Ders saati düşerse öğretmen sayısı da düşer.
Bakan Ömer DİNÇER döneminde saat hesabına göre yapılan düzenlemelerin ardından birkaç yıl geçmeden yine aynı hükümet döneminde değişikliğe gidilmesi eğitimde ne kadar öngörümüz olduğunu, ne kadar planlı ve programlı çalıştığımızı açıkça gösteriyor.
Daha önce 30 saat olan haftalık ders saatleri öncelikle 37 saate çıkarılmış uygulamadan vazgeçilerek 35 saate düşürülmüş ve şimdi de 30 saate düşürülmesi gündemde.
Bakanlık bu tavsiye kararına uyarsa Ortaokullarda haftalık ders saati yeniden 30 saate düşecek.
Bu da bakanlığın;
- öğretmen açığını bir anda Matematiksel olarak kapatması,
- atama bekleyen öğretmenleri hüsrana uğratması
- görevde olan öğretmenleri de norm fazlası yapması demektir.
Haftalık ders saatinin düşmesi demek öğretmen sayısını da doğrudan etkiler.
Küçük bir hesap yapacak olursak;
Bugün sistemimizde Ortaokul ortalama olarak;
5.Sınıf:47.000
6.sınıf:47.000
7.Sınıf:47.000
8.Sınıf:47.000
Olmak üzere toplam: 188.000 şubeden oluşmaktadır.
Her şubeden 5 saat eksilttiğinizde toplamda haftalık 940bin saat eksiltmiş olursunuz.
Bunun da haftalık zorunlu 21 saatten öğretmen karşılığı yaklaşık 45bindir.
Yani Öğretmen açığını 45bin azaltmış olacak MEB.
Bu da atama bekleyen öğretmenleri doğrudan etkileyecek. Mevcut öğretmenleri de norm fazlası olmakla karşı karşıya bırakacaktır.
MEB'in yatırım planı incelendiğinde okul, bina yatırımlarına kaynağın sınırlı olduğu görülmektedir. Oysa ki MEB planlamasını 30 kişilik sınıflar ve normal eğitim uygulamalarına kaynak ayıracak şekilde yapsa ya da bu doğrultuda yatırım yapsa öğretmen açığının daha fazla olacağı açıktır.
MEB'in gelecek planlaması yatırım yerine Özel Okul teşvikleriyle bina yapımını askıya almak eğitimde özel sektörün payını arttırmaktır.
Dershanelerin dönüşüm programına da bağlı olan bu planlama gelecekte öğretmen alımının ne denli sınırlı olacağının işaretidir. Kaldı ki yapılan hesaplamalara göre bugün 300bin civarında olan atama bekleyen öğretmen sayısı birkaç yıl içerisinde bir milyona ulaşacaktır.
MEB'in sahipsiz Branşı Müzik-Resim Öğretmenliği
Her atama döneminde onlarca hatta yüzlerce mesaj gelir ve alanlara göre atama sayısının arttırılması talep edilir. Hatta ve hatta Osmanlıca dersinin adı duyulur duyulmaz hangi alan öğretmenlerinin okutması gerektiğine dair mesajlar da gelmeye başladı bugünlerde.
Resim yeni adıyla Görsel sanatlar dersi ile Müzik dersi öğretmenlerinden hiç böyle taleplerle karşılaşmıyoruz. Kaldı ki Şura'da bu dersin seçmeli olması tavsiye edilmektedir.
Ortaokul düzeyindeki öğrencilerin gördüğü ender sanat dersi olan Resim-Müzik derslerine bir darbe de bu şekilde vurulacaktır. Çünkü okulda Müzik Öğretmeni yoksa her öğrenciler zorunlu olarak Görsel Sanatları seçecekler ve bu okula ebediyen Müzik Öğretmeni atanmayacak, öğrenciler isteseler de bu dersten mahrum kalacaklardır. Ya da Resim öğretmeni...
Eğitim'de sanatı bu kadar dışlamak ne kadar doğrudur? Siz karar verin.
Haftalık Ders Saati Azaltılmasın Aksine Arttırılsın...
Haftalık ders saatinin azaltılması talebi sadece ve sadece öğrencilerin uzun süre okulda kalmalarının yarattığı sorunlarla ilgilidir. Arttırılırken Sayın Ömer DİNÇER'in haklı gerekçeleri vardı. Fakat Türkiye şartlarına uymuyordu çünkü biz eğitimde öğrenciye okulu sevdiremedik.
Eğer sevdirebildiysek bir teneffüs vaktinde koridorlara bir bakın kapı açılır açılmaz öğrenciler neden özgürlüğe kavuşmuş mahkumlar insanlar gibi koşarlar...
Ya da öğrenciler neden kar tatili isterler de okul tatil oldu diye sevinmek yerine üzülmezler...
Biz okullarımızı kültür, sanat,spor ağırlıklı eğitim öğretim kurumlarına çevirmediğimiz sürece bir arpa boyu yol alamayız. Sadece günü kurtarmaya yönelik çalışmalar yaparız.
Her yaş grubunda insana sorun Matematik korkulu rüyadır hayatta en çok kullanılan ders olduğu halde, ya da yıllarca İngilizce dersi veririz What is your name? Dahi diyemeyiz. Helo, helo dan başka bir şey öğretemeyiz. (Bu eleştiri asla öğretmenler yönelik değildir...)
Biz eğitimde neler yapıyoruz? sorusunu bir kenara bırakıp Neler yapmalıyız? Nasıl yapmalıyız? Sorularını sormalı ve okullarımızı öğrencilerimizin sevdiği kurumlar haline dönüştürmenin yollarını bulmalıyız.
Sayın DİNÇER'in ders saatlerini arttırması doğru idi ama bize bir beden büyük geldi. Çünkü alt yapısı yoktu. Siz okulda spor, sanat faaliyetleri yapmak üzere (her öğrenci en az bir spor dalıyla ilgilenecek, resimle ilgili olacak müzik aleti çalabilecek...) ders saatinden sonra gerek kendini geliştirmek için gerekse hobilerini yapabilmek, kitap okuyabilmek için okulda bulunmasını sağlamalısınız. Gerisi fasa fiso... Spor salonumuz, yüzme havuzlarımız, atölyelerimiz, kütüphanelerimiz olacak ki o zaman değil 30 ders saati 40 ders saati bile yetmesin bize. Ve o zaman öğrenci okulu da sevsin ve akademik başarıya da odaklanabilsin...
Evet şu anda da öğrenciler haftada 40-45 saatini belki de daha fazlasını ayırıyor okul için, öğretim için... Toplayın bakalım etüt, ücretli yada ücretsiz kurs, özel ders yada ödev... için ayrılan zamanları...
Biz öncelikle eğitime bakış açımızı değiştirmeli ve öğrenciyi sadece sınav başarıları ile eşdeğer gören yapılanmamızdan vazgeçmeliyiz.
Hani şu son sıralarda yer aldığımız TIMSS ya da PISA ölçümleri var ya işte orada; de ne kadar bilgi yüklediğimiz bakmıyorlar.
Bu değerlendirmelerde;
"PISA Projesi'nde zorunlu eğitimin sonunda örgün eğitime devam eden 15 yaş grubundaki öğrencilerin; Matematik okuryazarlığı, Fen Bilimleri okuryazarlığı ve Okuma Becerileri konu alanlarının dışında, öğrencilerin motivasyonları, kendileri hakkındaki görüşleri, öğrenme biçimleri, okul ortamları ve aileleri ile ilgili veriler toplanmaktadır."
Cümlelerinde olduğu gibi temel hedef olarak Matematik ve Fen Bilimlerinde okuryazarlığımızı, okuma becerilerimize bakıyorlar.
Yani biz öğrencilerimize bilgi yüklemesinden önce bu alandaki dersleri neden öcü görüyorlar? Sorusuna kafa yoralım. Okuma alışkanlığına kafa yoralım... Gerisi zaten gelir hiç merak etmeyin
Maksut Balmuk
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]