcı hedef (kötü niyet, mukayeseli güç çatışması, üstün gelme çabası) taşımadığından uyumun gücü
(sinerjisi) ile herkes kazanır.
Bu iletişimde karşımızdaki kimse
rakibimiz değil eşitimiz olur. Bu nedenle,
saygı, ben dili, yapıcı olmak (iyi niyet) üzere olumsuz eleştiri, ve karakteri (küçümsemeyen) hedef almayan tamamlayıcı yardım, güç mukayesesi gütmeyen destek, rekabet içermeyen kazandırma çabası her iki tarafa da olumlu yansır. Burada kaybedeni olmayan
ortak bir çaba değer haline gelir. Karşılıklı olarak
sen benim için değerlisin, yaşamım seninle daha da güzel" mesajı verilir.
Böyle bir iletişimde kimsenin kimseye benzemesi, boyun eğmesi, birbirinden korkması, rekabete girmesi, hile yapması, yarışması, üstün ya da aşağı olması gerekmez.
Saygı ve eşitlik prensibi, yapıcı eleştiri, kazan-kazan bakış açısı (ortak akıl, payda), tamamlayıcı destek söz konusu ise iletişim kazası için hiçbir fırsat kalmaz.
Akıl ve kalbin (empati kuramama) devre dışı bırakıldığı iletişimlerde doğru bir sona ulaşmak neredeyse imkansız. Adı üstünde akıl ve kalp devre dışı
Bu tür iletişimlerde
gücün çatışmaktan başka seçeneği olmaz. Sonucunda kazanmak ve ya kaybetmek dışında bir seçenek de bulunamaz.
Gücün doğası gereği ilerde yeniden mukayese süreçlerine girmek (hesaplaşmak, kozları paylaşmak) üzere erteleme söz konusu olur. Burada ertelenen şey ne olabilir ki? (
.tahmin edeceğiniz üzere yıkıcı duygular, kin, nefret, öfke, kıskançlık)
Gücenmiş kişilik nasıl davranır?
Kıskançlık duygusu neden yıkıcıdır?
İntikam duygusu neden var?
Öfke kontrolü için neler yapılabilir?
Duygularımızı daha iyi nasıl yönetebiliriz?
Konuştuklarımızla hangi mesajları verdiğimize dikkat ediyor muyuz?
Mesajlarımızın kalite kontrol merkezi neresi?
Son kararı veren kalbimiz mi, aklımız mı?
Ego (nefs) ne?
Egomuz ne ile besleniyor?
Af etmek taviz midir?
Ruhumuzu zehirleyen duygulardan nasıl korunabiliriz?
"Senin varlığınla burası daha bir güzel, iyi ki varsın" demek neden bu kadar zor?
İyi ki buradayız sevgili dostlar..
Hepinizin bayramını şimdiden tebrik eder, sevdiklerinizle güzel, mutlu bir bayram geçirmeniz temennisi ile iyi tatiller