Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı gokseldeniz34

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.877
  • 3.719
  • 2.877
  • 3.719
# 01 Eyl 2011 15:58:41
ÖZETİ

Kuşların dilini öğrettin bana
çiçeklerin dilini
özlemlerin, eylüllerin, gurbetlerin
akarsuların ve zamanın
ateşi sönmeyen zamansızlığın bir de

Rüzgârın koynunda gündüzün
erguvan burcundan gecelerin

Bir bunun için mi sevmedim seni?

Yalnız ve yalnızca sürgünlerde
nice karasevdaların müebbetinde
çığlıkla çılgınlığım arasında bir
her zaman unutmak isterdim seni
her zaman hatırlamak bir de

Sonsuz beyazlığında iklimlerin
çırılçıplak lekesiz kentlerin

Bunun için de mi sevmedim seni?

Soruları yanıtlanmış aldanışlar adına
yanıtları belirsiz alışkanlıklar adına
yazlar ve kışlar, elvedalar adına
bir daha bir daha kavuşmalar adına
anılarını taşıyan her şey adına

Yolunu şaşırmış gitmelerin
korkunç ve güzel gelmelerin

Nasıl ve niçin mi sevmedim seni?

    Refik DURBAŞ






Çevrimdışı adatepe1

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.185
  • 1.818
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.185
  • 1.818
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 01 Eyl 2011 16:38:44
BİR GECE ANSIZIN GELEBİLİRİM
     
Bu kadar yürekten çağırma beni!
Bir gece ansızın gelebilirim.
Beni bekliyorsan, uyumamışsan,
Sevinçten kapında ölebilirim.

Belki de hayata yeni başlarım,
İçimde küllenen kor alevlenir,
Bakarsın hiç gitmem kölen olurum,
Belki de seversin beni kim bilir.

Kal dersen, dağlarca severim seni,
Bir deniz olurum ayaklarında,
Aşk bu özleyiş bu, hiç belli olmaz,
Kalbim duruverir dudaklarında.

Ya da unuturum kim olduğumu,
Hatırlamam belki adımı bile,
Belki de çıldırır, deli olurum,
Sana kavuşmanın heyacanıyla...

Aşk bu, bilinir mi nereye varır,
Ne durdurur özlemini, seveni...
Bakarsın ansızın gelebilirim,
Bu kadar yürekten çağırma beni.

 ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Çevrimdışı okulönceci26

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.626
  • 18.853
  • Okul Öncesi Öğrt.
  • 3.626
  • 18.853
  • Okul Öncesi Öğrt.
# 01 Eyl 2011 18:57:08
SANA BAKMAK

Herşey yapılabilir
Bir beyaz kağıtla Uçak örneğin,
uçurtma mesela.
Altına konulabilir
Bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
Sallanan bir masanın.
Veya şiir yazılabilir
Süresi ötekilerden kısa
Bir ömür üzerine..
Bir beyaz kağıda
Herşey yazılabilir,
Senin dı...şında..
Güzelliğine benzetme bulmak zor,
Sen iyisimi sana benzemeye çalışan
Herşeyden: Bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor.
Belki tabiattadır çaresi
Senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin..
Ve benim
Bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim..
Anlarım bitkiden filan
Ama anlatamam
Toprağın güneşle konuşmasını
Sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla
Sen bana ışık ver yeter
Bende filiz çok..
Köklerim içimde gizlidir
Gelen giden, açan soran, bere budak yok
Bir şiir istersin "içinde benzetmeler" olan
Kusura bakma sevgilim
Heybemde sana benzeyecek kadar
Güzel birşey yok
Uzun bir yoldan gelen
Tedariksiz, katıksız bir yolcuyum
Yaralı yarasız sevdalardan geçtim
Koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
Herşeyi anlattım..
Olan olmayan, acıtan sancıtan..
Bilsem ki sana varmak içindi
Bütün mola sancıları
Bütün stabilize arkadaşlıklar
Daha hızlı koşardım
Severadım gelirdim
Gözlerinin mercan maviliğine..
Sana bakmak
Suya bakmaktır..
Sana bakmak
Bir mucizeyi anlamaktır..

Sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
Aşk sorgusunda şahanem
Yalnız kelepçeler sanıktır
Ne yazsam olmuyor
Çünkü bilenler hatırlar..
Hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
Bahçıvan değil tüccarlardır
Sen öyle göz,
Sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
Sen teninde cennet kayganlığı iken,
Sana şiir yazmak ahmaklıktır..
Bir tek söz kalır
Dişlerimin arasından
Ben sana gülüm derim
Gülün ömrü uzamaya başlar
Verdiğim bütün sözler
Sende kalsın isterim
Ben sana gülüm derim
Gül sana benzediği için ölümsüz..
Yazdığım bütün şiirler
Sana başlayan bir kitap için önsöz
Sana bakmak
Bir beyaz kağıda bakmaktır.
Her şey olmaya hazır
sana bakmak suya bakmaktır..
gördüğün suretten utanmak..
sana bakmak bütün rastlantıları reddedip bir mucizeyi anlamaktır..
sana bakmak Allah’a inanmaktır.

Yılmaz Erdoğan

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.444
  • 177.518
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 17.444
  • 177.518
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 01 Eyl 2011 19:36:40
HEP NEFS

Göğsü yakut ve safir;
Kapıda bir misafir…
Sordum: Kimsin, nesin sen?
Dedi: Şeytandan sefir!
Nefs isimli o kâfir…

Yüzü kapkara zifir;
Elinde kös ve nefir.
Sabit fikir burgusu,
Dili, çözülmez cifir.
Nefs isimli o kâfir…

Necip Fazıl Kısakürek (1973)

Çevrimdışı güll_

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 563
  • 848
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 563
  • 848
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 01 Eyl 2011 21:44:07
O’NA DE Kİ;

Giderken beni de beraberinde götürdü.
Ondan geriye kalanları da ben kaldırdım.
Mektupları kutuların içine bıraktım.
Resimler diğerlerine ait resimlerin hemen yanında duruyor.
Şiir pek yazmamıştı zaten...
Ama nafile, Ondan henüz kurtulamadım.
Yazdıkları yalnızca bir kâğıt parçasının üzerinde olsa da, okuduğumda sesi kulaklarımda yankılanıyor.
Resimlerine ne zaman baksam göz kapakları kımıldıyor.
Evde dolaşırken ayaklarıma anılar dolanıyor.
Gülümsemesi duvarlara asılı resimlerin üzerine takılmış kalmış.
Ne kadar uğraşsam çıkmıyor.
Mavi koltukta hala sıcaklığı duruyor ve kimi zaman bir alelade tişört henüz onun kokusunu atamamışken elime geliveriyor.
İşte o an deliriyorum.
Panik içinde kendimi dipsiz bir kuyunun içinde çırpınırken buluyorum.
Duvarlar üzerime geliyor, Mavi koltuk beni içine çekiyor ve alelade bir tişört boğazıma düğüm üstüne düğüm atıyor.

Dışarı, içeriden farksız.
Yalnız da değilim üstelik.
Koca bir yaz, bana eşlik etti.
Ben ne kadar ağladıysam, o kadar da yağmur yağdı.
Güneş saygı ile bulutların arkasında kaldı.

Şimdi, yani o yokken hayat gözüme batıyor.
Ne güneşli günler, ne ihtiraslı insanlar, ne de ulvi amaçlar umurumda.
Bir ben varım. Milyarlarca insan bir yana, ben hemen şuraya yalnızlar bulvarının köşe başına... Nükleer bir savaşın ardından yapayalnız kalmış gibiyim dünyada

Üstelik de onsuz...
Yani eskisinden daha güçsüz,
Yani daha kırılgan, yani daha anlamsız.

Koca bir çukur, dolmayı bekliyor.
Anlar ve anılar o çukurun mezar taşları gibi başımda dikiliyor.

biz

O’na de ki ;

Biz onunla bembeyaz yağan bir kar altında gece yarısı yürüyüşlerinde üşümeyen ayak izleriydik.
Yeşilliklere bakan bir pencerenin gerisiydik.
Bir fenerin beklediği kumsalda güneşe yüzünü veren çakıl taşlarıydık.
Bir otel odasında umulmadık bir anda karşılaşmış sürgünde yorgunluktan uyuyakalan iki bedendik.
Aynı marka iki araba gibiydik.
Kara kaplı beyaz sayfalı bir defterde kâğıt ile kalemin arasına giren bir yalnızlık şiiriydik.
Altın sarısı, maviliklerdik.
Kahverengi derinliklerdik...
O zamanlar adı artık pek de lazım olmayan, anılması yasaklanan bir esintiydik...
O bir gözyaşıydı, başladı mı bir daha durdurulamayan.
Ben bir umuttum, nereye gittiği bilinmeyen buharlı bir tirenin son vagonuna tutunan.

Biz Onunla diğerlerinden farklı gibiydik.

Şimdi o yokken benim önümde kaçak, yaşanmamış bir yaz duruyor. Ve yazın en uzun günü, benim gözüme uyku kaçıyor.
Sonra resmi törenler başlıyor.
Düş kaçkınları, yağmur suçluları, güneş vurgunları, dost acıları ve bir insanın en anlatılamayacak, en utandığı, canını en çok acıttığı duyguları...
Yani hayat, önümden geçerken saygıda kusur etmiyor.
Biz olmasak da, şimdilik “zaman” benimle idare ediyor...



Gece

O’na de ki;

Geceleri uyumuyorum artık.
Ağustos böcekleri refakatinde dalıyorum sessizliklere.
Anlayacağı en yakın dostum sabahlara uzanan bir zırıltı ya da kulaklarımda hala çınlayan “seni seviyorum” yüklü fısıltısı...
Onlar anlatıyor ben hep dinliyorum.
Sustuklarında onu dinliyorum.
Yeryüzünü o’nu düşündüğüm anlar aydınlatıyor ve üzerimde çoğu zaman hüzünlü bir ay parlıyor.
Benim kadar içi kararmasa da, Ay da “yalnız” benim kadar.
Büyük şehirlerin yalnızlarına ay refakat ediyor.
Şehrin bütün ışıkları onlar yüzünden hiçbir zaman sönmüyor.
Ayın şavkı okşuyor uykusuz yalnız insanların şehrinde hasret çeken yürekleri.
O anlarda büyük şehirlerin gece bekçileri, bir kadının göz kapaklarında dikilip aşağıya, sonsuz bir uçuruma bakarken buluyorlar kendilerini.
Eskisi gibi tereddütleri yok.
Bırakıveriyorlar boşluğa anlamsız bedenlerini, düşünmeden geride bekleyenlerini.

Sokakta yürürken rastlantılar karşı kaşıya getirirse onunla seni. Ve şayet yanında yoksa biri.
Durdur onu ve ona yavaş sesle fısılda söyleyeceklerimi...

Gecelerin çok uzun olduğunu anladım ve şafak vakti o uyanırken ben daha yeni uykuya daldım.
O vakitler hayatın sınırları.
Ve sınır boyu mayın tarlalarının yerini tehlikeli sessizlikler alırdı. Birbirine ulaşamayan yürekler kendilerini geceleri bitmesini istemedikleri uykulara vuruyor.
O’nun dâhil olmadığı bir hayatı yaşamak, artık pek de anlamlı gelmiyor...


Yalnızım

O’na de ki;

ben, yalnız başıma, yetmiyormuşum meğerse bana.

Anlayacağı, bir yön gerekiyor.
Masanın üzerinde duran
yapayalnız bir pusula,
Rotasız yolculukları çizmeye yetmiyor.

Yalnızlık özgürlük ise, benim için hapis zamanı geldi geçiyor. Ne garip, insan bazen iki kişiyken de kendini çok yalnız hissedebiliyor.
Oysa ben, Erhan Bener romanlarından fırlatılmış “tekil bir kahraman” gibi yaşıyordum onunla yalnızlığı.
Şimdi yalnızken aynalara bakamıyorum.
O varken ondan kaçıyordum, yanımda yokken sokaklarda başımı kaldırmıyorum.
İtiraf etmesi oldukça zor ama çoğu zaman yalnızlığımı sevdiğim kadar, utanıyorum.

Varlığında kaçtığım yalnızlığıma, bugün sığınıyorum.

şiyir

O’na de ki;

Kara kaplı bir deftere bir kaç satır yazmadan uykuya dalamıyorum.
Gizli bir bahçeden yükselen viyolonsel ve piyano eşliğinde ise aynı kelimeleri farklı beyaz sayfalara her gece, her gece, bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha yazıyorum;

Ona
“seni seviyorum” demek isterdim.
Sesinin üzerine ağlamak
Ve
konuşmadan onu anlamak...

Bir hasret mektubu gibi gözlerine sığınmak isterdim.
Onu kucaklamak
Bağrıma basmak,
öpmek, koklamak...


O’na de ki
O eğer o olmasaydı, uğruna
ölebilirdim.
O, o olsaydı,
Orada Yanı başımda dursaydı cennetleri cehennem
Sebepleri neden yapabilirdim.
Keşke şurada tekrar bulabilsem onu
Bıraktığım gibi...
Küçük bir gülümseme
Ve bir kaç damla gözyaşı ile...
O’nu
sevebilirdim
ben iyiyim

O’na de ki ;

Duydum. Her şeyi duydum...
Şimdi bana onu anlatıyorlar.
Sanki başka bir insandan bahsediyorlar.
Ben mi büyük anlamlar yükleyerek tam(am)lamışım
O’nu...
YOKSA…
Öyleyse ne kadar yanılmışım.
Yaratırken bir masal prensesini çocuksu düşlerimde, kendimi ne kadar iyi kandırmışım.
Duyduklarım kara harflerle yazılacak masumiyet tarihine. Kirletilmiş bir sayfaya, kalın uçlu simsiyah kalemlerle...
Bir Atilla İlhan şiiri gibi yazılanları yalnızca yaşayanlar anlayacak. Şiirlerde bana, yalnızca O anlatılacak.
Biliyorum bir gün kendisinin anlatıldığı şiirlere rastladığında yazılanları anlamayacak.
Zira tiren çoktan uzaklaşmış olacak.
Hayatın karanlık bir ara istasyonunda yapayalnız kalanlar unutulmaya mahkûm olacak.

O’na sor bakalım; En çok ne eksik kaldı, biliyor mu?
Gerçi ben bilmesini beklemiyorum.
Beni anlamasını beklemediğim gibi.
Benimki geç kalmış bir veda
Ya da yanlış anlaşılmış bir aşka bir türlü konulamayan
Nokta, nokta, nokta.

O’nun için denk gelirse eğer, iki lafın arasına sıkıştırıver söyleyeceklerimi.

“Bana pişman olacak kadar bile zaman tanımadı.”

Oysa her insan geriye dönüp baktığında “Acaba?” sorusunu sormak ister...
Hata yapıp yapmadığını ufak bir zaman aralığında tartışmak gereğini hisseder...
İçinden çıkamadığı durumlarla karşılaştığı anlarda bir süre
“kaçma hakkını” kullanmak için beyaz yalanlar söyler...
Ben bunların hiçbirini yapamadım.
Yapacak zaman bulamadım.
Belki bu yüzden bugün ben yalnızca “iyi olmuş” diyebiliyorum. Yanılmadığımı, hata yapmadığımı düşünebiliyorum.
Beni en çok işte bu yaralıyor.
Bu kadar haklı çıkmak insana pişman olma fırsatını tanımıyor. İnsan pişman olamayınca da “bi daha” diyemiyor.
Ayrılık, ( “zamansız” olunca ) tüm ağırlığını omuz başına bırakıyor.

Ve o orada durduğu sürece ben bir daha hiç bir zaman benzer ağırlıkları kaldırmayı göze almayacağım.
Ortalama aşklara bir kez aldandım, bir daha aldanmayacağım.

Yanlış anlamasın sakın.
İstese de, istesem de, istesek de hiçbir zaman geri dönmeyeceğim.
Niyetim af dilemek değil, af etmek hiç değil...

Benimkisi eski bir dost’tan bir “hayat mahkumunun” son istekleri, o kadar...

Onun sesini duymak istemiyorum, bir daha telefon etmeyeceğim. Yüzünü zaten görmeyeceğim.
Bitip gidenlerin ardından artık ben de üzülemeyeceğim.

Gelsin bende kalan son parçasını, çantasını alsın, sırtındaki bavuluna yüklediği yalan hayatlarla uzaklara kaçsın.



O’na deki;

Ben o’nu düşlerimde yaşatacağım.
Sessizliğimde avaz avaz adını bağıracağım.
Yıllar sonra bir gün karşılaştığımızda uzun uzun yüzüne bakarken utanmayacağım.
İzlerini taşıyan mezar taşı, başköşemde duruyor.
Ama ayrılmak her zaman unutmak anlamına da gelmiyor.
Gözlerim hala gözlerine değiyor, ellerim havada boşluğu uzanan umutları yakalıyor.
Mutlu değildim, mutlu değilim, belki hiç olmayacağımda.
Merak etmesin, tersini düşünüp, kendini üzmesin.
O mutlu ise tebrik ederim.
Mutluluğunun devamını dilerim.
Ama şunu da bilmesini isterim ;

Bir gün bir uyku arasında rastlarsam ona, düşlerimde kendimi tutmayacağım.

O’nu o kadar çok özledim ki

Sarıldığımda ağlayacağım

O’nun, o güzel kalbini okşayacağım

CÜNEYT ÖZDEMİR

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.550
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.550
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 01 Eyl 2011 21:56:43
 ÖĞÜT

  Okulda,anladıkça başaracaksın.
  Yaşamda,başardıkça anlayacaksın.
  Gelecek mutlu-mutsuz,inanmasan da;
  Gözlerin yaşardıkça anlayacaksın.

                Özdemir ASAF
 

  Yalnızlık paylaşılmaz.
  Paylaşılsa yalnızlık olmaz.

                Özdemir ASAF
 
 

Çevrimdışı Cevahir08

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 631
  • 4.362
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 631
  • 4.362
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 01 Eyl 2011 22:23:49
Git 
 
şimdi gidiyorsun
git
oysa senden tek bir damla istemiştim
sana kocaman bir deniz sunmak için
şimdi gidiyorsun
git

ne zaman başladı bu hikaye
anımsamak zor
gençtim
hazırda fırtınalarım vardı dört nala sevdalarım
komazdı öyle üç-beş nöbetleri
geceler içimi acıtmazdı böyle

bir insan bu kadar eksilebilir mi

hatırlarsan sesine uyku kaçmış bir adamvardı
bu şehrin biryerlerinde
düşler ormanının gece bekçisi derdin sen ona
gözlerinde gizledi o seni sen bilmedin
o adam bendim unuttun mu
bak sevdiğin adam gülmeyi bile unuttu
seni unutamadı

işin kolayına kaçmadım
uğruna ölmedim yani
uğruna ölünecek sandığım biri için yaşadım hep
sen bunu da bilmedin
ben bir bakışına bin anlam yükledim
sen aşka kestirmeden gittin
bir hayatın özetini bırakıp avuçlarıma
şimdi gidiyorsun
git
bana karanlığın ne demek olduğunu öğretmeden
bütün ışıklarımı söndürüyorsun

bu cehennem cinayetlerini işliyorsun
sonra bunlara intihar süsü veriyorsun
yazıklar olsun yazıklar olsun
susuyorsun susuyorum susayacaklarım bitmiyor
hani sen sevdiğini
yarı yolda bırakacak kadar yüreksiz değildin
düşmemeyi öğretecektin nerdesin nerdesin

uzun lafın kısası yoktur
anlatacağım çok şey var
hoyrat bir rüzgar gibi geldin
aklımı hayatımı dağıttın
şimdi gidiyorsun
git

daha ayrılığa bile çarpmadan
aşk bize döndü
bir yılan gibi soktun koynuma kimsesiz geceleri
artık ölüm sana dokunamamaktan kötü değil
ama sana dokunmak da yasak bana
göz çukurlarımdaki karanlık bunu anlatır
sen var ya sen
allah kahretsin

yani şimdi
gözleri sana benzeyen bir kızım olmayacak mı
yani şimdi başkaları mı sevecek seni
ben saçlarını okşadığım zaman
ellerin öksüz kalırdı
şimdi gidiyorsun git
 
Kahraman Tazeoğlu 

Çevrimdışı muhars

  • Uzman Üye
  • *****
  • 531
  • 3.605
  • 531
  • 3.605
# 02 Eyl 2011 00:08:19
BİRARAYA

Eşit olmadığı
söylenir insanların
aynı boyda olmayan
beş parmağı
gibi bir elin

Oysa uzanır
nice yorgun
emekçinin dudağı
su dolu
avucuma

Elimin
eşit olmayan
beş parmağının ucunu
getirince
biraraya

               Sunay Akın

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.444
  • 177.518
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 17.444
  • 177.518
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 02 Eyl 2011 09:34:31
Belki hayal, belki rüya.
Kalbinde değilde, aklında başlarsan pembeleri kurmaya.
Bırakırsın kendini, dibini görmediğin kuyuya.
Birde mutsuzluğun yatmışsa pusuya.
Bin duan yetmez, bir yusuf olmaya.
Çıkınca karşına, gerçekten karanlık bir dünya
Yıkılır kurduğun ne varsa, düştüğünü anlayınca suya..

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.550
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.550
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 02 Eyl 2011 10:09:37
DİNLE SANA BİR NASİHAT EDEYİM


Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan, gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir iş gelince
Anı yad ellere açıcı olma

Mecliste ârif ol kelâmı dinle
El iki söylerse, sen birin söyle
Elinden geldikçe sen eylik eyle
Hatıra dokunup yıkıcı olma

Dokunur hatıra kendisin bilmez
Asilzadelerden hiç kemlik gelmez
Sen eyilik et de o zayi olmaz
Darılıp da başa kakıcı olma

El âriftir, yokla kendi kendini
Dağıdırlar duzağını, fendini
Alçaklarda otur, gözet kendini
Katı yükseklerden uçucu olma

Muradım nasihat bunda söylemek
Size lâyık olan onu dinlemek
Sev seni seveni, zay etme emek
Sevenin sözünden geçici olma

Karac'oğlan söyler sözün, başarır
Aşkın deryasını boydan aşırır
Seni bir mecliste hacil düşürür
Kötülerle konup göçücü olma


KARACAOĞLAN

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 02 Eyl 2011 10:49:40
MERHABA ÇOCUKLAR -
Nâzım, ne mutlu sana
cân ü gönülden,
ferah ve emin,
«Merhaba,» diyebildin.

Sene 940.
Aylardan temmuz.
Ayın ilk perşembesi günlerden.
Saat : 9.

Mektuplarınıza böyle mufassal tarih atın.
Öyle bir dünyada yaşıyoruz
ki en kalın kitaptan çok yazısı var :
ayın, günün ve saatın.

Merhaba, çocuklar.

Bir geniş
bir büyük «Merhaba» demek,
sonra bitirmeden sözümü
yüzünüze bakıp gülerek
— kurnaz ve bahtiyar —
kırpmak gözümü...

Biz ne mükemmel dostlarız ki
kelimesiz ve yazısız
anlaşırız...


Merhaba, çocuklar,
merhaba cümleten...




Nâzım Hikmet Ran

Çevrimdışı seço58

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.343
  • 41.706
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.343
  • 41.706
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 02 Eyl 2011 11:33:24
Mahallemizde
Senden başka ağaç olsaydı
Seni bu kadar sevmezdim.
Fakat eğer sen
Bizimle beraber
Kaydırak oynamasını bilseydin
Seni daha çok severdim.

Güzel ağacım!
Sen kuruduğun zaman
Biz de inşallah
Başka mahalleye taşınmış oluruz.

--Orhan Veli--

Çevrimdışı akkaya33

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.105
  • 12.723
  • 2.105
  • 12.723
# 02 Eyl 2011 11:39:16
BİR  VEDA HAVASI

Vakit tamam, seni terk ediyorum.
Bütün alışkanlıklardan öteye...
Yorumsuz bir hayatı seçiyorum.
Doymadım inan, kanmadım sevgine.
Korkulu geceleri sayar gibi,
Birden bire bir yıldız kayar gibi,
Ellerim kurtulacak ellerinden
Bir kuru dal ağaçtan kopar gibi.
Aşk sa bitti, gül se hiç dermedik
Bul kendini kuytularda hadi dal
Sen bir suydun, sen bir ilaçtın.
Hoşça kal iki gözüm hoşça kal.

Vakit tamam seni terk ediyorum
Bu incecik bir veda havasıdır
Parmak uçlarına değen sıcaklık
İncinen bir hayatın yarasıdır
Kalacak tüm izlerin hayatımda
Gözümden bir damla yaş aktığında
Bir yer bulabilsem seni hatırlatmayan
Kan tarlası gelincik şafağında
Ölümse korktum savaşsa hep kaçtım
Vur kendini korkularda hadi al
Seninle bir bütün olabilirdik
Hoşça kal iki gözüm hoşça kal
 
 Yusuf HAYALOĞLU
 

Çevrimdışı Cevahir08

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 631
  • 4.362
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 631
  • 4.362
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 02 Eyl 2011 15:02:20
Seni İçimden Terk Ediyorum 
 
binmediğim hiçbir otobüs
beklemediğim hiçbir durak kalmadı bu şehirde
gittikçe azalıyor hayat
neyi erken yaşadıysam
hep ona geç kalıyorum

sana göçüyorum her sonbahar
yolların çıkmıyor aşkıma
unuttuğun yağmurların adı saklımda
seni içimden terk ediyorum

susmaktan yoruldum
kuşlar ve şarkılar bu şehri terk edeli beri
efkar demliyorum gözlerimde
yaşlarımı yanağıma varmadan öldürüyorum
tam sancağımdan yaralıyorum kendimi
alnını yüreğime dayadığın güne bakıp
seni içimden terk ediyorum

ne unutacak kadar nefret ettin
ne hatırlayacak kadar sevdin
yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin
biliyorum
beni hep bulmamak için aradın
yanılgımdın
yandığımdın
yangındın

sensizliğe yenilmek
sana yenilmekten zor olsa da
ardımda bir sürü belkiler bırakarak
seni içimden terk ediyorum

şimdi
içimizde öldürülecek bir anı bile bulamayan
iki yarım kaldık
tamamlayamadık bizi
elimden tutmadın yalnızlığımın
saçlarımı da uzaklarına gömdün
içimin mavisi senin okyanusundandı
al geri veriyorum
kilitleri hep yanlış kapılara vurdun
devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim
sana bensizliği terk ediyorum

yarime uzanmayan bütün dallarım kırılsın demiştin
aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi

ne tuhaf değil mi
içimi acıtanda sendin
acımı dindirecek olanda
ya öldür beni dedim
ya da git benden
içi bulanık bir sevdanın ucunda seni kaybettim

aldırmadın aldırmalarıma
bir gecede yakıp yarini
şafaklara sattın ihanetini
külüme basanlar bile utandı yaptığından

işte soluk bir ömrün
son nefesi
benden
içimden
terk ediyorum
 
Kahraman Tazeoğlu 

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 02 Eyl 2011 16:39:21
                     ADAM GİBİ

Ben seni hiç sevmedim ki
Durgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim
Bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim
Birde yıldızları sevdim
Eylül akşamlarında gelip,
Gözlerinde tutulan.
Ben seni hiç sevmedim ki
Beni yola koyduğunda ayrılmayı sevdim
Kurşunları sevdim beni vurduğunda
Ağlamayı sevdim unuttuğunda
Yalnız olduğumu anladığımda
Ayakta kalmamı sevdim
Yıkılmamı sevdim seni hatırladığımda
Ekmeği sever gibi sevdim sensizliği
Su gibi özledim Temmuz güneşinde sesini
İkindide yağmur gibi
Geceleyin yağan yağmur gibi sevdim seni sevdiğimi
Ben seni hiç sevmedim ki
Kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim
Menekşeyle konuşmanı
Nisan'a hatırlatmanı
Baharın bir adının da yalnızlık olmadığını
Düştüğün zaman kanayan yaralarını
Ve tuhaflığını üşüdüğün zaman
Sakız satan çocukları
Yeni çıkan şarkıları
Her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim
Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe
Ben yangını sevdim yandığım zaman böyle işte
Ben seni hiç sevmedim ki
Bir gece bir ceylan indi dağdan kalbine
Bir gece bir şiir gibi kibrit alevinde
Alemin ortasında, kimsesizliğin sesinde
Buğusunda sabahın, acımasızlığında ahın
Ağlayan yüzünde İsa'nın
Ferahlatan gücüyle duanın
Korkutan yanıyla nar'ın
İncenin, zeytinin ve kalbin üstüne
Gülün üstüne
Tutunduğum umudun üstüne
Korkunun üstüne
Hep senin üstüne, hep senin üstüne
Ben seni hiç sevmedim ki
Gittiğin zaman gitmeni sevdim
Evreni sevdim geldiğin zaman
Kalmanı sevdim
Korkuyordum sana alışmaktan
Yine de sevdim gülümsemeyi
Mendilimi sallarken, seni götüren trenin arkasından
Kırlara ilk kar düştüğü zaman
Ölümünün ne güzel olduğunu sevdim
Seni içimde öldürdüğüm zaman
Ben seni hiç sevmedim ki
Durgun akşamlarda söylenen şarkı neyse
Bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim
Birde yıldızları sevdim
Eylül akşamlarında gelip,
Gözlerinde tutulan.
Düştüğün zaman kanayan yaralarını
Ve tuhaflığını üşüdüğün zaman
Sakız satan çocukları
Yeni çıkan şarkıları
Her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim
Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe
Ben yangını sevdim yandığım zaman böyle işte
BEN SEVDİM Mİ ADAM GİBİ SEVERİM

        Yazar : İBRAHİM SADRİ


 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK