Evlattım. Anamın göz nuru, babamın yüce varlığı, kardeşlerimin vazgeçemediği. Çok zengin değildik. Aslında çok zengindik de paramız yoktu. Zenginliği parayla ölçecek basiretsiz adamlardan değildik. Kendi yağımız vardı ve onunla kavrulmamız gerektiğine dair kanaatimiz. İlkokulda şaşaalı bir devir geçirmedim. Oyundu zaten tek derdim. Biraz da babamın durumuna üzülüyordum. Çok imkânları yoktu galiba. Aklım ermiyordu. Ortaokulda fark ettim ki dünya çok da benim algıladığım kadar küçük değil. Hem değişik değişik de insanlar yaşıyor benim daha önce farkında olmadığım bu dünyada. Babam ise büyük adam olmamı istiyor kendi sıkıntılarından uzak bir hayat geçirmemi düşlüyor. Lisede anlıyorum ki hayat ben büyüdükçe ekliyor omzuma yükleri her geçen yıl biraz daha arttırarak. Hayatımı kurtarmam gerekiyor. Çünkü anam da babam da hayli yoruldu artık. Biraz da benim onların rahatı için yorulmam gerekiyor. İyi kötü kazandım işte üniversiteyi. Kısmetse öğretmen olup faydalı olacağım o pırıl pırıl gençlere. De zor işte şu üniversiteyi de okumak kardeşim, dayanmıyor kör olası maddiyat. Babam inatçı, anam kalender. Çok şükür atandım artık. Evlenme zamanım geldi çattı. Şükür evlilik de kısmet oldu. O kendi yağımda kavrulma felsefemden ise asla uzaklaşamadım. Çoluğum çocuğum da bana benzedi. Biz gene çok zengindik ama işte hayat bir başka ilerliyordu artık. Öğrenciler çok değişmişti. Ahlaktan eser kalmamış saygı ise cümle içinde kullanılmayalı hayli zaman olmuştu. Bir Cuma namazı sonrası okula dönerken bir yumruk geldi suratıma. Ne olduğunu anlamadan sendeledim düştüm yere. 18 gün bekledim ki bir nefes gele… Olmadı. Ayrıldım aranızdan. Ölüm hak, ecel kaçınılmaz, biliyordum. Lakin.. Lakin.. Bir it yüzünden anamın ağlayacağını bilseydim ömrümü kavuran o yağı da istemezdim..
Evlattım. Anamın göz nuru, babamın yüce varlığı, kardeşlerimin vazgeçemediği. Çok zengin değildik. Aslında çok zengindik de paramız yoktu. Zenginliği parayla ölçecek basiretsiz adamlardan değildik. Kendi yağımız vardı ve onunla kavrulmamız gerektiğine dair kanaatimiz. İlkokulda şaşaalı bir devir geçirmedim. Oyundu zaten tek derdim. Biraz da babamın durumuna üzülüyordum. Çok imkânları yoktu galiba. Aklım ermiyordu. Ortaokulda fark ettim ki dünya çok da benim algıladığım kadar küçük değil. Hem değişik değişik de insanlar yaşıyor benim daha önce farkında olmadığım bu dünyada. Babam ise büyük adam olmamı istiyor kendi sıkıntılarından uzak bir hayat geçirmemi düşlüyor. Lisede anlıyorum ki hayat ben büyüdükçe ekliyor omzuma yükleri her geçen yıl biraz daha arttırarak. Hayatımı kurtarmam gerekiyor. Çünkü anam da babam da hayli yoruldu artık. Biraz da benim onların rahatı için yorulmam gerekiyor. İyi kötü kazandım işte üniversiteyi. Kısmetse öğretmen olup faydalı olacağım o pırıl pırıl gençlere. De zor işte şu üniversiteyi de okumak kardeşim, dayanmıyor kör olası maddiyat. Babam inatçı, anam kalender. Çok şükür atandım artık. Evlenme zamanım geldi çattı. Şükür evlilik de kısmet oldu. O kendi yağımda kavrulma felsefemden ise asla uzaklaşamadım. Çoluğum çocuğum da bana benzedi. Biz gene çok zengindik ama işte hayat bir başka ilerliyordu artık. Öğrenciler çok değişmişti. Ahlaktan eser kalmamış saygı ise cümle içinde kullanılmayalı hayli zaman olmuştu. Bir Cuma namazı sonrası okula dönerken bir yumruk geldi suratıma. Ne olduğunu anlamadan sendeledim düştüm yere. 18 gün bekledim ki bir nefes gele Olmadı. Ayrıldım aranızdan. Ölüm hak, ecel kaçınılmaz, biliyordum. Lakin.. Lakin.. Bir it yüzünden anamın ağlayacağını bilseydim ömrümü kavuran o yağı da istemezdim..
Şu an 2.631 kişi ve 177 üye var.