Doğru Düşünmenin önündeki en önemli engellerden biri : ÖNYARGI
27/12/2008
Doğru düşünmenin önündeki en önemli engellerden birisi de önyargıdır. Yazı etraflıca bu engeli aydınlatmaktadır. (Resûlüm! Onlara) de ki: Size bir tek öğüt vereceğim: Allah için ikişer ikişer ve teker teker ayağa kalkın, sonra da düşünün! Arkadaşınızda (peygamberde) hiçbir delilik yoktur! O ancak şiddetli bir azap gelip çatmadan evvel sizi uyaran bir peygamberdir. De ki: Ben sizden bir ücret istemişsem, o sizin olsun. Ücretim yalnız Allah'a aittir. O, her şeye şahittir. (34/46-47)
Bu ayette müşrikler önyargısız düşünmeye davet ediliyorlar.
DOĞRU DÜŞÜNMENİN : Doğru Düşünmenin önündeki en önemli engellerden biri : ÖNYARGI [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] İ ÖNYARGISIZ DÜŞÜNMEKTİR
'Bir önyargıyı parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur.'(Einstein)
1. Giriş:
Bir mesele hakkında gerçeği bilmiyorsak, şu veya bu yönden mutlaka kayba uğrarız. Bu, din konusunda da geçerlidir. Fakat sorun, insanların din konusunda araştırma yapmamağa daha eğilimli olmasıdır.
Önyargıların olumsuz birşey olduğu herkes tarafından kabul edilir. İlk planda bunu başkalarında görürüz/tesbit ederiz ve önyargıların dar kafalı(kavrayışı kıt) insanlarda oluştuğunu kabul ederiz. Çoğu insanlar 'başka insanlardan' daha fazla düşündüklerini zannettiklerinden dolayı, önyargıların da aslında kendilerinde bulunmadığından emindirler.
Bu insanlar düşündüklerini sanıyorlar, halbuki yaptıkları sadece önyargılarına yeni bir çeki düzen vermektir.
2. Tanımı:
Bir şey hakkında önceden hüküm vermek
Araştırılmadan verilmiş yargılar/hükümler
Tam delillendirilmemiş, asgari bilgiler(Minimalinformationen) tarafından sağlanmış yargılar
Deliller toplanmadan önce verilmiş hüküm.
Bütün veriler bilinmeden ve test edilmeden verilmiş hükümler, bunlar noksan ya da çarpıtılmış bilgilere dayanır.
Sabitleştirilmiş, yeni tecrübe ve bilgiler tarafından zor değiştirilebilecek yargılar
Başka görüşlere kapalı tek yönlü düşünüş tarzı.
Düşünce berisi kalıplardır. Yani düşünce sürecinin süzgecinden geçmemişlerdir. (Ebene des Denkens entzogen). Düşünmenin ötesinde, dışında kalırlar.
Herhangi bir teste tabi tutulmadan doğruluğuna karar verilen hükümler.
Önyargılar hakikat iddiasında bulunamamalarına karşın, insanın düşünme dünyasında çok sabit hale gelebilirler.
Eğer zihnimiz önyargıların esiri ise hiçbir zaman hakikati göremeyiz. Üzerinde hiçbir araştırma yapmadan birşeyin doğru veya yanlış olduğunu söylemek makul olmaz
Örnek: Hangi insanlara karşı müsbet/menfi duygular beslediğimizi düşünelim: Polisler, Doktorlar, Esnaflar, Bodyguardlar, Disko ziyaretçileri, Kadın futbolcular, İhtiyarlar, Tenis kulubü mensupları vs. Bu, günlük sosyal guruplar hakkında duygu yüklü tasavvurlar geliştirdiğimizi gösterir.
Dolayısıyla önyargısız insan yoktur. Yapılması gereken bunları asgariye indirmektir ve önemli düşünsel konularda(fikri, siyasi, ilmi/dini) ise hiç bulundurmamaktır. Konuya 'Günahsız insan yoktur, fakat büyük günahlardan herkes kaçınmak zorundadır' prensibine göre yaklaşmalıyız.
İnsanlar, gruplar ve fikirler hakkındaki düşünmeyi azami derecede tasarruflu tutma eğilimindedirler. Bu yüzden peşinen hüküm verip kendilerini yormazlar.
Bir iş adamı, hesap görürken gerçeği bilmek ister. Para kaybetmemek için duyguların ve önyargıların kendisini körletmesine izin vermez. Muhasebesini titizce yapar. Biz de paradan daha önemli olan hakikat konusunda titizce davranmalıyız.
3. Sebepleri:
1. Ortamı:
Kişinin düşünmeye ilişkin alışkanlığının bulunmaması
Düşünce için yeterli araçların(zeka, bilgi) bulunmaması
Düşünmeye ilişkin ilginin bulunmaması
Düşünmeye ilişkin zamanın bulunmaması
Konunun ilgi alanına girmemesi veya güncellik kazanmaması
gibi nedenler, önyargının yerleşmesi ya da sürdürülmesi için elverişli ortamları oluşturur.
2. Eski tecrübelerin genelleştirilmesi
Yeni durumun/bilginin kendine özgü nitelikleri dikkate alınmıyor. 'Bilgi'/önyargı sabitleşti ve önyargıya aykırı şeyleri algılama noktasında direniyor. Verilen yargıyı değiştirmek mümükün olduğu halde korunuyor.
3. Bilinmeyene karşı korku
Bu da doğru bilinen ve kişiye kesinlik duygusu kazandıran eski fikri ve düzeni için bir tehlikedir.
4. Düşünce konforunu bozmamak
İnsan önyargılarıyla kendisini uğraşmaya zorlayacak, uğraştıracak durumlardan kaçınmaya çalışıyor. Kişinin dünyayla ilgili kesinliğini (eigene Gewissheit der Welt) tehlikeye atması kişi açısından çok budalaca görünüyor. Fakat çoğunlukla istemeyerek hakikatin başka versiyonuyla bizi karşı karşıya getiren durumlar içine giriyoruz. Buna rağmen ruh dünyamızdaki barışı/rahatlığı korumak ve önyargılarımıza aklın ve basiretin girmesine karşı korumak için araçlar ve yollar vardır. Bu da seçici algılama ve rasyonellerştirme yoluyla oluyor.
5. Uyum sağlamak
Sosyalpsikologların tekrar tekrar yaptıkları bir deneyde: Bir öğretmen kokan bir kimyasal maddeyi ürettiğini öğrencilerine söyler ve bir bardağı bütün sınıfda dolaştırır. Öğrencilerin hepsi burunlarını çekerler. Daha sonra öğretmen dolaştırılan bardağın içinde sadece saf su olduğunu açıklar ve niçin bu şekilde hareket ettiklerini sorar. Öğrencilerin çoğu bir şeyi kokladıklarına inandıklarını açıklarlar. Bu örnek size inandırıcı gelmiyorsa bir daha ki sefer siz de dostlarınızı yemeğe davet ettiğinizde şu deneyi yapın: Ayran içerken 'bu ayran sanki kötüleşmiş' deyin ve misafirlerin içme arzularını gözlemleyin.
6. Menfaat ve kendini haklı gösterme/meşruiyet ihtiyacı.
İnsan önyargılarla kendi pratiğinin iyi ve doğru olduğunun tasdikini arar, önyargılarda meşruiyet kaynağını bulur.
4. Fonksiyonları:
Mevcut bilgilerimizi koruma şekillerinden birisidir önyargı.
Koltuk değneği fonksiyonu görür
Hayatımızda sıkça bu 'koltuk değneklerine' dayanıyoruz, hareket kabiliyetine sahip olmak için.
Başkalarının otoritesine güvenmek hayatı nasıl kontrol edilebilir 'überschaubar' tutuyorsa, önyargılar da hayatımıza rahatlatıcı bir yapı/düzen kazandırıyor.
--> Önyargı hayatı düzene sokuyor/yapılandırıyor
--> Önyargı hayattaki karışıklığı/kompleksliliği azaltıyor. Yani her sosyal, fikri, ilmi konuyu akli ve tecrübi olarak test etme zorunluluğundan bizi kurtarıyor. Bazı tecrübeler yapıyoruz ve bunları genelleştiriyoruz, ilk tecrübe edilen şey hakkında bir yargı oluşturarak. Benzeri durumlarla karşılaştığımız zaman birinci yargıyı harekete geçirip yeni duruma uyguluyoruz. Yeni durumun bazı yönleriyle ilgili bilgi eksikliğini bu eski tecrübe kapatıyor. Ön-Yargı boşluk dolduruyor.
Kendi gurubunu yükseltme, karşı gurubu küçük görme ve dışlama fonksiyonunu görür.
5. Önyargının içinde ne var/hangi özelliklere sahip ?
1. Genelleme:
Bir veya iki tecrübeden genel geçer hüküm çıkarmak. Önyargılar kendilerimizin veya başkalarının aktardığı tecrübelerin genellemesine dayanır. Muhakemede en fazla rastlanan düzensizliklerden biri 'acele genelleme' yapmaktır.
Örnek: Gazetede yabancı birinin suç işlediğini okuyunca: 'Yabancılar kanunlara uymuyorlar' genellemesi yapılır. Her karşılaşılan yabancıda bu hatırlanıyor.
2. Duygu yüklü tutum/duygusallık
Önyargıların bariz bir duygusal boyutu var. 'Duygu bilgisi' olarak da tanımlayabiliriz, çünkü akla dayalı olmayan bir yöneliş veya red içeriyor. (Bu 'bilgi' hayat dünyasının duygusal temel düzenini temsil ediyor). Görüşler hakkındaki olumsuz duygusal tutumlar, bilgiye ve tecrübeye dayanmaktan ziyade genellemelere dayanır.
3. Kalıcı ve sabittir
Önyargılara değişikliklere karşı bağışıklık kazandırılıyor.
4. Hakikatle uyuşmaması/yanlış oluşu
Örnek: 'Kadınlar direksiyonda berbatlar' önyargısı yapılan araştırmalarla çürütülmüştür.
5. Işık saçma özelliği
Önyargı, değerlendirmenin tek ve hakim boyutu oluyor. Önyargının konusu olan şeyin diğer yönleri üzerine ışık saçılıyor, böylelikle ya hiç ya da çarpık algılanıyor.
6. Önyargılar olumlu da olabilirler, (kendi gurubuna olumlu önyargılar beslemek gibi.)
6. Önyargıları koruma şekilleri:
Hakikati eğmek(seçici algılama ve çarpıtma):İnsanın aklı bir kere bir şeyden hoşlandıysa geri kalan herşeyi ona zorla uydurmaya çalışır, zıddı isbatlanmış olsa bile görmezlikten gelir, kendine göre aklileştirerek iptal eder, sırf ilk kabul ettiği şeyin otoritesi sarsılmasın diye. Algılamalarını önyargılarıyla uyumlu olacak şekilde yapar. Karşıt düşünceler algılanmak istenmez. Önyargılı kişi, deneyim ve algılamalarında önyargılarına uygun düşecek deliller peşinde koşar, bunlara ters düşenlerden ise kaçar. Seçici algılamaya bir diğer örnek ise, sorunu olan kimsenin kitap okurken sadece sorunuyla ilgili noktaları algılamasıdır.
Aklileştirmek:önyargılarını kendine göre güya akla dayandırmak, deliller(!) ileri sürmek. Bu suretle önyargının içindeki duygusal boyut 'akli' argümanların arkasına saklanıyor. Önyargılar benliğin parçası olduklarında tutarsız, eksik, yanlış olan ilginç savunmalar başlar. Önyargılar derinliğine düşünen hiçbir aklı tatmin edecek cinsten değillerdir. Mesela Türklerle ilgili 'ben Türkleri sevmiyorum veya benim iş yerimi çalıyorlar' önyargısı bu şekilde ifade edilmeyip, olay daha da aklileştirilerek, 'iş piyasası Türkleri artık entegre edemiyor' vb. akli argümanlar arkasına gizleniyor.
8. Önyargılardan Nasıl Kurtulabiliriz?
Önyargıları sorgulama ve test etmeye hazır olmalı. Alışılmış pratikler ve davranışlarımız sorgulanmadığı müddetçe önyargılardan arınamayız.
Aynayı kendi düşüncelerimize tutmak. Kendi eksiğimizi görmek için bakmalıyız. Genelde insan kendine yeterlilik duygusuyla bundan kaçınır.
Kendimize yapılmasını istemediğimiz(önyargıyla değerlendirilme) şeyi başkasına yapmamak
Özeleştiri. İnsanlar özeleştiride çok zorlanıyorlar. Çünkü özeleştiri huzursuzluk getiriyor(macht unsicher). Bazen kutsal şahsi inekleri/buzağılarını kurban etmek gerekir. Kendimizi gerekli olan özeleştiriye zorlamalıyız.
Önyargıları korumanın şekillerinin tam tersini yapmak. (Seçici algılamamak gibi..)
Karşı tarafa, düşüncelerinin önyargı niteliğinde olduğunu hatırlatmak, bazen zıt düşünceleri ileri sürmekten daha etkindir.
İnsanda oluşan "erken yargılar" yeni bilgilerle yüzleşince değişmiyorsa, önyargıya dönüşmüş demektir.
9. Kur'an'a Önyargılı Yaklaşım:
İnsan taşıdığı düşünce ve inançlarının Kur'an bütünlüğünde sağlamasını yapmalı. Kur'an'ı odak nokta olarak alıp herkese göre Kur'an'i doğrular yerine, Kur'an'ın kendi doğrularını önplana çıkarmalı. Parçada kalınıp bütünlük gözardı edildiği müddetçe Kur'an'da hemen her görüş sahibinin kendisine hak verdirtecek dayanaklar bulması mümkündür.
'Kur'an'a sünni(önyargılı) giren sünni(önyargılı) çıkar, şii giren şii çıkar' (Ali Şeriati)
10. Sonuç:
Hem Kur'an'a hem de diğer fikirlere önyargısız yaklaşmak gerekmektedir