Hayatın kendisi bir kontenjan mıdır?
Matematikte kontenjan hesabı bilir misiniz?
Benim kontenjanımda sana yer yok, içinizi acıtır mı bu cümle?
Kontenjanlarımız doldu, zaten sınırlıydı, bakalım stokta var mı bir kontenjan
Hayatımızın vazgeçilmezi kontenjan üzerine biraz komik, biraz hüzün ama hep (yok bu hep olmadı) aradabir umutlu olalım diye Arkadaşlar kontenjanın 3-5 olması değil, önemli olan rotasyon sisteminin yaz boz yapılmaması, düşünsenize 10 yıl beklemiş bir arkadaşım tam bir yere gitmeye karar verdi, bir de ne görsün gidecek yerler gidilmez olmuş; çünkü dolmuş. (Bu cümle Çiçek Abbasın filmini de de aklıma getirdi ya neyse devam edelim) bu küçük bir atama kontenjanı, ya gerisi!
Şimdi hangi kontenjandan bahsedeceğiz!!!
Haa! bir de joker öğretmenlik diye bir kurum vardı eskiden. MEB'in gönderdiği yeri beğenmeyen arkadaşım, joker joker dolaşıyordu merkez de, o zamanlar işin acemisiydik. Bilseydim ta o zamanlar o arkadaşlara söylemem gerekeni söyler, bugünümü zehir etmeye hakkı olmadığını anlamasını sağlamaya çalışırdım.
Aklıma bir söz geldi bir arkadaşımızn imzası da olabilir ''Bugün ayağımıza batan dikenler, dün yoldan geçerken toplamadığmız dikenler'' olabilir mi acep!!! gibi birşeydi sanırım.
Yapılan her yanlışın bedelini mutlaka birileri öder. Bu; ben siz, bir başka arkadaşımız hatta çocuğunuz bile olabilir. Dünya görüşü ne olursa olsun hiç önemli değil; bugün yapılan yanlışlar da eminim ki yarın herbir çocuğumuzdan çıkacak. Onlara kirli bir gelecek bırakmaya ne hakkım var benim.
''Ne olacak, küçücük bir aftan, minnacık bir torpilden ne çıkar'' denile denile yapılagelen her işten, hiçbir işimiz yolunda gitmiyorsa konuşmanın benim için tam da zamanı.
Somut örneklerden birkaç tane yazayım barii, konu bütünlüğü, anlamı olsun.
Lisedeyken bu anlayışın bana birkaç zararını aktarayım öyleyse:
İki arkadaştık çok popüler, içi dışı oldukça lüks bir kuruma (MTA) staja gidecektik güzelim İzmir'imizin cennet Bornovasında; ne oldu dersiniz?
Tek kişi alınacaktı ben gitmedim, hani istemediğimden değil, kontenjandan. Orası torpilden çıkmıştı ya, benim gitmemem son derece doğaldı, çünkü ben ''kantinde sıraya giren kuzu gibi çocuklardandım da ondan''. ''Ankarada dayım var'' hikayelerine inanmayacak kadar saflardan dım. Gerçi o arkadaşımın dayısı yoktu ancak, amcası vardı, ne farkeder dayı amca, ikisi de akraba olunca.
Başka bir örnek; yine lise de teknik liseye gitmek üzere evraklarım elimde haftalarca sıra bekliyorum. Umutlarım gözlerimde donup kaldı. Neden derseniz; istemediğimden, başarısız olduğumdan değil, yüksek mevkilerin böyyük adamlarının tenezül edebildiği ''hamili kart yakınımdır telefon trafiğinden'' beni kim farketsindi.
Üniversitede araştırma görevlisi olmak hevesindeydim. Çok saftım, sonra anladım ki bizde bilim bile parsel parsel gidiyor, kapanın elinde kalıyor, boşverdim. ''Aman ne olur, buyrun bilimi de siz üretin'' dedik ve hevesimiz kursağımızda kaldı, ''biz anadoluda öğretmen olmaya da razıyız'' cennet vatanımın her yeri kutsaldır, her bilfil köşesinde canla başla çalışırız, yeter ki onursuz olmasın aşk dedik ve koştuk'' (gerçi bu başka bir hikaye konusu da olabilir, neyse...)
Sonra zorunlu hizmetimi yaptığım (gerçi hala da yapıyor sayılırım) yıllarda müdürlük koltuğu boş, kimse istemiyor. Sonra hocam müdür olacaksınız, mecbursunuz dediler. ''Peki görevden kaçılmaz dedik, aldık görev kağıdımızı'' Bir de ne göreyim; emin olduğum...Adamların yüksek kriterlerini taşıyıp taşımadığım uzun bir süre sorgulanmış, görevlendirilen müdürlerin hepsi daktilodan nakş edilmiş kağıda; benim ismim yedekte uzun süre bekletilmiş de başka seçenekleri kalmayınca ''hocam müdürsünüz'' denmiş gibi eğrelti duruyordu, elle son anda yazılmıştı.
Anladım ki birilerinin huyundan suyundan olmamamın adı ''öteki'' olmuş da haberimiz yok.
Bir tane daha; bir ilimizin merkezinde uzun bir çalışma planlıyorum. İnternette sıramı elime aldım. Yaklaşık 20 kişi alınacak, 7.sıradayım. Hakkımla garanti, kesin ama hakkımla, bu çok şey farkeder...
Ne oldu dersiniz ''atanamadınız'' ibaresini görmem çok uzun sürmedi, dünya başıma yıkıldı. Hayatım altüst oldu. ''Sorun değil'' dedik hayatın üstündense altına razı olduk ki (hiç de öyle değil, hem üstünde hem altında ne var bakmakta fayda var dedik ve yaşama başka bir renk katmanın daha iyi olacağına karar verdik ya)
Unutmayalım ''toplum hepimizin toplamı''. Bu beni kurtarır mı sorumluluktan ''hayır'' tabikii.
Daha bir sürü örnek sayabilirim de bilmem gerek var mı? anlayan anladı, anlamayan da ne yapayim arkadaş ''sen de biraz sürünsen sen de'' anlarsın mı diyim en iyisi.
Hayatımızda bize çelme takan bu KONTENJAN'ı biraz d (yok dövme değil) ele alıp düşünelim dedim
Geniş hoşgörü ve kontenjanlarımızı da kullanarak, saygılar..