Söz

Çevrimdışı salihoglu

  • Yeni Üye
  • 3
  • 0
  • 3
  • 0
30 Tem 2007 10:59:01

            Atalarımız, "Söz gümüşse, sükut altındır" diyerek bizlere yeri geldiği zaman konuşmamızı tavsiye ediyorlar. Çevremize baktığımız zaman, bazı arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin yerli yersiz konuşmalarla, insana hiç de yakışmayan bir davranış içine girdikleri, gülünç duruma düştüklerini görmüşüzdür değil mi?
            Yaşadığımız hayatta elbette, duygu ve düşüncelerimizi, isteklerimizi belirtmek zorundayız. "İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşırlar" demiyor mu atalarımız? Yapacağımız konuşmaların, ana-babamız, kardeşlerimiz, çevremizdeki insanlar tarafından nasıl karşılanacaklarını da düşünmeliyiz diyorum. Bu konudaki dikkatimizle diğer insanları üzmemiş, onlarla insana yakışan bir dostluğa adım atmış oluruz.
            Düşünmeden yaptığımız konuşmalar, bizi geri dönülmez pişmanlıklara da düşürebilir. "Atılan ok geri dönmez" atasözünde belirtildiği gibi, söylediğimiz sözlerden pişman olarak, özür dilemek gerekebilir. Çoğu zaman, yaptığımız hatanın karşılığı olmamakta, bizi utandırmaktadır, ama artık iş işten geçmiştir. Ok bir kere yaydan çıkmıştır.
            Onun açtığı yaranın tedavisi belki mümkündür, ama çok zordur. Bu açıdan "Dilin kemiği yok" sözünü hatırımızdan çıkarmayarak konuşmalıyız. Söylediği sözler sebebiyle başlarına büyük sıkıntılar gelen nice insanlar vardır.
            Düşünmeden söylediği sözler sebebiyle, hayatını kaybeden insanların bu acı haline atalarımız, "Bülbülün çektiği dili belasıdır" diyerek ifade etmişlerdir.
            Söylediğimiz sözler, zaman zaman çok önemsiz gibi gelebilir bize.
            Sözümüzün nereye varacağını yine zaman zaman düşünmeliyiz de. Ama öyle mi? "Dilin cirmi küçük, cürmü büyüktür" demiyor mu atalarımız? Söylediğimiz sözler; anlamı, söyleniş biçimi, yerli yersiz söylenmesiyle, zaman zaman yanlış anlaşılmasıyla bizi zor durumlarda bırakabilir.
            Sözlerimiz, "İş bitirmeli, baş yitirmemeli" değil mi? Atalarımızın, "Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir" sözünü yeri gelmişken hatırlayarak, iki atasözüyle daha konuyu kapatalım diyorum:
            "İki ölç, bir biç!"
            "İki dinle, bir söyle!"
            Sözlerimizi yerinde, en uygun bir biçimde kullanmamız dileğiyle...
Rıfkı Kaymaz

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 30 Tem 2007 13:07:36
Söz vermenin maliyeti nefes tüketmekten mi ibarettir? Kesinlikle hayır. İnsanlar hafızalarını kaybetmedikleri sürece hayır. Kişilerin bakışına göre iyimserlerin dolu, kötümserlerin boş bıraktığı, itibar denilen zihinsel kredi kartları, verilen sözlerin borç-alacak hesapları ile işlem görür. Kötümserler bu şekilde eksi bakiyede oldukları için insanları negatif görmeye eğilimlidirler. İyimserlerinse kredi kartlarının limiti sonsuzdur.
Az ya da çok, kolay ya da zor, söz vermek ve sözü tutmak yaşamı netleştiren ve kolaylaştıran harika araçlardan biridir. İtibarı yüksek tutmak için kendinize soracağınız soru şudur: “Bu tutabileceğim bir söz mü?” Değilse vermeyin... Başka çare yok. Tutamayacağınız sözü vermeyin.

 

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 30 Tem 2007 17:52:36
Dilim kemikten olsa tutamayacağım sözleri vermeyeceğim.
Söz verirken İNŞALLAH kelimesini eklemeye dikkat ediyorum.

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 07 Ağu 2007 23:53:22

Sözlerden daha etkili bir silah var mı?!

Çevrimdışı dehliz

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 7.715
  • 29.501
  • Müdür Yardımcısı
  • 7.715
  • 29.501
  • Müdür Yardımcısı
# 08 Ağu 2007 00:18:29
Söz deyip geçmemek gerekiyor

Çevrimdışı zelihagok

  • Uzman Üye
  • *****
  • 394
  • 13
  • 394
  • 13
# 08 Ağu 2007 08:49:04
söz vermek
veripte yapmamak bence karşıdakimize işlediğimiz bir suçtur diye düşünüyorum.bir sözü vermeden önce yukarıda da denilidiği gibi ölçüp tartıp yapabilirmiyim acaba sorusunu kendimize sormalıyız.tamam aksilik olur yapamazsın belki ama o zaman sözü şu şekilde vermek gerekir.iyi düşündükten sonra.bir aksilik olmazsa umarım yapabilirim..
diye düşünüyorum ve ben bunu uyguluyorum

Çevrimdışı nazende77

  • Uzman Üye
  • *****
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 08 Ağu 2007 11:25:06
'Söz gümüşse sükut altındır' demiş atalarımız. Susan insan dinleyen insandır. Ne kadar iyi dinleyiciler olursak o kadar dolu ve güzel sözler söyleriz. Ben de burada Mevlana'nın bir sözünü belirtmeden geçemeyeceğim. 'Güzel söz söylemek, dinleyenin dinlemesinden, anlamasından ileri gelir.'

Çevrimdışı mtdemirci

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 29 Şub 2008 19:49:16
Söz Muammâsı

Yazar İbrahim Hakkı UZUN

Söz, muammâları çözmek için sarf edilir. Lâkin sarf edilen bu sözlerde göz ardı edilmemesi gereken üç temel esas vardır. Bunlar; sözü söyleyen kişinin durumu, sözü dinleyen kişinin durumu ve sözün bizâtihî kendisidir.

 

Söz incisinin gönüllerde akis bulabilmesi ve yine söz şerbetinin hasta gönüllere şifa olup bir değer ifade edebilmesi için, onu sarf eden gönlün temiz ve nefsanî arzulardan arınmış olması lâzımdır. Bu gerçeği Hazret-i Mevlânâ şu sözleriyle dile getirmiştir:

“Ruhlar, aslında aynı yerden geldikleri için, İsa nefeslidirler. Bazen nefse uyarlar, yara olurlar. Bazen Hakk’a uyarlar, dertlere deva, yaralara merhem kesilirler.

Ruhlar, nefsanî arzulardan kurtulsalardı, günah perdelerini yırtsalardı her rûhun sözü, İsa nefesi gibi diriltici olurdu.”

Yani bir sözün yara değil de deva olabilmesi, ancak gönlün nefsin sultasından çıkıp Hakk’a teslim olabilmesiyle gerçekleşir. Aksi takdirde, süflî arzuların esiri olmuş bir kişinin sarf ettiği sözler de yine Mevlânâ’nın buyurduğu gibi:

“Candan ve gönülden gelmeyen, sadece dilden dökülen sözler süprüntülükte yetişen yeşilliğe benzer.”

Kapalı dudakların arkasındaki sırları anlatmak için sarf edilen sözler, mutlak sûrette muhatabın seviyesine yani durumuna göre söylenmelidir. Çünkü sözün, içerisinde taşıdığı mânâ ve nükte, daima dinleyenin bilgi birikimine ve hâlet-i rûhiyesine bağlı olarak farklı şekillerde anlaşılabilir. Nitekim aşk ve muhabbet ateşiyle yanarak baştanbaşa idrak kesilen bir insanın basiret ve firaseti ile gönlü karanlık gecelerden daha karanlık olan ve henüz kemale eremeyen ham insanın anlaması arasında muhakkak ki büyük farklılıklar vardır. Zîrâ aşk ve muhabbet çerağı, fanus gibi ince, rakik ve şeffaflaşmış gönüllerde yanar. Bu gönüllere hitaben kullanılacak her bir sözün, hassas bir gönül eleğinden geçirilerek kelimelere dökülmesi gerekir. Çünkü onlara el ile değil, gül ile dokunmaya gelmez. Kuvvetli bir nefes ruhlarının alevlerini çırpıntılar içinde bırakır. Lâkin henüz kemal ehli olmayanlar, Mevlânâ’nın ifadesiyle: 

 

“Basit ve kusurlu insanlar, her sözü söyleyeni hor ve hakir bir hâle sokarlar. Sözü kıymetli ve anlamlı bile olsa, o sözün kadrini düşürürler. Çünkü söz, dinleyene göre söylenir. Terzi, elbiseyi adamın boyuna göre biçer.”

Evet bu kelimelerin altını önemle çizmek gerekir: “Söz, dinleyene göre söylenir.” Çünkü sarf edilen söz, her ne kadar bin bir hikmeti bağrında taşısa da o söz veya sözlerden muhatabın anladığı, sadece o mefhumların kendi zihninde canlandırdığı kadardır.

Nitekim İsrâ Sûresi’nin 82. âyet-i kerîmesinde Cenâb-ı Hak:

“Biz, Kur’ân’dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır.” buyurarak aynı kaynağın farklı istidattaki insanlar için farklı tezahürlerinin olduğunu açık ve net bir şekilde ifade etmektedir. Bu ifadeyi, zihinde örneklendirmek gerekirse şöyle bir benzetme uygun olur: «Söz, âdeta güneş gibidir.» Nasıl ki güneş, ışığını her yere yayar, lâkin kuru ile yaşa ayrı ayrı bir yakınlığı vardır. Nitekim kuru olan dal, bu yakınlık sebebiyle daha da kururken yaş olan dal bu vesileyle meyveye durur. Yine su, rahmettir. Lâkin yağdığı yerin taş değil, toprak olması zarurîdir ki orada bin bir çeşit çiçek yetişsin.

Zaten ârif olana bir söz yeter. Cahiller karşısında da Hazret-i Mevlânâ’nın dediği gibi «kitap gibi sessiz olmak» lâzımdır.

Muammâları çözmek için sarf edilen sözlerde dikkat edilmesi gereken üçüncü nokta da sözün bizâtihî kendisidir. Çünkü söz vardır, ilkbahar mevsimi gibidir. Her tarafı süsler, güzelleştirir; sayısız faydalar sağlar. Söz vardır, keskin kılıç gibidir; dostluğu keser, öldürür. Kalpte tedavisi imkânsız yaralar açar. Kalp bahçesindeki yeşillikleri, sevgi çiçeklerini kış mevsimi gibi öldürür. Bu anlamda Yunus Emre’nin şu dörtlüğü çok mânidardır:

Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı,
Söz ola ağulu aşı,
Bal ile yağ ede bir söz.

Mevlânâ Hazretleri de bu hikmete binâen sarf edilen söze çok dikkat etmek gerektiği hususunda şunları söyler:

“Bu dil, çakmak demiri ile çakmak taşı gibidir. Dilden sıçrayıp çıkan söz, ateşe benzer. Bazen lâf olsun diye, bazen de bir şeyi anlatmak, nakletmek için o demiri ve taşı birbirine vurma.

Şunu bil ki, ağızdan, dilden ansızın çıkan söz, yaydan fırlamış ok gibidir. Ey oğul, o ok bir daha geri dönmez; suyu baştan kesmek gerek.”

Dakikaların hiç durmadan saatleri kovaladığı bu ömür, insana ikram edilen en büyük ihsan ve tekrar yaşanması mümkün olmayan bir hayattır. Bunun için beden kalemi ile kader kitabına yazılan yazıların bu hassasiyetle gözden geçirilerek itina ile yazılması gerektiği gibi, günlük hayatımızda sarf ettiğimiz her bir sözün, gelişigüzel bir şekilde ağızdan çıkmayarak belli bir hikmete mebnî bir sûrette kullanılması lâzımdır.

Bu hususla ilgili olarak Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Muaz bin Cebel’e: “Ey Muaz! İnsanları yüzüstü cehenneme sürükleyen, ancak dillerinin ürettikleridir!” buyurmuştur. (Tirmizî, Îmân 8; İbn-i Mâce, Fiten 12)

Şu da hiçbir zaman unutulmamalıdır ki söz, insanlar arasında bir anlaşma aracı vasfını haiz olsa da netice itibarıyla hakikati tam mânâsı ile ifade etmekten yine de âciz kalmaktadır. Çünkü bazen bir mânâyı ifade etmek için yan yana getirilen kelimeler, o mânânın tamamını değil de sadece bir yönünü idraklere sunabilir. Böylece mânâ incilerini, idraklere sunarak muammâları çözmek için sarf edilen sözlerin neticesi, bazen yine muammâ olabilir. Nitekim söz, gönlün aynası; gönül, rûhun aynası; ruh, insanî hakikatin aynası; insanî hakikat de esmâ-yı ilâhiyyenin aynasıdır. Bundan dolayı Hazret-i Mevlânâ bu hususta da şöyle buyurmuştur:

«Alleme’l-esmâe» (Âdem’e isimleri öğretti) âyeti, Âdem -aleyhisselâm-’a imam olmuştu, yani Âdem’in rûhuna mânevî hoca olarak, onu bilgilerle doldurmuştu. Ama bu ilâhî öğretiliş harflerle değildi, ilhamla idi.

Âdem başına balçıktan bir külah giyince, o cana mensup olan isimlerin yüzü karardı. Yani Âdem balçığa bürünerek insan şekline girince, o rûhanî, ilâhî isimler anlaşılamaz hâle gelmişti.

Mânâ balçıkta görünsün diye, yüzünü harf ve söz örtüsü ile örttü. Bu yüzdendir ki; söz bir cihetten, bir yönden mânâyı açıklarsa da, on yönden örter, gizler.”

Kelimelerin ifadeden âciz kaldığı nice ince hakikat ve hikmetlere ulaşmak dileğiyle...

Çevrimdışı aysegoceri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.553
  • 1.920
  • 3.553
  • 1.920
# 29 Şub 2008 22:21:17
söz gümüşse sukut altındır..
lakin ağızdan çıkacak söz altın ise susmak;AKILSIZLIKTIR....

Çevrimdışı MALİKE

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 216
  • 7
  • 216
  • 7
# 29 Şub 2008 22:36:43
Tutulamayan sözler verildiğinde sözü veren değilde kendisine söz verilen insanlar ne büyük hayal kırıklığına uğruyorlar.Bundan büyük kul hakkı var mı ?

Çevrimdışı kilavuzum

  • Uzman Üye
  • *****
  • 247
  • 56
  • Türkçe Öğretmeni
  • 247
  • 56
  • Türkçe Öğretmeni
# 03 Mar 2008 22:21:22
"Söz ola kese savaşı
  Söz ola kestire başı
  Söz ola ağulu aşı
  Yağ ile bal ede bir söz"

                         Yunus Emre

"Üç şey geri gelmez:Yaydan çıkan ok,ağızdan çıkan söz,geçen zaman."

                                                                                          Hz. Ali

Çevrimdışı boşnak

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.159
  • 338
  • 1.159
  • 338
# 03 Mar 2008 22:36:00
"Üç şey geri gelmez:Yaydan çıkan ok,ağızdan çıkan söz,geçen zaman."

                                                                                          Hz. Ali


tamda ben diyecektim benim en hassa noktamdır kolay kolay söz vermem ama verdiysem ölüm pahasına da olsa yaparım..

Çevrimdışı parpali-eren

  • Uzman Üye
  • *****
  • 615
  • 3.243
  • 615
  • 3.243
# 04 Mar 2008 21:35:07
Söz
Bela insanın sözü üzerine gelir. Hadis-i Şerif
Bir güzel söz söyleme sanatı varsa bir de güzel anlama ve dinleme sanatı vardır. Epiktetos
Budur cihanda benim en beğendim meslek, Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek. M. Akif Ersoy
Doğru sözü kimse sevmez. Cheov
Doğruluğunu tam bilmediğin bir sözü söyleme.Sadi
Esenlik ve huzur on kısım ise, dokuzu susmaktır. Hz.Ömer r.a.
Eskiler, daha sonradan gelecek olanlara, söylenmedik bir söz bırakmadılar. Beydeba
Güzel söz, sadakadır. Hadis-i Şerif
Güzel sözler petekten damla damla sızan bala benzer, insanın ruhuna tat verir. Hz. Süleyman a.s.
Her bildiğini söyleme, her söylediğini bil. Clavdius
Her söylediğin doğru olmalı, fakat her doğruyu söylemek doğru değildir. Bediuzzaman
İki şey insanı çileden çıkarır: Söylenecek yerde susmak, susacak yerde söylemek. Sadi
İnce sözler keskin kılıca benzer. Kalkanın yoksa geri dur. Mevlana
İnsan yalnız sözle insandır ve yalnız sözle bağlanırız birbirimize. Montaigne
Konuşmak ihtiyaç olabilir, ama susmak bir sanattır. Nehai
Kötü söz söyleyenin ağzının kibarlıkla kapatmak gerekir. La Rochefoucauld
Kuru kaşık ağza, kuru söz kulağa yakışmaz. Kaşgarlı Mahmut
Küçük adamların ağzından çıkan bütün sözler saçmadır; eğer bunları söyleyen büyük bir adam olsaydı nefis sözler olurdu. Moliere
Marifet, konuşmaktan çok sükutta bulunur. Darani
Ne söyleyeyim diye başta düşünmek; niçin söyledim diye sonunda pişman olmaktan iyidir. Sadi
Söylemediğin sözü söyleyebilirsin fakat, söylediğini gizleyemezsin. Feridüddin Attar
Söz ola kestire başı, Söz ola kestire savaşı, Söz ola ağulu aşı, Bal ile yağ eder bir söz. Yunus Emre
Söz vermek borçlanmak demektir. Hadis-i Şerif
Söz söylemeyi öğrenmek, kılıç kullanmayı öğrenmekten zordur. Ahmed İbşihi
Sözün gümüş ise sükutun altındır. Hz.Süleyman a.s.
Sözünü tesir edeceğini bildiğin zaman söyle. Sadi
Susmak, kişinin kötü söz söylemesini engelleyerek onu kibar kılar. William Faulkner
Susmak, insanı ele vermeyen sadık bir arkadaştır. Konfiçyus
Tatlı söz söyleyen, kötü söz işitmez. Firdevsi
Tek bir kelime, bize, karşımızdakinin akıllı mı, aptal mı olduğunu gösterir. Konfiçyus
Ya hayır söyle, ya sus. Hadis-i Şerif

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK