HATADA ISRAR ETMEYİZ
Yap-bozun çocuklar üzerindeki olumsuz etkisi de var tabi...
Sınavlarla ilgili ben de çok sık değişiklikten yana değilim ama değişmezlikten de yana değilim. Türkiye de şöyle bir şey var: Bir karar alınır uygulamaya koyulur ve yıllarca doğruluğu yanlışlığı tartışılmaz. Halbuki benim, bizim siyaset anlayışımız o kararı süreç içinde de takibi gerektiriyor. Yeni bir uygulama olduğu için sonuçlarını ölçmek değerlendirmek durumundayız. Olumlu bir sonuç çıksaydı SBS kalacaktı. Kaldı ki eğitim, dünyadaki en dinamik en hızlı süreç. Dünyanın hızına ayak uydurmak için her işlemimizi sürekli çek ederek ilerlemek zorundayız. Sayın Başbakan da bize her meselede yanlışta ısrar etmememizi tavsiye ediyor.
SBS nin kaldırılması memnuniyetle karşılandı ama canı yananlar da var: 6. ve 7. sınıflar eski sisteme göre hatalı uygulama SBS ye girmek zorundalar. Onlar için bir şey yapılamaz mı?
Biz bahsettiğiniz öğrencilerimizin mağdur olmarı için değil; çıkması muhtemel, olası hak kayıplarının önüne geçmek için kademeli olarak bir gecişi öngördik. O yüzden geçen yıl 6. Sınıfa giden öğrencilerimiz bu yıl da sınava girecekler.
3 yıl boyunca SBS ye girmek zorunda kalan çocukların ailelerinin Hüseyin Çelik aleyhine maddi manevi tazminat davası açılmasından bahsedenler var.
Bir hukukçu olarak söylüyorum; SBS mecburi bir sınav değildi, dava konusu yapılamaz.
TÜM LİSELER ANADOLU LİSESİ OLACAK
Tüm liseler 4, 5 yıl içinde Anadolu lisesi olacak dediniz. Bu da harika olur ama nasıl olacak?
Bizim hedefimiz fırsat eşitliğini sağlayacak şekilde bütün eğitim kurumlarının aynı kalitede olmasını sağlamaktır. O yüzden bütün genel liselerimizi Anadolu Liselerine dönüştürecek bir planlama yaptık. Stratejik eylem planımızda her yıl ne kadar ve nasıl geçilecek, tarih takvim bütçe hepsini hesapladık.Bu bir hayal değil, gerçekleşecek. Normal liselerin büyük bölümü böyle olacak, geri kalanlar meslek lisesi olacak. Sadece fen liselerini ve sosyal ihtisas liselerini koruyacağız, sadece onlara sınavla girilecek.
Bu sistem dersanelere talebi azaltacaktır herhalde...
Okul odaklı bir eğitim sistemini yerleştirmek için sınav merkezli eğitim sisteminden kurtulmak gerekiyor. Bunu başardığımızda da bunun olumlu yan etkileriden biri de bu olacaktır.
HEDEFİMİZ EĞİTİMDE EŞİTLİK
Maalesef eğitimde eşitlikten bahsetmek mümkün değil, en azından henüz. Ekonomik sıkıntısı olan, eğitime erişemeyen çocuklar için için ne yapıyorsunuz?
Eğitim çağında olup da sosyal desteğe ihtiyaç duyan ailelerin çocukları adına annelere "Şartlı Nakit Transferi" adıyla eğitim yardımı veriyoruz. Kızlara biraz daha fazla bir miktarda ödeniyor olması da, annelere ödenmesi de pozitif ayrımcılıktır. Aylık 25 lira ile 40 lira arasında değişiyor rakam, yaş gruplarına ve cinsiyetlerine göre. Bu yardımın eğitime erişimde büyük katkı sağladığını söylemeliyim. Hükümetimizin göreve geldiği günden bu yana ilköğretimde okullaşma oranı yüzde 99 u geçti. AB ortalamasının üstündeyiz. Kitapları da dağıtıyoruz. Ailelerin yoksulum çocuğumu okula gönderemiyorum gibi gerekçesi kalmadı. Teşvik ve destekler kısa sürede istatistiklere yansıdı.
ANA DİLDE EĞİTİM OLUR MU?
Kürtlerin yıllardır süren, demokratik açılımla birlikte yükselen taleplerinden biri de ana dilde eğitim. Nasıl bakıyorsunuz?
Ben insanların ana dillerini öğrenmesini, bu dilde eser vermesini vs. demokrasi için vazgeçilmez buluyorum. Ama ana dilin öğrenilmesiyle ana dilde eğitim farklı kavramlar. Anayasaya göre devletin resmi dili de, eğitim dili de Türkçe.
ALEVİLERLE ÇALIŞIYORUZ
Alevilerin de seçmeli din dersi talebi var. Böyle bir kararın çıkması halinde MEB buna ne kadar zamanda adapte olabilir?
Hükümetimiz Türkiye de yaşayan tüm etnik, dini kesimlerin ya da kendini farklı hisseden herkesin kendini bu ülkenin ayrılmaz bir parçası olarak görmesini sağlamaya yönelik çalışmalar yaptı. Devletin farklılıklara karşı nötr davranmasını isteyen kesimlerin başında da Aleviler geliyor. Faruk Çelik başkanlığında yapılan çalıştaylarda ortaya çıkan eğitimle ilgili konuları bize rapor ettiler. Din Eğitimi Genel Müdürümüzle, taleplerde bulunanlar, diğer ilgililer konu üzerinde çalışıyor. Ancak, biz çocuklara zaten sünni İslam inancına göre din eğitimi vermiyoruz. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi veriyoruz. Bu tür dersler AB ülkelerinde de böyle veriliyor. Yine de daha önce ciddi müfredat değişiklikleri yapıldı, konuşabiliriz diyoruz.
AZINLIKLARIN DA BAKANI
Azınlık okullarının mezuniyet törenlerine katıldınız ve inanılmaz bir coşkuyla karşılandınız...
Ben Devlet Bakanıyken de nasıl kendi dini bayramlarımızda huzur evlerimize gidip büyüklerimizin ellerini öpüp dualarını alıyorsam, azınlıklara ait huzur evlerine de onların dini bayramlarında ziyaretlere gidiyordum. Cumhuriyet tarihi boyunca Musevi huzurevine giden ilk bakan olduğumu da orada, o zaman öğrenmiş, çok şaşırmıştım. Milli Eğitim Bakanı olduktan sonra da her okula gittiğim gibi azınlık okullarının mezuniyet törenlerine de katıldım. Yine çok şaşırdım çünkü ilk ziyaret eden bakan olduğumu öğrendim. Halbuki ben yaptığımın son derece olağan olduğunu düşünüyorum. Çocuklar da çok mutlu oldu, ben de. Türkiye deki azınlık okullarından mezun olmuş Yunanistan da yaşayan 40 lı yaşlarında bir Rum bana, "Bunu biz hayal bile edemezdik, keşke öğrenci olsaydım da Bakanımızın elinden diploma alsaydım" dedi.
CEZAEVİNDEKİ ÇOCUKLAR İÇİN
Şu an TMK dan yargılanan 5 bin çocuk var, bin beşyüz çocuk da cezaevlerinde. Bu çocuklar eğitim yaşındalar, eğitimleri cezaevi ortamında ne kadar sağlıklı yürüyor? Sadece rehber öğretmen olduğuyla ilgili şikayetler var.
Uzman öğretmenlerle derslerin verilmesi arzu edilendir ama takdir edersiniz ki orası bir okul değil. Cezaevi koşullarında sadece TMK mağduru değil cezaevindeki tüm çocuklara eğitim sağlıyoruz, okullarını zamanında bitirmelerini, girmeleri gereken sınavları takip ediyoruz. Bu önemli bir başarıdır. Çocukların tutuklu ve hükümlülük halleri eğitimlerine olmuyor. En önemli görevimiz de; bir şekilde kanunla ihtilafa düşen çocuklarının eğitim hayatının inkitaya uğramadan sürmesini sağlamak. Sıklıkla ilgili müdürlüklerden raporlar istiyorum. Bu konuda büyük gayret gösteriyoruz.
MÜFREDATI ARINDIRIYORUZ
Malumunuz, eğitim vesayetçi sistemin en etkin aracı. Yükselen milliyetçilik ve ayrımcılık da cabası. Bu zihniyetin ortadan kalkması için bir niyet ve gayret genel anlamda var ama kendi döneminizde bu konuyla ilgili ne yaptınız kitapların arındırılması için? Mesela bugün askerin sivil otoriteye hesap vermesiyle ilgili bir demokratikleşme sivillleşme çabası sürüyor ama duydum ki; 6. sınıf Sosyal Bilgiler kitabında "Türkler tarih boyunca ordu devlet geleneğiyle var olmuştur, bekası buna bağlıdır" gibi bir cümle varmış!
Eğitim çok canlı bir organizma ve biz sürekli gözden geçiriyoruz. Bu alanda o kadar çok çalışma yapıldı ki, 5 yıl öncesine göre o kadar farklı ki, inanılmaz. Mesela Başbakan la Yunanistana gittik. Ders kitaplarımızın karşılıklı olarak gözden geçirilmesi için çalışan ortak bir komisyonumuz var. Biz o çerçevede 2005 e kadar çözdük bunu. Ama karşı taraf tam olarak bu düzenlemeleri hala bitiremedi.
Iyi de bu yanlış bilgilerle zehirlenenler bizim çocuklarımız...
Ben de savunmuyorum. Bu sadece bize özgü hastalıklı bir durum değil, maalesef tüm dünyada var, onu örnekliyorum. Biz hiç bir zaman ders kitaplarında çocuklara nefret ve ayrımcılık aşılayan bir kavramın bulunmasını istemeyiz. Gözden kaçmış olsa bile itiraz edildiğinde çıkartırız. Demokratik yurttaşlık bilinciyle ilgili de bir AB projesi hazırlıyoruz, bir ay içinde tamamlanacak.
UFO DEĞİL UZAY DERSİ
Ufo söylentisine dönen bir ufo dersi söylentisi var. Nedir dersin aslı?
Ufo dersi diye bir şey yok; Uzay ve Astronomi adında 1992 den beri seçmeli olarak haftada iki defa okutulan bir ders var. O da bilimsel bir eğitim.
AİLELER KENDİ ROLLERİNİ BİZE YIKMASIN
Eskiden öğretmenlerin astığı astık kestiği kestikti, haliyle öğrencilerin mağdur olması da çok mümkündü. Şimdi çocuklar da aileler de hak arayabiliyorlar. Ancak ifratla tefrit arasında mı salınıyor acaba uygulama? Kalabalık sınıflarda disiplini sağlayıp ders anlatmakta güçlük çektiğini, küçük bir ikazın ardından arabasını çizilmiş bulduğunu söyleyen öğretmenler var.
Bu hiç kabul edilebilir bir şey değil. Demokratik bir ortamın sağlanması elbette gayri disiplin bir durumu doğurmamalı. Yoksa öğretmenlerimizin işleri bu anlamda çok zor olur. Insanlar ancak belli bir disiplin içinde demokratik bir ortamda yaşayabilirler. Aileler her şeyden önce çocuklarını okulun kurallarına uygun şekilde davranmaya yönlendirmeliler. Çocukların yetişmesine ilişkin her konunun eğitim öğretim kurumlarına havale edilmesi eğitim öğretimin işini çok zorlaştırıyor. Okulun rolü başkadır, ebeveynin rolü başka. Benim beklentim; aileler çocuklarıyla daha fazla ilgilensinler, ilgi gören çocuklar hem mutlu bireyler hem aile için de toplum için de başarılı ve sorunsuz insanlar oluyorlar. Ailelerin de bunun bilincine varması gerekiyor.
16 milyon çocuğunuza tatil mesajı da verin:
Çok güzel dinlensinler, hobilerini geliştirsinler, bol bol kitap okusunlar ve yeni eğitim ve öğretim yılına enerjik biçimde başlasınlar. Biz onlar için çok güzel şeyler hazırlıyoruz.
ATAMALAR YILDA BİR OLACAK
Öğretmen atamaları nasıl olacak artık?
Atamalar ve yer değiştirmeler yılda bir kez olacak. Yıl içinde öğretmenler ordan oraya gitmeyecek. Atamalar her yıl bir defa yaz döneminde yapılacak.
BELİRLEYİCİ OLAN SENDİKA DEĞİL SINAV
Okul ve şube müdürlüklerine, liyakata bakılmadan belli bir eğitim sendikasına üye olanların atandığına ilişkin bir eleştiri var?
Geçen yıl Atama Yönetmeliği çıkardık. Buna göre müdürlük, müdür yardımcılığı ve şube müdürlüğü için sınav açıyoruz. Sadece yazılı bir sınav, eşit ağırlıklı ve objektif. Ocak ayında ilk yerleştirmeyi yaptık. O sendika bu sendika değil, sınavı kim kazanmışsa o yerleşti.
Adalet yerini bulsun diye, daha önce yerleşenlerle ilgili bir gözden geçirme ya da sınav düşünülemez mi?
Hukuk devletinde yaşıyoruz. Öyle bir şey olmaz. Kişilerin kazanılmış hakları söz konusu.
ÇOCUK SEVGİM KENDİ ÇOCUĞUMLA SINIRLI DEĞİL
10 çocuklu bir ailenin kızısınız. Nasıl bir ailede, nasıl bir çocukluk?
Güzel bir ailede güzel bir çocukluk. Çok seven bir babanın kızıyım. Annem de huzurlu bir insandı. Hiç bir zaman ayrımcılığa maruz kalmadım. Bir çocuğun huzurlu bir ortamda sevgiyle büyümesinin, ailenin çocuğuna güvenmesinin sonuçlarının çok olumlu olduğuna inanırım. Ben büyüdüm, çocuğumu da böyle büyütmeye gayret ettim.
Hukuk okudunuz. Avukatken özellikle, kanunla ihtilafa düşen çocukların davalarını aldınız. Mesleki ilginizin bu alana yoğunlaşmasının sebebi ne?
Açıkçası çocuklar sözkonusu olduğunda biraz fazla hassasım. Bu hep böyleydi. Yolda yürürken bile bir kadının çocuğunu hırpaladığını gördüğümde müdahele ederdim. Çocuk sevgim de, çocukları koruma isteğim de kendi çocuğumla sınırlı değil. Yeterince korunamayan, desteğe ihtiyaç duyan çocuklarla ilgili daha fazla şey yapmak gerektiğini düşünmem bu kesimlerle yakından ilgilenmem sonucunu doğurdu.
SİYASETE GİRDİĞİMDE SİYASETİ BİLMİYORUM
Siyasetle yolunuz nerede, nasıl kesişti?
28 Şubat bir çok insan üzerinde, çok önemli bir kırılmaya yol açtı. Bir çocuk hakları savunusucu olmanın yanısıra insan hakları aktivistiydim ve o dönemde ortaya çıkan insan hakları ihlalleri beni çok derinden etkiledi. Bir tutum almam gerekiyordu ve o tutum sadece bireysel tutum olmamalıydı. Toplumun geniş kesimlerine de bu müdahelelerin ne kadar yanlış, antidemokratik ve Türkiye için ne kadar kötü olduğunu, olacağını anlatmak gibi bir sorumluluk hissettim. O dönemde insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak hem davalara hem sivil çalışmalara katıldım ve kendimi bir şekilde siyasi bir hareketliliğin içinde buldum. Ve AK Parti kurucusu oldum.
Siyasete ilginiz de o dönemde mi oluştu?
Bir tevafuk beni siyasetle buluşturmuş oldu ama olup bitene, siyasete ilgim ve sevgim çok küçük yaşlardan beri vardı. Hatırlıyorum ilkokuldayken bile haber bülteni izler, siyasi haberler okurdum.
Yine de siyaseti takip etmek başka bir şeydir, siyaset yapmak başka bir şey.
Doğrusu, siyasete girdiğimde siyaseti bilmediğimi farkettim. Sayın Başbakan ile çalışmak büyük avantaj, siyaseti öğrenme konusunda.
NE GÜZEL BİR ŞEYMİŞ SİYASET
Öğrendiğinizi paylaşır mısınız bizimle; neymiş siyaset?
Bir şeyleri legal yoldan değiştirmenin yegane aracıdır siyaset. Bunu başardığınız ve karşılığını millette gördüğünüzde de büyük haz duyuyorsunuz. 2002 de ilk kez milletvekili seçildiğimde Anayasa Komisyonundaydım. AB uyum paketleri çıkıyordu, demokratikleşme anlamında olağanüstü değişiklikler oldu. Bir gece yatarken aklıma geldi: Terörle Mücadele Kanununun 8. maddesinden yargılanan birinin avukatlığını yapmıştım, çok ağır bir ceza isteniyordu. Ne kadar uzun zaman bu davayla uğraştığımı hatırladım ve "Ne kadar güzel bir şeymiş siyaset, Meclis o yasayı 15 dakikada kaldırdı, işte bu!" dedim. Siz ne kadar mücadele etseniz de sonuçta, sonuç alıcı olan siyaset.
Türkiye de yerleşik bir kanı da vardır ama "siyaset kirlidir, kirletir" diye.
Çok temiz bir siyasi kadro içinde, temiz siyaset yaptığımı düşünüyorum açıkçası. Bu kadronun ve Sayın Başbakan ın Türkiye de çok şeyi değiştirdiğine yürekten inanıyorum. Bunu 30, 40 yıl sonra herkes görecek. Bu, tarihi bir dönemeç. Dürüst siyaset yapıyoruz. Halkı kandırmıyoruz, ne aldandık ne aldattık. Kılı kırk yarıyoruz, bize emanet edilen her işi, her kuruşu halkın ve Türkiye nin yararına kullanıyoruz.
EPEY MESAFE KATETTİM
8 yıldır milletvekili, 9 yıldır siyasettesiniz. Siyaseten nereden nereye geldiniz?
Epey mesafe kattettiğimi düşünüyorum.
Son yıllardaki artışa rağmen kadınlar için Türkiye de siyaset yapmak zordur, bu oranlara da böyle yansıyor zaten. Niye böyle sizce?
Türkiye de siyaset, erkeklerin aksine kadınların tabandan tavana çıktıkları bir süreç değil. Seçim dönemlerinde büyük kentlerde, iyi ailelerin soyadını taşıyanlara ya da akademislenlere teklif götürülür, milletvekili seçtirilirlerdi. Siyasetin içinden gelmedikleri için de siyasete eklemlenemez, bir dönem kalır giderlerdi. Bu yüzden olsa gerek, siyaseti o kadar yakından takip etmiş bir kadın siyasetçi olarak bana, üç tane kadın vekil adı sayın, deseniz peşpeşe sayamam. Kadınlar siyasette yer alsalar da başarılı olamayınca, yaptık da ne oldu da dendi, bu kısır döngü de böyle döndü durdu.
Sonra ne oldu?
Sayın Başbakan belediye başkanlığı döneminden itibaren kadınların tabandan başlayan hareketliliğini çok önemsedi. Bu, piramidin altı döşendi, mahalle teşikilatlarından ilçe, il teşkilatlarına, parti organlarına kadar kadınlar belli oranlarda yer aldı. Siyasette belirleyici olduğumuzu, bize zemin açıldığını içerden biri olarak biliyorum. 2007 seçimlerinde ilk kez Van ın Bahçesaray ından, Urfa nın Harran ından, Aksaray dan Trabzon dan, her yerden kadınlar Meclise geldiler. Gaziantep e uymaz deniyordu ama Fatma Yahin Gaziantep tarihinin ilk kadın milletvekili oldu. Bugün Bahçesaray da ne olacaksın diye sorulan kızlar, milletvekili diyormuş.
Zorluklarına rağmen arkadan gelenler için de rol modelsiniz...
Elbette siyasetin de zorluğu var, her işin olduğu gibi. Ama eğer bir kadın anneliği başarmışsa her şeyi başarabilir. Daha zoru yok. Elbette çocuğu olmayan kadınlar da var, her kadının güçlü bir potonsiyeli olduğunu vurgulamak için söylüyorum.
İŞİMİ İYİ YAPIYORUM İÇİM RAHAT
Siyasete girdiğinizde genç bir avukattınız, tanınmıyordunuz, arkanızda bilmem kim yoktu. Ne sayede bugün Türkiye Cumhuriyeti nin ilk kadın Milli Eğitim Bakanısınız?
AK Parti gerçekten halkın temsilcisi olduğu için.
Kişisel açıdan sebepleri nasıl açıklıyoruz?
Partimin ve Sayın Başbakanın fırsatlar yarattığını söyleyebilirim. AK Parti de çalışan, başarmak isteyenler yok edilmez. Birbirini seven ve değer veren bir grubuz. Siyaset bana sadece belli pozisyonlar kazandırmadı, çok değerli dostluklar da kazandım. Bu pozisyonları hakeden çok sayıda arkadaşım var partide. Bunu kendi kişisel serüvenimle açıklamayı inancıma ters buluyorum. Nasip olmuştur, böyle olmuştur.
Milletvekilliği sorumluluğu da önemlidir şüphesiz fakat, bakan sorumluluğu çok daha fazla. Vicdanen rahat mısınız, görevinizi hakkıyla yapmak konusunda?
Müsterihim her manada. Ailemden özelimden herşeyden fedakarlık ederek bulunduğum pozisyona uygun olarak çalışmaya çalıştım. Gayretimin takdiri milletimize ait. Ben bana emanet edilen işi, parayı, zamanı en iyi şekilde kullanmaya çalıştım.
Size kadar Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı dışında kadınlar kabinede hiç yer almadı. Başbakan Çiller hariç. Kadın olmak erkek olmak bakanlık görevinde farklılık yaratıyor mu?
Aynı zamanda erkek olarak yapmadığım için karşılaştıramıyorum. (gülüşmeler) ama herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmadım.
SİYASETTE HAYALLERİM DEĞİL GERÇEKLERİM OLDU
Sizi ne korkutur siyasette?
Siyasette korkacağım bir şey yok ama ülkemle ilgili endişelerim olabilir.
Ya görevinizle ilgili... mesela aldığınız bir kararın olası kötü sonuçları açısından?
Karar verirken titizlikle çalışırım, tüm sonuçları hesaplamaya çalışırım. Ama beni korkutacak bir karar da vermedim bugüne kadar.
Siyasette rüyanız ne?
Siyasette hayallerimden ziyade gerçeklerim oldu benim. Yaptığım işi en iyi yapmaya odaklandım daima.
Türkiye ile ilgili hayaliniz?
2023 te dünya ile her alanda rekabet eden, iyi yetişmiş bir gençlik, dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında yer alan, tüm sorunlarından bagajlarından kurtulmuş bir Türkiye.
GARDROBUMLA HABER OLMAK GİBİ BİR DERDİM YOK
İcraatlarınız kadar şıklığınızla da haber olmanın sizdeki karşılığı ne?
Bu tür haberlerin, Cumhuriyet tarihinin ilk Milli Eğitim Bakanı olarak söylediklerimin yaptıklarımın kitlelere ulaşmasına engelleşyecek şekilde konu edilmesinden rahatsızım.
O boyutta mı sizce?
Öyle olduğu anlar oluyor. Görevim itibariyle bunu kendine mesele eden ya da bununla uğraşan biri değilim, böyle algılanmaya yol açacak bir tutum içinde de değilim. Ama gündemimde ve elimde olmayan bir meselenin bu kadar gündemde olmasını anlamlı da bulmuyorum. Milli Eğitim Bakanı olduktan bir ay sonra Kars taki bir kız yurdunda bir öğrenci bana "hukuk okuyacağım ve Milli Eğitim Bakanı olacağım" dedi. Hedefim bu.
Önceki örneklerde, kadın siyasetçilerin siyasette erkeksileşmeleri ya da kadın kimliklerini zaten çok da önemsememeleri nedeniyle belki de bu kadar ilgi.
Aslında kadınların siyasette varolabilmesi, kadın kimlikleriyle varolabilmesiyle anlam kazanabilir. O kimlikten vazgeçtikten sonra siyasette var olup olmamamın bir anlamı da olmuyor.
Geçenlerde Tokat milletvekili Dilek Yüksel le pişti oldunuz! Birbirinizi görünce de epey eğlendiniz, doğrusu biz de eğlendik.
Eğlendik valla biz. Giyim kuşamımla ilgili çok haber yapılıyor ama böyle bir çabam olmadığının da bir delili olduğu doğrusu