Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.
Yaşamın her alanı için kriter (ölçü birimi) belirleme alışkanlığı olmayanlar için, sorumuz çok zor olmuş anlaşılan
Seçimlerimizi belirleyen çoğunlukla ihtiyaçlarımızın şiddetidir.
Kişiler kendilerinde olmayana veya yeterli olmayana talip olurlar.
Ölçü birimi olarak "ihtiyaç" kullanıldığında, seçimlerin yanlış / zarar verici olması sık karşılaşılan bir durumdur."Her şeyin başı sağlık" sözü çoğu insan tarafından benimsenmektedir.
Hastalığın bir NİMET olduğu hemen hemen hiç kimsenin aklına gelmez.
Risale-i Nur külliyatının Lem'a'lar isimli eserinin "Yirmi Beşinci Lem'ası", "Hastalar Risalesi" olarak da bilinir.
Yirmi Beşinci Lem'a şu ifadelerle başlar :
Yirmi Beş Devâdır
Hastalara bir merhem, bir teselli, mânevî bir reçete, bir iyâdetü'l-marîz ve geçmiş olsun makamında yazılmıştır.
ŞU LEM'ADA, nev-i beşerin on kısmından bir kısmını teşkil eden musibetzede ve hastalara hakikî bir teselli ve nâfi bir merhem olabilecek Yirmi Beş Devâyı icmâlen beyan ediyoruz.
Birinci devaya bakalım :
BİRİNCİ DEVÂ
Ey biçare hasta! Merak etme, sabret. Senin hastalığın sana dert değil, belki bir nevi dermandır. Çünkü ömür bir sermayedir, gidiyor. Meyvesi bulunmazsa zayi olur. Hem rahat ve gafletle olsa, pek çabuk gidiyor. Hastalık, senin o sermayeni büyük kârlarla meyvedar ediyor. Hem ömrün çabuk geçmesine meydan vermiyor, tutuyor, uzun ediyortâ meyveleri verdikten sonra bırakıp gitsin. İşte, ömrün hastalıkla uzun olmasına işareten bu darbımesel dillerde destandır ki, "Musibet zamanı çok uzundur; safâ zamanı pek kısa oluyor."
Önemli eserler vermiş, büyük buluşlar yapmış insanların çoğunluğu ya ömürlerini hasta olarak geçirmişlerdir ya da ciddi rahatsızlıklar yaşamışlardır.
Örnek : Beethoven 1801de işitme problemleri yaşamaya başlamış ve 1817de tamamen sağır olmuştur. Bu dönemden sonra sağırlığı müzik yaşamını hiçbir şekilde etkilememiştir. 9. senfoniyi sağırlık döneminde bestelemiştir.
Albert Einstein, okula başlamadan önce konuşma zorlukları yaşıyordu.
İKİNCİ DEVÂ
Ey sabırsız hasta! Sabret, belki şükret. Senin bu hastalığın, ömür dakikalarını birer saat ibadet hükmüne getirebilir. Çünkü ibadet iki kısımdır. Biri müsbet ibadettir ki, namaz, niyaz gibi malûm ibadetlerdir. Diğeri menfi ibadetlerdir ki, hastalıklar, musibetler vasıtasıyla musibetzede aczini, zaafını hisseder, Hâlık-ı Rahîmine iltica eder, yalvarır. Hâlis, riyâsız, mânevî bir ibadete mazhar olur.
Evet, hastalıkla geçen bir ömür, Allah'tan şekvâ etmemek şartıyla, mü'min için ibadet sayıldığına rivâyât-ı sahiha vardır.(el-Elbânî, Sahîhu Câmii's-Sağîr, 256.) Hattâ bazı sâbir ve şâkir hastaların bir dakikalık hastalığı, bir saat ibadet hükmüne geçtiği ve bazı kâmillerin bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçtiği, rivâyât-ı sahiha ve keşfiyat-ı sadıka ile sabittir. Senin bir dakika ömrünü bin dakika hükmüne getirip, sana uzun ömrü kazandıran hastalıktan teşekkî değil, teşekkür et.
Yaşadığı sıkıntılara sabretmeyip, şikayetçi olanlara ziyanda oldukları için acıyorum.
ÜÇÜNCÜ DEVÂ
Ey tahammülsüz hasta! İnsan bu dünyaya keyif sürmek ve lezzet almak için gelmediğine, mütemadiyen gelenlerin gitmesi ve gençlerin ihtiyarlaşması ve mütemadiyen zeval ve firakta yuvarlanması şahittir.
Hem insan, zîhayatın en mükemmeli, en yükseği ve cihazatça en zengini, belki zîhayatların sultanı hükmünde iken, geçmiş lezzetleri ve gelecek belâları düşünmek vasıtasıyla, hayvana nisbeten en ednâ bir derecede, ancak kederli, meşakkatli bir hayat geçiriyor.
Demek insan bu dünyaya yalnız güzel yaşamak için ve rahatla ve safâ ile ömür geçirmek için gelmemiştir.
Belki azîm bir sermaye elinde bulunan insan, burada ticaret ile, ebedî, daimî bir hayatın saadetine çalışmak için gelmiştir.
Onun eline verilen sermaye de ömürdür.
Eğer hastalık olmazsa, sıhhat ve âfiyet GAFLET VERİR, dünyayı hoş gösterir, âhireti unutturur.
Kabri ve ölümü hatırına getirmek istemiyor.
Sermaye-i ömrünü bâd-ı heva boş yere sarf ettiriyor. Hastalık ise, birden GÖZÜNÜ AÇTIRIR.
Vücuduna ve cesedine der ki: "Lâyemut değilsin, başıboş değilsin, bir vazifen var. Gururu bırak, seni Yaratanı düşün, kabre gideceğini bil, öyle hazırlan."
İşte hastalık bu nokta-i nazardan hiç aldatmaz bir nâsih ve ikaz edici bir MÜRŞİDDİR. Ondan şekvâ değil, belki bu cihette ona teşekkür etmek, eğer fazla ağır gelse sabır istemek gerektir.
Diğer devalara internette "Hastalar risalesi" şeklinde arama yapılarak veya "Hastalar Risalesi" isimli kitapÇIK temin edilerek ulaşılabilir.
Açıklamalarım dikkate alındığında seçim yapılırken "ihtiyaç" ölçü birimi kullanıldığında her zaman doğru / faydalı sonuç vermediği anlaşılır.