LÜKS VE İHTİŞAMDA SINIR TANIMIYOR: BELEK
Serik ilçesine bağlı olmakla birlikte, adı daha ünlü olan Belek, üst sınıftaki lüks otellerin yer aldığı, çam ormanıyla çevrili, dünyaca tanınan bir tatil beldesi oldu. Golf sahalarıyla daha çok zengin turistlerin rağbet ettiği Belek'te, kimi otellerdeki lüks ve ihtişam adeta sınır tanımıyor.
Belek'te konaklayan turistler için Aspendos Antik Tiyatrosu yaklaşık 15 kilometre, Antalya ise 50 kilometre uzaklıkta. Haziran-Temmuz ayları arasında düzenlenen Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali'nde klasik müzik, bale, opera gösterisini, akustiği mükemmel antik tiyatroda izlemenin keyfini mutlaka yaşamalı.
Yolun dar ve virajlı olması yüzünden en az bir saatte ulaşılan Köprüçay'da rafting yapmak mümkün. Köprüçay, akıntının çok fazla ve tehlikeli olmaması nedeniyle, 7'den 70'e herkesin rafting yapmasına olanak sağlıyor.
Sıcağı, şalgamı ve kebabıyla tanınan, binlerce yıllık tarihi dokuya sahip Adana, kent merkezi ve ilçelerindeki tarihi ve turistik güzelliğiyle misafirlerini bekliyor.
Çukurova yöresinin verimli topraklarında kurulan Adana, ev sahipliği yaptığı çok sayıda uygarlığın bıraktığı eserlerle, zengin bir açık hava müzesi görünümünde.
Bu müzeyi keşfetmek için ortalama 3 gününü ayıran bir kişi, antik dönemde Kilikya bölgesinin önemli kentleri arasında yer alan, Seyhan Nehri'nin en dar yerinde bulunan Taşköprü'yü gezerek keşfe başlayabilir.
Evliya Çelebi'ye göre, Abbasi Halifesi Mem'un döneminde üzerinden geçenlerden haraç alınan, günümüzde ise restore edilerek araç trafiğine kapatılan Taşköprü'nün, 1500 yıl önce Roma İmparatoru Hadrianus tarafından yaptırıldığı tahmin ediliyor. Çeşitli festivallere ev sahipliği yapan köprüden, hemen karşısındaki Merkez Camisi'nin Seyhan Nehri'ne yansımasını hayranlıkla izlemek mümkün.
Caminin yanındaki Arkeoloji Müzesi'nde Adana'ya ev sahipliği yapmış uygarlıkların yaşamından izler bulunurken, köprünün yanındaki eski Adana evlerinin yoğun olarak bulunduğu Tepebağ Mahallesi ve tarihi Kız Lisesi ise, gezenleri siyah-beyaz fotoğraflarda kalmış yaşamlara götürüyor.
Ardından Kuruköprü'deki Etnografya Müzesi'ne giderken yol üzerinde tarihi Büyük Saat Kulesi ile Selçuklu, Artuklu, Memluk, Zengi ve Osmanlı üsluplarını göz alıcı bir şekilde bünyesinde toplayan Ulu Cami, kentin en eski binası konumundaki 1350-1390 yıllarında yapıldığı tahmin edilen ve Osmanlı padişahlarının sefere giderken konakladığı Ramazanoğlu Konağı da görülebilir.
Adana'yı keşfe, birçok restoranda ''acılı'' bir kebap arası verebilecek olanlar, şalgamı yudumlarken, kendileri için özel olarak hazırlanmış sofranın büyüsüne kapılabilir.
Daha sonra, kentin kuzeyinde bulunan Seyhan Baraj Gölü'nün de izlenebildiği Adnan Menderes Bulvarı'na gidenler, kentin ''kavurucu' sıcağında buzdan yapılan ''bici bici'' yiyerek serinleyebilir.
YILAN KALESİ VE ANAVARZA
Gezisinin bir sonraki gününü ilçelerdeki tarihi dokuyu görerek değerlendirmek isteyenler, Adana-Ceyhan kara yolunun 25. kilometresinden ayrılan 3 kilometrelik yolla ulaşılan ve Ceyhan Nehri'nin kuzey yakasında yer alan Hititler'den kalma antik kent Misis (Yakapınar) ile Misis Köprüsü'nü gezebilir.
Misis'ten sonra Ceyhan yönüne gidildiğinde, 12. kilometrede, Yılan Kalesi'ne ayrılan 3 kilometrelik yola ulaşılıyor. Haçlı ordularının 11-12. yüzyılda yaptığı tahmin edilen kalenin, ''Yılanların kralı'' anlamına gelen ''Şahmaran Efsanesi''nin de kaynağı olduğu öne sürülüyor.
Buradan sonra, Anavarza Antik Kenti'ne gitmek için de Ceyhan'dan Kozan ilçesine yönelip, yolun 23. kilometresinden sağa ayrılıp 5 kilometre devam edilmesi gerekiyor. Kozan'ın Dilekkaya köyü ile iç içe olan antik kentin MÖ 1. yüzyılda bir Roma kentleşme merkezi olarak kurulduğu sanılıyor.
Tarihi kaynaklara göre kent, Kilikya bölgesinde düzenlenen şenliklerin ve olimpiyatların merkeziydi. 525 ve 565'teki depremlerde yıkılan kent, Doğu Roma İmparatoru Justinianus döneminde onarıldı. Anavarza, 8. yüzyıldan itibaren Abbasiler, Selçuklular, Doğu Roma ve Haçlılar arasında sürekli el değiştirdi. Anavarza Kalesi ise oldukça dik, 200 metre yüksekliğindeki bir tepede yer alıyor.
Osmaniye-Kadirli kara yolundaki Karatepe ayrımından hemen sonra karşılaşılan önemli bir ören yeri ise Kastabala Antik Kenti. Ceyhan Nehri kıyısında kurulmuş kente sütunlu cadde ile giriliyor. Yolun güney kesiminde, bazilika olduğu sanılan büyük bir yapı var. Kente giriş kapısının arkasında oldukça iyi durumda olan tiyatro ve stadyum kalıntıları göze çarpıyor. Tepede ise ''Bodrum Kalesi'' diye adlandırılan bir Ortaçağ yapısı yer alıyor.
GEZİNİN YORGUNLUĞU DENİZDE ATILIR
İki gün boyunca Adana ve ilçelerinin tarihi mekanları arasında geçmişe yolculuk yapanlar, bu yolculuğun yorgunluğunu şehir merkezine 50 kilometre mesafede bulunan Karataş'ta denize girerek atabilir. Adana'nın güneyinde bulunan ilçeye yapılan yarım saatlik seyahat, yol güzergahında bulunan karpuz, kavun tarlalarında yetişen meyvelerden tatmak için verilen molalar nedeniyle biraz uzayabilir.
İNANÇ TURİZMİNİN MERKEZİ HATAY
Akdeniz Bölgesi'nin en uç noktasında yer alan Hatay, denizi, yaylaları, termal kaplıcası ve inanç turizminin yanı sıra, kağıt kebabı, künefesi, oruğu, zengin mutfağı ve farklı damak tatlarına hitap etmesiyle tatilcilere çeşitli seçenekler sunuyor.
Yıllardır birçok medeniyete ev sahipliği yapan kenti ziyaret etmek için 3 gününü ayıran bir kişi, Erzin ilçesinde bulunan ve Pers Kralı Darius 3 ve Makedonya kralı Büyük İskender'in MÖ 333 tarihinde savaştığı ''Issos Harabeleri'' ile tura başlayabilir.
Amanos Dağı eteklerinde kurulan, narenciye yetiştiriciliğinin yoğun olarak yapıldığı Dörtyol ilçesi de denizi, yaylaları ile birçok turizm seçeneğini bünyesinde barındırıyor. İlçede bulunan 2 bin 200 metre yüksekliğindeki Amanos Dağı'nda bulunan yaylalar da, sıcak yaz günlerinde serinlemek isteyenler ve zengin bitki örtüsü ile doyumsuz manzarayı izlemek isteyenlere bulunmaz bir seçenek sunuyor.
Dörtyol ilçesine bağlı Payas beldesinde dükkan, hamam, kale, han, mescit, medrese ve dinlenme yerlerinin yer aldığı Sokullu Külliyesi, eskiden Kudüs'e gidenlerin konakladıktan sonra yoluna devam ettikleri yer olarak ziyaret edilebilir.
İskenderun ise, dağları ve yaylarıyla ziyaret edilecek yerler arasında bulunuyor. İlçeye 33 kilometre mesafedeki Arsuz beldesi, temiz deniziyle önemli bir turizm ve tatil merkezi konumunda. Burada antik şehir kalıntıları da yer alıyor.
İskenderun'dan hareket edince Amanoslar'ın en yüksek kesimlerinden Belen Geçidi'ne ulaşılıyor. Buradan geçerken Amik Ovası'nın doyumsuz güzelliğini izlemek mümkün.
CAMİ, KİLİSE, HAVRA YAN YANA
Geçitten indikten sonra ulaşılan Antakya ise Müslüman, Hristiyan, Ermeni ve Yahudi vatandaşların barış, huzur, kardeşlik ve hoşgörü içinde yaşadığı bir kent. 3 semavi dine ve farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan kentte, cami, kilise ve havrayı yan yana görmek mümkün.
Şehrin ana caddelerinden biri olan ve çok sayıda dükkanın sıralandığı Roma döneminin tek ışıklandırılmış mekanı olan Kurtuluş Caddesi'ndeki Ulu Cami, Anadolu'nun ilk camisi unvanını elinde bulunduran Habib-i Neccar Camisi ve türbesi, Süveyka Camisi, Katolik Kilisesi görülebilir.
Giriş kapısı üzerindeki freskleriyle dikkati çeken Ortodoks Kilisesi, yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olmaktadır.
Antakya'nın 2 kilometre kuzeydoğusunda, Reyhanlı kara yolu üzerinde Habib-i Neccar Dağı'nın uzantısı olan Haç Dağı eteklerinde yer alan St. Pierre Mağara Kilisesi ise, 13 metre uzunluğu, 9,5 metre genişliği ve 7 metre yüksekliğiyle görülebilecek önemli yerler arasında bulunuyor.
Hristiyanlar tarafından hac yeri olarak ilan edilen ve Hz. İsa'ya inananlara ilk kez ''Hristiyan'' adının verildiği kilisede ayrıca, her yıl 29 Haziranda St. Pierre Bayramı olarak da çeşitli etkinlikler ve ayinler düzenleniyor.
''DÜNYANIN İKİNCİ MOZAİK MÜZESİ''
Kent merkezinde Cumhuriyet Alanı'nda yer alan Antakya Arkeoloji Müzesi'nde ise, binlerce tarihi eser ve mozaik yer alıyor. Müze, sergilenen mozaiklerin büyüklüğü, sayısı ve kalitesi açısından dünyada Tunus'tan sonra en zengin ikinci mozaik müzesi sayılıyor.
Tarihi Uzun Çarşı da baharatçısından, ayakkabıcısına, peynircisinden defne sabunu satışı yapan dükkanlarına kadar, kente özgü yöresel ürünlerin bir arada bulunduğu sayısız işletmeyi barındırıyor.
Uzun gezinin ardından, soluklanıp yemek yemek isteyenler ise, çarşı içinde yer alan kasaplarda yöresel bir lezzet olan tepsi ya da kağıt kebabı yeme şansını yakalayabilir. Dana etinin çok sayıda baharat, maydanoz ve sarımsak ile yoğrulmasıyla yapılan ve taş fırınlarda pişirilerek ikram edilen kebap tatma imkanı bulabilirsiniz.
Kebabın yanı sıra fırınlarda çökelek, zahter ve biber salçası karışımıyla yapılan katıklı ekmek de kentteki farklı lezzetler arasında yer alıyor. Çarşı içinde geziye çıkanlar kentin tescilli ürünü künefenin de nasıl yapıldığını görme ve tatma şansını yakalıyor.
Yemeğini ayaklarını soğuk sulara sokarak yemek isteyenlere de kent merkezine 10 kilometre mesafede bulunan Harbiye beldesi ev sahipliği yapıyor.
Roma döneminde varlıklı ailelerin yaşadığı Harbiye, doğal şelaleleri, lokantaları ve eğlence yerleri ile hem yemek yemek, hem de serinlemek isteyenlerin farklı seçenekleri bir arada bulabileceği önemli bir mesire yeri. Harbiye'de, Hatay ipeğinin binbir çeşidini görebilme şansı var.
İl merkezinden çıkıp güneye doğru ilerleyince, dünyanın en uzun kumsalına sahip Samandağ ilçesine ulaşılıyor. Burada deniz kaplumbağaları koruma altında bulunuyor. Plajda piknik alanları, pansiyon ve lokantalar yer alıyor.
BİN TUTSAĞA 10 YILDA YAPTIRILAN TÜNEL
Samandağ'ın 4 kilometre kuzey batısında, deniz kıyısında Çevlik köyü yer alıyor. Burada Seleukia Ad Piera antik kenti kalıntıları bulunuyor. MS 1. yüzyılda dağdan gelen suların yarattığı selleri önlemek amacıyla Roma İmparatoru Vespasianus ile Titus'un bin tutsağa 10 yılda yaptırdığı bilinen ''Titus Tüneli'' de görülebilecek yerler arasında. Tünele girenler, 7 metre yükseklik ve 130 metre uzunluğu ile adeta tarihe yolculuk yapıyor.
Tünelinin yanı sıra Roma İmparatorluğu döneminde yapılan ''Kaya Mezarları'' da, ilçedeki önemli ören yerleri arasında.
Samandağ ilçesine bağlı Vakıflı'da ise organik olarak yetiştirilen turunç, ceviz gibi farklı aromalı reçeller sunuluyor. Tertemiz havası ve yemyeşil doğanın yer aldığı köyde konaklamak için pansiyonlar yer alıyor.
Kara yolu ulaşımının yanı sıra iki yıl önce hizmete açılan havaalanıyla da kolaylıkla gelinebilecek Hatay'da, konaklamak isteyenler kentin tarihi dokusuna uygun otellerin yanı sıra termal otelleri de tercih edebilir.
Hatay'da 3 günlük yolculuklarını sonlandıracak tatilciler, kentteki tarihi yapıların yanı sıra deniz, yayla, termal turizmin keyfini doyasıya yaşayabiliyor.
Ziyaretçilere yöresel tantunisi ve kerebici ile farklı damak tatları sunan, 321 kilometrelik sahil bandıyla denizin, kumun ve güneşin tadını çıkarma fırsatı veren Mersin, Toros Dağları'nın eteğindeki yaylalarıyla da farklı tatil tercihlerine kapılarını açıyor.
Mersin'in sahil bandındaki ilçeleri Erdemli, Silifke, Aydıncık, Bozyazı ve Anamur'u görmek isteyenlerin 132 kilometrelik bölümü virajlı olmak üzere toplam 223 kilometetrelik bir yolculuğu göze alması gerekiyor. Denize paralel, mavi ile yeşilin buluştuğu, zaman zaman dik yamaçları ve virajları nedeniyle sıkıntı yaratan bu yolculuk, manzarası ve doğal ortamı sayesinde keyifli hale geliyor.
Batı ucundan kent merkezine 223 kilometre mesafe ile en uzaktaki ilçesi olan muz ve çileği ile ünlü Anamur'da tatil yapmak isteyenler, bu mevsimlerde bol miktarda taze ve ucuz meyve bulabilir.
Burada tarih meraklılarının görmesi gereken yerlerden birisi olan Ören beldesindeki ''Eski Anamur'' olarak bilinen Anamurium Antik Kenti, günümüze kadar gelmiş en önemli kalıntıları bünyesinde bulunduruyor. Antik kentte MÖ 4. yüzyıllarda kurulduğu tahmin edilen tarihi yapılar yer alıyor. Burayı görüp gezenler, antik kentin kıyısındaki kumsalda denize girebilir.
İlçe, tarihi güzelliklerin yanı sıra caretta carettaların da konaklama alanı. Akdeniz'in masmavi sularıyla buluşanlar her an bir caretta caretta görebilir. Anamur sahillerinde ayrıca dalgıçlar için uygun dalış ortamları bulunuyor. Sahil boyunca sıralanmış otellerin yanı sıra çok sayıda pansiyonda ekonomik tatil yapma imkanı var.
Buradaki tatilini tamamlayanlar, sadece 10 kilometrelik yolculukla bir başka cennet köşe Bozyazı'ya ulaşır. Bozyazı, Toros Dağları'ndan süzülüp gelen temiz havasıyla tatilcilerin yanı sıra nesli tükenmekte olan Akdeniz foklarının da yaşam alanlarını oluşturuyor. Bu belde, Ankara ve İstanbul gibi metropol kentlerde yıllarca yoğun iş temposunda çalışıp emeklilik yaşamını sakin bir ortamda, deniz havası soluyarak geçirmek isteyenlere de ev sahipliği yapıyor. Mülk edinen çok sayıda kişi, emeklilik yaşamını burada huzur içinde geçiriyor.
Bozyazı'dan 39 kilometrelik bir yolculukla Aydıncık'a ulaşılıyor. Tarihteki liman kenti Aydıncık'ta, Kelenderis Antik Liman Kenti kazıları halen devam ediyor. Dev boyuttaki taban mozaiklerinin bulunduğu bu antik kentin yanı sıra ilçede başta ''aşk hikayesi abidesi'' olarak bilinen Dört Ayak Anıt Mezarı başta olmak üzere çok sayıda tarihi kalıntı ve mağaraları görmek mümkün.
Aydıncık yöresindeki lokantaların mönüsünde ilk sırayı balık oluşturuyor. Halkının büyük bir bölümünün geçimini tarım ve balıkçılıktan kazandığı şirin ilçenin ünlü balığı ise beyaz sokar. Ancak, bu balığın bıraktığı damak zevki diğerlerinden çok farklı. Tadına alışkın olmayanlar balığı ilk etapta yadırgasalar da yağda kızarmış olarak tercih edildiğinde damak zevkine daha fazla hitap ettiği bilinmeli.
Bakir kalmış çok sayıda koylarda denize nazır seraların bulunduğu Aydıncık ilçesinden çıkıp, dik yamaçlı ve virajlı yollarda 76 kilometre daha gidildikten sonra Silifke ilçesinin şirin balıkçı kasabası Taşucu'na ulaşılıyor. Buradaki lokantalarda, çeşidi bol deniz ürünlerinden tadılabiliyor. KKTC'ye feribot seferlerinin de yapıldığı bu kasaba yaz aylarındaki hareketli yaşamı ile tatilcilere farklı bir yaşam alanı sunuyor.
VİRAJLI VE DİK YAMAÇLI YOLLAR YERİNİ OVAYA BIRAKIYOR
Mavi yengeç, yılan balığı ve lagos balığı tavsiye edilen bu beldeden itibaren acemi sürücüleri korkutan virajlı ve dik yamaçlı yollar yerini ovaya bırakıyor. Çünkü, Taşucu'ndan 10 kilometrelik yolculuğun ardından Silifke Ovası'na ulaşılıyor. Tatilciler ilçe merkezinde restore edilen 1805 yılına ait Hacıpaşa Saat Kulesi, Amfora Müzesi, Selanik'te Atatürk'ün doğduğu evin birebir aynısı olan Atatürk Evi gezilebilir, belde yakınındaki Barbaros Koyu'nda çadır kurulabilir ve denize girilebilir.
İlçe merkezinden geçen MS 78 yılına ait Taş Köprü, 2. yüzyıla ait Roma Tapınağı ve Silifke'ye hakim 185 metre yüksekliğinde tepe üzerinde yapılmış Silifke Kalesi de görülmesi gereken mekanlar arasında bulunuyor.
Silifke'nin en ünlü turistik mekanı ise Cennet Çöküğü ve Cehennem Çukuru. Cennet Çöküğü, erozyonla tavanın çökmesi sonucu meydana gelmiş. Mağarada küçük bir kilise bulunuyor. Çöküğe, 452 basamaklı merdivenle nefesine güvenenler inebiliyor. Erozyonla oluşmuş Cehennem Çukuru ise Cennet Çöküğünün 75 metre kuzeyinde bulunuyor. Yörede bir de ''Astım-Dilek'' mağarası yer alıyor.
Bu ilçenin sahili boyunca onlarca tatil beldesi yer alıyor, ancak Susanoğlu beldesi, temiz denizi ve ince kum yapısıyla dikkati çekiyor. Halk plajının da bulunduğu bu beldede gönül rahatlığıyla denize girilebilir.
Silifke'den çıkılıp 27 kilometrelik bir yolculukla Erdemli ilçesinin gözde tatil beldesi Kızkalesi'ne ulaşılıyor. Kızkalesi beldesi sahilinin 200 metre açığında küçük adacık üzerinde, Kızkalesi ve Korikos Kalesi bulunuyor. Bu beldede onlarca otel ve pansiyon bulmak mümkün.
Kızkalesi'nin ardından 19 kilometre mesafedeki Erdemli ilçesine ulaşılıyor. Bu ilçenin sahili de turistlerin denize girmek için tercih ettiği yerler arasında bulunuyor. Uzuncaburç beldesindeki Zeus Tapınağı, Ayaş beldesindeki Elausa Tapınağı ve amfitiyatro ve Alahan Manastırı, görülmeye değer mekanlar arasında yer alıyor.
KENT MERKEZİNE 37 KİLOMETRE KALDI
Erdemli'deki tatilini tamamlayanlar, daha sonra kent merkezine doğru hareket etmeli. Çünkü, 37 kilometrelik yolculuğun ardından kent merkezine gelen tatilcileri, ünü ülke genelini saran tantuni ve kerebiç tatlısı bekliyor.
Tarihi mekan görmeye doyamayan tatilciler, burada da Mezitli ilçesine bağlı Soloi Pompeiopolis Antik Kenti'ne uğrayıp, MÖ 66-65 yıllarında Roma kenti olarak kurulan ve Doğu Akdeniz'de etkin bir liman kenti haline gelen Soloi Pompeipolis Antik Kenti'ndeki kazı çalışmalarını da yerinde inceleyebilir.
Buradaki tarihi yolculuğun ardından kent merkezine dönen tatilciler, tosun etinin bıçakla ve kuşbaşının dörtte bir oranında doğranmasıyla elde edilen etin tavada pişirilmesiyle yapılan tantuninin lezzetine varabilir.
Tantuni, tavaya dökülen su, yağ ve baharatın kıvamının iyi ayarlanmasıyla ortaya çıkıyor. Somun, açık ve lavaş ekmek arasına konulan tantuni, domates, yeşillik, soğan ve baharat eklenerek servis ediliyor.
Daha sonra yemeğin üzerine kerebiç tatlısı tavsiye ediliyor. İrmik, ceviz veya Antep fıstığı ile şekerden yapılan kerebiç, çöven otundan elde edilen süt görünümlü köpükle ikram edilerek ayrı bir lezzete bürünüyor.
Tatilcilere, yemeklerden sonra ayrıca, farklı bir lezzet sunan havuç, toz şeker, bisküvi, ceviz veya Antep fıstığının yanı sıra Hindistan cevizinin karışımıyla elde edilen cezeryeyi yakınlarına hediye götürmeleri öneriliyor.
DANYAL PEYGAMBER'İN TÜRBESİ
Mersin'den ayrılıp Adana yönüne yapılan 30 dakikalık yolculuğun ardından, Hristiyanlığın ilk zamanlarına ait önemli eserlerin yer aldığı Tarsus ilçesine ulaşılıyor.
İlçenin girişindeki Bizans dönemine ait Kleopatra Kapısı, Vatikan tarafından ilan edilen ''St. Paul Yılı'' kapsamında ziyaret edilmesi önerilen St. Paul Kilisesi ve Kuyusu, 1102 yılında St. Paul Katedrali olarak yapıldığı söylenen ve 1415 yılında Ramazanoğlu Ahmet Bey tarafından onarılarak camiye çevrilen Eski Cami, görülebilecek eserler arasında yer alıyor.
Danyal Peygamber'in makamının bulunduğu Makamı Şerif Camisi ve Danyal Peygamber Kabri, 1557 yılında Ramazanoğulları'ndan Kubat Paşa tarafından yaptırılan ve 1966 yılında restore edilerek müze haline getirilen Kubat Paşa Medresesi de kentin tarihi değerleri arasında bulunuyor.
Tarsus ilçe merkezinin kuzeyinde Berdan (Kydnos) Çayı üzerinde yer alan Tarsus Şelalesi de görülebilecek doğal güzellikler arasında sayılıyor.
Eshab-ı Kehf veya halk arasında ''Yedi Uyurlar'' olarak bilinen mağara, Tarsus'un kuzeybatısında, 14 kilometre uzaklıktaki Dedeler köyünde bulunuyor.
MS 2. yüzyıl başlarında dönemin hükümdarı Dakyanus'un zulmünden kaçan Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Dekarnuş, Sazenuş, Kafetaltayuş ve köpekleri Kıtmir'in bu mağaraya sığındıkları, bazı kaynaklara göre 309, bazılarına göre 900 yıl uyudukları rivayet ediliyor. Eshab-ı Kehf hakkında, diğer semavi dinlerin kitaplarında da bölümler yer alıyor.
Mersin'deki yolculuklarını burada sonlandıracak tatilciler, 5 günlük tatillerinde hem tarihi mekanları görebilecek, hem de tertemiz Akdeniz sularına kendilerini bırakabilecek. Konaklama ve yemek ücretlerinin de diğer tatil beldelerine göre daha ucuz olduğu kentte tatilciler, doya doya bir tatil yaşayabilir. Ancak, Mersin'de tatil için konaklama rezervasyonu yaptıracak olanlar ''Herşey dahil mi?'' diye sormamalı. Çünkü, Mersin'deki turistik tesisler son yılların modası ''herşey dahil'' uygulamasına karşı.