Öğretmenim Arı Çiçekle İletişim Yapıyor Çatışmasız İletişim Mümkün Müdür?

Çevrimdışı konuk35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.346
  • 2.799
  • 1.346
  • 2.799
12 Haz 2016 17:03:06
“Öğretmenim arı çiçekle iletişim yapıyor”

Çatışmasız iletişim mümkün müdür?

2006-2007 Eğitim öğretim yılında (hatırladığım kadarıyla 2.sınıf öğrencilerimle) “iletişim” kavramı üzerinde tartışıyorduk.
İletişim nedir? Sorusunun cevabını arıyorduk. Ben iletişim ile ilgili birkaç örnek verdikten sonra çocukların konu hakkındaki örneklerini almaya ve dinlemeye başladık.
 
“Konuşmak, bir şey söylemek, istemek, iletmek v.b …” kavram ve cümlelerden sonra bir öğrencim parmak kaldırdı. Tahtadaki çizim ve kavramlardan hareketle “çiçek ve arı” ile ilgili bir örnek cümle kurdu. Tahtada birkaç nesne çizimi vardı ancak arı yoktu.

-Öğretmenim arı çiçekle iletişim yapıyor.

Ben biraz şaşırmış halde
-Nasıl yani! (ilk anda anlayamadım, jeton takılmış olacak ki) Biraz da düşünmek için (zaman kazanmak) babında:

-Bir daha söyler misin nasıl iletişiyorlar?

Çocuk:
-Arı çiçeğe konuyor, yani iletişim yapıyorlar.

Bende jeton geç düşse de gerçekten de öyleydi. Haklıydı çocuk. Çiçekler davetkar renk ve kokuları ile börtü böceği kendine çekiyor, arıya özünden bal, börtü böceğe her türlü besini karşılıksız sağlıyordu. Üstelik bir ücret de istemiyordu. Besin ihtiyacını karşılayan börtü böcek daldan dala, çiçekten çiçeğe koştururken planlamasa dahi ayaklarına yapışan polenleri km’lerce uzaklara taşıyıp bitkinin tohumlama ve çoğalma işlevinde mükemmel bir kargo görevi görüyordu. Hareketi kısıtlı, yürüme becerisi olmayan bu canlı türü için bu, hayati derecede önemli bir kazanımdı. Kendi popülasyonunun yayılması, hayatta kalabilmesi için gerekli olan “almadan vermek” ilkesini en güzel şekilde uyguluyordu.
 
Çiçeklerin karşılıksız hizmeti, yaşama yaşam katmak gayeleri, kendi türünün de yaşamını zenginleştiriyor, çoğalıp hayatta kalma olasılıklarını artırıyordu. Doğadaki bu karşılık beklemeksizin gerçekleşen “mükemmel uyum” çağlar boyunca yaşamın desteklenip, zenginleşmesini, çeşitliliğin artarak devam sağlıyordu.

Bunun için ne böceğin ölmesi, ne de çiçeğin kafasından koparılması gerekmiyordu. Çiçeğin yaşama isteği, böceğin ya da arının yaşama arzusundan ne fazla, ne de noksan olması söz konusu değildi. Doğadaki bu bolluk ve bereket içinde hayata sarılmak, hayatı desteklemek hayat (canlılık) denilen bu mucizenin devamı için belki de gerekli tek koşuldu. Bitkilerin börtü böceklerle bu uyumu “yaşamak için yaşatmak” ilkesine dayanıyordu.

Duymaz, düşünmez, bilmez, konuşmaz, yürümez denilen şu bitkiden bile öğrenebileceğimiz çok şey var. "Yaşama saygı duy ki o da sana nimetlerini sunabilsin"

Çiçeğin yaşama çabası börtü böceğin de yaşamına olanak sağlıyor, böylelikle her iki tür de kendi yaşamlarını değerli kılacak “korunabilirlik kriterleri”ni yakalayıp (korunum yasası) nimetlerinden yararlanabiliyordu. Bu ilke gereği yaşamı destekleyen her olgu korunmaya değer bulunup, yaşam bariyerinin (üstünde ya da altında değil) içinde tutuluyordu.

Habitatlarda, ekosistemlerde yaşayan popülasyonlar kendi aralarında bu uyumu yakalamıştı. Ya insan! o hala istisna...

"İletişim" belki de (yaşamayı) istemek, (yaşama saygı gereği) almadan vermek, işbirliği içinde yaşamı desteklemek, anlamak ve uyum göstermekten ibaretti.

Şimdi düşünüyorum da çocuklar, en sade ve saf halleri ile “iletişimi” mükemmel açıklamışlar. O zaman bile bu kadar ayrıntılı bakmayı bilememiştim.
 
“Arı çiçek ile iletişim yapıyor”. Daha Türkçesi ile “Birbirlerinin ihtiyacını gideriyor, işbirliği içinde yaşamlarını destekliyor ve korunmaya değer bir davranış sergiliyorlar”. Burada senet sepet yok. Derin bir uzlaşma ve uyum söz konusu.

Bu; yaşam adına korunması gereken temel prensibi bizzat uygulama ile hayata hizmet ediyorlardı. Biz insanların belki de öğrenemediğimiz temel nokta burası; almadan vermeyi bilmek.

Yıllar önce, İletişim nedir? Sorusuna çocukların verdiği cevaplar son derece saf ve yalın olmuştu:

“Bir şey söylemek, konuşmak, bir şey istemek”

“Çiçek arıyla iletişim yapıyor.”
Basit ve mükemmel bir cevaptı benim için.

Biz büyükler itişe duralım, doğa bizleri haklı çıkarmıyor. Doğada rekabetten çok mükemmel işbirliği (uyum) hakim. Tıpkı çocuklarımız gibi. Olur olmaz her şeyde kavga etseler de, 3 dakika sonra birlikte oyuna dalıp hayatın keyfini çıkarmasını biliyor çocuklarımız.

Belli ki ajandalarımız, çocuklarımızın saf dünya beklentileri ile uyuşmuyor. Zaten bu sebeple onları da kendimize benzetmek için suyun akışına ters kürek çekiyoruz. Yaşam, yaşamak için var edilmişken türlü dayatmalarımız ile iletişim (uyum) yerine itiş kakış içindeyiz.
 
Bu itiş kakışa harcadığımız enerjiyi insan (ihtiyaçlarını gidermek) sorunlarını çözmek için harcamaya niyetlensek dünyada açlıktan, acıdan ve savaştan tek bir insan ziyan olmazdı. Binlerce yıldır ilkel bir kaynak paylaşım çatışması. Hala ilkel ve vahşiyiz. Bu belki de tersine evrim. Oysa muazzam bolluk ve bereket içindeyiz, fakat göremiyor veya görmek istemiyoruz. İçimizdeki kör noktaları bulabildiğimiz oranda uyumu (uzlaşma ve işbirliğini) yakalayabiliriz.

Çocuklarımız da bizlere benzemeden iletişim sorunlarımızı çözmemiz, o saf ve yalın insanlığımızı yeniden kazanmamız gerekir diye düşünüyorum.
 
Çatışmasız iletişim (uyum) mümkün(mü)dür (nasıl)?

Doğru, sağlıklı bir iletişim için nereden başlamalı insan?

İletişim sorunlarımızın kaynağında yatan bu körlüğü (kör noktaları) nasıl aşacağız?

Çevrimdışı konuk35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.346
  • 2.799
  • 1.346
  • 2.799
# 27 Haz 2016 15:53:53
Günlük yaşantımızda insanlarla iletişimde istemeden bazı sorunlar yaşarız.

Basit bir kelimeden, imadan, espriden hiç ummadığımız yanlış anlaşılma sonuçları ile karşı karşıya kalırız. A demek isterken B, derken C ve alfabenin tüm harfleri kadar bir dizi "İletişim Kazası" ve sonrası hayal kırıklığı...

Oysa biz sadece "A" demek istemiştik ve de iyi niyetliydik, ya da masum bir espri yapmak istemiştik belki de...

Fakat, sonuç felaket... Böyle bir şey bir çok kez hemen hemen hepimizin başına gelmiştir.

Bu tür "iletişim kazalarına" karşı ne tür tedbirler alıyorsunuz?

Bunları (işler zıvanadan çıkmadan) önlemek mümkün mü?

Çevrimdışı eml48

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 6.753
  • 25.451
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 6.753
  • 25.451
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 27 Haz 2016 16:23:21
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Günlük yaşantımızda insanlarla iletişimde istemeden bazı sorunlar yaşarız.

Basit bir kelimeden, imadan, espriden hiç ummadığımız yanlış anlaşılma sonuçları ile karşı karşıya kalırız. A demek isterken B, derken C ve alfabenin tüm harfleri kadar bir dizi "İletişim Kazası" ve sonrası hayal kırıklığı...

Oysa biz sadece "A" demek istemiştik ve de iyi niyetliydik, ya da masum bir espri yapmak istemiştik belki de...

Fakat, sonuç felaket... Böyle bir şey bir çok kez hemen hemen hepimizin başına gelmiştir.

Bu tür "iletişim kazalarına" karşı ne tür tedbirler alıyorsunuz?

Bunları (işler zıvanadan çıkmadan) önlemek mümkün mü?
Merhabalar öğretmenim.
Bu tür iletişim kazalarını yüzyüzeyken değilde,  msjlaşmalarda yahut telefon görüşmelerinde yaşıyorum.
iletişimin en sağlıklısı görülerek yapılandır. Jest ve mimikler o kadwr önemli ki iletişim kurmada. Yüzyüzeyken tartışma noktasından bile olumlu sonuçla dönülürken,  telefonda yahut msjlaşmada basit bir espriden sonra fırtınalar kopabilmektedir. Yaşamışızdır bunu çoğumuz. İnsan kendini ifade ederken beden diline çok başvurur istemsizce.
Elbette iletişim kurmak istediğimiz kişide önemli.  Bakalım o iletişime açık biri mi ? Ben bu yıla kadar yanlış anlaşıldığım zamanlarda suçu hep kendimde arardım. Özeleştiri hala yaparım ama her zamanda sorunu kendimde aramam sağlıksız gelmeye başladı, çözümü şöyle buldum kendimce. Kendimden taviz vermeden karşımdaki kişiye göre davranıyorum. Mesela arkadaş grubumda daha çabuk alınan, espriden çok hoşlanmayan arkadaşım var.  Ona espri yapmıyorum, alınabileceğini düşünüp söyleyeceklerime daha çok dikkat ediyorum. Empati devreye giriyor tamda burada. Arkadaşlıklarımı çok geniş yelpazeye taşımıyorum. Bazısı okulla sınırlı mesela. Biliyorum ki okul dışına taşıdığımda işler zıvanadan çıkacak, tatsızlıklar olacak. Bunu da iletişimimi okulla sınırlı tutarak kontrol altında tutuyorum yani. İletişime kapalı olanlar ile de merhaba merhaba.... dahası yok. 

Başka bir konuya değinmek istedim birden.. Bakıyorum da, Konuşan değil yazan bir nesil geliyor ve gitgide mimikler smiley dediğimiz  " :) :( :') " şekillerle sınırlanmaya başladı.  Gelecekteki iletişim nasıl olacak acaba ???

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 27 Haz 2016 18:00:25
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Çatışmasız iletişim (uyum) mümkün(mü)dür (nasıl)?
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Mümkün değil... Olmamalıdır da...
Çatışmamak için sizinle aynı fikirde olmam gerekir.
Böyle bir şey söz konusu bile olamaz :)

Çok faydalandığım yazı için teşekkür ederim.
Konu ile ilgili düşüncelerimi yarın paylaşmaya çalışacağım.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 28 Haz 2016 16:00:50
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Konuya yazılan ilk mesajdaki güzel bakış açısı için tekrar teşekkür etmek istiyorum.

Çiçekler davetkar renk ve kokuları ile börtü böceği kendine çekerler,
börtü böceğe her türlü besini karşılıksız sağlarlar,
Üstelik hiç bir ücret de iste(ye)mezler.

Çünkü onlara bu şekilde davranmaları emredilmektedir (ilham edilmektedir). Başka şekilde davranmalarına imkan verilmemektedir.
İnsanoğlunda, hayvan ve bitkilerde bulunmayan  ve "hep bana, hep bana"  diye bağıran "Nefs" denilen bir unsur mevcuttur.


Sürekli "hep bana, hep bana"  diye bağırıp çağıran, "nefsimizi" mi dinleyeceğiz, yoksa nereden geldiği belli olmayan(!?) "kardeşlerini unutma" diyen cılız bir sesin söylediklerini mi dinleyeceğiz?

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Olur olmaz her şeyde kavga etseler de, 3 dakika sonra birlikte oyuna dalıp hayatın keyfini çıkarmasını biliyor çocuklarımız.
Olur mu öyle şey, çocuğum kavga edecek ben (Nefsim) elim kolum bağlı oturup, 3 dakika sonra birlikte oyun oynamalarını bekleyeceğim.
Pompalı tüfeği boş yer mi aldım? Çocuğum kavga edecek, ben de yangına körükle gideceğim. Hiç kusura bakmayın ben "Nefsimin" sözünden çık(a)mam.

İnsanlarda "Nefs" unsuru bulunduğu sürece çatışmadan kaçınmak mümkün değildir.
Sürekli çatışmadan kaçınırsanız, ilişkilerinizdeki doğallık ortadan kalkar.
Çatışmamak için suni davranışlar geliştirmeye başlarsınız.

TRTL okul kanalında yayınlanan "Kendimi Tanıyorum"  programında "Çatışma" ile ilgili söylenenlerden bazılarını paylaşma ihtiyacı hissediyorum.

• Çatışabilmek gerçek ilişkiler kurmada önemlidir
• Çatışma gelişmek için bir araçtır
• BEN DİLİ çatışma çözümünde anahtardır
• Herkesin kazanacağı bir sonuç mümkündür.
• Sorunu çözmeye çalışmadan önce anlamalıyız
• Sorunu bir tane ve net olarak tanımlamalıyız.
• Her bireyin sorunu nasıl algıladığını bilmeliyiz
• Herkesin ihtiyaçlarını önemli olarak kabul etmeliyiz
• Anlamadığımız her şeyi sormalıyız
• Ben dilini anlamalı ve kullanmalıyız
• Aktif dinlemeyi anlamalı ve kullanmalıyız
• Her türlü fikre açık olmalıyız
• Kendi fikrimizi açık seçik ifade etmeliyiz
• Olası sonuçlar üzerinde sohbet etmeliyiz
• Kazan kazan ilkesi çerçevesinde çözümleri belirlemeliyiz
• Çözümleri uyguladıktan sonra beraberce değerlendirmeliyiz
• Gerekli değişiklikleri yapmaya açık olmalıyız

Umarım sorularınızın tümüne cevap teşkil edecek cümleler paylaşabilmişimdir.

Çevrimdışı konuk35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.346
  • 2.799
  • 1.346
  • 2.799
# 29 Haz 2016 00:04:36
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Merhabalar öğretmenim.
Bu tür iletişim kazalarını yüzyüzeyken değilde,  msjlaşmalarda yahut telefon görüşmelerinde yaşıyorum.
iletişimin en sağlıklısı görülerek yapılandır. Jest ve mimikler o kadwr önemli ki iletişim kurmada. Yüzyüzeyken tartışma noktasından bile olumlu sonuçla dönülürken,  telefonda yahut msjlaşmada basit bir espriden sonra fırtınalar kopabilmektedir. Yaşamışızdır bunu çoğumuz. İnsan kendini ifade ederken beden diline çok başvurur istemsizce.
Elbette iletişim kurmak istediğimiz kişide önemli.  Bakalım o iletişime açık biri mi ? Ben bu yıla kadar yanlış anlaşıldığım zamanlarda suçu hep kendimde arardım. Özeleştiri hala yaparım ama her zamanda sorunu kendimde aramam sağlıksız gelmeye başladı, çözümü şöyle buldum kendimce. Kendimden taviz vermeden karşımdaki kişiye göre davranıyorum. Mesela arkadaş grubumda daha çabuk alınan, espriden çok hoşlanmayan arkadaşım var.  Ona espri yapmıyorum, alınabileceğini düşünüp söyleyeceklerime daha çok dikkat ediyorum. Empati devreye giriyor tamda burada. Arkadaşlıklarımı çok geniş yelpazeye taşımıyorum. Bazısı okulla sınırlı mesela. Biliyorum ki okul dışına taşıdığımda işler zıvanadan çıkacak, tatsızlıklar olacak. Bunu da iletişimimi okulla sınırlı tutarak kontrol altında tutuyorum yani. İletişime kapalı olanlar ile de merhaba merhaba.... dahası yok. 
Konuya katkınızdan dolayı teşekkürler öğretmenim. Yazdıklarınızdan çıkardığım sonuçları aşağıda sıralamaya çalıştım. Hatamız olmuşsa da af ola…

Diyorsunuz ki;

Sağlıklı bir iletişim için;

*Yüz yüze görüşmenin bu tür kazaları önleyici vasfı, olanağı var.
*Jest ve mimiklerin sağlıklı iletişime katkısı büyük.
*Tartışma bile olsa yüz yüze görüşme ile olumlu sonuç alma olasılığı yüksek.
*Yüz yüze görüşme telefon ve mesajlaşma görüşmelerinden avantajlı.
*Yüz yüze görüşmenin en avantajlı yanı beden dilinin de devrede olması.
*İletişim halinde olduğumuz kimselerin yapıcı iletişime açık olması.

Olumsuz gelişen bir iletişimde muhtemel sebepler;
Kendi hatalarımız olabilir,
Karşımızdakilerin iletişime kapalı oluşu,
Suçluluk duygusu yaşamak,
Kendini sürekli suçlamak,
(Karşıdaki kişiyi sürekli suçlamak),
Tek taraflı eleştirinin,
Suçlamanın sağlıksız iletişimi beslediği…

Sağlıklı iletişimi yeniden tesis etmek için;
Nedenleri sorgulamak,
Öz eleştiride bulunmak,
Kendine saygı duyma,
Karşıdaki kişiye saygılı olma,
Karşıdaki kişinin sınırlarını bilme,
Kişilerin karakter yapılarını göz önünde bulundurma,
Empati kurma, (eş duyum ile hislerini, düşüncelerini doğru anlama, kendini onun yerine koyma, olaylara onun bakış açısıyla bakma),
Arkadaş edinmede seçici olma, sınır belirleme,
İş ve özel yaşamdaki arkadaşlarla iletişim boyutunu alanlarıyla sınırlı tutma,
İletişime kapalı olanlarla da (paylaşımsız-resmi) merhaba-merhaba düzeyi :)

Öğretmenim konuyu gayet güzel özetlemişsiniz. Sorun (anlaşılmama), sebepleri ve çıkış (çözüm) yöntemlerine yönelik verdiğiniz güzel örnekler için teşekkür ederim.
Ayrıca (henüz tartışma düzeyinde iken sorun) yüz yüze görüşmenin avantajları, jest ve mimiklerin iletişime katkısı konusundaki tespitlerinize katılıyorum.

Çevrimdışı konuk35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.346
  • 2.799
  • 1.346
  • 2.799
# 29 Haz 2016 00:29:49
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Başka bir konuya değinmek istedim birden.. Bakıyorum da, Konuşan değil yazan bir nesil geliyor ve gitgide mimikler smiley dediğimiz  " :) :( :') " şekillerle sınırlanmaya başladı.  Gelecekteki iletişim nasıl olacak acaba ???
Yeni nesil iletişim araçlarını bizden daha çok ve daha hızlı kullanma becerisi gösteriyor. Bizlerle iyi iletişim kurmasalar da kendi akranları ile son derece aktif bir iletişim sergiliyorlar. Bu bize garip geliyor, fakat kendileri için son derece doğal bir davranış halinde gelişiyor bu süreçler.

Çünkü böyle bir dünyaya geliyorlar ve hızlı öğrenip, dünyayı daha farklı algılıyorlar. Aslında iletişim konusunda kanaatimce çok yetenekliler.

Bizim kendilerine biçtiğimiz rolleri kabullenmek yerine, onlar kendi tercihleri, dünya algıları, benimsedikleri yeni trendleri ve alternatif iletişim yöntemleri ile onlar bize farklı bakış açıları sunuyor olabilirler :)

Çevrimdışı konuk35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.346
  • 2.799
  • 1.346
  • 2.799
# 29 Haz 2016 00:55:11
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Mümkün değil... Olmamalıdır da...
Çatışmamak için sizinle aynı fikirde olmam gerekir.
Böyle bir şey söz konusu bile olamaz :)

Çok faydalandığım yazı için teşekkür ederim.
Konu ile ilgili düşüncelerimi yarın paylaşmaya çalışacağım.
Konuya ilginiz ve katkınız için teşekkür ederim öğretmenim.

Forumda bu başlığı açarken özellikle "çatışmasız iletişim"in mümkün olabileceğine dair olan inancım ile başlamıştım, hala da öyle düşünüyorum.

Bir sonraki mesajınızda neden olamayacağına dair düşüncelerinizi ve gerekçelerini sıralamışsınız. Fırsat bulunca düşüncelerimi aktarmaya çalışacağım.

Belki de "çatışma" kavramı üzerinde biraz durmamız ve içeriğini irdelemek gerekecek :)

Çevrimdışı konuk35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.346
  • 2.799
  • 1.346
  • 2.799
# 30 Haz 2016 00:42:54
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Çünkü onlara bu şekilde davranmaları emredilmektedir (ilham edilmektedir). Başka şekilde davranmalarına imkan verilmemektedir.
İnsanoğlunda, hayvan ve bitkilerde bulunmayan  ve "hep bana, hep bana"  diye bağıran "Nefs" denilen bir unsur mevcuttur.

"Nefs", "ego" ve ya "ben merkezli düşünce", bencillik.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Sürekli "hep bana, hep bana"  diye bağırıp çağıran, "nefsimizi" mi dinleyeceğiz, yoksa nereden geldiği belli olmayan(!?) "kardeşlerini unutma" diyen cılız bir sesin söylediklerini mi dinleyeceğiz?
Bastırsak da o ses iyi ki var. "Vicdan" kavramını da ilerde ele almak gerekebilir.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
İnsanlarda "Nefs" unsuru bulunduğu sürece çatışmadan kaçınmak mümkün değildir.
Amacımız da onu mümkün kılmak değil mi?

"Çatışmak" kavramında rekabet, hırs, tek taraflı kazanmak, rakibini devre dışı bırakmak gibi egonun uc enerjilerini de bünyesinde barındırdığını düşündüğüm için özellikle fikirlerin tartışılması, savunulması, mukayese edilmesi, karşılaştırılması v.b kavramlardan biraz farklı görüyorum.

Yoksa fikirsel anlamda tartışmak ile inandığı fikri savunmak anlamlarında diğer saydığımız kavramlar yerine de bir yakın anlam olarak kullanılabilir.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Sürekli çatışmadan kaçınırsanız, ilişkilerinizdeki doğallık ortadan kalkar.
Çatışmamak için suni davranışlar geliştirmeye başlarsınız.
Kişinin inandığı fikri insanlarla ters düşmemek için savunmaktan vazgeçmesi, çatışmamak (rekabete girmemek) için ertelemesi; evet ilişkilerdeki hatta davranışlardaki doğallığı yok eder, katılıyorum.

"Çatışmasız iletişim"den kastım bu değil tabi ki. Ego varsa tartışma da çatışma da her zaman olasıdır. Konunun irdelenmesinin temel noktası da burasıdır zaten.

"Çatışmasız iletişim"den kasıt rekabetten, tek taraflı kazanma hırsından, bencillikten, mutlak kaybedeni (nasıl mutlu olabiliyorsa) bir de kazananı (!) olan (ben kesin haklıyım) tarzı iletişimlerin dışında; kişilik erozyonuna uğramadan empati içeren, saygıya dayalı eşitler iletişimi olabilir ancak.

Suni davranışlar geliştirerek bireyin "kendisi kalabilmesi" zaten söz konusu olamaz. Buna katılırım. "Çatışmasız iletişim"den de vazgeçmem :)

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
TRTL okul kanalında yayınlanan "Kendimi Tanıyorum"  programında "Çatışma" ile ilgili söylenenlerden bazılarını paylaşma ihtiyacı hissediyorum.

• Çatışabilmek gerçek ilişkiler kurmada önemlidir
• Çatışma gelişmek için bir araçtır
• BEN DİLİ çatışma çözümünde anahtardır
• Herkesin kazanacağı bir sonuç mümkündür.
• Sorunu çözmeye çalışmadan önce anlamalıyız
• Sorunu bir tane ve net olarak tanımlamalıyız.
• Her bireyin sorunu nasıl algıladığını bilmeliyiz
• Herkesin ihtiyaçlarını önemli olarak kabul etmeliyiz
• Anlamadığımız her şeyi sormalıyız
• Ben dilini anlamalı ve kullanmalıyız
• Aktif dinlemeyi anlamalı ve kullanmalıyız
• Her türlü fikre açık olmalıyız
• Kendi fikrimizi açık seçik ifade etmeliyiz
• Olası sonuçlar üzerinde sohbet etmeliyiz
• Kazan kazan ilkesi çerçevesinde çözümleri belirlemeliyiz
• Çözümleri uyguladıktan sonra beraberce değerlendirmeliyiz
• Gerekli değişiklikleri yapmaya açık olmalıyız

Umarım sorularınızın tümüne cevap teşkil edecek cümleler paylaşabilmişimdir.
"Çatışma" kavramını amansız rekabet manasının dışında, fikrini (kişilik haklarını, karakterini, kendini, prensiplerini) savunabilme olarak algılarsak sağlıklı bir iletişim için bu tespitlerin hepsinde hemfikirim.

Teşekkürler, hayırlı sahurlar  :)

Çevrimdışı konuk35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.346
  • 2.799
  • 1.346
  • 2.799
# 02 Tem 2016 13:22:55
Bir insan olarak,"ben insanlarla neden çatışırım?" diye kendime bir soru sordum.

Bulduğum ve ya bulmam muhtemel cevaplar

Bana hakaret ettiği için
Duygularımı incittiği için
Bana kötü davrandığı için
Kendimi kötü hissetmeme yol açtığı için
Beni aşağıladığı için
Eleştiriyi kaldıramadığım için
Eleştirisini kötü niyetli bir girişim olduğunu düşündüğüm için
Değerlerime saldırdığı için
Değerlerimi sorgulamaya başladığını düşündüğüm için
Değerimi düşürmeye çalıştığı için
Değerimi düşürdüğü için
Olumlu hislerimi kırdığı için
İyi niyetimi suistimal ettiği için
Tartıda beni, olduğumu düşündüğüm ağırlıkta bulmadığı için
Tartıda beni az gösterdi
Beni yanlış tarttı
Beni noksan gördü
Beni küçük gördü
Beni küçük düşürdü
Küçük görüldüğümü hissettim
Küçümsendim, gücüme gitti.

(Dikkat edilirse tüm cümlelerin ortak noktaları, değerde noksan tartılma, duyguların incinmesi ön planda)

Bunun üzerine ne kadar negatifim varsa (kızgınlık, öfke v.s) hepsini kullandım. (o) Değerlendirmede miktarımı az buldu, ürktüm, yeniden güç için çabalamak gerektiğine inandım ve saldırdım... Beslendikçe güçlendiğimi fark ettim… (Gerilimin  Yapıcı Doğası'na başvurma ve negatif güçlerden yararlanma)  :)

Bu konuda ciltlerce kitap yazılabilir, fakat kısaca değinmek gerekirse; insanlar genelde bu tarz gerekçelerle eleştiriyi, genellemeyi, değerlendirmeyi, yargılanmayı kabul etmek istemezler.

Tartışma tartışmayı derken iş uzar gider. İstenmeyen iletişim sorunlarını da beraberinde getirir. Birkaç eşikten sonra bazen iş kontrolden çıkar.
İletişim (uyum) un sağlanamamasının birçok nedeni (açıklık, niyetler, karakterler, bakış açıları, kişi ön yargıları, empati noksanlığı, yanlış anlamalar, kişinin o anki psikolojik durumu, sağlıklı düşünememe, ortam gerginliği, oto kontrol noksanlığı v.s) olabileceği gibi...

İletişimde ben, sen, biz dili, ve “ben egosu”

Herhangi bir iletişim kazasının temelinde yukarıda sıralamaya çalıştığım basit (önemli ya da önemsiz) nedenlerden biri ve ya birkaçı olabilir.
 
En basit haliyle iletişim; “sağlıklı veri aktarımı” ise; istek, dilek, bilgi vs. herhangi bir veri aktarımı noktasında iyi bir dinleyici, aktarıcı ve net bir mesaj ile uygun ortamın buluşması sonucu sağlıklı bir şekilde gerçekleşir.
 
Gerçekleşmemesinin muhtemel nedenlerini yukarıda sıraladığımız iletişimin çatışmaya dönüşmesinin birçok sebebi olabileceği gibi genelde herkesçe bilinen bir tek nedene de bağlanabilir.

Biz buna “doymak bilmeyen ego” dersek bencilliğin nasıl bir kavram olduğunu, ne tür yıkıcı güçler ürettiğini daha iyi anlayabiliriz.

Çatışma riski taşıyan bir iletişimde sorun (kör nokta); genelde net olmayan (yıkıcı eleştiri de barındıran) mesajdır. Bu bazen açık iletişim için gerekli olan “ben” dilinin “ben egosu” ile karıştırılması şeklinde gerçekleşir. Bir çeşit “ben egosu” ve “sen” dilinin yıkıcı eleştiri ile birleşerek, söz konusu yargılarda mukayeseli (güç çatışmalı) bir iletişim sürecinin başlamasına yol açar. Yıkıcı (egodan beslenen) eleştiri varsa kötü iletişim diyebileceğimiz bir kavgaya dönüşmesi kaçınılmaz hale gelir.
 
Eleştiri karaktere odaklanmayıp, yargılarımızın odağına davranışların alınması şeklinde sürse de, daha derinlerde açık iletişim için gerekli olan ”ben” dili yerine “ben egosu” devrede ise iletişimi sağlıklı bir zemine çekme olasılığı gittikçe azalır.

Buradaki sorun “ben” dili ya da, olumsuz eleştiri değildir. İletişimde olumlu ve olumsuz iki eleştiri türü de gerekli olabilir. Ancak olumsuz eleştiri ile yıkıcı eleştiri genelde karıştırılır ve iletişim daha başlamadan çatışmaya dönüşür.

Çünkü bilerek, bilmeyerek “ben” dili yerine “ben egosu” devrede olabilmekte ve bu da sorunu çözmekten, sağlıklı veri aktarımını (iletişimin temel amacını) gerçekleştirmekten ziyade (noksan bilgi, ego ve başka duygularla) karaktere yönelebilmektedir.

Bu tarz iletişimde, amaçlanmasa da; (üstünlük kurma, kazanma hırsı, ego tatmini, kıskançlık v.s) sonuçta baskın çıkma isteği ağır gelmektedir.
Oysa bir iletişimin doğasında her halükarda kazanmak varken, peşin hükümle kazanmayı garanti etmek egoya hizmet eder ve her iki tarafın da kazanacağı bir süreç yerine güç mukayesesi ile, yıkıcı eleştiri ile iletişimin amacı olan uyum, istek ve karşılıklı kazanma prensibi terk edilip, tek’in kazanmasına; yani sadece almaya yönelir.
 
Karşılıklı (kazan-kazan) faydaya yönelik bir iletişimde amaç beklemeden vermek, tamamlamak, paylaşmak ve uyumu yakalamaktır. Almadan vermek ilkesinin uygulandığı iletişim süreçlerinde sevgi, dayanışma, hoşgörü, olumlu ve yapıcı unsurlar ve tümün (biz) sinerjisi de devrede olur.

Böyle bir iletişimde eleştiri yapıcıdır, olumsuz da olsa yıkıcı hedef (kötü niyet, mukayeseli güç çatışması, üstün gelme çabası) taşımadığından uyumun gücü (sinerjisi) ile herkes kazanır.
 
Bu iletişimde karşımızdaki kimse rakibimiz değil eşitimiz olur. Bu nedenle, saygı, “ben” dili, yapıcı olmak (iyi niyet) üzere olumsuz eleştiri, ve karakteri (küçümsemeyen) hedef almayan tamamlayıcı yardım, güç mukayesesi gütmeyen destek, rekabet içermeyen kazandırma çabası her iki tarafa da olumlu yansır. Burada kaybedeni olmayan ortak bir çaba “değer” haline gelir.

Karşılıklı olarak “sen benim için değerlisin, yaşamım seninle daha da güzel" mesajı verilir.

Böyle bir iletişimde kimsenin kimseye benzemesi, boyun eğmesi, birbirinden korkması, rekabete girmesi, hile yapması, yarışması, üstün ya da aşağı olması gerekmez.

Saygı ve eşitlik prensibi, yapıcı eleştiri, kazan-kazan bakış açısı (ortak akıl, payda), tamamlayıcı destek söz konusu ise iletişim kazası için hiçbir fırsat kalmaz.

Akıl ve kalbin (empati kuramama) devre dışı bırakıldığı iletişimlerde doğru bir sona ulaşmak neredeyse imkansız. Adı üstünde akıl ve kalp devre dışı…

Bu tür iletişimlerde gücün çatışmaktan başka seçeneği olmaz. Sonucunda kazanmak ve ya kaybetmek dışında bir seçenek de bulunamaz.

Gücün doğası gereği ilerde yeniden mukayese süreçlerine girmek (hesaplaşmak, kozları paylaşmak) üzere erteleme söz konusu olur. Burada ertelenen şey ne olabilir ki? (…….tahmin edeceğiniz üzere yıkıcı duygular, kin, nefret, öfke, kıskançlık)

Gücenmiş kişilik nasıl davranır?
Kıskançlık duygusu neden yıkıcıdır?
İntikam duygusu neden var?
Öfke kontrolü için neler yapılabilir?
Duygularımızı daha iyi nasıl yönetebiliriz?
Konuştuklarımızla hangi mesajları verdiğimize dikkat ediyor muyuz?
Mesajlarımızın kalite kontrol merkezi neresi?
Son kararı veren kalbimiz mi, aklımız mı?
Ego (nefs) ne?
Egomuz ne ile besleniyor?

Af etmek taviz midir?
Ruhumuzu zehirleyen duygulardan nasıl korunabiliriz?

"Senin varlığınla burası daha bir güzel, iyi ki varsın" demek neden bu kadar zor?

İyi ki buradayız sevgili dostlar..
Hepinizin bayramını şimdiden tebrik eder, sevdiklerinizle güzel, mutlu bir bayram geçirmeniz temennisi ile iyi tatiller  :)

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 03 Tem 2016 09:12:58
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Gücenmiş kişilik nasıl davranır?
Kıskançlık duygusu neden yıkıcıdır?
İntikam duygusu neden var?
Öfke kontrolü için neler yapılabilir?
Duygularımızı daha iyi nasıl yönetebiliriz?
Konuştuklarımızla hangi mesajları verdiğimize dikkat ediyor muyuz?
Mesajlarımızın kalite kontrol merkezi neresi?
Son kararı veren kalbimiz mi, aklımız mı?
Ego (nefs) ne?
Egomuz ne ile besleniyor?

Af etmek taviz midir?
Ruhumuzu zehirleyen duygulardan nasıl korunabiliriz?

"Senin varlığınla burası daha bir güzel, iyi ki varsın" demek neden bu kadar zor?

İyi ki buradayız sevgili dostlar..
Hepinizin bayramını şimdiden tebrik eder, sevdiklerinizle güzel, mutlu bir bayram geçirmeniz temennisi ile iyi tatiller  :)
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Bu bayram harika geçecek.
Bu kadar soruya cevap ÜRETEBİLMEK için bütün bayram düşünmek zorundayım :)
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
(Dikkat edilirse tüm cümlelerin ortak noktaları, değerde noksan tartılma, duyguların incinmesi ön planda)

Bunun üzerine ne kadar negatifim varsa (kızgınlık, öfke v.s) hepsini kullandım. (o) Değerlendirmede miktarımı az buldu, ürktüm, yeniden güç için çabalamak gerektiğine inandım ve saldırdım... Beslendikçe güçlendiğimi fark ettim… (Gerilimin  Yapıcı Doğası'na başvurma ve negatif güçlerden yararlanma)  :)
Nasreddin hocaya atfedilen bir fıkrayı hatırlayalım.

BORÇ

Nasreddin Hoca komşusundan borç almıştır. Borcun vadesi yaklaşmaktadır.
Hocada borcu ödeyecek para yok. Vade yaklaştıkça hocanın huzuru iyice kaçar.
Geceleri uyuyamaz hale gelir.
Sonunda vade günü gelir, hoca ne yapacağını bilememektedir.
Hanımı :
- Dert etme hoca, borç işini bana bırak ben halledeceğim.
Hoca:
- Nasıl halledeceksin?
Hanımı:
- Ben hallederim...
Alacaklı komşu kapıyı çalar. Kapıyı hocanın hanımı açar. Alacaklı daha ağzını açmadan hanımı şunları söyler :
- Hocanın borcunu ödeyecek parası yok. Günlerdir gözüne uyku girmiyor. Bundan sonrasını artık sen düşün.

Bir kişi değerinizi küçümsüyorsa, duygularınızı incitmeyi hedefliyorsa, sizden de aynı şekilde davranmanızı bekliyordur.
Muhatabınızın beklentilerine uygun davranmadığınız durumda kelimenin tam anlamıyla çıldırır.

Sizi küçümseyen, duygularınızı incitmeyi hedefleyen kişiyi DÜŞÜNMEYE zorlayacak bir soru yöneltin ve oturun keyifle çıldırmasını seyredin :)
HEDEFİ küçümsemek, duyguları incitmek olan kişiler DÜŞÜNMEKTEN nefret ederler.

Bayram boyunca devam edebilmek umuduyla...

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 06 Tem 2016 18:04:03
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
İletişim (uyum) un sağlanamamasının birçok nedeni (açıklık, niyetler, karakterler, bakış açıları, kişi ön yargıları, empati noksanlığı, yanlış anlamalar, kişinin o anki psikolojik durumu, sağlıklı düşünememe, ortam gerginliği, oto kontrol noksanlığı v.s) olabileceği gibi...
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

İletişim kelimesi ile "uyumlu iletişimi" ifade etmek istediğinizi anlıyorum.

Jacques Rancière'nin  Cahil Hoca - Zihinsel Özgürleşme Üstüne Beş Ders isimli eserinde şu ifade mevcuttur :

Hakikat birleştiriyor olabilir. Ama insanları birleştiren, bir araya getiren şey uyumsuzluktur.

AKTİF iletişim, uyum içinde olanlar arasında değil FARKLI olanlar arasında mümkün olmaktadır.
"Uyumlu iletişim" pasif / VERİMSİZ iletişimdir.

Melih Arat "Uyumsuzlar-Misfits" başlıklı yazısında "Uyumsuzları" 3 kategoride değerlendirir :

Uyumsuzların tanımsal olarak üç evresi vardır.
Sorunlu uyumsuzluk dönemi, sıradan uyumlu dönemi, değerli farklı dönemi.
Birinci dönem yukarıda tanımlandığı gibi kural tanımazlık, sorgulama, tembellik, hijyene dikkat etmeme, saygısızlık gibi kendini gösterebilir.
Yetişkinler bu tür çocukları ikinci döneme taşımaya çalışır:
Sıradan uyumlu dönemine.

Kişisel gözlemlerime göre dışarıdan baskıyla sorumlu uyumsuzları sıradan uyumlu yapmak oldukça zordur.
Ancak Sorunlu uyumsuz kendisi isterse bir sıradan uyumluya dönüşür.
Bu arada yaşamı sıradan uyumlu olarak geçirmek aslında pek de idealize edilecek bir amaç olmasa gerek.
Üçüncü dönem ise sorunlu uyumsuzun “değerli farklı” olduğu dönemdir.

SAĞLIKLI iletişim, muhatapların değerli / FARKLI olduklarını kabullendikleri durumda mümkündür.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 08 Tem 2016 18:07:38
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Bu bazen açık iletişim için gerekli olan “ben” dilinin “ben egosu” ile karıştırılması şeklinde gerçekleşir.
“Ben dili” ile “ben egosu” nun aynı şey olduğunu İDDİA etmek istedim ama bu düşünceyi destekleyecek cümleler bulamadım. :)
  • “Ben dili”  kendini (duygularını / düşüncelerini) ifade etmek için kullanılır.
  • “Ben egosu” en büyük / en iyi / en ... en ... benim mesajını verir.
İki FARKLI mesajın birbirine karıştırılmasının sebebi muhatap hakkında ÖN YARGILI OLUNMASIDIR.
“Ben dili” ile “ben egosu” nu karıştıranlar genellikle “Ben dili” ni kullanmayanlar / kullanmasını bilmeyenlerdir. (Çoğunlukla sen / suçlama dilini kullananlardır.)

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 10 Tem 2016 10:54:45
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Karşılıklı (kazan-kazan) faydaya yönelik bir iletişimde amaç beklemeden vermek, tamamlamak, paylaşmak ve uyumu yakalamaktır. Almadan vermek ilkesinin uygulandığı iletişim süreçlerinde sevgi, dayanışma, hoşgörü, olumlu ve yapıcı unsurlar ve tümün (biz) sinerjisi de devrede olur.
Kazan-kazan oyununun güzel bir şey olduğunu tahmin ediyorum ama nasıl oynandığını anlayamıyorum.

Birileri kaybetmeyecekse benim kazanmamın ne ZEVKİ olabilir ki?
İletişim içinde olduğum, forumdaşlarıM / arkadaşlarıM / aileM / meslekdaşlarıM vs. kaybetmeli ki kazanmanın ZEVKİNİ tadabileyim.

Durun bir dakika...
ForumdaşlarıM / arkadaşlarıM / aileM / meslekdaşlarıM vs. benim olduğuna göre onlar kaybettiklerinde ben kaybetmiş olmuyor muyum?
Bu işte bir yanlışlık var, iletişim içinde olduğum kişiler kaybettiğinde benim kazanmış olmam gerekmiyor mu?

Acilen benim ve benim olanların kaybetmeyeceği bir iletişim yöntemi bulmam gerekiyor.
Kaybetmeyeceğim iletişim yöntemi konusunda her türlü öneriye açığım..

Çevrimdışı creasy

  • Moderatör
  • *****
  • 8.918
  • 12.156
  • 8.918
  • 12.156
# 10 Tem 2016 16:48:09
Kaybetmeyeceğiniz tek iletişim yöntemi karşılıksız ve koşulsuz sevgidir. Hoşgörü ve saygıda ardından gelir.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK