İbrâhîm-i Edhem kuddise sirruh sordular ki, Allâhü Teâlâ Dua ediniz, kabûl ederim. [Mü'min, 40/60] buyuruyor. Halbuki, istiyoruz, vermiyor? Cevaben İbrâhîm-i Edhem kuddise sirruh buyurdu ki:
Allah'ı tanıdığınızı söylüyorsunuz, ama emirlerini tanımıyorsunuz.
Resûlüllah'ı sallallahü aleyhi ve sellem sevdiğinizi iddia ediyorsunuz, sünnetini ise tatbik etmiyorsunuz.
Kur'ân-ı kerîmi okuyorsunuz, ama manasıyla amel etmiyorsunuz.
Cenâb-ı Hakkın verdiği nimetleri yiyor, ama O'na şükür etmiyorsunuz.
Şeytanın düşman olduğunu söylüyorsunuz , ama onunla dostluk kuruyorsunuz.
Cenneti sevdiğinizi iddia ediyorsunuz, ama ona hazırlık yapmıyorsunuz.
Cehennemden korktuğunuzu iddia ediyorsunuz, ama O'ndan sakınmıyorsunuz.
Ölüm haktır diyorsunuz, hak olan ölüme hazırlık yapmıyorsunuz.
Babalarınızın, dedelerinizin ne olduklarını görür, ibret almıyorsunuz.
Kardeşlerinizin ayıbıyla uğraşıyor, kendi ayıblarınızı göremiyorsunuz.
Ölülerinizi gömüyorsunuz, ama bir gün kendinizin de gömüleceğini hatırlamıyorsunuz.
Böyle olan kimseler, üzerlerine taş yağmadığına, yere batmadıklarına, gökten ateş yağmadığına şükür etsin! Daha ne isterler? Dualarının neticesi, yalnız bu olursa, yetmez mi? Canlı ve diri bir kalble Allah'a dua edemiyor, redde müstehak oluyorsunuz. Bu saydıklarımı terk edince huzurunuzun geldiğini, duanızın kabul olduğunu göreceksiniz.