Peygamberimizin Hadis Ve Sünnetleri

Çevrimdışı zalim09

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
# 28 Eyl 2012 21:29:56
Resulullah (s.a.v)'a açlıktan şikayet ettik ve karınlarımızı açıp gösterdik. Herkeste bir taş vardı. Resulullah (sav) da karnını açtı, O'nda iki taş vardı.
 
Ravi: Ebu Talha (r.anh)
 Kaynak: Tirmizi, Zühd 39, (2372)

Çevrimdışı okulönceci26

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.626
  • 18.853
  • Okul Öncesi Öğrt.
  • 3.626
  • 18.853
  • Okul Öncesi Öğrt.
# 28 Eyl 2012 21:38:34


Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
 
(Kıyamette, herkes ömrünü ve gençliğini nerede geçirdiğinden, malını nereden kazanıp nereye harcadığından ve
 ilmi ile amel edip etmediğinden sorguya çekilecektir)
 
[Tirmizi]~

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.664
  • 226.418
  • 28.664
  • 226.418
# 29 Eyl 2012 06:32:55
Açıklamasını dikkatlice okuyun!
Peygamber (sav) şöyle buyuruyor: "Allah, nazar boncuğunu takan kimsenin işini tamamlamasın" (Hâkim ve Ahmed rivayet etmiştir)
Peygamber(sav) : “Kim birşey takarsa bütün işleri o taktığı şeye teslim edilir" bu
yurmuştur. (Tirmizi, Tıb: 24)

Abbâd İbnu Temîm anlatıyor: "Ebü Beşîr el-Ensârî (radıyallâhu anh) kendisine bildirmiştir ki, Ebü Beşir bir seferde Resüllullah (aleyhissalatu vesselâm) ile beraberdi. Efendimiz, o sırada tellâlına emrederek şu hususu ilan ettirdi: "Hiçbir devenin boynunda kirişten mamul bir gerdanlık veya (herhangi) bir gerdanlık kalmasın, mutlaka kesilsin!"

Mâlik: "Zannederim bu yasak, nazar değmesine (karşı develerin boynuna asılan şeyler) için verilmiş olmalı demiştir."

Buhârî, Cihâd 139; Müslim, Libâs 105, (2115); Muvatta, Sıfatu'n-Nebî 39, (2, 937); Ebü Dâvud, Cihâd 49, (5552).



Kuran da Put ve benzeri şeylere tapmak onları aracı koşmak kesinlikle yasaklanmıştır.
bir renkli cam parçası, bir dal parçası yada uğurlu olduğunu düşündüğünüz bir eşya yada böcek aslında günümüzün putlarıdır. Çünkü bunlar bırakın size bir fayda sağlamayı, kendilerini bile koruyamayan aciz nesnelerdir
YUNUS SURESİ 18. ayet
" Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve: Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır, diyorlar. De ki: "Siz Allah'a göklerde ve yerde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Hâşâ! O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir."
Nazar boncuğunu takmak kesinlikle haramdır. Câhiliye döneminden devam eden anlamsız bir adettir. Peygamber (sav) şöyle buyuruyor: "Allah, nazar boncuğunu takan kimsenin işini tamamlamasın" Hâkim ve Ahmed rivayet etmişti


Peygamberimizin tatbik ve tavsiye ettiği mânevî ilaçlardan başka yollara başvurup şifa aramak mü’mine yakışmaz. Cahiliye devrinde Araplar bazı hastalıklardan dolayı boyunlarına ve kollarına çeşitli âlet ve boncuklar takarlardı. Deva ve şifayı da o taktıkları şeylerden beklerlerdi. Şirk kokan, inancına uymayan bu nevi işleri şiddetle yasaklayan Peygamberimiz(sav), “Kim birşey takarsa bütün işleri o taktığı şeye teslim edilir" buyurmuştur. (Tirmizi, Tıb: 24)


Nazardan korunmak için mânâsı bilinmeyen bazı muskalar yazıp kullanmak veya “nazar boncukları” takmak İslâm inancına uymayan bâtıl âdetlerdir. Bu gibi şeyleri insanın takınması caiz olmadığı gibi, bir hayvana veya bir eşya üzerine takmak da aynı şekilde meşru değildir. Peygamberimizin haram saydığı bazı şeyler arasında nazarlık takınmak da sayılmaktadır. (Neseî, Zînet: 17)

Peygamberimiz (s.a.s) de nazarlık kullanmayı hoş karşılamamış, bu gibi şeyleri üzerlerine asan kimselerin bey`atlerini kabul etmemiştir (Nesâî, Zinet,17; İbn Mâce Tıb, 39).

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.521
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.521
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 29 Eyl 2012 20:49:40
Sevbân (r.a.) rivayet ediyor:
“Mü’minin ferasetinden sakınınız.
Çünkü o Allah’ın nuru ile bakar ve O’nun muvaffak
kılmasıyla konuşur.”
(Hadis-i Şerif)

Çevrimdışı zalim09

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
# 30 Eyl 2012 00:16:09

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
 
“Kim bana bir defa salâtü selâm getirirse, bu sebeple ALLAH Teâlâ da ona on misli merhamet eder."
 
Hadis-i Şerif [Müslim, Salât 70. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 26; Tirmizî, Vitir 21; Nesâî, Ezân 37, Sehv, 55.]

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.664
  • 226.418
  • 28.664
  • 226.418
# 30 Eyl 2012 08:46:30
Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:

Allah kime dindar bir kadınla evlenmeyi nasip ederse, ona bu şekilde dininin yarısında yardım etmiş olur. Geriye kalan yarısında da Allah’a karşı gelmekten sakınsın.

(Suyuti, Camius Sağir, 2/932, No: 8730)

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.664
  • 226.418
  • 28.664
  • 226.418
# 30 Eyl 2012 08:47:38
“Temizlik imanın yarısıdır. Elhamdülillah duası mizânı, sübhânellah ve elhamdülillah sözleri ise yer ile gökler arasını sevap ile doldurur. Namaz nurdur; sadaka burhandır; sabır ziyâdır. Kur’an senin ya lehinde ya da aleyhinde delildir. Herkes sabahtan (pazara çıkar) nefsini satar; kimi onu âzâd kimi de helâk eder. ”

(Müslim, "Tahâret", 1)

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.664
  • 226.418
  • 28.664
  • 226.418
# 30 Eyl 2012 08:54:30
esûlullah Sallallahu Aleyhi Vessellem buyurdular ki:

"Gerçek mücahid, nefsiyle cihad edendir."

(Tirmizi, Fedâilu'l-Cihad 2)

Çevrimdışı AYNALI

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.281
  • 21.082
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 3.281
  • 21.082
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 30 Eyl 2012 09:43:35
"Ya ilim öğreten, ya ilim öğrenen, ya dinleyen yada bunları seven ol. Sakın beşincisi olma! Yoksa helak olursun.

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.521
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.521
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 30 Eyl 2012 09:51:54
Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, yolcunun duası ve babanın evladına duası.

Hz. Muhammed (s.a.v) - Kaynak: İbn Mâce

Çevrimdışı s.kahya

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 8.773
  • 33.609
  • Müdür Yardımcısı
  • 8.773
  • 33.609
  • Müdür Yardımcısı
# 30 Eyl 2012 11:16:16
“Kim Allah’ın rızasını talep ederek bir mescid inşa ederse, Allah ona cennette bir ev inşa eder.”

Hadis-i Şerif

(Müslim, “Mesacid”, 24)

Çevrimdışı zalim09

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
# 30 Eyl 2012 15:47:06
Muaz İbni Cebel (ra)'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sav), Muaz'ın elini tutmuş ve şöyle buyurmuştur:

"Ey Muaz, Allah'a yemin ederim ki ben seni gerçekten seviyorum. Sonra da ey Muaz sana her namazın sonunda: ‘Allah'ım! Seni anmak, Sana şükretmek ve Sana güzelce kulluk etmekte bana yardım et!' duasını hiç bırakmamanı tavsiye ediyorum."

                                                               (Ebû Davud, Vitr 26; Nesaî, Sehv 60)

İnsan, ilişkileriyle var olan ve hayatını bu ilişkiler çerçevesinde anlamlandıran bir varlık. İnsanın sosyal çevresiyle bağının niteliği ve kalitesi, İslam'ın bireysel planda nihaî hedefi olan dünya ve ahiret saadetinin anahtarı konumundadır. Bu anlamda bir Müslümandan beklenen, hayatın içinde, insanların arasında ve sorumluluklarının bilincinde olarak hayatını sürdürebilmektir.

Tek başına iyi olmak, tek başına abid, alim, arif... olmak övünülecek özellikler arasında yer almaz. Buna karşılık, hayata anlam katarak yalnızlığın insanı içine gömdüğü dipsiz kuyulardan çıkaran birliktelikler teşvik edilir. "Allah için" sevebilmenin kazandırdığı güçle tekamül ufkuna birlikte kanat açabileceği dostları / yakınlarını - en azından sadece insan oldukları için - sevmenin, sıradan alışkanlıklar başta olmak üzere davranışların tümüne rengini vermesi beklenir.

Dostlarımıza duyduğumuz sevgi, doğruyu yanlıştan, güzeli çirkinden, iyiyi kötüden ayırt etmemize yardımcı olmak yerine gözümüzü âdeta körleştiren, kazandığımız kalpleri kaybetme güvensizliği içinde bizi adaletten, yanlışın düzelticisi, eksiğin tamamlayıcısı hayırlı dostlar olmaktan uzaklaştırıp duyarlılığımızı dumura uğratan hastalıklı bir sevgi olmamalı. İkili ilişkilere, riyakarlık, güvensizlik ve cesaretsizliğin damgasını vurduğu günümüzde çok da anlaşılabilir gelmese de bu sevgi, karşılık beklemeksizin sadece sevilenin daha mahir, daha erdemli, daha iyilerden olabilmesi için yüreği titretmeli. İnsanı, sadece seviyor olmaktan kaynaklanan sorumluluk duygusuyla besleyip kuşatmalı, affı ve merhameti yol azığı kılarak umuda taşımalı.

Sözü özü bir olan Rasûlullah'ın Yemen'e idareci olarak gönderdiği genç Muaz'la yaşadığı bu hikayeden sevdiklerimize karşı sorumluluklarımızın nereden başladığını öğrenebiliriz. "Bir kimse din kardeşini sevdiği zaman kendisini sevdiğini ona bildirsin." (Ebû Davud, Edeb 112-113) tavsiyesinin ilk uygulayıcısı olan Hz. Peygamber'in bu sünneti unutalıdan beri aile yaşantımızdan tutun, iş hayatımızda istihdam ettiğimiz insanlara varıncaya kadar yakın çevremizdekilere "şımarıp gevşemeye başlarlar" evhamıyla davranır olduk. Gevşemeyi önlemek isterken, korkunun olduğu  yerde sevgi fidanının büyüyemeyeceğini acı da olsa öğrendik. Bu defa da bir başka yanlışın kucağına sığmaya çalıştık: sadece kelimelerde yaşayan, insanı "oldurmayan" duygu (!)ların deniz köpüğü kıvamına tutunma yanlışının...

Sevdiklerimize karşı sorumluluğumuz, duygularımızın ifade edilmesinden başlar demiştik. Sevginin ifadesinde tılsımlı bir yön vardır; içten söylenmiş bir sözcük, görünenin arkasında saklı duranı anlama gücünü ve savunmacı olmayan, tarafsız bir yaklaşımla kendini sağlıklı değerlendirebilme becerisini ortaya çıkarır. Yapıcı her eleştiriyi kişiselleştirme yanlışına düşmekten bizi korur.

Bu hadis-i şerifle, iki kişi arasındaki sevgi ve muhabbeti, dostluk bağını güçlendirecek somut reçeteler sunan Hz. Peygamber, sevginin ifadesi, isimle hitap, sıcak ve samimi dostluk ortamlarında elinden tutma... örneklemelerini göstermekle kalmıyor bütün bunların samimi niyetlerle yapılmasının insanın zihin ve gönül dünyasında hangi hassas noktayı uyarabileceğini düşünmemize de kapı aralıyor. Başkasına yapacağımız ya da bize yapılan tavsiye ve yönlendirmelere nasıl bir yöntemle yaklaşacağımız konusunda ufkumuzu aydınlatıyor.

Seven, sevdiğinin hayrını istemeli. Birbirleriyle bildiklerini paylaşmak, karşısındakine her durumda işe yarayacak tavsiyelerde bulunmak, kulluk çizgisinde yapılan işi - amel - destekleyici manevi açılımlara vesile olabilmek de Allah için birbirini seven kişilerin atlamamaları gereken bir sorumluluktur. Her anımızda ve her işimizde Allah'ın yardımına ihtiyacımız olduğunu, bunun "kul" oluşumuzdan kaynaklandığını hatırlamak ve hatırlatmak da bu sorumluluğun bir parçası olmalı.

 Hayırlı amelin, az da olsa sürekli olarak yapılan olduğunun bilinciyle düşündüğümüzde hadisimizde geçen duaya ve böyle duaları bize hatırlatan dostlara / dostluklara ne kadar ihtiyacımız olduğunu bu kez daha derinden anlıyoruz.


 Sevdiğinize Sevdiğinizi Söyleyin. Hadisi Şerif

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.664
  • 226.418
  • 28.664
  • 226.418
# 30 Eyl 2012 21:44:17
Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem,

Hazret-i Ebûbekir’in kızı Esmâ’ya şu tavsiyede bulunuyor:

“Ey Esmâ!..

Cimri olma ki, Allah da sana eksik vermesin.

Saymadan ver ki, Allah da sana saymadan versin.

Kesenin ağzını bağlama ki, Allah da sana nîmetini eksik etmesin, kesenin ağzını bağlamasın.

İnfak et ki, Allah da sana infak etsin.”

Buhârî, Zekât, 21; Müslim, Zekât 88, Birr 40

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.521
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.521
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 01 Eki 2012 01:10:42
Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:

Yatağına girdiğinde şöyle dua et: "Allahım! Tamam olan kelimelerine sığınırım. Onun gazab ve ikabından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve yanıma gelmelerinden."

Ravi: Hz. Velid İbni Muğire (r.a.)

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.664
  • 226.418
  • 28.664
  • 226.418
# 01 Eki 2012 07:02:06
124) Muğire bin Şu'be’den (r.a.) gelen rivayette Resûlullah’ın (s.a.s.) şöyle buyurduğunu söylemiştir:

“Musa (a.s.) Rabbine:

“Cennet ehlinden konumu (yeri) en aşağı olan kimdir?” diye sordu. Allahu Teâlâ da şöyle buyurur:

“Bu kimse, cennete cennetliklerin girmesinden sonra (cennete) gelen kimsedir. O adama:

“Cennete gir” denilir. O da:

“Ey Rabbim! Nasıl gireyim? Cennetteki insanlar yerlerini almışlar, kendilerine verilen nimetleri kapmışlardı” diye cevap verir. Kendisine:

“Sana dünyadaki meliklerin (kralların) malları-mülkleri mislince versem razı olur musun?” denilir. O da:

“Razı oldum, Ey Rabbim” diye cevap verir. Yüce Allah (c.c.) ona:

“Sana, bu vardır ve bir misli misli misli misli (daha) var­dır.” diye buyurur. Adam da beşinci kez (yine)

“Razı oldum Ey Rabbim!” der. Allahu Teâlâ:

“Bu sanadır ve on katı da senindir. Nefsinin çektiği gözünün lezzet aldığı da senindir” diye buyurur. Bunun üzerine o yine:

“Razı oldum Ey Rabbim!” diye cevap verir. (Musa (a.s.)) bu sefer:

“Ey Rabbim! Cennette konumları en yüksek olanlar kimdir?” diye sorar. Allahu Azze ve Celle de şöyle buyurur:

“Benim seçtiğim ve onlarda bunu karar kı­lıp bıraktığım, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitme­diği ve hiçbir beşer kalbinin hatırına getirmediği nimetlere sahip olan seçkin kimselerdir.”

Kur’ân-ı Kerim’de bu hadisin muhteviyatını da doğrulur mahiyette şöyle buyurulmuştur:

“O kimselere o işlediklerine mükafat olmak üzere, gözleri nurlandıran ne nimetler gizlen­diğini hiçbir kimse bilmez.” (Secde: 32/17)[1]

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK