Sınıflarüstü Genel Paylaşım

Çevrimdışı beylerbeyim

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 52
  • 65
  • 52
  • 65
10 Eki 2009 12:07:29
Arkadaşlar,

Yeni okutmaya başladığım öğrencilerin velileri ile toplantı yapacağım haftaya ve şu an toplantıda dile getirmeyi düşündüğüm hususları not etmekle meşgulüm.

Dilerseniz, notlarımı tamamladıktan sonra, burada paylaşıma sunabilirim.

Çevrimdışı baba_can

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.492
  • 4.784
  • 2.492
  • 4.784
# 10 Eki 2009 12:25:08
Bekliyoruz değerli öğretmenim.

Çevrimdışı beylerbeyim

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 52
  • 65
  • 52
  • 65
# 10 Eki 2009 12:53:58
Arkadaşlar, yapıcı eleştirilerinizi ve de katkılarınızı bekliyorum:

VELİ TOPLANTISI NOTLARI

GİRİŞ

Çocuklarının seviyesini önce velilere sor. Bakalım tek dertleri maddî istikbâl mi, yoksa manevî istikbâle de önem veriyorlar mı.

“Ehli irfan arasında aradım kıldım talep. İlim geride kaldı illa edeb illa ebeb”… sözünden hareketle…

1. ÖNCE EDEB ve AHLÂK:

a) edeb olmazsa ilmin ne kıymeti var. Hırsızlar, arsızlar, katiller hep okumuş insanlar değil mi? Bunlara ilmin yanında edeb ve Allah korkusu da aşılansaydı, böyle mi olurdu?

b) Allah’tan tertemiz emanet aldığımız çocuklarımızın yüreklerini, her türlü kirlilikten korumakla mükellefiz.

c) ÇOCUKLARIN YÜREKLERİ, FARKLI FARKLI TERBİYE ANLAYIŞLARININ ÇATIŞMA ALANI OLMAMALI.     
 
Bunun için evvelâ, aile ile öğretmen aynı terbiye anlayışında olmalı. Bu çok önemli. Bu olmazsa, çocuk neyin doğru olduğu konusunda bunalım yaşar.
 Bu birliktelik sağlandıktan sonra, sokak kültürü ve tv kültürünün çocuklarımızın yüreklerini talan etmesine izin vermemeliyiz. Televizyon ahlâkı ve yaşam tarzı, bizim benimsediğimiz yaşam tarzı mı ki, o ahlâkı, daha doğrusu aklâksızlığı, televizyon vasıtasıyla evlerimizin içine kadar sokup çocuklarımızı zehirlemesine göz yumuyoruz?

Çocuklarımızın yüreklerini bir kap gibi düşünürsek eğer ve o kabı sokak ve tv kültürü kirletmişse bir kere, biz o kaba bal koysak da, o bal şifa kaynağı mı olur, zehir mi olur? BULAŞIK KABA KONULAN BAL YENMEZ!!!

ç) O bakımdan çare;

- Saldım çayıra Mevlam kayıra anlayışında olmamalıyız.

- Çocuklarımıza sürekli nasihat etmeli ve onları nelere, kimlere ilgi duyduğu konusunda takip etmeli, herhangi bir yanlışa meyil ettiklerini gördüğümüzde, savsaklamamalı, anında müdahale etmeliyiz, ki yarın çok geç kalmış olmayalım.

- Onları sabah okula gönderirken, nasihat ve dua ile uğurlayın ve okuldan döndüklerinde de okulda neler yaşadığı konusunda sorguya çekin. Ne çocuğunun okula gittiğinden, ne de okuldan geldiğinden haberi olmayan aileler gibi olmayın. Siz bu ilgiyi göstermezseniz, emin olun ki, sizin doldurmadığınız boşluğu başkaları dolduracaktık, çünkü tabiat boşluk kabul etmez.  Sonradan pişmanlıkla dizinizi dövmeniz kâr etmeyecektir.

d) Onlar maldan mülkten daha değerli, en kıymetli varlıklarımız. Herhangi bir amansız hastalık sözkonusu olduğunda, uğruna bütün servetini feda edebileceğin evladına; dünya işlerinden daha fazla vakit ayırman, onunla daha çok ilgilenmen gerekmez mi?     

 Fındığının, çeltiğinin bakımına gösterdiğin ilgiyi, zamanı, enerjiyi çocuğuna gösteriyor musun?
Ainesi iştir kişinin, lafa bakılmaz… Neye daha çok emek harcarsan ondan verim alırsın.

Çocuğuna gerekli ilgiyi emeği göstermeyen kişi, bir suçlu arayacaksa kendine baksın.

Çünkü, tıpkı tarladaki mahsul gibi, çocuklarımız da bizim eserimiz. Nasıl ki mahsulümüzün kalitesi, sürüp ektiğimiz toprak ve tohumun kalitesine bağlı ise; çocuklarımızın kalitesi de tohum ve toprak mesabesinde olan anne babanın kalitesine bağlıdır.

Yarın mezarlarımızda rahat uyumak istiyorsak eğer, çocuklarımızın üzerine titreyelim derim.

2. SONRA İLİM:

a) Tespit Ettiğim Eksiklikler:

- Sınıfın seviyesi iyi sayılmaz. 22 kişilik sınıfta 5-6 öğrenci derse katılıyor….                     

- Sınıfın okuma yazma başarısı zayıf…                                                                                         
  - Derse konsantre olup can kulağıyla dinlemiyorlar…                                                         
- Çoğunluk ev ödevlerini yapmıyor ve buna  –ailem beni çalıştırıyor, çocuk baktırıyor, elektrikler kesildi-  gibi bahaneler ileri sürüyor…

b) Çözümler:

- Ev ödevi yapmama bahanelerini ortadan kaldırın… çocuktan sık sık ev işleriniz için yardım talep edip onu ders çalışmaktan soğutmayın…

- Verdiğim çalışma plânını uygulatmaya çalışın, ki bir insan nasıl alışırsa öyle gider. Ancak düzenli yaşayan prensipli insanlar başarılı olabilir…

- Çocuğunuz okuldan eve geldiğinde, ne ödevi olduğunu sorun ki, ilgi gösterdiğinizin farkında olsun…

- Onunla sınıfta yaşadığı iletişim ve derslerle ilgili sorunları konuşun, çözüm yolları üretmeye çalışın ve ruh dünyasıyla ilgili tespit ettiğiniz olumsuz duygularını kapalı bir zarfla bana iletin veya bizzat okula gelip benimle paylaşın.

- 15 dakika da olsa sesli okuma yaptırın…

c) Yaprak testler ve deneme sınavları

ç) Fotokopi parası ve kâğıtları

d) sıvı sabun

Çevrimdışı enbesh

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 227
  • 565
  • 227
  • 565
# 10 Eki 2009 13:47:59
öğretmenim, tespitleriniz çok doğru. bence de ahlak ve ilim birlikte yürütülmeli. bizler de hem eğitimci hem de öğretmeniz. sade bilgi yüklemek insanı padişah yapar ama adam yapmaz.
    hatırlattığınız için teşekkürler...

Çevrimdışı beylerbeyim

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 52
  • 65
  • 52
  • 65
# 10 Eki 2009 14:00:43
eyvallah hoca hanım,

yerden göğe kadar haklısınız. kıssayı hatırlarsınız,

 "oğlum ben sana vali olamazsın demedim ki! adam olamazsın dedim ve hâlâ da olamamışsın. eğer gerçekten adam olsaydın, yaşlı babanı ayağına çağırmaz, kendin gelirdin."

Çevrimdışı beylerbeyim

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 52
  • 65
  • 52
  • 65
# 24 Eki 2009 19:56:02
YARARLANMAK İSTEYEN OLUR DÜŞÜNCESİ İLE,
VELİ MEKTUBU...

Saygıdeğer Öğrenci Velisi,

…   öğrencilik bu sınıfın yeni öğretmeni olduğumdan, tertipleyeceğim veli toplantısına yoğun bir katılım olacağını düşünmüştüm. Ancak  yanılmışım. Bir veli toplantıdan önce, diğer bir veli de toplantıdan sonra gelmiş ve toplam sayı maalesef … olmuştur.
Böylelikle, aslında çok şey söylemek istediğim ilk veli toplantısı, gerek zaman azlığı, gerekse katılımın çok az olması dolayısıyla, hiç de verimli geçmemiştir. İşte bundan dolayı, toplantıda sizlerle paylaşma imkânı bulamadığım hissiyatımı, bu mektup vesilesiyle paylaşmak istiyorum:
Bundan böyle, Allah izin verirse, çocuklarınızı eğitecek  olan ve onların ruh dünyasını şekillendirecek olan yeni öğretmenleri ben olacağım. Yeryüzünün barış ve kardeşlik  yurdu olması bakımından çocuk, Allah’ın bize vermiş olduğu, mes’uliyeti en büyük olan emanetidir. Sahip olduğumuz varlıklar içinde,  üzerine en çok titrememiz gereken çocuklarımızdır.
Hem dünya, hem de Ahiret saadetimiz çocuklarımıza bağlı olduğundan, “Saldım çayıra, Mevlâ’m kayıra” anlayışıyla, onların eğitim ve terbiyesini hafife alma hakkımız asla yoktur.
Çocuğun yüreği, dünyaya geldiğinde bembeyaz bir kâğıt gibi tertemiz ve lekesizdir. Zamanla, çocuğumuzun yüreğini hangi manevî kirler lekelemişse, bunun tek suçlusu; o çocuğu Allah’tan emanet alan ana baba ve ana babasından emanet alan öğretmenidir.  Öyle kötü bir çağda yaşıyoruz ki, çocuğu terbiye etme konusunda maalesef ana babaya ortak olan başka unsurlar var. Bunlar başta televizyon ve sokak kültürüdür.
 Çocuğunun terbiyesini önemsemeyen ve terbiye işini televizyon ve sokağa bırakan ana babanın, yarın çocuğu hayırsız olduğunda, ondan şikâyet etme hakkı nasıl olur?  Çocukluk çağı, taklit ve özenti çağıdır. Çocuk neyi görürse, doğru-yanlış sorgulaması yapmadan, aynısını yapmak isteyecektir. İşte tam burada, ana babaya çok büyük mes’uliyet düşmektedir. Çocuğumuzun yüreğine, televizyon ve sokağın bulaştırdığı zehirleri etkisiz kılacak panzehiri zamanında yerleştirememişsek, onların tertemiz yüreklerinin bozulmasına mani olamayız.
Ana baba ve öğretmen farklı şeyler söylüyor, ama televizyon ve sokak kültürü farklı değerler aşılıyorsa, böyle bir çocuk ruhunda fırtınalar ve bunalımlar yaşar.
Bakınız,  kendisi için en çok kavganın yapıldığı tek yer kalptir, yürektir. Herkes kalbi ele geçirmek, onu işgâl etmek ister. Kalpte sürekli iyi ile kötünün mücadelesi olur. Bu mücadelenin sonunda, kalbe en çok kim tesir ediyorsa, o galip gelir ve kalbin sahibi olur. Eğer kalbe kötülükler hakim olmuşsa, o kalbin sahibi olan insan da, ömür boyu kötülüklerin emrinde yaşar, topluma, insanlığa zararlı biri olup çıkar.
Nasıl ki bir ipte iki canbaz oynayamaz ve iki canbazdan biri yere düşmekten kurtulamazsa; insan yüreğinde de zehir ile bal aynı anda barınamaz. Hangisi baskın çıkarsa, diğerini atacaktır kalpten.
Yavrularımızın yüreklerinde yaşanan kavgada, kötülüklerin yüreklerine hakim olmasını engellemeliyiz. Onların üzerine titremek, her fırsatta nasihat etmek, okula tembih ve dua ile göndermek, okul dönüşünde gün boyu neler yaşadığı, neler gördüğüyle ilgili sorgulamak ve onları ciddiye alarak sohbet etmek, kimlere özenip kendine örnek aldığını öğrenmeye çalışmak, saatlerini tv başında veya sokakta harcamasına mani olmak  boynumuzun borcu olmalıdır.
Siz bu ilgiyi göstermezseniz, emin olun ki, sizin doldurmadığınız boşluğu başkaları dolduracaktır, çünkü tabiat boşluk kabul etmez.  Sonradan pişmanlıkla dizinizi dövmeniz kâr etmeyecektir.
” Bir yılda verim istiyorsan tohum dik, 50 yılda verim istiyorsan ağaç dik, 100 yılda verim alacaksan insan yetiştir.” Meydana getirilmesi en meşakkatli ve fakat değer bakımından en kıymetli eser insandır. Hayırlı evlâtlar yetiştiren ana babalar, bu dünyada da, öbür dünyada da saadete ererler, her zaman hayırla yad edilirler ve mezarlarında rahat uyurlar.

Ve her şeyin başı edebtir. Bakın Mevlana’nın şu sözü ne kadar manidar:                                                                                                                                                                               
“Ehli irfan arasında aradım kıldım talep. İlim geride kaldı illâ edeb, illâ ebeb.”
Evet, önce edeb, sonra ilim gelir. Hırsızlar, arsızlar, katiller hep okumuş insanlar değil mi? Bunlara ilmin yanında edeb ve Allah korkusu da aşılansaydı, böyle mi olurlardı?
Mevlana  “…illâ edeb, illâ edeb” diyor ya! Ben de o yüce Allah dostunun sözüne uydum ve önce edeb ve terbiye ile ilgili naçizane bir şeyler söylemeye çalıştım.
Ve şimdi gelelim, işin “İLİM” kısmına:
1. Çocukların seviyeleri biraz düşük. Çoğu zaman,  5-6 öğrenci ile ders işliyorum. Diğerlerinin bır kısmı, ya başka işlerle uğraşıyor, ya da kendi dünyasına dalıp gidiyor.  Biraz daha zaman geçip çocukları daha iyi tanıdıktan sonra, derse katılmayan öğrencilerin velileri ile özel olarak görüşeceğim.
2. Öğrencilerin çoğu ev ödevlerini yapmıyor. Bu konuda onları takip etmenizi rica ediyorum. Ödev vermediğim gün demek, öğrencinin eline hiç kitap almayacağı gün demek değildir. Öğretmen ödev versin vermesin, öğrencinin vazifesi, her zaman kitap defterle haşir neşir olmaktır.
3. Çocuğunuza “GÜNLÜK ÇALIŞMA PLÂNI” verdim. Bu plânı duvara asın ve çocuğunuzu bu plâna uymaya teşvik edin. Unutmayın ki,  tertipli ve düzenli yaşayan insanlar daha başarılı olur. Ders çalışırken, çocuğunuzu ev işi için kaldırmayınız.
4. Çocuğunuzun hızlı okuma kabiliyetinin gelişmesi için, ona her gün en az 15 dakika sesli okuma yaptırın ve okuduğunu siz de dinleyin.
5. YAPRAK TESTLER VE DENEME SINAVLARI:                                                                                            Toplantıya gelen velilere göstermiş ve izah etmiştim. Çocuğunuz için 56 adet test kâğıdı aldım.  Her ünite sonunda, bu kâğıtları çocuğunuza dağıtacağım ve test çözecekler. Böylelikle sınav olma ve test çözme yetenekleri gelişecek. Buna ilaveten, sene boyunca   6 defa deneme sınavı olacaklar.                                                                                             Test kâğıtları 4 lira, deneme sınavları 6 lira, toplam 10 lira vermeniz gerekmektedir. Ancak maddî durumu iyi olmayan veliler, bu 10 lirayı sene boyunca parça parça verebilirler.
6. Günümüzde gittikçe tehlikeli boyuta ulaşan domuz gribi ve diğer bulaşıcı hastalıklardan korumak için, çocuğunuza temizlik alışkanlığı kazandırın.  Sık sık ellerini sabunlu su ile yıkamasını söyleyin. Okula kahvaltı yaptırmadan göndermeyin. Öğrencilerime okul kantininden kola ve ellerini yağlayan cips gibi zararlı şeyleri almasını yasakladım. Bu konuda çocuğunuzu siz de uyarın.
7. Çocuğunuzun okul ve öğretmeni hakkında şikayetleri olursa onu dinledikten sonra okul yönetimi ve öğretmeni ile görüşünüz.
8. Zaman zaman dersler için fotokopi çekmem gerekiyor. Çocuğu ile henüz fotokopi kâğıdı göndermemiş olan velilerden  ricam, en kısa zamanda 1 top A4 kâğıdı göndermeleridir.
9. Bunun haricinde, okul idaresi fotokopi makinasının bakım ve mürekkebi için 5 lira istiyor.
Bir taraftan öğrencilere ders kitapları bedava verilirken, öbür taraftan fotokopi kâğıdına kadar veliden istenmesi, tuhafınıza gidebilir. Bu durumu ben de kabullenemiyorum, ancak yazık ki benim yapabileceğim bir şey yok.
İyi günlerde görüşmek dileğiyle,  selâm ve saygılarımı iletirim.
 

Çevrimdışı akkaya42

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 340
  • 114
  • 340
  • 114
# 24 Eki 2009 20:17:32
hocam çok güzel konulara değinmişsin. teşekkürler.

Çevrimdışı beylerbeyim

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 52
  • 65
  • 52
  • 65
# 24 Eki 2009 20:52:30
faydalı olabildiysem ne mutlu kardeş !

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK