Okulsuzluğun Yükselişi: Sadece Kendi İstedikleri Şeyleri Öğrenen Çocuklar
İngiltere’nin Coventry şehrinde bir Salı sabahı ve üç çocuk evdeki yemek masasının üzerinde kilden fok balığı yavruları yapıyor. Zephan dört yaşında ve bu yüzden onun yaptıkları biraz uçağa benziyor. 10 ve 13 yaşındaki Noah ve Josiah ise dikkatli bir şekilde fokları şekillendiriyor. Bu sabahın faaliyeti, sömestr tatilinde yavru fokları görmek için gidecekleri geziden ilham alan Zephan’ın fikriydi.
Diğer çocuklar okuldaki sıralarında muhtemelen kıpır kıpır olup yerlerinde oturamazken, bu çocuklar günlerini kendi seçimlerine göre yönlendirebiliyorlar. Zephan kendine bir “ev” yapmak için bahçeye çıkıyor, Noah Legolarını alıyor, Josiah ise fok faaliyetinden başka şeyler de çıkabileceğini düşününerek resim yapmaya başlıyor.
Bunun adı “okulsuzluk”. Evde eğitimin bir adım ötesi. Çünkü ne öğrenmek istediklerine ve ne zaman öğrenmek istediklerine çocuklar karar veriyor. Okuldan ya da evde eğitimin daha geleneksel türlerinden farklı olarak çocuklar için hiçbir müfredat, hiçbir dayatılan öğrenme, hiçbir test yok. Gündemi ve hızı onlar belirliyor. Amaç, yaşayarak öğrenmek.
Zephan, Noah, Josiah ve 14 yaşındaki abileri Elias’ın annesi Alice Khimasia için bu, okulun panzehiri: “Üçüncü yılında en büyük oğlum Elias için endişelenmeye başladım. Pırıltısını kaybediyor gibi görünüyordu, sanki gözlerindeki ışık kaybolup gitmiş gibiydi. Neşesizdi, mahzun görünüyordu. İnsanlara bakmayı bıraktı. Kaygılı davranışlar sergilemeye başladı.” Khimasia evde eğitimin “tuhaf” olduğunu düşünüyordu ancak yine de eşiyle birlikte araştırmaya başladılar. Ve sonra her şey 2010 yılının Ocak ayında karlı bir günde başladı: “Benim için en güzel gündü, açık ve parlak. Çocuklar uyandıklarında o kadar heyecanlanmışlardı ki! Okulu aradım ve şöyle dedim: ‘Çocuklar bugün okula gelmeyecek, karda oynamak istiyoruz!’ Ve bir daha hiç geri dönmedik.”
Aynı zamanda özerk, çocuk liderliğinde ya da keyfi yönetilen öğrenme olarak da bilinen okulsuzluk, 1970′ler Amerikasının karşı kültürü içindeki başlangıcından sonra tüm dünyaya yayıldı. Bırakın okulsuzluğu, kaç çocuğun evde eğitim gördüğüne dair bile elimizde kesin veriler bulunmuyor. Çünkü İngiltere’de ebeveynlerin çocuklarını okula yazdırmaları için yasal bir zorunluluk bulunmuyor. (Türkiye’de yasal zorunluluk bulunmaktadır.) 2015 yılında İngiltere’de yapılan bir ankete göre 36,609 evde eğitim gören çocuk olduğu belirlendi. Gerçek sayısının çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.
Üstelik anlatılanlara göre okulsuz çocukların sayısı giderek artıyor gibi görünüyor. “Eğer çocuklarını okuldan alan ve onlara yapılandırılmış bir şekilde eğitim vermeyen insanlardan bahsediyorsanız, bunda kesinlikle bir artış var” diyor İngiltere’de İsteğe Bağlı Evde Eğitim kitabının yazarı Simon Webb. “Pek çok listede, Facebook sitesinde ve grubunda, çocuklara okuldaki gibi öğretmemenin önemli bir akım olduğunu görebilirsiniz.”
Khimasia’nın oğulları günlerini dünyayı keşfederek geçiriyor. Zephan’ın antik Mısır’a duyduğu ilgiye, Noah’nın Bloodhound projesine ve hız rekoru kıran arabalara, Josiah’nın sanata ve Elias’ın mühendisliğe olan düşkünlüğüne ek olarak çocuklar kendi sebze/meyve ve bitkilerini yetiştirdikleri bir hobi bahçesine gidiyor, bir grup emekli insanla birlikte bir ahşap atölyesine katılıyor ve evde eğitim gören başka çocuklarla birlikte yüzüyorlar. Öğretmenlik eğitimi almış olan Khimasia’ya göre okulsuzluk, zihniyetlerinde önemli bir değişim yaşamalarını gerektirmiş: “Çok sayıda düşüncemden vazgeçmem gerekiyordu. Çocukları bir vizyonları olması ve kendi projelerine girişmeleri konusunda teşvik eden bir akıl hocası gibiyim daha çok.”
Profesör Peter Gray, çocukluğunu okulsuz geçiren 75 yetişkin üzerinde 2013 yılında yaptığı bir araştırmanın sonuçlarını şöyle anlatıyor: “Okulsuzluk, bu insanların kişisel sorumluluk, öz-motivasyon ve öğrenme arzusu duygularını geliştirdiği için, yüksek eğitim ve kariyerleri konusunda onlara fayda getirdi.”
Arka bahçedeki atölyesinde kendi yaptığı hidrojen jeneratörü kurcalayan Khimasia’nın en büyük oğlu Elias, kendine güvenen genç bir adam görünümü çiziyor. 14 yaşında örgün eğitime tekrar girmeye karar veren Elias, kendinden emin olduğu Uluslararası Genel Ortaöğretim Sertifikalarını (GSCE) almak için bir mühendislik akademisine devam ediyor. Bu sertifikalar, otomotiv endüstrisinde bir kariyer yapmasını sağlayacak. Elias, okulsuzluğun özyönetimli öğrenmeye verdiği önemin onu iyi bir problem çözer yaptığını ve aynı zamanda tutkularının peşinden gitmek için ona zaman ve alan tanıdığını düşünüyor. “Öğretmenim beni ‘Mühendisliğin Google’ı’ olarak tarif ediyor çünkü bir şeyler inşa etme, tasarlama ve icat etme konusunda deneyimlerim oldu.”
Ancak yine de okulsuzluğun aleyhinde konuşanlar da var. “Eğer bir çocuk dünyaya karşı gerçek bir merak duyuyorsa ve öğrenme isteği varsa, farklı konuları keşfetmek ve değerli yaşam becerileri edinmek için gerektiği kadar uzun zaman harcayabilir” diyor Webb. “Ama bazı ebeveynler bu yöntemi anlamayabilir, o zaman çocuk kendini bırakır ve çok fazla şey yapmaz.”
Gerçekten de Gray’in çalışmasına katılanların büyük çoğunluğu kendi okulsuzluk deneyimleri hakkında olumlu düşünseler de, katılımcılardan üçü “kötü” ve sosyal olarak kendilerini izole eden aile düzenlerinden geldiklerini belirterek mutsuz olduklarını dile getirdi. İngiltere’de büyüyenlerden bir tanesi şöyle diyor: “Okulsuzluğa kesinlikle karşıyım çünkü bence bu, “kötü” ailelerin topluma katılma/entegre olma ihtiyacı duymadan çocuklarını yetiştirmelerinin çok kolay bir yolu.” Bu kişi, herhangi bir alanda okumadığı gibi kendi yaşamı için tatmin edici bir plan da geliştirememişti.
Çocukların eğitiminin hukuksal sorumluluğu ebeveynlerinde olsa da, yerel yönetimler bütün çocukların uygun bir eğitim almasını sağlamak gibi bir yasal yükümlülüğe sahipler. Bunu sağlamak amacıyla Yerel Yönetimler Birliği, ailelerin, evde eğitim gören çocuklarını bildirmelerini zorunlu hale getirmek, çocukları görmek için ortamlarına girme ve sağlanan eğitimin uygunluğunu kontrol etme hakkı elde etmek için yetki talep etti ve bu yetkiyi aldı. Ancak evde eğitim görenler bugün bu kontrollerin hakkının verilerek yapılmadığını söylüyor.
Örneğin 26 yaşındaki Lewis James, 11 yaşında okuldan alınan bir çocuk. Her ne kadar yıllık olarak yerel bir müfettiş tarafından ziyaret edilse de ve uygun bir eğitim aldığı onaylanmış olsa da, Lewis evdeki eğitimini “hiç öğrenmemek” olarak tarif ediyor. “Aslında hiçbir şey yapmıyordum. Daha çok çizim yapıyordum ve model hamurundan bir şeyler üretiyordum. Annem benimle bir şeyler yapmamak için bahaneler ileri sürerdi. Benim çalışmama da izin vermezdi. 14 yaşındayken taşındık ve sonra bir daha eve müfettiş uğramadı.”
Lewis, 16 yaşında hiçbir vasfı ya da çalışma deneyimi olmadan bir iş bulmaya çalıştı ama başaramadı. 17 yaşında duvar ve yer mozaiği konusunda eğitim aldı ve temizlikçi olarak çalıştı. En sonunda bir vakıftan, bir ilüstratör olarak kendi işini kurmak için bağış almayı başardı. 2015 yılında vakfın genç temsilcilerinden biri oldu. Lewis bugün çeşitli etkinliklerde “eğitimsiz, okulsuz, işsiz” birinden, genç bir girişimci dönüşme hikayesini anlatıyor.
Khimasia’nın okulsuzluk felsefesi ise çok net: “Çocuklarımın bağımsız yaşam boyu öğrenenler olmalarını istiyorum. Ve neyi öğrenmek isterlerse öğrenebileceklerini bilmelerini. Önlerine ilginç fikirlerden oluşan bir şölen serin, çocuklar mutlaka öğrenecektir. Benim çocuklarım bunu yapıyor.”
Kaynak: 1-
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] 2-
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]