Peygamberimizin Hadis Ve Sünnetleri

Çevrimdışı hafız ahmet

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.068
  • 20.096
  • Okul Müdürü
  • 4.068
  • 20.096
  • Okul Müdürü
# 02 Mar 2013 20:35:59
“Üç şeyin kıymetine paha biçilmez: Emniyet, sıhhat ve yeter derecede geçim.”

Allah (c.c) Resulü bir başka hadislerinde hayatı yaşarken dikkat etmemiz gereken çok önemli beş esası bildirerek aslında bir manada hayatında özetini peygamberane bir dehayla bize tavsiyede bulunuyorlar. Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Hasta olmadan evvel sıhhatinizin, ölüm gelip çatmadan evvel hayatınızın, fakirliğe düşmeden evvel servetinizin, ihtiyarlamadan evvel gençliğinizin, meşguliyetten evvel boş vaktinizin kadrini biliniz ki pişman olmayasınız.

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 03 Mar 2013 01:24:44

Ağacın Efendimiz (sav)'e İnkıyâdı


Hatem b. İsmail, Ya'kub b. Mücahid (Ebû Hazre) aracılı­ğıyla Ubâde b. Es-Sâmit (r.a.)'m torunu Ubâde b. Velîd'in şöyle dediğini anlatır:

 Babamla beraber henüz daha berhayat olan Ensar'm şu kabilesinden ilim öğrenmek üzere yola çıkmıştık. İlk karşı­laştığımız zat, Peygamberin arkadaşı Ebû'l Yeser olmuştu. Beraberinde kölesi vardı. (Bize ondan dinlediklerini nakletti. Sonra kendi mescidinde bulunan Câbir b. Abdillah'm yanma geldik. Ondan duyduklarını da anlatıp Câbir (r.a.)'ın şöyle dediğini anlattı:[2]

 "Rasûlüllah (s.a.v) ile birlikte yola çıkarak gayet geniş bir vadiye geldik. Peygamber (s.a.v) abdest bozmak için (ileriye doğru) gidince, ben de bir su kabı alarak peşine düştüm. Pey­gamberimiz kendini siper edecek bir şeylere bakmdıysa da gizlenecek bir şey bulamadı. Vâdînin kenarında iki ağaç var­dı. Nebi (s.a.v) onlardan birine gidip dallarından birini tuttu, ve ona, "Allah'ın izniyle bana doğru eğil" buyurdu. Sanki a£aç sürücüsüne son derece itaat eden, bur­nuna burunsalık[3] geçirilmiş deve gibi Efendimizle birlikte yere doğru eğildi: Efendimiz öbür ağacın yanma gelerek onun da dallarından birini tutup "Allah'ın izniyle bana eğil" buyurdu. O da aynen birincisi gibi yere doğru eğildi. Nihayet yolun ortasında iki ağacın arasına durup ikisi arasını cem ederek: "Allah'ın izni ile, ikiniz etrafımı sarı­nız " buyurunca ağaçlar Efendimiz'i çevirdiler.

 Cabir burada sözüne şöyle devam etti: Ben Rasûlü Ek­rem'in kendisine yakınlığımı hissedeceği korkusuyla koşma­ya başladım. (Yani oradan uzaklaştım). Oturup kendi kendi­me bir şeyler söylemeye koyuldum. Böyle tembelce durmuş, vaktimi öldürmüşüm de haberim yokmuş Bir de ne göreyim. Rasûlüllah (s.a.v) gelmiyor mu! Baktım ağaçlar birbirinden ayrılmış. Rasûluîlah (s.a.v)'i, biraz duraklayıp başıyla sağa ve sola şu şekilde işaret edip, sonra da yürüdüğünü gördüm. Yanıma gelince: "Ya Câbir! Şu makamı mı gördün mü ?" buyurdu. "Evet ya Rasülallah" dedim. Bana:

 "Şu iki ağacın yanma git ve her birinden birer dal kes. Sonra onları getir. Şu bulunduğum yere gelince, dalın birini sağına diğerini de sol tarafına bırak" buyurdu. Câbir şöyle devam edip anlattı.

-Kalkıp bir taş alarak kırıp onu düzledim de bıçak gibi keskinleşti.

 Ağaçların yanma geldim, ve her birinden birer dal kes­tim. Sonra onları sürüyerek Peygamber (s.a.v)'in demin dur­duğu yere geldim, ve dalın birini sağ tarafıma, diğerini sol tarafıma bırakıp ardından Nebi (s.a.v) e yetişerek: "Ya Rasü­lallah! Dediğini yerine getirdim. Bu ne idi?" diye sordum da:

 "Ben sahipleri azâb olunmakta olan iki kabre rastladım. Bu iki dal, yaş kaldığı sürece onların azaplarını şefaatimle hafifletmek istedim" buyurdu. Sonra ravî içinde; insanların suya çok muhtaç kaldıkları, Efendimiz'e azıcık su getirdik­lerini, elini kabın içine koyduğunu ve Câbir'in suyun Efendi-miz'in parmakları arasında kaynadığını gördüğünü, insanla­rın kanmcaya kadar ondan sulandıkları, bulunan uzun bir hadis anlattı.

«Câbir devam ederek şöyle anlattı:[4] Oradan askerin bu­lunduğu yere geldik. Rasûlüllah (s.a.v): "Ya Câbir! Bir abdest ibriği iste!" buyurdu. Ben de: "Dikkat, dikkat! ibrik arıyo­rum, ibrik!" diye bağırdımsa da (kimsede su bulunan bir kap çıkmadı). Efendimiz-'e: "Ya Rasülallah! Kervanda bir damla su bulamadım" dedim. Câbir şöyle devam etti: Meğer Ensar' dan eski, deriden mamul bir tuluk içerisindeki suyu, bine­ğinin semerinin kaşına asarak peygamberimize suyu soğutuveren biri varmış. Peygamber (s.a.v) bana:

-Haydi! Falan, Ensarî'ye git de tuluğunda bir şeyler var mı, bir bak!, buyurdu. Ben oraya gidip tuluğun içine baktımsa da içinde ancak bir damla su bulabildim. O da su tuluğu­nun dibinde bir yerdeydi.[5] Zaten suyu boşaltmaya kalksam, yok edecekti. Rasûlü Ekrem'e ge­lip, "Ya Rasûlallah! Ben onun tuluğunda sadece tuluğun di­bindeki ağızlıkta bir damla su bulabildim. Onu da boşaltmaya kalksam, deri kuruluğundan onu emiverecek" dedim. Efendimiz (s.a.v) de: "Git onu bana getir!" buyurdu. Ben de alıp geldim. Rasûlüllah tuluğu eline alıp ne olduğunu bir tür­lü anlayamadığım bir şeyler söylemeye başladı, deriyi de el­leriyle sıkıyordu. Sonra onu bana verip; "Ya Câbir! Bir çanak (var mı diye) seslen" buyurdu. Ben de "Ey kervandaki çanak (sahibi) diye ünledim. (Birinden) çanağı alıp getirdim, ve önüne bıraktım. Rasûlüllah eliyle şöyle diye işaret edip elini çanağın içine uzattı, ve parmaklarını birbirinden ayırdı. Sonra elini tuluğun dibine soktu, ve "Ya Câbir! al, bana su dök ve bismillah de!" buyurdu. Ben de ona su döküp bismillah dedim. Suyun Rasûlüllah (s.a.v)'in parmakları arasından kay­nadığını gördüm. Sonra çanaktan da su kaynamaya başlayıp dönerek yükseldi ve çanağı doldurdu. Efendimiz: "Ya Câbir! Suya ihtiyacı olanlara seslen" buyurdu. İnsanlar gelip iyice kanmcaya kadar sulandılar.

 Sonra ben: "Hala suya ihtiyacı olan kaldı mı ki?" dedim. Bunun üzerine Rasûlüllah elini çanaktan çıkardı, hala o su ile doluydu.

 Orada insanlar açlıklarını da Rasûlullah'a arz ettiler. Bu­nun üzerine o da "Belki Allah sizi doyuracaktır" buyurdu. Seyfe'l Bahr denen mıntıkaya geldik ki, deniz büyük bir hay­vanı dışarı atmıştı. Hemen bir tarafına ateş yaktık ve balık­tan ateşte kızarttık, ve yem yaparak doyana kadar yedik.

 Câbir: Ben, falan ve falan diye beş kişinin adını vererek "balığın gözlerini çevreleyen kemiğin içine girdik de bizi geri çıkana kadar hiç kimse göremedi. Onun kaburgasından (kıl­çığından) bir tanesini alıp yay gibi eğdik. Sonra kervandaki en boylu adamı en uzun deveyi ve en büyük semeri alıp (üze­rine bindirerek) bu kılçığın altından geçti de başını eğivermedi" diyor.»

Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.[6]

 A'meş ve diğerleri İbrahim Nehâî- Alkame isnadıyla Ab­dullah b. Mesûd (r.a.)'m şöyle anlattığını naklederler:

-Peygamber (s.a.v) ile bir seferde iken namaz vakti gelip çatmıştı. Ama yanımızda bir kaç damla sudan başka birşey yoktu. Rasûlüllah (s.a.v) su isteyip bunu yemek tabağına bo şaltıp elini de içine soktu. Birden parmakları arasında sular kaynamaya başladı. İnsanlar gelip abdestlerini aldılar ve su­dan içtiler:

 Ravî Alkame der ki: Ben bu hadisi, Salim b. Ebi'l Ca'd'a anlattım da bana; "Bunu bana Câbir (r.a.) da anlattı. Ben Câ­bir e: "O gün kaç kişiydiniz?" diye sormuştum da, "Bin beş yüz kişiydik" diye cevap verdi, dedi.

 Bu hadisi Buharî de rivayet etmiştir.[7]

 Amr b. Mürre ile Husayn b. Abdirrahman da, Salim b. Ebi'l Cad aracılığıyla Câbir (r.a.) dan şöyle dediğini nakle­derler:

-Rasûlüllah (s.a.v) ile bir yolculukta beraber idik. Müthiş bir susuzluk baş gösterdi. Korkuyla Rasûlüllah'a sığındık. Elini bir su kabına daldırdı. Parmakları arasından sanki pı­nar gibi su kaynamaya başladı. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v) «Bismillah diyerek alın.» buyurdu. Hepimiz içtik, he­pimize bol bol yetti. Yüz bin kişi bile olsak yine yetecekti. Câbir'e (r.a.): "Kaç kişiydiniz?" diye sordum da "bin beş yüz kişi" diye cevap verdi.

 Bu sahih bir haberdir.[8]

 ***********KAYNAKLAR************

 [2] Zehebî burayı atlamıştır. İkmali Müslim'in Sahihinden yapılmıştır.

 [3] Bugün unutulmuş bir kelimedir. Serkeş olan hayvanlara nal çakıldığı zaman uslu durması İçin burnuna geçirildiği iple sıkılan ağaç bir alet idi. Bilhassa nalbantlıkta kullanılırdı.

 [4] Kıssayı önemine binâen Müslim'den naklediyoruz. Zira hadis bu hadistir.

 [5] Bu, ağzında' diyede terceme olunabiliyorsa da esasta 'dibidir' Zira tuluğun hem ağzı hem dibi bağlanarak kapanır. Su doldurulurken geniş olan ağzından doldurulur. Boşaltılırken azar azar kullanılması için alttaki ufak delikten alınır. Tuluk esas su için yapılan deriye denir. Eski türkçemizin zenginliğim tuluğun kuruluğu onu emip bilmeyenler bunu Tulum ile karıştırırlar. Oysa Karaman Toroslarında deri eğlenerek tüyleri dökülür; su, süt ve ayran için kullanılacak hale getirilirse buna Tuluk denir. Peynir, yağ, keş, nor ve kavurma için avsunlanarak yapılan tüylüsüne Tulum denilir. Çocukluğumuzda nur içinde, yatası anneannem (ebem) Fatma Türkbenin göç ettiği yaylalarda az mı tuluklara su alıp gece­lemiş, soğuk tuluk sulan içmiştik.

 [6] Müslim Zühd. 3006-3014 Beyhakî Kübrâ 1/94. Beyhakî Delâil 6/7-10. Ebû Nüaym Delâil 2/139. Temhîd 1/222.

 [7] Bu Abdullah b. Mes'ûd hadisi Buharî'deki değildir. Buharî'de Ravi Cabİrdir. Eşribe 74/31.

 Beyhakî Delâil 6/11 Orada şu izah var:

-Alkame derki; İbni Mes'ûd'un (Kofe) valiliği sırasında bize zelzele isabet etmiş ve durum kendine anlatılmış idi Bunun üzerine: "Biz bu tür ayetleri bereket sayardık. Sizler İse korku sebebi sayıyorsunuz: Biz Peygamber (s.av) ile bir seferde iken... Beyhakî hadisi "metindeki gibi verdikten sonra şu ila­veyi yapar:

«Abdest alacaklara ve suyun bereketinden arzu edenlere çağrıldı. İnsanlar gelip abdestlendi ve içtiler. Ben ise Rasûlü Ekrem'in, "Bereket Allah'tan dır." sözü sebebiyle karnımdan başkasına önem vermiyordum.» A'meş derki: "Ben bunu Salim b. Ebi'l Cam'a anlatınca, bana: «bu hadiseyi bana Câbir de an­lattı. Bende ona, o seferde siz kaç kişiydiniz?" dedimde "bin beşyüz kişi iydik" dedi. Buharı adı geçen Câbir hadisini Meğazî 64/35, Menâkıb 61/21 ile Eşribe 74/31'de nakleder:

-Hudeybiye mıısalahası yılı insanlarda su tükenmişti. Rasûlüllah'in önünde bir ıbnkçık vardı... diyerek nakleder ki, bundan sonraki haberde geçmektedir.

 [8] Buharı Eşribe 74/31, Meğazî 64/35 no 4152, Menâkıb 61/25 no 3576. Tefsiri Sûreti'l Feth. Müslim 1856, Beyhakî Delâil 6/11, Ebû Nüaym Delâil 2/144 Nesâî Taharet 65, Müsned 1/402, Dâramî 2/94-95, Taberânî 6/318, İbni Ebî Şeybe 11/470, 14/323, İbni Sa'd 1/256, 4/82, Taberî Tefsir 19/75, Taberî Ta­rih 2/320, Temhîd 3/97.

İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/13-18

Çevrimdışı farukhoca

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.394
  • 14.301
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.394
  • 14.301
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 03 Mar 2013 01:34:35
...

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.786
  • 227.275
  • 28.786
  • 227.275
# 03 Mar 2013 06:44:48
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu :

Bir şey isteyeceğin zaman Allah'tan iste. Bir yardım dileyeceğin zaman Allah'tan yardım dile.

| Hadîs-i Şerîf, Tirmizi, Sıfatü'l-Kıyame:5

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.786
  • 227.275
  • 28.786
  • 227.275
# 03 Mar 2013 06:50:37
“Allâhü Teâlâ, istiğfâra devam eden kimse için her darlıkdan bir çıkış yolu, her sıkıntısında da ondan kurtuluş yolu yaratır ve onu hiç ummadığı yerlerden rızıklandırır.”

| Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd -

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.791
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.791
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 03 Mar 2013 07:05:24
Ölüm dışında hiçbir hastalık yoktur ki çörek otunda onun için bir deva bulunmasın

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.791
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.791
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 03 Mar 2013 07:05:56
Her ümmet için bir fitne (imtihan) vardır, benim ümmetimin fitnesi (imtihanı) de maldır.

Çevrimdışı s.kahya

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 8.773
  • 33.609
  • Müdür Yardımcısı
  • 8.773
  • 33.609
  • Müdür Yardımcısı
# 03 Mar 2013 08:16:19
"Allahım! Mal, aile, çocuk olarak insanlara verdiklerinin hayırlısını dilerim, sapıtan ve saptıranları değil."



(Tirmizî, "De'avât",124 )

Çevrimdışı zalim09

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
# 03 Mar 2013 10:16:32
Resûlullah S.a.v:

Sizden biriniz yatağına girdiğinde, şöyle dua etsin:
“Rabbim! senin adınla yan tarafıma uzandım, senin adınla da kalkarım.
Eğer ruhumu alırsan, bana merhamet et. Eğer ruhumu geri verir (uyandırır)sen,
salih kullarını koruduğun gibi beni de koru!
(Buhârî, Daavât, 13; Müslim, Zikir, 64)

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.525
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.525
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 03 Mar 2013 10:31:50
“La ilahe illallahü vallahü ekber, la ilahe illallahü vahdehü lâ şerike leh, lehül mülkü velehül hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadir, la ilahe illallahü velâ havle velâ kuvvete illâ billah” diye dua eden, her dileğine kavuşur.) [Taberani]
 
(Allahümme inni es’elüke bi-enni eşhedü enneke entellahü lâilâhe illâ entel-ahadüs-sa­madül-lezi lem yelid ve lem yuled ve lem yeküllehü küfüven ehad) diye dua eden bir zata, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Allah’ın ism-i a’zamı ile dua ettin. Böyle dua edilince, Allahü teâlâ kabul eder.) [Tirmizi]
 

Çevrimdışı hafız ahmet

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.068
  • 20.096
  • Okul Müdürü
  • 4.068
  • 20.096
  • Okul Müdürü
# 03 Mar 2013 14:56:44
"İnsan iki şeyden nefret eder: ÖLÜM, oysa ölüm mü’min için, fitneden, kargaşadan daha iyidir. AZ MAL, oysa az malın hesabı da az ve kolay olur.

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.525
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.525
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 03 Mar 2013 17:03:13
Hz. Ali (ra) Peygamber Efendimiz'i (sav) anlatırken şöyle derdi :
 
O'nun (üstün vasıflarını) bilerek sohbetinde bulunanlar, O'nu (her şeyden çok) severlerdi.

| Tirmizî, Menâkıb 8 ; İbn Ebî Şeybe, Musannef 6/328

Çevrimdışı zalim09

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
# 03 Mar 2013 17:08:51
Sahabeden Abdullah ibn Abbas (r.a.) diyor ki; Peygamberimiz
(s.a.s.) sıkıntılı zamanlarda şoyle dua ederdi:

لَا إِلٰهَ إِلاَّ الٰهّلُ الْعَظي۪مُ الْحَلي۪مُ لَا إِلٰهَ إِلاَّ الٰهّلُ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظي۪مُ لَا إِلٰهَ
إِلاَّ الٰهّلُ رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَرَبُّ الْأَرْضِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْكَري۪مُ

Okunuşu: “
La ilahe illallahul-‘azimul-halim.
La ilahe illallahu Rabbul-‘arşil-‘azim.
La ilahe illallahu Rabbu’s-semavati ve Rabbul-ardi ve
Rabbul-‘arşil-kerim.”

Anlamı:
“Büyük ve halim olan Allah’tan başka ilâh yoktur.
Yüce Arş’ın sahibi Allah’tan başka ilâh yoktur. Göklerin,
yerin ve kıymetli Arş’ın Rabbi olan Allah’tan başka ilâh yoktur.”

(Buhari, De’avat, 26; Tirmizi, De’avat, 40)

Çevrimdışı eslemnurum

  • Uzman Üye
  • *****
  • 10.560
  • 26.279
  • 10.560
  • 26.279
# 03 Mar 2013 19:10:51
Peygamberimiz (s.a.v.)bir hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyorlar:
"Benim ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tutunursanız kurtuluşa erersiniz."

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.786
  • 227.275
  • 28.786
  • 227.275
# 03 Mar 2013 21:53:24
Rasûlullah (s.a.v) buyurdular:

Eğer Allâh’a gerçekten tevekkül etmiş olsaydınız, sabah aç çıkıp akşam tok olarak dönen kuşlara rızık verildiği gibi size de rızık verilirdi.

| Hadis-i Şerif, Sünen-i Tirmizî

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK