DEĞME BANA EVLAT
Bak oğul! Tam bu mevsimlerdi ,başakların ermeye başladığı sıcaklar derdi annem doğduğum günleri
Bu sıcaklarla birlikte girdim, seksen beş yaşıma.
Şu yüzümde gördüğün çizgilerin,elimde tutan nasırların,her birinin derin anlamları var.
Kalbin var, uğraşma şu tarlayla, toprakla ,ihtiyacın mı var, doymuyor musun? Diyorsun.
Biliyorum hastalandığımda da sana da yük oluyor, eziyet veriyorum. Ama bilir misin evlat, her toprağa bastığımda, onu avuçladığımda içimin yangınını söndürüyor, öfkemi dindirmeye çalışıyorum.
Tarlaya niye sabah ezanla gidiyorsun, üşütüyorsun, bari günün ağarmasını bekle diye kızıyorsun;
E kara gözlü oğul, ne olduysa bize, bu seher vakitleri oldu...
O anlar, içimin kanadığı, yüreğimin parçalandığı demlerdir. Beşikte yetimlerin feryatla ağladığı, aksakallı kocaların ahlarla inlediği demlerdir o zamanlar. Şu masmavi göklerin kızıla büründüğü, havanın barut koktuğu, gökten yağmur yerine ateş kıvılcımları yağdığı anlardır.
Eğer bir gün gafletim kuşatır da, bu vakitlerde yatacak olursam, o gün kıyametim kopmuş demektir oğul! Bilmiş ol!...
Yanıyorum oğul! yanıyorum! İçimden hay diye her inleyişimde kıvılcımlar saçıyorum haberin var mı?
Bu millet, zilleti bu kadar hak etmedi.
Bu millet, hiçbir zaman gaflete bu kadar esir olmadı, bu kadar şahsiyetsiz,kişiliksiz kalmadı.
Yalanlara hiç bu kadar inanmadı.
Bu adetler, bu hayat bizim değil evlat.
Bizi doğuranlar, bu günler için!
On beşinde can verip, kara toprağa girenler, bu günler için ölmedi!.
Bak evlat! başımıza ne geldi ise; bu gafletimiz yüzünden geldi.
Ne zaman ki;,küçücük bir zafer kazandık, nefsimiz azıcık dinlen dedi ; düşman bir delik açtı. Nefsimiz ne zaman ki azıcık galip geldi; büyüklendi, ardından tembellikler, tavizler girdi yuvalarımıza.
Sonra mı?
Sonrası
İşte ahvalimiz
Gece yarılarına kadar oturup televizyonlara hapis,sabahları öğleye kadar gaflet,
Bereketsizlik, tembellik
Ruhsuz,idealsiz toplum,her şeyden bir haber hasta gençlik
Bizim adetlerimiz bize yabancılaştı. Biz kendimizi tanıyamaz olduk. Yahudinin huylarını huy edindik.
Peki olanlar kime oldu. Olanlar körpecik yavrularımıza oldu. Daha doğarken binbir dertle doğdular. Boyunlarında ağır borçlar, hayatın tadından, tuzundan uzak parçalanmış sevgisiz yuvalara yük hissettiler kendilerini.
Eğitimleri mi; hele onları hiç sorma! Adı eğitim diye oyalandı durdular yıllarca. Ha ,bazıları elbette okudu doktor, mühendis oldu;amma
insan olamadı evlat!
Ama mevlama şükürler olsun ki;yine de okuyup Allah diyen bebeler hürmetine,seherlerde dualar eden ak saçlı kocalar hürmetine, başımıza taş yağdırmıyor, hala mühlet veriyor
Rabbim
Ben de o yüzden bu saatlerde kendimi dışarılara atıp, dualar ediyorum. Elimi en vefalı dost olan toprakla oyalıyom,meşgale en iyi ilaçtır diye.
Hatta bir çok zaman şu basıp geçtiğimiz toprakla söyleşiyom, dertlerimi paylaşıyom.
Bazen de altındaki tahtadan evime hazırlık yapıyom.
Nolur değme bana evlat!