Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 05 Eki 2013 01:18:46
Elif

"Elif" karanlıkta oturuyordu..Bir "Be" bulsa açılacaktı yolu..
Ama sırdı "Be"...
"Elif" sırrın varlığını bile bilmiyordu...
Oysa gelmesi gerekiyordu "Be" nin...
Gelmesi ve ayağına düşmesi "Elif" in...
Her Elif'in yolunu açacak bir "Be" Yaradan bir Yar var ki..
Kelâmını başlatır bir Elif ile...
Cümle içinde Elif'in varlığını hissettirir sabretmeyi bilene...
Elif'i cümleye sevdirir, cümleye Elif'i faydalı kılar...
Kelâm'ını kalbe vahiy kılan bir Yar vardır ki;
Elif'liliğin idrakinde olmayan her yürek için büyük sıkıntılar verir...
Bu, o Yar'in merhametindendir, fazlındandır...

Elif...Yar'sızlığı seçtiğin gün..
"Be" nin yakınlığına el çevirdiğin gündür...
Aşk'ı anlatan bir cümle başlamaz artık...
Yusuf'un kıssası başlamaz artık...
Karanlık bitmez, kuyudan çıkmaz bir sultan;
Züleyha'nın yüreği aklanmaz aşk'la...

Elif...Yar'sızlığı seçtiğin gün...
Onulmaz yaralar açılır yüreğine...
Varlığından bîhaber olduğun belde-i ahsen'e...
Artık sen hüzün mevsimini yaşarsın her dem...
İnşirahı dileyen dilin yorulur...
Aşk'ı dileyen yüreğin yorulur...İnşirahı dilersin her dem...

Zikri özleyen gecelerin şikayetini duyar kulakların...
Dilin damağını özler...Dilin Yar'in adını özler...
Elif...Yar'sızlığı seçersen...
"Be" nin yanında olduğunu hissedemezsin...
Aşk'ı anlatırlar sana, vasfının "arayan" olduğunu anlayamazsın...Girdiğin her sokakta oyalanırsın...
Be'nin sokağına varmaz ayakların...
Aşk'ın sokağına varmaz...
Elif...Senin cümleye aşk'ı anlatman lazım...
Be"'yi bulman lazım...
"Be"' ile olman lazım...
Elif...Aşk hatırına...Yar'e yakın kıl yüreğini...
...Nokta...

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.861
  • 1.093
  • 11.861
# 05 Eki 2013 01:25:37
  
      h.n.a.


GEL BUYRUĞU
 

 Tanrı'nın “gel” buyruğu tatlılıkla erince
 Ona doğru can kuşu nice uçmasın, nice?
 Ne yaşamak tasası, ne dünyanın yasası,
Ne de bir kaygı kalır can yükünü derince.

Bu dirlik bir kılıçsa ölüm onun kınıdır;
İkisini birlikte verirler bir verince.
 Ecel dedikleri şey erlerin kevseridir;
 Gözünü kırpmadan iç, içme çağı erince.

Bir yumunca gözünü, kaybedince özünü
 Çalamazsın sazını öyle inceden ince
 Ne güneş kalır, ne ay; ne ırmaklar akar, ne çay;
 Dünya`ya gelmedin say yağız yere girince.

Bildiğin, neyse unut, Tanrı`ya kavuştun tut,
 Bir gün ölüm meleği seni yere serince.
 Su gördüğün ne varsa birer birer küçük damladır,
 Bir denize akıyor hepsi yerli yerince.

Bir gördüğün baştır, mezar beşiğe aştır,
 Ölü diriye eştir, düşün biraz derince.
 Atsız! Ölüm gerekmez teninde can yaşarken,
 Sen burada olmazsın ölüm kanat gerince…

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 05 Eki 2013 02:00:35
şafak kaç yüreğim 

Kaç hüzün iliştirecektim nefes aralarına,kaç çile boşaltacaktım gecenin kucağına, kaç soluksuz ölüm girecekti rüyalarımaZifiri karanlık, yüreğimin caddesine sinmiş, sessiz
Kalp kaldırımları yollara sızmış, kimsesiz
Yürek zarında küçük bir uğultu kalmış, nefessiz..


Acıyı soluyorum görmediğim gözlerinden Muştu ısmarladım üveyklere ellerimden, gökler ağlarken hasretinden, ya benim gözlerimdeki rahmete ne demeli, elemli, dertli
Bu kor ellerimi yakıyor lakin sen içimdeki ateşsin
Nerdesin!!! Nerdesin
Firâk oduna düşen bir gamlı bedevi, kumlar mı yakar bedenimi aşkından düşen hareler mi, ölüm mü diriltir beni, şehla gözlerin mi!
Her deniz dalgalı saçlarından alırken ilhamını, karalar çalıyorum yüreğimin ellerine, gözbebeklerime değmeyen gözlerini çiziyorum gönül defterime
Bir çift kara göz, siyaha boyuyor geceleri, boşluğa savuruyor tüm sözleri
Eritiyor yağmura karışan matemleri
Sen yüklü kervanlardan düşen kırıntıları topluyorum zahiri..
Kanıyorum


Sol yanımdan hicranıma aksediyor kan yüklü bulutlar, içime verdiği uğultuyu ört bas etmeye çalışıyorum, susmuyor yokluğunun çığlıkları ve bir kez daha hasretinin kurşunuyla vuruluyorum
Toprağın kollarına bedenimi düşürüyorum ve sualime cevap arıyorum
Şafak kaç yüreğim?
Kaç kelam eskitti cümlelerin, kaç geceye ilişti sitemlerin Kaç uçurum boşluğunda son buldu ümitlerin


Zamanın ve mekanın, tüm aşkların kefenlerini getirdim sana,yeminler getirdim dergahına, günahkar düşlerim kadar içimdeki baharları getirdim sana
Aşkımı sabrımla bileyledin, gelmedin oysa senin için sırattan geçmiştimNerdesin!!! Nerdesin
Yine nisan yağmurları yağacak şehre, saçlarımı ıslatacağım rahmetinde ve haykıracağım
'Nerdesin ey yar!!!'

'Nerdesin ey yar!!!'
El-intizar!
El-intizar!
El-intizar!
Hayata ve bekaya Ah-u efgan, biraz mağrur, biraz efsunkâr
Biliyor musun Güller kanıyor beyaz sayfalarda, her güle bir ölüm düşüyor yokluğunda
Bu araf beni aşkının alevlerine sürüklüyor Efendim, Ölümcül bir rüya beklide benim ki
Virân bir şehre bedel, sarayları sunmazsın ya bu garibe Bu gecede bitti hasretinin gölgesinde
Kalbim ellerimde can çekişen yediveren haliyle
Ellerini yüreğimden çektin, beni kays eyledin, bir gün olsun gelmedin
Sen ki;
"Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'l-alemin"
Nerdesin, nerdesin Efendim

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.267
  • 230.656
  • 29.267
  • 230.656
# 05 Eki 2013 09:26:04
TUM SEVDALARIM SANA ALLAHIM !

Ne tutkudur, nede bitmek bilmeyen heves,
Varı yoğu yâr'dır, yok olur gider herkes,
Ciğerimden çıkar yavaşca nefes nefes,
Uzanır cennet-i alâ ya varır sevdam....

Doğduğum günden beri yüreğimde vardı,
Benle büyüdü şahlanıp ruhumu sardı,
Gönlümde hiç solmayan bahar-ı gülzârdı,
Sanmam ki kabrimde son bulur sana sevdam.

Çevrimdışı uyuzz

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.562
  • 13.073
  • 2.562
  • 13.073
# 05 Eki 2013 10:06:33
Biliyorum sana giden yollar kapalı,
Üstelik sende hiçbir zaman sevmedin beni,
Ne kadar yakından ve arada uçurumlar,
İnsanlar,evler aramızda duvarlar gibi..
Uyandım uyandım hep seni düşündüm,
Yalnız seni,yalnız senin gözlerini,
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım,
Ben artık adam olmam bu derde düşeli.
Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya,
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki.
Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi,
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği.
Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki.
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor,
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini.
Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri.
Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım,
Bu böyle pek de kolay değil gerçi…
Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu,
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri....

[Cemal Süreya]

Çevrimdışı ılgın01

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.100
  • 6.273
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.100
  • 6.273
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 05 Eki 2013 14:57:42
cana cefa kıl
Câna cefâ kıl ya vefâ
Kahrın da hoş lütfun da hoş
Ya derd gönder ya devâ
Kahrın da hoş lütfun da hoş.

Hoşdur bana senden gelen
Ya hil'at ü yahut kefen
Ya tâze gül yahut diken
Kahrın da hoş lütfun da hoş.

Gelse celâlünden cefâ
Yâhut cemâlünden vefâ
İkisi de cânâ safâ
Kahrın da hoş lütfun da hoş.

Ger bâğ u ger bostân da
Ger bend u ger zindân da
Ger vasl u ger hicrân da
Kahrın da hoş lütfun da hoş.

Ey pâdişâh-ı lemyezel
Zât-ı ebed hayy-ı ezel
Ey lutfu bol kahrı güzel
Kahrın da hoş lütfun da hoş.

Ağlatırsın zârî zârî
Verirsin cennet ü hûrî
Lâyık görür isen nârı
Kahrın da hoş, lütfun da hoş.

Gerek ağlat gerek güldür
Gerek dirilt gerek öldür
Bu Âşık hem sana kuldur
Kahrın da hoş lütfun da hoş.

İbrahim Tennuri (ö.1482)

Çevrimdışı ılgın01

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.100
  • 6.273
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.100
  • 6.273
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 05 Eki 2013 19:58:44
YA HU
Celâliyle zâhir olsa, bu da geçer be yâ hu...
Cemâliyle âyan olsa, bu da geçer de yâ hu...
Bî karardır felek, daim döner durmaz bir an,
Dursa bir an, ne yer kalır ne gök kalır be yâ hu...
Kâh-ı zulmet, kâh-ı envâr birbir ardın devreder,
Kâh-ı lütuf, kâh-ı kahır, ondan olur be yâ hu...
İmtihan için oluptur daima neş'e, azâb
Sen, "sen"i bilmek içindir, kahrı lütfu be yâ hu...
Fâniya vird-i daim et bu sözü her zaman,
Gece gündüz hatırından hiç çıkmasın be yâ hu
Celâliyle zâhir olsa, bu da geçer be yâ hu...
Cemâliyle âyan olsa, bu da geçer de yâ hu...

Çevrimdışı aslı_80

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.080
  • 12.051
  • Öğrenci Velisi
  • 2.080
  • 12.051
  • Öğrenci Velisi
# 05 Eki 2013 23:20:12
ACIYOR

Mutsuzlukdan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
Sevgim acıyor

Biz giz dolu bir şey yaşadık
Onlarda orada yaşadılar
Bir dağın çarpıklığını
bir sevinç sanarak

En başta mutsuzluk elbet
Kasaba meyhanesi gibi
Kahkahası gün ışığına vurup da
öteden beri yansımayan
Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
Öbürünün bir kadından aldığı verem
Bütün işhanlarının tarihçesi
sevgim acıyor

Yazık sevgime diyor birisi
Güzel gözlü bir çocuğun bile
O kadar korunmuş bir yazı yoktu
Ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
Gemiler gene gelip gidiyor
Dağlar kararıp aydınlanacaklar
Ve o kadar

Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır
Sonbahar geldi hüzün
İlkbahar geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi dünyanın
Bazen yaz ortasında gündüzün
sevgim acıyor
Kimi sevsem
Kim beni sevse

Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filan da gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar

Turgut UYAR

Çevrimdışı ılgın01

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.100
  • 6.273
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.100
  • 6.273
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 06 Eki 2013 06:07:50
GAM YEME........
Şenlenir Yûsuf’la bir gün arz-ı Ken‘an, gam yeme!
Gam evinden dûr olur feryâd ü efgân, gam yeme!
Gün gelip elbet olur bedbâht olanlar bahtiyâr
Aynı minvâl üzre devretmez bu devran, gam yeme!
Ey gönül! Varlık evin tûfâna gark olsun, bırak!
Sen ki bilmişsin ezelden Nûh’u kaptan, gam yeme!
Gittiğin menzil uzak, yollar karanlık olsa da;
Mutlaka her yol bulur bir hadd u pâyan, gam yeme!
Sapma Ey can, doğrudan -kalsan da tek- Hâfız gibi
Yoldaşındır dâimâ kalbinde Kur’ân gam yeme!
                               SADİ-İ ŞİRAZİ

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 07 Eki 2013 12:41:23
Ahmet Telli
Hep denedin. Hep yenildin.
 Olsun. Gene dene, gene yenil.
 S. Beckett

 Ayağı kayan bir çocuk
 Kadar şaşkınım, bilemedim
 Düz yolda yürümenin imlâsını
 Kanayan dizlerime bakıp da
 Ağlamayı öğrenemediğim gibi

 Sevgilisi değildim kadınlarımın
 Bir papağan tüneğiydim belki
 Ama birkaç sözcük öğrendiysem
 Kadınlardan öğrendim, yine de
 Bilemedim sevgilim diyebilmeyi

 Büyülendim ama büyüyemedim
 Aklım ermedi aynalara ve suya
 Yüzümü gösterip kalbimi neden
 Sakladıklarını öğrenemedim
 Şaşkınım, cahilim ben bu dünyada

 İMLÂSIZ

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.267
  • 230.656
  • 29.267
  • 230.656
# 07 Eki 2013 20:04:46
Sabahları fırınlar sıcak ekmek kokar.
Yağmur yağar,toprak kokar.
Raflarda sararmış kitaplar,
Sofrada tarhana kokar.
Bahçelerde güller,
Denizde iyot
Dağlarda kekik kokar.
İlkbaharda bütün memleket
Buram buram tazelik kokar.
.....Ama hiçbiri güzel değildir
........EVLAT KOKUSU KADAR...!

N.Acar

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.100
  • 2.904
  • 12.100
# 07 Eki 2013 20:48:31
Sen orda bağrına bas dur en büyük çileyi,
 Ben burda en büyük çileyi doldurayım,
 Ekmeğe muhtaç, hürriyete muhtaç, sana muhtaç.
 Sen orda dalından koparılmış bir zerdali gibi dur,
 Ben burda zerdalisiz bir dal gibi durayım.

 A. Kadir

Çevrimdışı golgesizisik

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 123
  • 890
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 123
  • 890
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 07 Eki 2013 20:49:13
BİRİSİ

Bir şey var aramızda
Senin bakışından belli
Benim yanan yüzümden
Dalıveriyoruz arada bir
İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki
Gülüşerek başlıyoruz söze
Bir şey var aramızda
Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek
Fakat ne kadar saklasak nafile
Bir şey var aramızda
Senin gözlerinde ışıldıyor
Benim dilimin ucunda…

Nahit Ulvi AKGÜN

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.267
  • 230.656
  • 29.267
  • 230.656
# 07 Eki 2013 22:43:57
HAZAN BAHÇELERİ

Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Yorgun ve kırılmış gibi en ince yerinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden

Senden boşalan bağrıma gözyaşları dolmuş
Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş
Son demde bu mevsim gibi benzimde kül olmuş
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden

Yazar : YAHYA KEMAL BEYATLI

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.267
  • 230.656
  • 29.267
  • 230.656
# 07 Eki 2013 22:47:43
HAN DUVARLARI
Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...
Gidiyorum, gurbeti gönlümle duya duya,
Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya
İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!
Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
Arkada zincirlenen yüksek Toros dağları,
Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,
Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler...
Ellerim takılırken rüzgarların saçına,
Asıldı arabamız bir dağın yamacına,
Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık,
Yalnız arabacının dudağında bir ıslık,
Bu ıslakla uzayan, dönen kıvrılan yollar.
Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.
Gökler bulutlanıyor, rüzgar serinliyordu.
Serpilmeye başladı bir rüzgar ince ince,
Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince
Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi
Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi
Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine
Yol, hep yol, daima yol... bitmiyor düzlük yine.
Ne civarda bir köy var, ne bir evin hayali
Sonunda ademdir diyor insana yolun hali,
Arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan
Bozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan
Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor,
Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor...
Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine
Uzanmış kalmışım yaylının şiltesine,
Bir sarsıntı... uyandım uzun süren uykudan;
Geçiyordu araba yola benzer bir sudan
Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu,
Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu;
Ağır ağır önümden geçti deve kervanı,
Bir kenarda göründü beldenin viran hanı.
Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri
Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri
Bir deva bulmak için bağrındaki yaraya
Toplanmıştı garipler şimdi kervansaraya.
Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı
Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı,
Bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor,
Göğüsler çekilerek nefesler daralıyor,
Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı
Her yüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı,
Gitgide birer ayet gibi derinleştiler
Yüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki çizgiler...
Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı,
Üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı;
Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler,
Aygın baygın maniler, açık saçık resimler...
Uykuya varmak için bu hazin günde, erken,
Kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken
Birdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı;
Bu dört mısra değil, sanki dört damla kandı
Ben garip çizgilerle uğraşırken başbaşa
Raslamıştım duvarda bir şair arkadaşa;
"On yıl ayrıyım Kınadağı'ndan
Baba ocağından yar kucağından
Bir çiçek dermeden sevgi bağından
Huduttan hududa atılmışım ben"
Altında da bir tarih. Sekiz mart otuz yedi..
Gözüm imza yerinde başka ad görmedi.
Artık bahtın açıktır, uzun etme arkadaş!
Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş;
Araya gitti diye içlenme baharına,
Huduttan götürdüğün şan yetişir yarına!
Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk
Soğuk bir mart sabahı... Buz tutuyor her soluk
Ufku tutuşturmadan fecrin ilk alevleri
Arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri
Bulutların ardında gün yanmadan sönüyor,
Höyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor...
Yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar,
Bir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar
Biz bu sonsuz yollarda varıyoz, gitgide,
İki dağ ortasında boğulan bir geçide
Sıkı bir poyraz beni titretirken içimden
Geçidi atlayınca şaşırdım sevincimden
Ardımda kalan yerler anlaşırken baharla
Önümüzdeki arazi örtülü şimdi karla
Bu geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu
Burada son fırtına son dalı kırıyordu
Yaylımız tüketirken yolları aynı hızla
Savrulmaya başladı karlar etrafımızda
Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü;
Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü...
Gönlümde can verirken köye varmak emeli
Arabacı haykırdı *İşte Araplıbeli*
Tanrı yardımcı olsun gayri yolda kalana
Biz menzile vararak atları çektik hana.
Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş
Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş
Çıtırdayan çalılar dört cana can katıyor
Kimi haydut kimi kurt masalı anlatıyor
Gözlerime çökerken ağır uyku sisleri
Çiçekliyor duvarı ocağın akisleri
Bu akisle duvarda çizgiler beliriyor
Kalbime ateş gibi şu satırlar giriyor
"Gönlümü çekse de yarin hayali
Aşmaya kudretim yetmez cibali
Yolcuyum bir kuru yaprak misali
Rüzgarın önüne katılmışım ben"
Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı
Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı
Bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde
Ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde
Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık
Bir han yorgun argın tatlı bir uykudaydık
Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım.
Başucumda gördüğüm şu satırlarla yandım!
"Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslı'mı el almış haram diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben"
Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında
Korkarım yaya kaldın bu gurbet çıkmazında
Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı!
Bahtına lanet olsun aşmadıysan bu dağı!
Az değildir, varmadan senin gibi yurduna
Post verenler yabanın hayduduna kurduna!
Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu
Hancı dedim bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?
Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,
Dedi
Hana sağ indi ölü çıktı geçende!
Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti
Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti...
Gönlümü Maraşlı'nın yaktı kara haberi.
Aradan yıllar geçti işte o günden beri
Ne zaman yolda bir hana raslasam irkilirim,
Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim
Ey köyleri hududa bağlayan yaslı yollar
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!
Ey garip çizgilerle dolu han duvarları
Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!...

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK