Suyu Su Gibi Harcamayın!

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.882
  • 32.896
  • 512.882
09 Şub 2014 19:43:44
      Su, canlıların yaşaması için hayati bir öneme sahiptir. Canlılık için gereken tüm fiziksel olaylar hep suyun özellikleri ile gerçekleşebilmektedir, bu nedenle biyologlar suya "yaşam sıvısı" adını vermişlerdir. Biz bu sıvının değerini anlamamışa benziyoruz ya da anlamamazlıktan geliyoruz.     
      Bir şeyin kıymeti ancak yokluğunda belli oluyor. Her gün kullandığımız elektriğin, suyun, bilgisayarın, internetin ve daha onlarcasının kıymetini ancak olmadıklarında anlayabiliyoruz. Elektrik kesildiği an hayatımız neredeyse durma noktasına geliyor. Bir bardak suyun kıymetini çölde susuzluktan ölmek üzere olan birine sorun, derler ya bu da tıpkı onun gibi kullandığımız her türlü ihtiyaç maddesinin kıymetini tam ona ihtiyaç duyduğumuz anda anlayabilmekteyiz.

        Suyun ne kadar kıymetli olduğunu anlatır dururuz da her musluğu açtığımızda suyun akmasına alışmışlığımızdan olsa gerek 2 dakika diş fırçalama esnasında bile musluğu kapatma ihtiyacı duymayız. Su zengini bir ülke olmadığımızı söyler dururuz da hortumla litrelerce suyu harcayarak arabamızı yıkamak için saatler harcayabiliriz. Susuzluk çeken milyonlarca insan var deriz de evimize jakuzi yaptırmaktan da geri durmayız. Bu örnekleri birbiri ardına sıralayıp uzatmak mümkündür. İnsanlar susuzlukla, bazı zamanlarda doğanın geçici olarak kendisini mahkum ettiği kuraklığı birbirine bağlar.

      Suyun değerini kuyu kuruduğu zaman anlayacağız. Su kaynakları, uzun bir süreden beri boşa harcanmış, yanlış yöneltilmiş ve fazla kullanılmıştır. Bunların sonuçlarını yeni yeni kavramaktayız. İnsanlar susuzlukla, bazı zamanlarda doğanın geçici olarak kendisini mahkum ettiği kuraklığı birbirine bağlar.
   
       Su stresinin işaretlerini her yerde görmek mümkündür. Yer altı su kaynaklarının seviyeleri düşüyor, göller küçülüyor ve sulak alanlar yok oluyor. Mühendisler de nehir yataklarının yönünü değiştirmek gibi hem çevreye zarar verici hem de pahalı çözümler öneriyor. Su kaynakların yeterli olmadığı şehirlerde, aynı su kaynağını paylaşmak zorunda olan şehirlilerle çiftçiler arasındaki rekabet gittikçe artmaktadır. Orta Doğu’ da yaşayanlar, ülkelerini yönetenlerden su uğruna savaşmak olasılığını gittikçe daha fazla duymaktadırlar. devletler arasında sürtüşmelere neden olan su kıtlığının ileride savaşlara yol açabileceğinden endişe edilmektedir.

    Tarımda, sanayide ve diğer alanlar için su kaynaklarına talep, gittikçe artmaktadır. 1950 yılından beri su tüketimi üç kat artmıştır. Su kaynaklarına olan talep, hayat standartları geliştikçe, nüfus artış hızını geçecektir. Zamanla artan bu talep karşısında planlama teşkilatları, baraj inşası ve nehir yatağı değiştirmek gibi “su geliştirme” projelerine umut bağlamışlardır. Hızla artan bir nüfusun ve gelişen bir ekonominin ihtiyacı olan hidroelektrik santralleri, sulama tesisleri ile içme suyunu temin etmek ve su taşkınlarını önleyebilmek için mühendisler birçok baraj inşa ettiler. Fakat nehirler kuruyunca bu barajlar ne işe yarayacak?

     Bugün dünyanın dörtte üçü su ile kaplı olmasına rağmen insanlar dünya karalarının dört bir yanında su ile ilgili ciddi sorunlar yaşamaktadır. Yani su ile çevrilen yaşlı dünya karasında çoğalan nüfusun ihtiyaçlarını karşılayacak yeterli temiz su kaynağı mevcut değildir. Dünya nüfusunun üçte biri halen mevcut kaynakların su talebini karşılayamadığı ülkelerde yaşamaktadır. Bugün asgari bir milyardan fazla insan temiz içme suyuna mahrum olarak yaşamaktadır.

        Dünya nüfusu artmasına rağmen mevcut su kaynakları artmamaktadır. Ayrıca artan nüfus dikkatli kullanmadığından ve çevre kirliliğinin artmasına neden olduğundan mevcut su kaynakları da ekonomik olarak kullanılmamaktadır. Nüfus ve çevre sorunları ile birlikte her geçen gün büyüyen su sorunu geleceğin küresel savaşlarının ana sebebi olacağı şimdiden görülmektedir. İşte bu yüzden susuzluk giderek artarken, suya sahip olunması yanında, suyun ekonomik ve kontrollü olarak kullanılması dünya hakimiyetine oynayan küresel güçlerin öncelikli hedefleri olmaktadır.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.882
  • 32.896
  • 512.882
# 09 Şub 2014 19:43:58

Türkiye genelinde ciddi bir kuraklık yaşanıyor. Uzmanlar, vatandaşları suyu tasarruflu kullanma konusunda uyardı.

Uzmanların, su tasarrufu önerileri ise şu şekilde:

- Damlayan musluklarımızı onarıp, tesisatlarımızı kontrol ederek su kayıplarını önleyin.

- Tıraş olurken, diş fırçalarken, temizlik yaparken suyu boşa akıtmayın.

- Duş alırken, banyo yaparken ihtiyacınızdan fazla su tüketmeyin.

- Araçlarınızı hortumla yıkamak yerine kova ile su kullanarak yıkayın.

- Halı yıkamak, balkon yıkamak gibi alışkanlıklarınıza son verin, su tüketimi daha az olan temizlik yöntemlerini tercih edin.

- Çocuklarınızı su tasarrufu konusunda bilinçlendirin.

- Çevrenizde su israfı yapan kişileri su tasarrufuna karşı uyarın.

- Tarımda, salma su yerine damlama sistemiyle sulama yöntemini kullanın.

- Evlerdeki tuvalet rezervuarlarını, içine içi su dolu pet şişe yerleştirerek küçültün.

- Banyoda kalma sürenizi azaltın.

- Banyoda düşük akımlı başlıklar kullanın.

- Mutfak ve lavaboda, hava karışımı sayesinde daha az su tüketen bataryalar kullanın.

- Vanayı biraz kısarak su basıncını düşürün.

Çevrimdışı 3ddesen

  • B Grubu
  • 838
  • 670
  • 838
  • 670
# 09 Şub 2014 19:47:59
Bunu belediyelere anlatmak lazım sonra faturayı vatandaşa kesiyorlar.Bizim burda tam 5 tane kocaman park en az 10km uzunluğunda yeşil şerit yanına tramway yolu yanında parklar gece 24ten sabaha kadar bahar ve yaz aylarında sulanıyor.Daha orta havuz ve tuvaletleri saymıyorum.Vatandaş evde mutfakta banyoda tuvalette zaten idareli kullanıyor.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.882
  • 32.896
  • 512.882
# 09 Şub 2014 19:53:04
Dünya Su Forumu'nda "Doğru Bildiğimiz 7 Yanlışa" Dikkat!

     Türkiye'de ve dünyada su kaynaklarının yönetimi yedi büyük yanılgı üzerine inşa edilmiş ve bu yanılgılar kodlanmış mesajlar halinde pek çoğumuzun zihnine kazınmıştır. 5. Dünya Su Forumu sırasında da bu yanılgıların sıkça tekrar etmesi beklenmektedir. Dünya Su Forumu'nu sağlıklı bir şekilde izlenebilmesi bu için doğruların bilinmesi büyük önem taşımaktadır. Doğa Derneği, bu nedenle suyla ilgili doğru bildiğimiz yanlışları içeren bir rapor hazırlamıştır.

Suyla ilgili doğru bildiğimiz 7 yanlış:

1. Su boşa akmaz.
 
2. Çok baraj, çok kalkınma değildir.

3. Günümüzde göllerin kuruyor olmasının en temel nedeni küresel ısınma değil, yanlış tarımsal sulama projeleridir.

4. En çok su tasarrufu evde değil, tarlada yapılır.

5. Sulu tarım her zaman daha karlı değildir.

6. Nehirleri taşıyarak her zaman su sorunu çözülmez.

7. Türkiye'de doğayı yok eden en büyük etken orman yangınları veya çölleşme değil, yanlış su politikalarıdır.

     Devlet Su İşleri (DSİ), bugüne kadar Türkiye'deki su kaynaklarının yönetimini büyük ölçüde bu 7 yanlış üzerine inşa etmiştir ve bu nedenle su kaynaklarımız hızla yok olmaktadır. Doğa Derneği, bu durumun değişebilmesi için su kaynaklarının yönetiminin havza ölçeğinde yapılmasını talep etmektedir. Türkiye göllerinin yarıya yakınının kurumasına neden olan, Türkiye'nin önemli doğa alanlarını tehdit eden yanlış su politikaları Türkiye'nin geleceğini tehlikeye sokacak kadar ciddi boyutlara ulaşmış durumdadır.

     Sulama ve baraj projelerinin gerek planlama gerekse uygulama aşamasında tarımsal, çevresel ve orta vadeli ekonomik etkileri göz ardı ettiğini belirten Doğa Derneği Başkanı Güven Eken, bunun sonucunda, yer altı ve yer üstü sularının kalite ve miktarında son 20 yıl içerisinde ciddi azalmalar ortaya çıktığını söyledi.

      Su konusunda Türkiye'de kamuoyunun bilimsel temeli olmayan "suyumuz boşa akıyor" cümlesiyle yanıltıldığını bildiren Eken, bilinenin aksine doğada tek bir damla suyun boşa akmadığını kaydetti ve raporda belirtilen diğer yanlışlara dikkat çekti.

      DSİ'nin yanlış su politikaları nedeniyle 20 yıl içinde Marmara Denizi büyüklüğünde (1,5 milyon hektar) sulakalanının kuruduğuna dikkat çeken Güven Eken "Türkiye'nin su kaynaklarının her şeyden önce entegre havza yönetimi ilkesi doğrultusunda yönetilmesi gerekirken bunun yerine sularımız DSİ tarafından ihale ölçeğinde yönetilmektedir. Zaman kaybetmeden bu anlayış terk edilmelidir. Su kaynaklarına yönelik her türlü müdahalede gelecek kuşakların yaşam hakkını da dikkate alan üstün kamu yararı gözetilmelidir. Su yatırımlarında şirketlerin elde edeceği kazançlar yerine suyun doğal döngüsü ve akışından elde edilen ekolojik ve ekonomik kazanç dikkate alınmalıdır. Suyun kullanımında arzın yönetimi yerine talebin yönetilmesi benimsenmelidir. Aksi takdirde su bitecek, Türk bakacak" dedi.


[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı aslı_80

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
# 09 Şub 2014 23:32:24
- Vanayı biraz kısarak su basıncını düşürün.
  Bu çözümü bir süredir uyguluyorum. Bu kadar yağışsız geçen bir kışın ardından su konusunda hepimiz daha da dikkatli olmalıyız. Bir bardak su almak için musluğu açıyoruz, su tazyikli olduğunda litrelerce su boşa akıyor.

Çevrimdışı evrendurak

  • Uzman Üye
  • *****
  • 822
  • 1.152
  • 822
  • 1.152
# 09 Şub 2014 23:47:38
Kesinlikle Su Hayattır. Lütfen Hayatımızı Bilinçsizce Tüketmeyelim.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 10 Şub 2014 17:13:43
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
     Devlet Su İşleri (DSİ), bugüne kadar Türkiye'deki su kaynaklarının yönetimini büyük ölçüde bu 7 yanlış üzerine inşa etmiştir ve bu nedenle su kaynaklarımız hızla yok olmaktadır. Doğa Derneği, bu durumun değişebilmesi için su kaynaklarının yönetiminin havza ölçeğinde yapılmasını talep etmektedir. Türkiye göllerinin yarıya yakınının kurumasına neden olan, Türkiye'nin önemli doğa alanlarını tehdit eden yanlış su politikaları Türkiye'nin geleceğini tehlikeye sokacak kadar ciddi boyutlara ulaşmış durumdadır.
...
      DSİ'nin yanlış su politikaları nedeniyle 20 yıl içinde Marmara Denizi büyüklüğünde (1,5 milyon hektar) sulakalanının kuruduğuna dikkat çeken Güven Eken "Türkiye'nin su kaynaklarının her şeyden önce entegre havza yönetimi ilkesi doğrultusunda yönetilmesi gerekirken bunun yerine sularımız DSİ tarafından ihale ölçeğinde yönetilmektedir. Zaman kaybetmeden bu anlayış terk edilmelidir. Su kaynaklarına yönelik her türlü müdahalede gelecek kuşakların yaşam hakkını da dikkate alan üstün kamu yararı gözetilmelidir. Su yatırımlarında şirketlerin elde edeceği kazançlar yerine suyun doğal döngüsü ve akışından elde edilen ekolojik ve ekonomik kazanç dikkate alınmalıdır. Suyun kullanımında arzın yönetimi yerine talebin yönetilmesi benimsenmelidir. Aksi takdirde su bitecek, Türk bakacak" dedi.

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.

Prof. Dr.Lütfi AKCA tarafından hazırlanmış bir dokümanda
Havza yönetimi, “bir su toplama havzasında, ekolojinin temel esasları dikkate alınarak, toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmasını sağlayacak şekilde doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımının planlanması, geliştirilmesi ve yönetilmesi’’ olarak tanımlanmaktadır.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

linkinde
Havza Koruma Eylem Final Raporları
mevcuttur.

İlgilenenlere saygıyla duyururum.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.882
  • 32.896
  • 512.882
# 11 Şub 2014 08:58:40
Geleceğimiz kuruyor: 50 yıl içinde üç Van Gölü kayboldu

   Dünyada su talebi son 25 yılda yüzde 60 arttı. Türkiye'de ise son 50 yılda 1 milyon 300 bin hektar yani üç Van gölü büyüklüğünde sulak alan geri dönüşsüz biçimde kurudu.

Dünyada su talebi son 25 yılda yüzde 60 arttı. Türkiye'de ise son 50 yılda 1 milyon 300 bin hektar yani üç Van gölü büyüklüğünde sulak alan geri dönüşsüz biçimde kurudu. Son 50 yıldaki kurumanın nedenleri başta aşırı ve 'verimsiz' tarımsal sulama, sulak alanların tarım, sanayi ve yerleşime açılması, evsel ile endüstriyel atıklar...
Kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı, Batı Avrupa'da yıllık 5 bin, Asya'da 3 bin, Afrika'da 7 bin, Amerika'da 18 bin, Türkiye'de ise 1430 metreküp. Bir ülkenin zengin sayılabilmesi için bu miktarın 10 bin metreküp olması gerek.
'Ramsar'a imza atıldı.
1950'li yıllarda Dünya Sağlık Örgütü'nün tavsiyesiyle sıtma yaratan kaynaklarla savaşa başlayan Türkiye, 1960'lı yılların başında son sıtmalı hastayı da tedavi ettikten sonra sulak alanların peşini bırakması gerekirken, bunu yapmadı.
Türkiye, sulak alanların korunmasına olanak tanıyan Ramsar Sözleşmesi'ne 1994'te taraf oldu ve kurutma işlemleri yavaşladı. Ancak bu kez de sulak alanları besleyen akarsular üzerinde yapılan barajlar drenaj görevi görerek bu alanların bozulmasına yol açtı. Bu durum Türkiye'nin AB ile müzakerelerinde başını ağrıtacak konuların buşında geliyor.

Sadece kuşlar değil, insanlar da göç etmek zorunda kaldı

Tuz Gölü: 1997'de 260 bin hektar alanı kaplarken, yedi yılda 160 bin hektara düştü. Konya'nın kanalizasyon ve tarımdan dönen suların arıtılmadan göle verilmesi, en büyük tehdit. Çevre ve Orman Bakanlığı Özel Çevre Koruma Kurumu'nca hazırlanacak Yönetim Planı'nın soruna çözüm getirmesi bekleniyor.

Seyfe Gölü: Kırşehir'deki göl, alanı besleyen suların içme ve sulama amacıyla başka yerlere yönlendirilmesiyle kurutuldu. 20 santimetre tuzla kaplı ve rüzgâr erozyonuna açık.

Eşmekaya Sazlıkları: DSİ, Aksaray ilçesi sınırındaki bu sazlığı baraj gölüne çevirme çalışmasına 1995'te başladı ama bitirilemedi. Aşırı yeraltı suyu çekimi nedeniyle bölgedeki su kaynakları kurumuş, dolayısıyla da barajda su tutulamamış durumda.

Kestel Gölü: Burdur Bucak ilçesindeki göl 1965'te tarım için kurutuldu. Çeltikçi çayının tamamı, sulamada kullanılıyor.

Hotamış Sazlıkları: Konya'da bulunan, 1980'lere kadar on binlerce hektarlık alana yayılan sazlıklar, su rejimine yapılan müdahaleler sonucu kurutuldu. DSİ, Konya Ovası Projeleri kapsamında tarımdan dönen suların Hotamış'ta depolanması için alanın baraja dönüştürülmesini planlıyor. Bu plan olmazsa sulak alan tümüyle kaybedilecek.

Sultan Sazlığı: Erciyes Dağı'nın güneyindeki sulak alanın bir kısmı 1960'larda DSİ müdahalesiyle tarım alanı kazanma amacıyla kurutuldu. Kurutulan alan artık çorak. Biyolojik çeşitlilik de yok olma noktasında. Göçmen kuşların konaklama mekanı olan ve önemli flamingo popülasyonu barındıran sazlıklar, su takviyesi yapılmazsa çöl olacak.

Amik Gölü: Hatay'daki 75 bin metrekarelik gölün suyu, 1968'de açılan dört drenaj kanalıyla Asi Nehri'ne boşaltıldı. Ancak altı yılda kurutulan alan, çevreye göre altı metre aşağıda kaldı. Drenaj kanallarının tıkanması sonucu da en küçük yağmurda doluyor, her yıl ekili alanlar su altında kalıyor. Gölün kurutulmasıyla Hatay ikliminin de değiştiği kaydediliyor. Yağışlar düzensizleşti, seller arttı.

Gâvur Gölü:
1950'li yıllarda Kahramanmaraş'ta sıtma mücadesi için dev kanallarla Aksu ve Ceyhan Nehri'ne bağlanan gölde 7 bin 125 hektar kurutuldu. Taban suyu, kısa sürede istenilen düzeyin çok altına düşürüldü.

Suğla Gölü: Tarımsal amaçlı kurutuldu. Konya'nın Seydişehir ilçesinde yapılan Suğla Barajı ile hem Konya Ovası sulanması, hem göl çevresinde 14 bin 600 hektarlık alüvyonlu arazinin tarıma açılması planlandı. Bugün göl, bir rezervuara dönüştürüldü.

Samsam Gölü: Konya'da tarım için başlatılan kurutma çalışmasının ardından göl çevresindeki topraklar hâlâ büyük ölçüde tuzlu ve kesinlikle verim alınamıyor.

Eber Gölü: Göller Bölgesi'ndeki Eber Gölü, Afyon'un Bolvadin ilçesinde. 30-40 yıl öncesine kadar kuş ve balık cennetiydi. Yöre halkının önemli geçim kaynağı olan göl, kamış ve sazlıklarıyla da ünlü. Ancak göldeki kirlilik, kuş ve balık türlerinin yanında bölge halkını da tehdit eder seviyede. Yağışların az olması nedeniyle son yıllarda göl beslenemiyor. Buharlaşmanın yanında sulama, gölün su seviyesinin düşmesine neden oluyor.

Avlan Gölü: Antalya'nın Elmalı sınırlarındaki göl, DSİ tarafından 1970'te tarım için kurutuldu. Toplam 26 bin dönüm alana sahip göl kuruyunca çevrede iklim değişti, elmalar kurumaya başladı, taban suları azaldı. 1997'de köylüler, 2 bin 500 imzalı bir dilekçeyi Başbakanlığa sundu. Bunun üzerine DSİ gölü yeniden oluşturma kararı aldı. Gölün 9 bin dönümünde su tutulmaya başlandı. Son iki yıldır kuraklık nedeniyle göl kuruyor. Bir de gölün ortasından Elmalı-Finike yolu geçiyor. Kışın karayolunu su basmasın diye gölün fazla suları DSİ tarafından tahliye ediliyor. Kuruyan bölgede tarım yapanlar, DSİ'den gölün fazla sularının tahliyesini istiyor.

Meke Gölü: Konya'nın Karapınar ilçesindeki Meke Krater Gölü'nün suları, bölge yeterli yağış almadığı ve gölü besleyen yeraltı sularını çiftçiler kullandığı için çekildi. 5 milyon yıl önce volkanik patlama sonucu oluşan ve taban suyuyla beslenen Meke Gölü, 2000'de 100'ün üzerinde kuş türüne ev sahipliği yapıyordu, suyunun hızla kuruması nedeniyle hem güzelliğini kaybetti, hem birçok kuş türü bölgeden uzaklaştı. 12 metrelik gölün derinliği, bugün sadece bir metre. Bölgenin yeterli düzeyde yağış alması için Türk Silahlı Kuvvetleri ağaçlandırma çalışması başlattı ancak gölü kurtarmak mümkün görünmüyor.

Akşehir Gölü: Nasreddin Hoca'nın 'maya çaldığı' ünlü göle akan su, baraj ve göletlerle engelleniyor. Su seviyesinin azalması, göl kenarlarını bataklık haline getirdi. Ayrıca Akşehir ve çevresinin kanalizasyon atıkları da arıtılmadan göle bırakılıyor. 15 yıl önce 350 kilometrekarenin üzerinde alana sahip göl, toplam alanı 30 kilometrekareye, en derin yeri ise 1 metreye kadar düştü. Geçimini gölden sağlayan 5 bin aile göç etmek zorunda kaldı.

Beyşehir Gölü: Konya-Çumra Ovası'ndaki tarım alanlarının sulanması amacıyla aşırı su çekiliyor. Göl kıyılarında kumullaşma, erozyon, sualtı bitkilerinde artış, balıkların yumurtlama alanlarında bozulma başladı. Balık türlerinde büyük azalma var. Atıklar ve tarımdan dönen sular gölü tehdit ediyor.


[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı susmaz

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.205
  • 3.410
  • 1.205
  • 3.410
# 10 Mar 2014 10:59:10
Bulamayanlar da var, bulup değerini bilenler de...
Ama (herşeyde olduğu gibi) yokluğunu hissetmeden de varlığın kıymeti bilinmiyor malesef ...

Çevrimdışı NİLSU

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 753
  • 9.736
  • 753
  • 9.736
# 10 Mar 2014 11:04:36
Arkadaşlar öğrencilerime  son derste yağmur duası yaptırıyom.Basitçe yağmur yağsın barajlar dolsun diye.Sonuçta onlar saf ve günahsız

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.882
  • 32.896
  • 512.882
# 22 Mar 2014 23:45:27
Su gününde uyarıyoruz: Susuz yaz kapıda

22 Mart Dünya Su Günü. Bu önemli günde hatırlatmak istediklerimiz var: Bu yıl öngörülen kuraklık, 2014 yılı için karşı karşıya olduğumuz en önemli çevre sorunlarından biri.
Doğal bir olay olan kuraklığın etkileri, iklim değişikliği ve insan faaliyetleriyle daha da şiddetli hale geliyor. İklim değişikliği 21. yüzyılın rakipsiz en önemli sorunlarından. Türkiye’nin içinde bulunduğu Akdeniz Havzası, iklim değişikliği ve dolayısıyla kuraklıktan en fazla etkilenecek bölgeler arasında yer alıyor.

İklim değişikliği gözle görülse de, kömüre yatırım devam ediyor

2011 yılında yayımlanan İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı, Türkiye’de yıllık ortalama sıcaklığın gelecek yıllarda 2,5°- 4°C artacağını, artışın Ege ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nde 4°C’yi, iç bölgelerinde ise 5˚C’yi bulacağını öngörüyor.

Türkiye’de iklim değişikliğinin etkilerini birebir yaşamamıza rağmen, değişikliğin büyük nedenlerinden kömürlü termik santrallere yatırım hızla devam ediyor. Türkiye’de şu anda 80 yeni kömürlü santral planı var. Kömürlü termik santraller, hem iklim değişikliğine neden oluyor, hem de yeraltı su kaynaklarına büyük zarar veriyor ve su kaynaklarının azalmasına ve kirlenmesine sebep oluyor. Bunun yanı sıra, güneş ve rüzgar gibi temiz enerjilere yönelmek yerine daha fazla HES yapılarak nehirler baskı altına alınıyor. Oysa iklim değişikliği HES’lerin üretimdeki payının düşmesine neden olacağından, bu açık daha yüksek maliyetli doğal gaz ve kirli kömür santralleri ile ikame edilecek. Bu kısır döngüden kurtulmak için önce fosil yakıtlara bağımlılığımızdan kurtulup iklimi dengelemeli ve teknolojiyi daha fazla su tüketmek üzere değil, suyu az kullanma teknolojilerini geliştirmek üzere kurgulamalıyız. Yatırım planlamaları yapılırken yatırımların uzun vadeli çevresel, sosyal ve ekonomik etkileri göz önünde bulundurulmalı ve havza ölçeğinde planlanmalı.

Kömürlü termik santrallerin su kullanımı

TÜİK tarafından açıklanan verilere göre 2012 yılında termik santraller tarafından 6,4 milyar metreküp su çekildi. Bu miktar, Türkiye'de yıllık insan kullanımı için uygun olan su miktarının yaklaşık %6'sına karşılık geliyor. Yerli linyit ile yapılması planlanan diğer santraller de faaliyete geçerse bu rakamın katlanması bekleniyor. TEMA'nın 2013 yılında yayınladığı uzman raporunda da belirtildiği gibi sırf Konya Karapınar Havzasındaki yapılması planlanan 5870 MWe santralin yılda 2.585.952.000 m3 su kullanacağı tahmin ediliyor.


Ne yapabiliriz?

*Kuraklıkla baş edebilmek için suyu çılgınca tüketmek yerine, suyu daha evde arıtarak tekrar ve tasarruf yaparak kullanmalı, endüstri ve tarımda da az ama verimli kullanmalı, arıtarak geri dönüştürmeliyiz.

*Fosil yakıt bağımlılığını azaltarak; hem iklim değişikliğinin önüne geçebilir hem de çevresel baskıyı azaltarak su kaynaklarının korunmasına katkıda bulunmalıyız.

*Çatılara yağmur suyu toplama sistemleri ve güneş panelleri yerleştirmeli, bu sistemleri yaygınlaştırmalıyız.

*Endüstri ve enerjide su tüketimini en aza indirmeli, bu sınırlı ama en önemli kaynağı doğru kullanmalıyız. Doğru bir su yönetimi iklim değişikliğinin yarattığı kuraklık ve afet koşullarına uyum sağlanmasında en önemli adım olacaktır.


[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı yoncalodi

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.058
  • 18.369
  • Müdür Yetkili
  • 10.058
  • 18.369
  • Müdür Yetkili
# 22 Mar 2014 23:46:09
Teşekkürler sebocan öğretmenim çok yerinde ve gerekli bir paylaşım olmuş

Çevrimdışı kurthan

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.688
  • 73.079
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.688
  • 73.079
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 23 Mar 2014 01:04:09
Bugün su kesintisi vardı.Sular kesik olunca susuz yaşamanın ne korkunç olduğunu anlıyorsun.Ama sular varken bolca kullanırken bir gün bundan mahrum kalacağımız hiç aklımıza gelmiyor.

Çevrimdışı ismaildoganay

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 285
  • 1.560
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 285
  • 1.560
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 23 Mar 2014 07:52:20
anlamlı ve güzel bir paylaşım teşekkürler

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.882
  • 32.896
  • 512.882
# 04 May 2014 15:21:45
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Türkiye’nin gerçekleştirdiği yüzakı eserlerinden. ’Yedi Küpeli Gelin’ olan Fırat Nehri’ne yapılması planlanan 7 barajdan ilki Keban Barajı, 1974 yılında yapıldı. Fırat’a takılan ’ilk küpe’ olan Keban Baraj Gölü’nde bugün kuraklık nedeniyle sular iyice çekildi ve göl sahasında ortaya çıkan tarlalarda tarım yapılıyor. 40 yıl önce su tutan baraj gölünde balıkçılığa başlayan köylüler, suların çekildiği 170 kilometrekarelik alana şimdi traktörleriyle girip, fasulye, nohut ve karpuz ekmeye başladı.

Elazığ’da 1974 yılında su tutmaya başlayan Keban Baraj Gölü’nde su kodunun 845’e ulaşması nedeniyle, baraj gölünün etrafında bulunan 675 kilometrekarelik tarım alanı sular altında kaldı. Elazığ’ın Ağın, Keban, Kovancılar, Palu ile Tunceli’nin Pertek ve Çemişgezek ilçelerinde baraj gölü etrafında yaşayan köylüler de tarımın yanı sıra gölde balıkçılığa başladı.
 
Aradan geçen 40 yılda Keban Baraj Gölü, Fırat’ın azgın sularına gem oldu. Baraj elektrik üretimi ve sulamayla ekonomiye büyük katkılar sağladı. Ancak geçen yıldan itibaren etkili olan kuraklık nedeniyle Keban Baraj Gölü’ndeki su seviyesi hızla düşmeye başladı. Geçen yılın Nisan ayında 839 olan su kodu, bu yılın Nisan ayında 830’a indi.
 
Kuraklıkla birlikte daha önce su altında kalan 675 kilometrekarelik alanda, suların çekilmesiyle 170 kilometrekarelik alanda tarlalar yeniden ortaya çıktı.
 
SU ÇEKİLDİ, EKİM BAŞLADI
 
Elazığ’ın Ağın, Keban, Kovancılar, Palu ilçelerinde Keban Baraj Gölü’ne kıyısı bulunan köylerde yaşayanlar suların çekildiği 170 kilometrekarelik alanda yeniden çiftçiliğe dönerek bu alanları ekmeye başladı.
 
Köylüler bir zamanlar su ile kaplı alanlara, şimdi traktörleriyle girip önce buğday, arpa ekti. Bu günlerde de fasulye, nohut ve karpuz ekimi başladı. Balıkçılığı bırakanlardan Saim Sarıkaya, nohut ektiğini belirterek, "Nohut ekiyoruz. Havalar kurak gittiği için, su seviyesi düştü. 6- 7 yılda bir böyle kuraklık yaşanıyor" dedi.
 
Balıkçılıkla geçimini sağlayan Hayrettin Canpolat da, bir zamanlar suyla kaplı alana şimdi karpuz ektiğini belirterek şöyle konuştu:
 
"Asıl mesleğim balıkçılıktı, baraj gölüne su gelmeyince ne yapalım artık balık tutmak yerine karpuz ekiyorum. Daha önce geçimimi balıkçılıkla sağlıyordum, kuraklık nedeniyle su gelmeyince karpuz, nohut ekmeye başladık. Yetkililer zamanında suyun gelmeyeceğini söyleselerdi gecikmezdik. Alışık olmadığım için çiftçilik bana zor geliyor ve çok yorucu."
 
Mehmet Emin Demirkapı ise, hayvancılık yapmaya başladığını dile getirerek, "Sular çekilince bu alanda, hayvanlarımı otlatmaya başladım. Baraj gölünde su olmadığı için onlara burada su veremiyorum. Bölgedeki bizlerin durumu bu yıl hiç iyi değil. Baraj gölü havzasındaki arazilerin tümüne ekim yapıldı. Artık nasıl yapacağız, biz de bilmiyoruz" diye konuştu.

Kaynak: Milliyet

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK