Sınıf Öğretmenlerinin Sorununu Kim Çözecek?

Çevrimdışı sitemkar45

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.871
  • 936
  • 1.871
  • 936
# 05 Ara 2007 09:23:16
öğretmenlik mesleği para kazanılıp,zengin olunacak bir meslek değil.
İşe şu noktadan bakmalıyız.Bir öğretmen bu mesleği icra ediyorsa,yaşam gereksinimlerini karşılamak için maddi bir katkı alır.Hiç bir öğretmen sırf katkı için öğretmenlik yapmaz..

Bu meslek gönül mesleği,vicdan mesleği..çevremizde bir çok örneğini görebiliriz.Çok zor şartlarda çalışan arkadaşları,hayatını ortaya koyanları,bir sıkıntıya göğüs germek için var gücü ile mücadele edenleri..Ailesini,sevdiklerini ardında bırakanları..Hiç kimsenin para için bunlara katlandığını düşünmüyorum.Bunda asıl sebeb,mesleğin sorumluluğu,vicdanın sesi ve ahiret korkusudur bence...

Çevrimdışı yazlik

  • Aktif Üye
  • **
  • 89
  • 2
  • 89
  • 2
# 05 Ara 2007 09:38:45
böyle orta sınıf bir devlet memurluğundan zengin olunmayacağını herkes biliyor..yani şunu mu diyorsunuz  herkes gönüllü öğretmenlik yapıyor maddi katkıı düşünmeden. 200 bin öğretmen adayı bekliyor atama için,ücretli öğretmenlik yapan bir çok arkadaş var ne için yaşamak için..çok sevdikleri için değil 2000 ytl maaaş verip başka iş imkanı sunsanız hayır ben öğretmenlik yapacağım derler mi acaba bu insanlar

Çevrimdışı sitemkar45

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.871
  • 936
  • 1.871
  • 936
# 05 Ara 2007 09:49:06
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
böyle orta sınıf bir devlet memurluğundan zengin olunmayacağını herkes biliyor..yani şunu mu diyorsunuz  herkes gönüllü öğretmenlik yapıyor maddi katkıı düşünmeden. 200 bin öğretmen adayı bekliyor atama için,ücretli öğretmenlik yapan bir çok arkadaş var ne için yaşamak için..çok sevdikleri için değil 2000 ytl maaaş verip başka iş imkanı sunsanız hayır ben öğretmenlik yapacağım derler mi acaba bu insanlar


Herkes demiyorum tabıkı,ben kendi açımdan kendı değerlendirmemi yaptım.Ama çevremde bulunan arkadaşlarımın para için bu işi yaptıklarını sanmıyorum.Başka bir mesleği icra etme şansım vardı.3.sınıfta mühendislikten ayrıldım.şimdi çok ıı paralar kazanıyor olabilirdim ama sevediğim bir işi yapmak zorunda kalacaktım.Bu işi seviyorum ve zevkle yapıyorum.Benım gıbı düsunen arkadaşlar çok olduğu gıbı,öğretmenlik ile bağı sadece bankamatik kartı ile sınırlı olan arkadaşlar da var maalesef..

Çevrimdışı yazlik

  • Aktif Üye
  • **
  • 89
  • 2
  • 89
  • 2
# 05 Ara 2007 10:29:14
sevgili hocam malesef ne olmak istediğinin bir önemi yok ..önemli olan ne olabildiğin şartlar böyle:)

Çevrimdışı a.pınar şirin

  • Uzman Üye
  • *****
  • 923
  • 465
  • 923
  • 465
# 05 Ara 2007 13:59:46
insan olmadan ne öğretmen olunur,ne doktor,ne...
bu iş gerçekten ciddi bir manevi donanıma sahip olmadan yapılmaz.ne şuanki maaşımız için ne de o maaşın 5 katı için.

Çevrimdışı nadage

  • Uzman Üye
  • *****
  • 558
  • 835
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 558
  • 835
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 05 Ara 2007 14:04:07
Yıllık ve Günlük Planlar, Kağıda Dökülmeyecek
bu  haberi bugün okudum memurlar netite doğrumu

Çevrimdışı a.pınar şirin

  • Uzman Üye
  • *****
  • 923
  • 465
  • 923
  • 465
# 05 Ara 2007 14:23:26
bu yıldan geçti nadage hocam.sanırım seneye dediğiniz gibi olacak.

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.080
  • 23.744
  • 5.080
  • 23.744
# 14 Oca 2008 16:39:35
   Bütün eli öpülesi öğretmenlerim;bu işin branşı sınıfı olur mu?Bütün olarak düşündüğümüz zaman her öğretmenin kendine ait problemleri o kadar çok ki hangisini anlatmalı...Ben şunu söylemek istiyorm ki herkes istesede istemesede mesleğini icra ediyor...Ama hepsininde evlatlarına çok şeyler verdiğini,vermeye çalştığınıda biliyorum...Ama...Başka problemler o kadar çokki!Ev sahibi gelir -oğlum evlendi evi boşaltın...yapacağı nedir yeni ev ara .Ev bulursun -sus oğlum ev sahibini rahatsız etme evden çıkarırlar...Pazar gelir yürü bankamatiğe...Köyde çalışırsın minibüsçüye ekmek ısmarla bin suratla yüzüne bakar.Doğuda dağ köyünde çalışırsın uykusuzluk gözlerine vurmuş...kançanağı!Annen baban hastalanır acaba ne yapabilirde gidebilirim,onlara nasıl hakkını helal ettirebilirim...Veli olursun okul öğretmenlerine çoçuğun durumunu sorarsın adın öğretmen...utana sıkıla...Üniversitede okuyan çocuklarının harcı haşlığı...Market borcu...Üç-dört sene giyilen takım elbiseni değiştereceksin...Sen giysen yavruların ne olacak...Ayagında çorabı dahi olmayan sınıftaki yavrular...Biri yerken diğerine acırsın cebindeki üç-beş kuruşuda ona verirsin...Evdekine maaşta yavrum maaşta...dersin.İçimizde hep Allah korkusu acaba bugün yavrularımıza yeterli olabildim mi?   
     Öğretmen olarak şunu hep düşünmüşümdür...Kravatımız olmasa çok daha iyi olurdu diye.Garip ama böyle düşünüyorum.Kravat kaprisi için değil...Ya istiyorum ki bir öğretmende işi olduğu zaman kollarını sıvayarak işini yapmalı,ucunda tutarak...lütfen!...Degil...Resim dersi ceketini çıkar kravatını düzelt...Sokakta düşsen seni tanıtıcı ipucu..Bizde sokakta düşünce adamın biri diye anılsak...Sokakta rahatça kola içip simitimizi yesek...Çimene  çayıra rahatça oturabilsek...ek..ek...ek...                                           Aslında her şey...Aslında.Benim eli öpülesi öğretmenlerim...Sınıfçı branşçı diye bi ayrım olur mu...Sınıfçı hamuru hazırlarşekil verir devamını branş öğretmenleri yapar...Sorunlar aynı.çile aynı.tebessümler aynı...Biliyorumki öğretmenler odsında ayrı ayrı oturmuyoruz,söylenen şeylere  ayrı ayrımı üzülüp gülüyoruz...Ben yirmiiki senedir çalışan bi melekdaşınız olarak böyle bir şey görmedim...Tebessümümüz bir,problemimiz bir,acımız bir...Yoksa yarın cenazelerimizdede mi-sınıfçı branşçı-ayrımı yapacagız...Allah korusun... Saygılarımla...                                                                       

Çevrimdışı belgins

  • Aktif Üye
  • **
  • 39
  • 19
  • 39
  • 19
# 14 Oca 2008 16:59:46
Daha güzel anlatılamazdı tebrik ediyorum.

Çevrimdışı erdemc28

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.985
  • 443
  • 1.985
  • 443
# 14 Oca 2008 17:01:59
İlköğretim ve sınıf öğretmenlerinin sorunları şöyle sıralanabilir:
a) Hizmet öncesi eğitim sorunları
Öğretmenlerimizin hizmet-öncesi eğitimlerinin niteliği tartışmalıdır. Özellikle sınıf öğretmenlerinin iyi yetişmedikleri konularında iddialar vardır.

Öğretmen yetiştirme işi üniversiteye bırakıldıktan sonra, üniversiteler öncelikle bu işi ciddiye almamıştır. Çünkü üniversiteler, belki de haklı olarak mesleğe eleman yetiştirme işini asli sorumluluk olarak görmemiştir. Üniversite kavramının ilk misyonu bilimsel çalışma ve araştırmadır. Ne yazık ki, eğitim fakültelerinde bilimsel çalışmalar da hakkıyla yapılmamıştır. Çünkü birçok çalışma, akademik yükselme ve kariyer amacı ile yapılmıştır.

Akademik kariyer öğretim elemanlarının ilgisini başka yöne çekmiş ve eğitim-öğretime yönelik motivasyonunu azaltmıştır. Öğretmen yetiştiren öğretim elemanlarında ilgi ve motivasyon eksikliğinden dolayı öğretimin niteliği düşmüştür. Akademik unvan peşinde koşanların işi (uluslar arası indeksli yayın gibi) zorlaşmış; bu kişiler kendilerini derse değil araştırmaya yönlendirerek dersleri ihmal edebilmişlerdir. Öte yandan tecrübeli öğretim görevlileri ise akademik unvanları olmadıkları için küsmüş ve küstürülmüştür.

Öğretim elemanlarıyla ilgili bir başka sorun ise, öğretim elemanlarının Millî Eğitim Sistemine yabancılaşmasıdır. Hiç öğretmenlik deneyimi olmayan öğretim elemanları maalesef alanı tanımadan, ilköğretimde herhangi bir tecrübe yaşamadan, uygulanabilirliği tartışılır eğitim-öğretimle ilgili çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmaların uygulamada faydasının olup olmadığı ayrı bir tartışma konusudur. Bu konuda benim ve birçok uzmanın görüşü, Eğitim Fakültelerinde akademisyen olacakların en azından üç-beş yıllık öğretmenlik deneyimine sahip olmasının gerektiği yönündedir.

Ayrıca daha önceki yazımda da belirttiğim gibi, öğretmen yetiştirme işi üniversiteye bağlandıktan sonra, sınıf öğretmeni yetiştiren birçok Eğitim Fakültesinde, öğretim üyesi kadrosu eksik olmasına rağmen ortaöğretime öğretmen yetiştiren bölümler açılmış ve nitelik düşmüştür.

Öğretmen yetiştiren birimler ile öğretmeni istihdam eden Bakanlık arasındaki koordinasyon eksikliği, öğretmenlerin plansız ve yetersiz yetişmelerinin önünde başka bir nedendir. Eğitim Fakültelerinin bağlı olduğu üniversiteler, daha doğrusu YÖK; özerk olduğu için, Bakanlığın işine karışmasını istememektedir. Örneğin 2005–2006 yılında ilköğretimde program değişikliği yapılmış olmasına rağmen Eğitim Fakültelerinde bu programa uygun öğretmen yetiştirmekte geç kalınmıştır. Eğitim Fakültelerinin programları, 2006’da kısmî değişikliğe uğramıştır; ancak bu değişiklik, ilköğretim programlarına uygun öğretmen yetiştirmede yetersizdir. Daha özel bir örnek şöyledir: İlköğretimde örneğin “Medya Okur Yazarlığı” diye seçmeli bir ders konmuştur. Bu dersi verecek öğretmen nereden yetişecek? Eğitim Fakültelerinde buna uygun ders var mıdır? Bu sorulara halen açıklık getirilebilmiş değildir.

Öğretmenlik mesleğine yönelik gözlem ve uygulamalar amaca hizmet etmediği için, öğretmen adaylarının mesleğe yönelik becerileri gelişmemektedir. Çünkü uygulamalar belirli bir zaman diliminde (genelde haftada yarım gün) 6’şar, 10’ar kişilik gruplar halinde, sınıfları kalabalık şehir okullarında gerçekleşmektedir.

b) Atanma sorunları
Eğitim Fakültesi mezunu öğretmen adayları, merkezi bir sınav sistemi olan KPSS denen bir sınavla atanabilmektedir. Bu sınav, öğrencilerin genel kültür ve meslek bilgisini bilişsel anlamda ölçmektedir. Oysaki öğretmenliğin bilişsel, duyuşsal ve psikomotor öğrenmeleri içerdiğini herkes bilir.

KPSS, öğretmen adaylarını strese sokmaktadır. Artık sınıf öğretmenliğinde de belli bir doyuma ulaşıldığı için Eğitim Fakültesinden mezun olan herkes, öğretmen olarak atanmamaktadır.

Sınıf öğretmenine duyulan ihtiyaç, göreceli olarak azalmıştır. Bu aslında iyi bir gelişme gibi algılanabilir. Ancak sınıf öğretmeni olarak yetişmeyen branş öğretmenlerinin ve alan dışı kişilerin sınıf öğretmeni olarak ataması çok büyük yaradır.

Ayrıca, ihtiyaç olmasına rağmen kadrolu atamalarda sınırlamaya gidilip ücretli, vekil ve sözleşmeli öğretmen şeklinde geçici atamaların yapılması ayrı bir sorundur.

c) Ekonomik sorunları
Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi, öğretmenlik mesleği her zaman ekonomik bakımdan cazip mesleklerden biri olmamıştır. Öğretmenler her dönemde maddi sıkıntı çekmiştir. Branş ya da sınıf öğretmenleri arasında bir maaş farkı yoktur. Ek ders ücreti bakımından sınıf öğretmenleri tam ek ders ücreti aldıkları için avantajlı bile görülebilir. Ancak genelde sınıf öğretmeni olarak çalışan ücretli, sözleşmeli, vekil öğretmenlerin aldıkları ücret acınacak durumdadır. Ücretli öğretmen olarak çalışan bir yüksek lisans öğrencim İsmail U’nun bu konudaki duyguları şöyledir:
“Ben Eceabat’ta ücretli öğretmen olarak çalışıyorum. Ayda ortalama 600 YTL maaş (pardon ücret-işçiyiz ya-) alıyoruz. Okulumuzun müdürü, bizim maaş çizelgemizi, çalıştığımız günleri gösteren belgeyi (puantaj cetvelini), her ayın on beşinde ilçe Millî Eğitim Müdürlüğüne gönderir. Maaşlar en geç 3 gün içerisinde yatıyordu ya da yatması gerekiyordu. Ama bu ay, bizim okulun müdürü, “bayram dolayısıyla maaşlarımızı erken alalım” diye erken gönderdi puantajları. 12 Aralıkta gönderdi. Bugün ayın 26 sı ve ben bankaya baktım maaşım hala yatmamış. Üstelik bayramı parasız geçirdiğim de cabası. Bunun da üstüne, diğer öğretmenlerden çok fazla çalışmam gerekiyor. Extra bonus… Çalışıyorum, çünkü orada kalıcı değilim. Ufacık bir yanlışımda, işten ÇIKARILMA ihtimalim çok yüksek. Yorum sizin… Şimdi soruyorum baştakilere: Kendi maaşları acaba tam ayın on beşinde değil de 16’sında yatsa ne olur acaba?”

d) Çalışma koşullarından kaynaklanan sorunlar
Sekiz yıllık kesintisiz eğitimle birlikte köylerdeki birçok okul boşaltıldı. Aslında bu, kademeli bir geçişle sağlanabilirdi. Çünkü köylerdeki okullarda görev yapan öğretmenler, yalnız okula gelen çocukların öğretmeni değil, aynı zamanda halkın da öğretmeniydi. Başka bir ifade ile köylerde okullar, bir kültür merkeziydi. Öğretmenler de kültür elçileri. Maalesef, birçok köyümüz okulsuz ve öğretmensiz kaldı. Büyük köylerde, kasaba ve bazı yerleşim merkezlerinde bulunan okullarda görevli öğretmenlerimiz de buralarda kalmamaktadır. Öğretmenlerimiz, köylerdeki yaşam koşullarını, eski dönemlere göre çok iyileşmeler olsa da, eski öğretmenlere göre daha ilkel ve yaşanmaz görmektedir. Bu duygu içerisinde köy ve kasabalarda görev yapan sınıf öğretmenlerimiz işlerine hakkıyla yoğunlaşamamaktadır. Zamanlarının büyük çoğunluğu yollarda servis beklemekte ve yolculukta geçmektedir. Yorgun ve isteksiz olarak okullara giden öğretmenlerin verimliliği düşmektedir.

e) Hukuksal sorunları
Öğretmenlerimizin halen hukuksal sorunları vardır. Bu sorunlar, öğretmenlerin özlük hakları ve örgütlenmelerinde daha belirgindir. Ayrıca öğretmenlerin eğitim yöneticileri ile sorunları vardır. Öğretmenler, haklarını savunmakta yeterince güçlü değildirler. Özellikle okul müdürlerinin otoriter tutumları önemli bir sorundur.

f) Hizmet-içi eğitim sorunları
Teknoloji ve bilgi çağında, hizmet-öncesi eğitim artık yeterli görülmemektedir. Özellikler tüm derslerden sorumlu sınıf öğretmenlerinin, hizmet-içi eğitime daha çok ihtiyacı vardır. Ancak bu öğretmenlerimizin yeterli ölçüde bu eğitimden yararlandırıldığını söylemek güçtür. Eğitim-öğretim yılı başı ve sonunda yapılan seminer çalışmalarının da işlevsel olmadığını herkes bilir. Eğitim seminerlerinin daha planlı ve programlı olması yönünde yeni çalışmalar yapılmalıdır.
İlköğretim ve sınıf öğretmenlerine yönelik saymaya çalıştığımız bu sorunlar, gözlemseldir. Bilimsel bir çalışmaya da gereksinim vardır.

alıntı:  Dr.selçuk uygun

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK